Oshan Sabırlı

Polis teşkilatı bir deneyimli isme daha emeklilikle veda etti. 2004-2007 yıllarında Lefkoşa Polis Müdürlüğü görevini yürüten, ilk kadın Polis Okulu Müdürü’de olan Şenay Kebapçı, polislik mesleğine nasıl başladığını, Polis Örgütü’nde geçen 42 yılını, yükseliş sürecini, yaşadıklarını ve emeklilik dönemi için hedeflerini Detay’la paylaştı. Şenay Kebapçı, çocukluk hayallerinde doktor olmak istediğini ancak ailesinin maddi imkansızlıkları nedeniyle Türkiye’de kazandığı tıp eğitimi yerine, polislik mesleğine katılmak zorunda kaldığını anlatırken, “Polis seçildiğimi öğrendiğim gün ağladım” dedi. Polisliğe başlamasından itibaren, 10 yıl boyunca mesleğe devam edip etmeme konusunda kendi kendisi ile mücadele verdiğini ifade eden Kebapçı, meslekte kalma ve yükselmeye karar verme süreci hakkında da bilgiler verdi. “Polis örgütünde belli bir yıla kadar gerek otorite ve gerekse disiplin konusunda oldukça “serttim. Başmüfettişliğe kadar hiçbir şekilde hiç kimseye taviz vermeden görev odaklı çalıştım. Hem iç disiplinimi, hem dış disiplinimi güçlendirdim. Kendimi çevreme kabullendirmem ve erkek meslektaşlarım arasında bir bayan olarak fark yaratıp saygınlığımı artırmak için ödün vermeden görev yaptım” diyen Kebapçı, meslekte kadın olarak karşılaştığı zorluklardan da bahsetti.

“POLİS SEÇİLDİM DİYE O GÜN AĞLADIM”

Şenay Kebapçı polis oluşunu ve o dönemde yaşadıklarını şöyle aktardı.

“16 Temmuz 1973 yılında liseyi hemen bitirmiştim. Üniversite sınavına girdim. Üniversite sınav sonuçlarını bekliyordum. O dönemde ağabeyim de İstanbul’da okuyordu. Ailem O’na da bir miktar para gönderiyordu. Annem rahatsızdı ve tedavisi için para gereksinimiz vardı. Ama üniversiteyi kazanırsam beni göndereceklerini hep söylemişlerdi. O nedenle eğitimimi Türkiye’de sürdüreceğimi düşünürken, bir gün Gönendere Köyü muhtarı İsmail Savalaş evimize gelerek, anneme gazetelerde bayan polis alınacağı konusunda haber gördüğünü söyleyerek benim polis olmak için müracaat etmemi istedi. ‘Ben yok falan’ dedim. ‘Bir deneyelim ne olacak’ dedi. Bunun üzerine Muhtar beni alarak Serdarlı Emniyet Müdürlüğü’ne götürdü. Müdürlükte, Emniyet Müdürü Cemal Bey vardı. Cemal Bey beni gördüğünde, ‘tam istediğim kız bu dedi. İngilizce sorular sordu, ben de hemen cevap verdim. Boyum posumu sordu. 17 – 18 yaşında bir genç kızdım. O dönemde 800 civarında bayan polis müracaatı vardı. Ben de isteksiz olduğum için, ne mülakatlara çalıştım, ne de kendimi hazırladım. ‘Nasıl olsa benim almayacaklar, torpilliler var’ diye düşünüyordum. Ancak Cemal Bey beni çok beğendiği için, özellikle benim alınmamı istemiş. Ben farkında değilim. Akabinde Lefkoşa ‘da Emniyet Genel Müdürlüğünde mülakatlara katıldım. 10 kız seçildi, aralarından biri de bendim. Seçilmeyen herkes ağlıyordu, ben de seçildiğim için ağlıyordum. 16 Temmuz 1973 tarihinde Polis Örgütü’ne katıldım ve Lefkoşa’da kursa başladık, 2 ay sonra Üniversite sonuçları çıktı. Hacettepe Tıp’ı kazanmıştım, ama ailem maalesef, verdikleri sözü tutup beni üniversiteye göndermedi. O gün bugündür polisim.”

