“Türkiye bir dünya devletidir. Attığı her siyasi adımda ve aldığı her ekonomik tedbirde öncelikle kendi menfaatlerini düşünmek gibi bir özgürlük alanına sahiptir..”

Özge KİZİR

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Erkut Şahali, Türkiye’nin KKTC’deki siyasi ve askeri varlığının, toplumsal entegrasyona çok ciddi anlamda zarar verdiğini ileri sürdü. “Türkiye bir dünya devletidir. Türkiye attığı her siyasi adımda ve aldığı her ekonomik tedbirde öncelikle kendi menfaatlerini düşünmek gibi bir özgürlük alanına sahiptir” diyen Şahali, Türkiye’nin ekonomik program bağlamında belli başlı taahhütleri olduğunu ifade ederek, “bu taahhütleri yerine getirebildiğimiz sürece Türkiye’nin bizden talep ettiklerinin düzeyini aşağıya çekmemiz mümkün olabilecektir. Aksi takdirde bu ilişki, müdahalelerle devam eden bir ilişki haline gelecek” şeklinde konuştu.

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Erkut Şahali, konuk olduğu bir TV programında, hiçbir zaman popülüst kaygılarla hareket etmediklerini söyledi. Ortalama 10 bin kamu çalışanına, almaları gereken hayat pahalılığından, daha az hayat pahalılığı alması kararını verdiklerini belirten Şahali, onlardan yapılan kesintiyi, 47/2010 sayılı yasaya bağlı kamu çalışanlarına maaşları oranında paylaştırdıklarını açıkladı. Bunu “Riskli bir karar” olarak nitelendiren Şahali, “Popüler siyaset kavramında düşünüyor ve popülist bir yaklaşım ortaya koyuyor olsaydık büyük bloğun menfaatlerine dokunmazdık. 47/2010 sayılı yasa altında istihdam edilenlerin şikayetlerine de kayıtsız kalırdık. Biz öyle yapmadık. Evet, bu yasa ve yol açtığı adaletsizlik gündemden kalkmalı ama bunu anlık bir kararla ortadan kaldıramıyorsak eğer o zaman bu yasa orada durduğu sürece de yapılabilecekleri aslında araya kurmaya çalıştık” ifadesini kullandı.

“Eski maaş tablosu düzeyine taşımak mümkün olabilir”

Ekonomide alınan ve alınmakta olan tedbirlerle, atılmaya çalışılan politik adımların arzu edilen sonucu doğurması ve kamu gelirlerinde arzu edilen artışların sağlanması halinde bu yasanın gündemden kalkacağını belirten Şahali, “O zaman 47/2010 sayılı yasaya bağlı olarak istihdam edilmiş kamu çalışanlarına doğrudan zam yaparak eski maaş tablosu düzeyine taşımak mümkün olabilir. Aksi bunun çöp boyutunu düşünmek lazım sadece parasal olarak ekonomik boyutuyla değil, sosyal ve siyasal boyutuyla birlikte düşünmek gerekir” şeklinde konuştu.

“Egemenlik söylemiyle çelişen bir durumdur”

Yasaya tepki gösteren kesimlerin, Türkiye’nin dayatmalarına da karşı çıkan kesimler olduğunu ve yasada oluşan çelişkinin samimiyetle ortaya konulması gerektiğini ifade eden Şahali şunları söyledi: “Çelişki samimiyetle algılanmalıdır. Türkiye’nin buradaki siyasi ve askeri varlığı bu toplumsal entegrasyona çok ciddi anlamda zarar veriyor. Türkiye’nin burada yurttaşlarıyla birlikte varlığı, Türkiye’den buraya aktarılan kaynağın ‘zorunlu olarak aktarılması’ ve ‘çok daha fazlasının verilmesi gerektiği’ gibi bir gerekçeyle ilişkilendiriliyor. Bu bizim iddia ettiğimiz egemenlik söylemiyle çelişen bir durumdur. Çünkü Türkiye bir dünya devletidir. Türkiye attığı her siyasi adımda ve aldığı her ekonomik tedbirde öncelikle kendi menfaatlerini düşünmek gibi bir özgürlük alanına sahiptir.

“Türkiye’nin taleplerini aşağıya çekmemiz mümkün”

Türkiye’nin IMF ile birlikte yürüttüğü ekonomik program sırasında yaşadıklarını hesaba katarsak, bizim ilişkimizle o ilişkiyi benzetenlere zaman zaman hak vermek gerekiyor. Evet, bizim ve Türkiye’nin belli başlı taahhütleri vardır. Biz bu taahhütleri yerine getirebildiğimiz sürece Türkiye’nin bizden talep ettiklerinin düzeyini aşağıya çekmemiz mümkün olabilecektir. Aksi takdirde bu ilişki, müdahalelerle devam eden bir ilişki haline gelecek. Bu hiçbir Kıbrıslı Türkün tercih etmemesi gereken bir durumdur.” 

“TC Yardım Heyeti günlük siyasi ve ekonomik uygulamalarımıza dahil olduğu sürece son derece yanlış bir yolda ilerliyor”

TC Yardım Heyeti konusunda çok spekülatif yaklaşımların olduğunu ifade eden Şahali sözlerini şöyle tamamladı: “TC Yardım Heyeti günlük siyasi ve ekonomik uygulamalarımıza dahil olduğu sürece son derece yanlış bir yolda ilerliyor. Eğer bizim devletimizin makamları baypas edilerek yok sayılarak ve belli başlı noktalara müdahale bulunuyorsa- ki çoğunlukla böyledir- o zaman Yardım Heyeti kendi işlevini yerine getirmiyor demektir. Pratikte belki devlet birimlerinin veya kamu kurumlarının yönetsel zafiyetleri nedeniyle bu olmaktadır ama bu devletlerarası bir ilişki olduğu hesaba katılarak değerlendirilmeli. Bir devletin, diğer devletin günlük işlerine müdahale eder, talimat verir, yönlendirir ve yönetir pozisyonda olması asla kabul edilemez. Dolayısıyla Yardım Heyeti kendine yapılmış olan taahhütler karşılığında sağladığı finansmanı ve teknik desteği o taahhütler yerine geldiği sürece sürdürmeli ve ötesine karışmamalıdır” dedi.