Çiğdem AYDIN

Ayrı yaşadığı eşi Şükran Tekin’i öldürdüğü gerekçesi ile Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan sanık Çetin Sadrazam’ın dün tanık kürsüsünde söyledikleri herkesi hayrete düşürdü.
Çetin Sadrazam “Eşim babası tarafından tecavüze uğramıştı, hatta çocuğumun bile dedesinden olduğunu söylediler” dedi.

Sanık, eşinin babasının tecavüzüne uğradığı için psikolojisinin bozuk olduğunu öne sürerek, eşimi ne ben ne de başkası öldürmedi. Psikolojisi bozuktu, intihar ettiğini düşünüyorum” dedi. Avukatının istemi üzerine olay yeri fotoğraflarına bakan sanık, bir fotoğrafta cesedin yanında yastık olduğunu, diğer bir fotoğrafta ise yastık olmadığını, beyaz erkek külotu olduğunu ve o iç çamaşırının kendisine ait olmadığını söyledi. 

“Lefke Polis Karakolu’na şikâyette bulundu”

2 Şubat 1990 yılında Şükran Tekin ile evlendiğini söyleyen sanık sözlerine şöyle devam etti: “Evlendikten sonra Akdeniz köyüne yerleştik. O zamanlar Kıb-Tek’te çalışıyordum. Daha sonra eşim Lefke Polis Karakolu’na giderek babası tarafından tecavüz ve tacize uğradığına dair şikâyetçi oldu. Şikâyet kısa süre sonra her yerde duyuldu. Çalıştığım kurumda bile dedikodular çıktı. Hatta ilk çocuğumun bile dedesinden olduğunu söylediler. Bu dedikodulara daha fazla dayanamayıp işten çıktım. Eşimi ve oğlumuz Ahmet’i alıp İngiltere’ye gittim. Bir süre orada yaşadık. Daha sonra Kıbrıs’a döndük. Ne zaman ailesine yakın yaşamaya başladıysak sorunlar çıkıyordu. Yine sorunlar yaşamaya başladık. Bu kez de Güney Kıbrıs’a kaçtım. Ev tuttuktan sonra eşimi ve oğlumu yanıma aldım.”

“Baran’ı annesine götürdüm…”

“Bir sabah kalkıp baktığımda eşim evde yoktu. Rum polisine gidip kayıp olduğunu bildirdim. Eşimi Güney Lefkoşa’da buldular. Durumu kötüydü, sinir hastalıkları hastanesine götürdüler. İlaç verdiler ve biz eve geldik. Birkaç gün sonra eşim yine evden kaçtı. Bu kez Kuzey Kıbrıs’a geçtiğini öğrendim. Çocukların kimde kalacağı ile ilgili birkaç kez telefonla görüştükten sonra en küçük oğlumuz Baran’ı annesine götürdüm. Baran zaman zaman annesinde bazen de bende kalıyordu.”
 “Eşim ölmeden bir gün önce Baran’ı alıp yine evine gittim. İkili koltukta uzanmış saçlarını çekiştiriyordu. Başının çok ağrıdığını söyledi. Markete gidip çilek ve kuruyemiş alıp eve geldim. O akşam orada kaldım. Kaldığım gecelerde hep Baran ile aynı odada uyuyordum. O gecede Baran ile uyudum. 

“Evden çıktığımda eşim canlıydı…”

Gece saat 04.00 sıralarında eşimin telefonu çaldı. Cevap vermedi ve ben de bu saatte kimin aradığını merak edip odasına gittim. Tam o sırada eşim telefonu kapatıp alarmın çaldığını söyledi. Aramızda kısa bir tartışma oldu. Bana Baran’ı da alıp defolup gitmemi söyledi.”
Baran’ı uyandırıp giydirdim. Taksi çağırdım. Tam dışarı çıkıyorduk ki eşim gelip beni öpmek istedi. Kalbim kırık olduğu için ise izin vermedim. Baran’ı kucakladı ve kısa bir süre sonra geleceğini söyledi. Evden çıktığımda eşim canlıydı. Bana göre eşimi kimse öldürmedi. Babasının tacizinden dolayı eşimin psikolojik sorunları vardı. Bir kez de intihar etmişti. Bana göre o gece de intihar etti.

“Ambarda zorla kâğıt imzalattılar”

Sanık ifade verdikten sonra iddia makamı tarafından sorgulandı. İddia makamının gönüllü ifadesinde cinayeti kabul ettiğini ancak şimdi ise reddettiğini söylemesi üzerine sanık, Rum tarafında olduğu bir esnada bayıltılıp Kuzey Kıbrıs’a getirildiğini, gözünü açtığında bir araç içerisinde olduğunu ifade ederek, polisin kendisini bir ambara götürüp zorla kâğıt imzalattırdığını söyledi. Sanık şöyle konuştu: “Gönüllü olduğu öne sürülen ifademde çocukları alıp İngiltere’ye kaçmayı planladığım yazılıyor. Ayrıca eşimi zehirleyerek öldürdüğüme dair ifade verdiğim söyleniyor. Ancak polisin kendi hazırlayıp bana zorla imzalattırdığı ifadede yazılanlar yanlış. Çünkü çocuklarımın ne KKTC ne de Rum kimliği yoktur. Onları kimliksiz nasıl götürebilirdim. Öte yandan zehirlediğime dair ifade verdiğim söyleniyor ancak otopside zehir dahi çıkmadı. Bunu nasıl açıklayacaklar.”

2 Nisan’da devam edecek

Davada ayrıca savunma tarafından olay yerine ait fotoğraflarda sanığa verilerek soru soruldu. Avukatının istemi üzerine olay yeri fotoğraflarına bakan sanık, bir fotoğrafta cesedin yanında yastık olduğunu, diğer bir fotoğrafta ise yastık olmadığını, beyaz erkek külotu olduğunu ve o iç çamaşırının kendisine ait olmadığını söyledi. Sanığın ifadesinin ardından dava, savunmanın tanıklarını hazırlaması için 2 Nisan tarihine ertelendi.