“HAYALLERİMDE HEP DOKTOR OLMAK VARDI”

“‘Dr. Şenay Kuset olsaydınız daha mutlu olur muydunuz?’ sorusu üzerine Şenay Kebapçı, “herhalde daha mutlu olurdum, çünkü benim hayallerimde hep doktor olmak vardı. Ailem küçükken beni hep, ‘doktor kızım’ olarak büyütmüşlerdi. Belleğime de o yerleşmişti.”

“10 YIL KENDİMLE MÜCADELE ETTİM”

“Mesleğe başladıktan sonra 10 yıl boyunca, her gün ‘ bu meslekten çıkayım, tekrar üniversite sınavlarına gireyim, kazanayım’ hayallerini kurardım. Ama 10 yıldan sonra bir karar vermem gerekti, ya çıkacaktım, ya da bu meslekte kalıp ilerleyecektim. Sonunda kalmaya karar verdim. Mesleki sınavlara girdim başardım ve 13’üncü yılda çavuş oldum. Ondan sonraki süreçte basamakları, yıl kaybetmeden çıktım. 10 yıl kendimle mücadele ettim, ‘bu meslekte kalmalı mıyım, gitmeli miyim?’ diye. 1978 yılında ilk çavuşluk sınavlarına gönülsüz girdim ve kazanmadım. O gün daha ne yapacağıma karar vermediğim bir dönemdi. 10 yıldan sonra ‘ben bu meslekte kalacağım’ diye karar verdikten sonra, artık bu meslekte kalacaksam, ‘bu meslekte en topa kadar gitmeliyim’ diye kendime bir hedef koydum ve planlı olarak çalışmaya başladım.”

senay-2.jpg

“10 KADIN POLİS OLARAK GÖREVE BAŞLADIK”

“Benim girdiğim dönemde ilk kez bayan polis alınmıştı. 10 bayan girmiştik. 10 bayanın 5’i Emniyet Genel Müdürlüğü’ne, diğer 5’i de ‘her Kaza Emniyet Müdürlüğüne bir bayan Polis’ olmak üzere atanmıştık… İlk girdiğim dönemde sorumlumuz İngiliz döneminde mesleğe giren Melihat Karakurt vardı. 18 yıllık bir bayan polisti ve çavuş olmuştu.

“BİZİ YÜKSELTMEK İÇİN ALMADILAR”

“Bizi polis örgütüne alırlarken aslında, yükseltmek, bir yerlere getirmek ya da terfi vermek için almamışlardı. İhtiyaç gereği almışlardı. Bayan tutuklama, yoklama, arama ve beklemek üzere alınmıştık. Üst kademenin Bayan Polislerle ilgili düşünceleri, bayanları sadece bu amaç için görevlendirmekti. Yani bu bayanlar yükselecek, bir yerlere gelecek, bir gün Emniyet Genel Müdürü olacak gibi bir düşünceleri yoktu.”

“DİĞER TÜM KADINLAR MESLEĞİ BIRAKTI”

“Diğer bayan polislerin hepsi, zaman içerisinde meslekten ayrılıp gitti. Çünkü meslek zor bir meslekti. Sivil şahısla evlenen bir bayan polisin, bu meslekte çok uzun süre kalması imkânsız gibi bir şeydi. Mesleği bilmeyen bir kişiyle bir bayan polisin evlenmesi çok zordu. Çünkü gece ve gündüz devamlı surette çalışmak zorunda idik… Eve gelmediğimiz çok zamanlar oluyordu. O nedenle sivil bir erkeğin bir bayanı bu şartlarda kabul edebilmesi oldukça zordu. Benim de şansım, eşimin polis oluşuydu, beni çok iyi anlaması, algılamasıydı. Artı benim bu meslekte yıllar içerisinde daha ileriye gitmem için, devamlı surette arkamda, yanımda durdu ve bana hiçbir problem çıkarmadı.”

“ERKEKLERLE EŞİT GÖREVLERİ YAPTIM”

“Benim kişiliğimde kadın- erkek değil, birey olmak vardır. Çünkü bu meslek erkek mesleğidir. Ama ben bu yola çıktığımda ve bir yerlere gelmeyi hedeflerken, bayanlara genelde bir birey olarak değil bir kadın olarak bakıldığını gözlemledim. O nedenle her zaman daha dikkatli olmaya özen gösterdim. Eğer siz bir yerlere gelmekte ısrarlıysanız ve kendiniz arkadaşlarınız arasında bir fark yaratmak istiyorsanız öncelikle yaptığınız görevde ciddi olacaksınız. Bir erkek arkadaşınız devriyeye mi çıkıyor, siz de onunla birlikte devriyeye çıkacaksınız. Trafikte mi, siz de onunla birlikte trafiğe çıkacaksınız. ‘Ben bayanım, eşim var, çocuğum var, göreve gitmeyeyim’ demeyeceksiniz. Bu davranışı gösterirseniz o zaman erkek polis arkadaşınızda size ayni seviyede değilsiniz gözü ile bakmaya başlar. Eğer eşit şartlarda çalışıyorsanız ve eşit işi yapıyorsanız ancak o zaman erkek arkadaşlarınızla eşit konumda olabilirsiniz.”

