Özge Kizir

Haberal Kıbrıslı gazetesine çözüm sürecini değerlendiren Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Erkut Şahali, İsviçre’de Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik müzakerelerde elde edilecek sonuçların Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgili önemli yapı taşları haline gelmiş olacağını belirtti. Kıbrıs sorununda görüşülmemiş konu kalmadığını kaydeden Şahali, İsviçre’de şu anda yapılmakta olanın bir “al-ver” süreci olduğunu, Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğinin tam olarak sağlanmasına karşılık, bir miktar toprağı Rumlara iade edeceğini belirtti. 

Şahali, yüzde 29 civarında bir toprak ayarlamasının dönemin müzakerecisi Rauf Denktaş tarafından kabul edildiğini ve Meclis tarafından da oybirliğiyle onaylandığını hatırlattı.

“En son aldığımız bilgiye ve 5’li konferansın tarihinin saptanması üzerinde de durulduğuna göre…”

Güvenlik ve Garantiler konusuna değinirken Türk müzakere heyetinin arzusu doğrultusunda gelişen bir süreçten söz etmenin mümkün olabileceğine dikkat çeken Şahali, “En son aldığımız bilgiye ve 5’li konferansın tarihinin saptanması üzerinde de durulduğuna göre öyle zannediyorum ki Türk müzakere heyetinin arzusu doğrultusunda gelişen bir süreçten söz etmek mümkün olur diye düşünüyorum” ifadesini kullandı. 

“Sonuçlar yapı taşı olacak”

İsviçre görüşmesinin son derece önemli olduğunu belirten Şahali, sözlerine şöyle devam etti: 

“Yurt dışında bir zirve nitelikli bir görüşmenin olması standart müzakerelerin dışında bir durum olarak değerlendirilmelidir. Oradan elde edilecek olan sonuçlar Kıbrıs sorununun çözümü ile ilgili önemli yapı taşları haline gelmiş olacak. 

“Pek adı konmamış olsa dahi şu anda yaşanan bir al ver sürecidir”

Her iki liderin de beyanlarından müzakere sürecinin sonuna gelindiğine ilişkin net mesajlar vardır. Dolayısıyla tutanaklardan elde ettiğimiz bilgileri de bunlarla birleştirdiğimiz zaman Kıbrıs sorununda son müzakere döneminde görüşülmemiş herhangi bir konunun geride kalmadığını görebiliyoruz. Dolayısıyla pek adı konmamış olsa dahi şu anda yaşanan bir al ver sürecidir. Aşılmış olan konuların içerisindeki belli başlı unsurların karşılıklı olarak değerlendirilmesi ve sonuca bağlanmasıyla ilgili bir uğraştır diye tahmin ediyorum.”

“Toprak’ta yüzde 29 civarında ayarlama 1986’da tüm dünyaya ilan edildi. Denktaş kabul etti, Meclis de onayladı”

Toprak kriterleri değerlendirildikten sonra harita düzenlemesi üzerinde durulmasının öngörüldüğünü ifade eden Şahali, “Bu müzakere sürecinin özelliği değildir. Geçmişte de 1986’dan itibaren Kıbrıs Türk tarafının şu an elinde bulundurduğu toprak miktarından daha geriye düşeceği ve yüzde 29 ile ifade edilen bir toprak ayarlamasının yapılacağı bilinen bir gerçektir” dedi.

Şahali, sözlerine şöyle devam etti: 

“Dönemin müzakerecisi Rauf Raif Denktaş’ın kabulü ve Cumhuriyet Meclisi’nin de oy birliği ile karara bağladığı bir pozisyondur. Dolayısıyla bu pozisyon Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın ortaya çıkaracağı veya vereceği tavizle şekillenecek bir pozisyon olmayacak. Kıbrıs Türk tarafının 1986’dan itibaren tüm dünyaya ilan ettiği ve o çerçevede müzakerelerin devam ettiği bir gerçektir.”

