Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Yılmaz Bora, 51 yıldır Kıbrıs Türk halkının kendi kendini yönettiğini söyleyerek, Kıbrıs Türk halkının Rum saldırılarına boyun eğmeyerek ilan ettiği bağımsız, meşru devletini sonsuza dek yaşatmak azmi ve inancından gerilemesinin asla mümkün olmadığını vurguladı.

Bora yaptığı yazılı açıklamada, Rum tarafının yılardır masada hep aynı taktiği uygulayarak dünya kamuoyunu yanıltmada başarılı olduğunu belirterek, diğer yandan Türk tarafının Kıbrıs’ın gerçeklerini anlatmada hiçbir zaman öne çıkmadığını kaydetti.

Bu yüzden Türk tarafının haklılığının geri planda kaldığını ifade eden Bora, “Ancak 20 Temmuz 1974’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin meşru müdahalesi dünya kamuoyunca haklı görülmüş ve bunun bir sonucu olarak 1975’de Nüfus Mübadelesi Antlaşması, iki bölgeliliği teyit eden 1977 ve 1979 Denktaş – Makarios ve Denktaş – Kyprianou Doruk Antlaşmaları imzalanmıştır” dedi.

Ayrıca Kıbrıs’ta iki ayrı otonom idarenin varlığı ve bundan böyle geriye dönülemeyeceğine dair prensip anlaşmasına varıldığını anımsatan Bora, Rum tarafının sanki ortaya konan gerçekler hiç yaşanmamış gibi bir tavır izlediğini kaydetti.

Bora, 11 yıl (1963 – 74) Türkiye’nin samimi ve dostane ikaz ve uyarılarının dikkate alınmadığını savunarak, şöyle devam etti:

“Sonuç meydanda, şimdi de tek taraflı olarak Rumların onayı ile Kıbrıs’ın denizlerinde sondaj çalışmaları yapan gemileri Türk gemilerinin izlemesini bahane ederek görüşmelerden çekilmeleri sadece bir taktikten ibarettir. Masaya gelmek için yine birçok istekleri olacaktır. Zaten masada hiçbir zaman çözüm için bulunmadılar ve bulunmayacaklar ENOSİS’e ulaşana kadar.”

“RUMLARI ÇIKARLARI GEREĞİ CESARETLENDİRENLER VAR”

“Kıbrıs onların, Kıbrıs’ın hava sahası onların, Kıbrıs’ın denizleri onların. Dolayısıyla masada Kıbrıs Türk halkına hak tanımaya gelince son derece katı ve olumsuz tavırlar ortaya koymaktadırlar” diyen Bora, Rumları çıkarları gereği cesaretlendirenler olduğunu kaydetti.

Rumların 1963-1974 yıllarında olduğu gibi bu tutumlarını sürdürerek, sürünmeye ve meydan okumaya devam edeceklerini savunan Bora, “51 yıldır Kıbrıs Cumhuriyeti’ni silah zoru ve terörle gasp ederek eşit ortağı Kıbrıs Türk halkını aynı yöntemlerle dışlayan, (1963 – 1974) 11 yıl Kıbrıs Türk halkına soykırım uygulayan bir idare nasıl meşru sayılır” dedi.

Gerek BM gerekse AB ve birçok ülkenin böylesine bir idareyi meşru saymalarını Uluslararası hukukla bağdaştırmaları mümkün olup olmadığını soran Bora, “15 Temmuz 1974’de Rum ve Yunan’ın darbesine karşı 20 Temmuz 1974’de Türkiye’nin Garanti Antlaşmasının kendisine tanıdığı meşru müdahale hakkını kullanmasaydı Kıbrıs’ın 13. Yunan Adası olması kaçınılmazdı” şeklinde konuştu.

Bora, şimdi de BM’nin yeni Kıbrıs Özel Temsilcisi’nin yarım asırlık Kıbrıs sorununu çözeceğine inandığı için bu görevi kabul ettiğini söylemesinin ilgi ile karşılandığına işaret ederek, şöyle konuştu:

“Ancak ortaya bir de tehdit atmaktan geri kalmadı. Bugünkü statükonun devam edemeyeceğini zira durumun çok tehlikeli olduğunu belirtti. Ancak bugünkü statükonun yaratıcısı ve sorumlusunun Rumlar olduğunu söyleyemedi.”

Yeni BM Temsilcisi’nin Kıbrıs’ın yaşanmış gerçeklerini dikkate alarak ve bu gerçeklere dayalı temasları sürdürerek ancak nihai ve kabul edilebilir bir çözüme ulaşılabilineceğini anlaması gerektiğine dikkat çeken Yılmaz Bora, Kıbrıs Türk halkı ve Anavatan Türkiye’nin bu gerçekler karşısında gerilemesinin mümkün olmadığını kaydetti.

Bora, savaş suçlusu ve haksız bir yönetime dünyanın daha ne kadar tahammül edeceğinin merak konusu olduğunu sözlerine ekledi.