“ERKEKLERLE YARIŞABİLMEK İÇİN DAHA ÇOK OKUDUM”

“Ben çok genç yaşta erkek arkadaşlarla çalışırken, erkeklerin okumayı çok sevmediğini gördüm. Benim onlarla yarışabilmem için, daha fazla okumam gerektiğine inandım. Böylece tüm yasaları, tüzükleri, görevimizle ilgili her türlü yönetmelik ve talimatları en iyi şekilde öğrendim. Bu durum bana avantaj sağladı. Yeri geldi yapılması zor olan önemli bir görevi, ‘Şenay Hanım’a soralım, daha sonra ‘Şenay Çavuş’a soralım’, ‘Amirimiz bizden daha iyi bilir, ona soralım’, hatta günü geldi müdürler bile, ‘bu konuda Şenay Hanım’ı görevlendirelim, o daha iyi yapar’ şeklinde oluşan bir kanıyla, tüm erkek arkadaşlarım arasından sıyrılma fırsatı buldum. Bu da bana, arkadaşlarım nezdinde doğal bir saygınlık getirdi, çünkü herkes, bilgimi, kapasitemi, işimi ve bana olan güveni kabul etmişti. “

“EŞİMİN DESTEĞİ ÇOK ÖNEMLİYDİ”

“Tüm bunlar zaman içerisinde arkadaşlarımınbeni kabul etmelerine ve beni doğal olarak kendilerinden biri olarak görmelerine neden oldu. Ama bunlar 1-2 yılda olmadı, bir süreç içerisinde oldu. Gece nöbetlerine gitmeyeyim, yoklamalara gitmeyeyim, ifade almayayım, evimde kalayım, zamanımı çocuklarımla harcayım diye düşünmüş olsaydım, sadece bir bayan polis olarak bu meslekte bugüne kadar iştigal edecektim. Günü geldiğinde de çıkıp gidecektim, kendime bir yer edinemeyecektim. Ama bugün bu konumdaysam eğer, eşimin de bana olan toleransı, güveni ve desteği çok önemliydi.”

“SERT, OTORİTER VE DİSİPLİNLİYDİM”

Şenay Kebapçı Detay’a yaptığı açıklamada “Sert bir polis miydiniz?” sorusuna ise “Polis örgütünde belli bir yıla kadar evet serttim. Başmüfettişliğe kadar hiçbir şekilde hiç kimseye taviz vermeden, çok otoriter ve disiplinliydim. Hem iç disiplinim, hem dış disiplinim çok güçlüydü. Çünkü önce çevreme kendimi kabullendirmem lazımdı. Ancak Baş Müfettiş rütbesinden sonra atandığım görevler gereği emrimde pek çok personel oldu ve ben işi yapan değil yaptıran oldum. Zamanla fark ettim ki, insanları sadece sertlik göstererek yönetemezsiniz. Personelinizin sorunlarını bilmeniz ve onların ihtiyaçları doğrultusunda görevle ilgili yönlendirme yapmanızın başarıyı daha kolay getirdiğini gördüm. Süreç içerisinde Üniversite eğitimimi tamamladım. Akabinde Pedagoji kurslarına katıldım ve yönetim bilimi üzerine Master yaptım. Bunlar yanında yöneticilik ve meslekle ilgili pek çok kitap okuyarak kendimi eğittim. Böylece zamanla tecrübe, meslek bilgisi, yöneticilik bilgi ve becerilerimi harmanlayarak bu günkü konumuma ulaştım. Ancak çalışmak ve öğrenmekten her zaman zevk aldım, mutlu oldum. Bu günde böyle….

