Bakan Şahali, istifa edeceği yönünde çıkan haberlerin sorulması üzerine görevinin başında olduğunu söyledi. Su konusunsunda oluşan ve kimilerince “teslimiyet belgesi” olarak değerlendirilen metne makam sevdasıyla onay verdiği yönündeki iddialar nedeniye istifayı kafasından geçirdiğini söyleyen Şahali, zor dönemde sorumluluktan kaçmak olarak değerlendirdiği için böyle bir adım atmadığını belirtti. Şahali, makam sevdasıyla, makamların sorumluluğunu yerine getirmenin mümkün olmadığını vurgulayarak, “Beni doğru bilenlere güvenerek görevimin başındayım” dedi.

ŞAHALİ: BAŞBAKANIN İSTİFASI KONUSU YANLIŞ YORUMLANDI

Katıldığı televizyon programında, Başabakanın istifa etmesi gerektiği yönünde bir söyleminin olup olmadığının da sorulması üzerine Şahali, ifade etmek istediğinin tam olarak bu olmadığını belirterek, kendi istifasının yaşanan sorunların çözümü için yararı olacağı düşünülüyorsa görevden alınmayı tercih ettiğini söyledi. Halen hükümet çalışmaları bakımından bir durağanlık olduğunu ve bunu aşmak için çalışıldığına işaret eden Şahali, ortaklarının su konusundaki açıklamalarının bu durağanlığı aşmayı güçleştirdiğini belirterek, hükümetin görevini yerine getirmesi açısından bir zaafiyet varsa doğru olanın koalisyonun başında olan başbakan tarafından böyle bir adım atılmasının uygun olacağı şeklinde bir değerlendirmesi olduğunu kaydetti. Şahali, su konusunda gelinen aşamanın gerek koalisyon partilerinde, gerekse yarın gerçekleştirilecek bakanlar kurulunda da kabine üyeleri tarafından değerlendirildikten sonra bazı şeylerin netleşebileceğini ifade etti.

 “ANKARA’DA YÜRÜTÜLEN MÜZAKERE GERÇEK BİR MÜZAKEREYDİ”

Su konusunda Türkiye’de gerçekleştirilen müzakere süreci ile ilgili açıklamalarda da bulunan Bakan Şahali, “Ankara’da yürütülen müzakere gerçek bir müzakereydi. Diplomasi sınırının aşıldığı anlar söz konusu oldu. Bizim kendimizce belirlediğimiz kırmızı çizgilerimiz vardı. Bu özellikle suyun işletilmesine ilişkin konulardardı. Suyun, KKTC otoritelerince yönetilmesi konusunda tam bir mutabakat vardı. Bu nedenle su yönetiminin özel sektöre devredileceği yönündeki değerlendirmeler mesnetten yoksundur” dedi. Şahali, teknik bir konu olması hasebiyle, teknik bürokratların ağırlıkta olacağı bir heyetle görüşeceklerini öngördüğünü ancak, dört bakanın Türkiye ziyaretinin her zaman olmayan birşey olması nedeniyle ikinci gün en azından nezaketen muhatap makamlarıyla bir görüşme ayarlanmış olmasını beklediğini dile getirdi. Şahali, müzakerenin ilk gününde gelinen kopuş noktasının teknik heyetin siyasilerden aldığı talimatlarla hareket alanlarının sınırlandırılmış olması ve müzakereye kapalı bir noktada olması nedeniyle yaşandığını da anlatarak, Tuğrul Türkeş’in devreye girerek geliştirdiği köprü kurucu öneri ile durumu yeniden müzakere edilebilir bir noktaya taşındığını kaydetti. Şahali, ortaya çıkan metin ne tamamen KKTC yetkililerinin ne de tamamen TC yetkililerinin bir metni olmadığını, iki ülkenin müzakeresiyle oluşmuş bir metin olduğunu da vurguladı.

“KKTC’NİN YÖNETİM KABİLİYETLERİNE GÜVENMELİYİZ”

Şahali, su konusunda oluşturulan metni değerlendirmesi istenmesi üzerine, ortaya çıkan metnin kişi olarak sahipleneceği bir mein olmamakla birlikte, 2010 yılında yapılan anlaşmanın devamı niteliğinde yapıldığını unutmamak gerektiğini söyledi. Şahali, “KKTC’nin yönetme kabiliyetlerine güvenmemiz gerektiğini düşünüyorum. İyi bir ihale süreci ve sözleşmeyle bu durumu kurtarmaya yetecek bir anlaşma olduğunu düşünüyorum. Su konusunda müzakere kanallarının tüketilmiş olduğunu düşünüyorum" dedi. Bu noktadan itibaren Türkiye’yle yeniden müzakere edilebilmesi için Bakan düzeyinden bir öteye gidilmesi gerektiğini söyleyen Erkut Şahali, Başbakan veya Cumhurbaşkanı’nın farklı bir zeminde konuyu muhatap makamlarıyla ele almasının faydalı olabileceğini sözlerine ekledi.