“Siyasi eşitlik tam anlamıyla sağlanmış durumdadır”

Yönetim ve Güç Paylaşımı konusunda açıklamada bulunan Şahali, “Yönetim ve Güç Paylaşımı konusunda Kıbrıs Türk tarafı açısından üzerinde en ciddiyetle durulmuş olması gereken hassasiyet siyasi eşitliğin tam anlamıyla sağlanmış olmasıdır ki, detaylarını elbette anlaşma metni ortaya çıktığı zaman veya Akıncı’nın yapacağı kamuya açık bilgilendirmeden öğrenmek mümkün olabilecek. Bizler en azından görüşme tutanaklarını okuma ayrıcalığına sahip olanlar olarak biliyoruz ki siyasi eşitlik tam anlamıyla sağlanmış durumdadır. Bunun değiştirilebileceği unsurlar da şu anda Mont Pelerin’de devam eden müzakerelerin sonucunda ortaya çıkmış olacak” şeklinde konuştu.

“Buna karşılık olarak da elimizde bulundurduğumuz toprağın bir kısmını Kıbrıslı Rumlara iade edeceğiz”

Yönetim ve Güç Paylaşımı’nın aslında Kıbrıs sorununun özünü oluşturduğunu ifade eden Şahali, “Toprakla birlikte değerlendirdiğimiz zaman biz Kıbrıslı Türkler 1960 Cumhuriyetinden kaynaklanan haklarımızı eşitlik statüsü temelinde elde edeceğiz. Buna karşılık olarak da elimizde bulundurduğumuz toprağın bir kısmını Kıbrıslı Rumlara iade edeceğiz. Buna ek olarak bir de Mülkiyet konusu anlaşma hükümleri ile temize havale edilmiş olacak. Dolayısıyla iki bölgelilik tesis edildikten sonra bu iki bölgeliliğin de doğasına aykırı gelebilecek herhangi bir hak talebi, anlaşma hükümleri ile engellenmiş olacak” ifadesini kullandı. 

“Rumlar mutlak huzura ermeseler de mevcut standartlarını koruyarak yaşamlarını sürdürecekler”

Şahali, sözlerini şöyle tamamladı: 

“Umarım ki müzakerelerden Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların hayrına olacak olan federasyon çözümü çıkar. Çünkü aksi takdirde Kıbrıslı Rumlar mutlak huzura ermeseler yine mevcut huzur standartlarını koruyarak yaşamlarını belki sürdürecekler. Fakat Kıbrıslı Türkler açısından mevcut belirsizliğinin çok daha huzursuz bir gelecek anlamı taşır. Buna bir de etrafımızda cereyan eden uluslararası olayları ve çatışmayı ilave ederseniz, belirsizlikle birlikte bunların bizim hayatımıza olumsuz etkisi çok daha büyük olur. O nedenle kendi sınırlarımız içerisinde belirgin bir yaşamın tüm Kıbrıslıların hakkı olduğunu düşünüyorum.”

“Yurt dışında bir zirve nitelikli bir görüşmenin olması standart müzakerelerin dışında bir durum olarak değerlendirilmelidir”

“Pek adı konmamış olsa dahi şuanda yaşanan bir al ver sürecidir”

“Aşılmış olan konuların içerisindeki belli başlı unsurların karşılıklı olarak değerlendirilmesi ve sonuca bağlanmasıyla ilgili bir uğraştır diye tahmin ediyorum”

“Geçmişte de 1986’dan itibaren Kıbrıs Türk tarafının şuan elinde bulundurduğu toprak miktarından daha geriye düşeceği ve yüzde 29 ile ifade edilen bir toprak ayarlamasının yapılacağı bilinen bir gerçektir”

“Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın ortaya çıkaracağı veya vereceği tavizle şekillenecek bir pozisyon olmayacak”

“Toprakla birlikte değerlendirdiğimiz zaman biz Kıbrıslı Türkler 1960 cumhuriyetinden kaynaklanan haklarımızı eşitlik statüsü temelinde elde edeceğiz”

“İki bölgelilik tesis edildikten sonra bu iki bölgeliliğinde doğasına aykırı gelebilecek herhangi bir hak talebi anlaşma yükümleri ile engellenmiş olacak”