“ÇOCUKLARIM‘BURASI POLİS DEĞİL’ DİYORLAR”

“Evde de çocuklar çoğu zaman beni uyarırlar, ‘anne burası polis değil’ . Otoriter yapım olduğu söylenir. Ancak diğer yandan demokratik yapıya da sahibim. Oğlum 5-6 yaşındaydı, evde oluşan herhangi bir sorun karşısında bize saat verirdi. Oturur masa başında toplantı yapar ve sorunu çözerdik.

“İLK MÜDÜRLÜK DENEYİMİM…”

“Polis Müdürlüğü’ndeki ilk deneyimim Yeniceköy Polis Okulu’nda oldu. İnanılmaz güzeldi. Yöneticilikten daha çok lider olabilmenin ne anlama geldiğini, insanı yönetebilmenin kişiye güç kattığını Polis Okulu Müdürlüğüm döneminde öğrendim. Oraya atandığımda, kursta 100 civarında personel eğitim alıyordu. Kurstaki polis adayı mensuplarının, ilk bayan polis müdürü olmam nedeniyle göreve başladığım ilk günkü beni sorgulayan bakış açıları ile okuldan mezun olurlarken gösterdikleri sevgi, saygı ve güveni unutmam mümkün değildir. Onların polis aday adayı olarak kursa başlarlarken hangi bilgilerle okula geldiklerini ve 6 ay sonra mezun olurlarken nasıl değişime uğradıklarını, eğitimin ne kadar önemli olduğunu polis okulunda öğrendim. Biliyordum ama bir eğitimin bir insanı ne kadar çok değiştirebileceğini polis okulunda bir kez dahatecrübe ettim.”

“PEK ÇOK ŞEYİ DEĞİŞTİRME İMKÂNINA SAHİP OLDUM”

“Polis Okulunda,önce polis memuru daha sonra sicil amiri, eğitim amiri, araştırma amiri olarak değişik zamanlarda ve farklı farklı rütbelerde görev yaptım. Ama 2001 yılında Polis Okulu Müdürü olduktan sonra pek çok şeyi değiştirme imkânına sahip oldum. Çünkü Polis Müdürü olduğumda, daha önceleri uygulanan pek çok yasak mevcuttu “siyah çorap giymek , bahçeye belli saatlerde çıkmak, yatakhane ışığını belli saatten fazla açık bırakmak, ders arasında cep telefonu ile konuşmak v.b “. Göreve başladığımda insanları baskı altına alarak değil, yapılan işe inandırarak daha faydalı hizmet verebileceğime inanıyordum. Bu nedenle öncelikle anlayış değişikliği yaratmak zorunda idim. Bir poliste olması gereken vasıfların neler olduğunu anlatabilmek ve bu davranışı Polis Örgütüne yeni giren polis adaylarına kazandırabilmek en önemli hedefim oldu. Bir poliste olmazsa olmaz olan en önemli davranışlardan bazıları şunlardır: Polisin halk nezdinde saygın, karakterli, yardımsever, ciddi, tutarlı, kararlı, iyiliksever, güvenilir, güvenen, namuslu, yasaları iyi bilen temiz görünüşlü ve buna benzer erdemlere haiz olması gerekir.”

“BİR POLİS MENSUBUNUN NASIL OLMASI GEREKTİĞİ…”

“Bir polis mensubunun nasıl olması gerektiği ve hangi özelliklere sahip olmasıkonusunda inanılmazdeneyimlerim oldu. Bu anlamda Üstlerim ile zaman zaman farklı görüşlerde olsak da Polis Okulu’nda bulunduğum 3 yıllık süreç içerisinde yapmış olduğum plan çerçevesinde kalıcı pek çok değişikliğe imza attım. Örneğin Polis okuluna gittiğimde, mutfakta hazırlanan pek çok yemek personel tarafından yenmediği nedeni ile dökülüyordu. Bu sorunu çözmek için öğrencilerle yaptığım toplantıda yemek listesindeki pek çok yemeği sevmedikleri nedeni ile yemediklerini tespit ettim. Yemek listesinin öğrenciler tarafından hazırlanmasına fırsat verdim, yalnız kendileri tarafından hazırlanan listenin diyetisyen tarafından değerlendirildikten sonra yürürlüğe gireceğini söyledim. Sonuçta diyetisyenin yaptığı çok az düzenlemeden sonra yemek listesi yürürlüğe girdi ve öğrenciler bu yemek listesini kendilerinin hazırlamış olması nedeni ile pişen yemek dökülmedi ve mutfaktaki sorun ortadan kalkmış oldu.