Eniz Orakcıoğlu

KKTC’nin resmi para biriminin Türk lirası olmasına karşın  bu parayı basanın, tedavüle sunanın, ve TL üzerinde kontrol ve düzenleme yetkisi olanın Türkiye Merkez Bankası olduğuna dikkat çeken Saydam, “Türk Lirasına değer kazandırmaya müdahale edemeyiz ama, hükümet döviz artışı yansımalarının vatandaşa yansımasının etkilerini en aza indirmek için tedbirler alabilir” dedi.

Hükümetin  vatandaşın halinden anlamadığını belirten Saydam, “Hükümetin dövizin yükselişi karşısında  ithalatçıdan aldığı verginin  döviz kurunu sabitleyebilir, yüzde 3’lük banka sigorta işlemleri vergisini düşürebilir ve temel tüketim maddeleri üzerindeki  KDV oranını bir süreliğine düşürebilir” diye konuştu.

Ekonomist Göksel Saydam, Dövizin yükselişi ile yaşanan ekonomik krizi ve hükümetin birçok alanda yaptığı zamları Yeni Bakış’a değerlendirdi. Saydam, bu ortamda Türk Lirasına değer kazandırılamayacağını ancak birtakım önlemlerin alınabileceğini söyledi.

“Bütçede kullandığımız para birimi Türk Lirasıdır”

Göksel Saydam, Türk Lirasının KKTC’nin resmi para birimi olduğunu fakat bu parayı basan, tedavüle sunan, üzerinde kontrol ve düzenleme yetkisi olanın Türkiye Merkez Bankasına olduğunu hatırlatarak, “KKTC olarak biz Türk Lirasının değer kazanmasına müdahale edemeyiz, çünkü parayı basan Türkiye Merkez Bankasıdır. Ama Barış Harekâtından sonra para birimi olarak tanınmamışlığın da verdiği durumla Türk Lirasını geçerli bir mübadele aracı kabule ettik ve bugün Kıbrıs’ta dövizde kullanılabilmesine rağmen esas muhasebe işlemleri ve bütçede kullandığımız para birimi Türk Lirasıdır” diye konuştu.

“Hükümet Kur değiştikçe kar etmektedir”

Hükümetlerin   vatandaşın halinden anlamadığına dikkat çeken Saydam, “Döviz artışı yansımalarının vatandaşa tesirinin etkilerini en aza indirmek için ülkemizde de tedbirler alabilir. En başta bilindiği üzere KKTC’ye gelen malların büyük bir kısmı yurtdışından ithal edilmektedir. Yurtdışından ithal edilen hatta Türkiye’den gelen mallarda dâhil büyük bir bölümünün ülkemize döviz üzerinden gelmektedir. KKKTC’de gümrükten mal  çekilirken oradaki mevzuat, gelen malın faturasına göre o günkü kurdan hesaplayarak TL maliyetini bulmak, bu maliyetin üzerine Katma Değer Vergisi, Gelir vergisi stopajı, Fiyat istikrar fonu ve daha birçok harç ve vergi ekleyerek ithalatçıdan bu tahsil edilmektedir. Döviz artığı zaman ise ithalatçı,  aynı tutardaki malını yine döviz üzerinden  daha yüksek vergi ödeyerek  teslim almaktadır. Böylelikle ithalatçının maliyeti vergilerden dolayı yükselir, ithalatçı da ödediği fazlalığı fiyatları artırarak tüketiciye yani vatandaşa yansıtır. Bu durumu yaşamamak için devletin yapması gereken gümrük ve kapılarda sterlin veya döviz olarak hesapladığı faturalardan aldığı vergileri için 3 veya 6 ay süre boyunca döviz kurunu sabitlemektir. Böylelikle de ithalatçı da, tüccarda, perakendeci de, tüketici de bilecek ki dövizin yükselişinin etkisi en azında 3 veya 6 ay kendilerini etkilemeyecek. Devlet ise bunu yapmamaktadır çünkü her  kur değiştik sonra kar etmektedir” dedi.

“Banka sigorta işlemleri vergisi düşürülmeli”

Açıklamalarından vatandaşın banka borçlarına da değinen  Göksel Saydam, “Ödenen taksit ve faiz ister Türk Lirası ister döviz olsun faizin üzerinden devlet adına banka sigorta işlemleri vergisi alınmaktadır. Aylık 100 sterlinlik  taksitiniz varsa ve bankaya 120 sterlin ödüyorsanız bu paranın 20 lirası faizdir ve bu 20 liralık faizin üzerinden devlet yüzde 3 banka sigorta işlemleri vergisi almaktadır. Devlet bu sıkıntılı  günlerde aldığı  yüzde 3’lük  vergiyi sıfıra, yüzde 1’e ya da yüzde 0,5’e indirmesi gerekir. Böylelikle taksit ödeyen vatandaşın faiz üzerinden ödediği vergi de azalmış olur ve bir miktar vatandaş veya işletme de rahat eder.

“KDV yarıya indirilebilir”

En büyük sıkıntının temel tüketim maddelerinde olduğuna vurgu yapan Saydam, “Temel gıda maddelerinin yüzde 5, yüzde 10 hatta, yüzde 16’ya varan KDV oranlarının  devlet tarafından 3 veya 6 aylık bir süre için yarıya indirmeli ve çok acil olanlar da sıfıra indirilmesi gerekir. Burada önemli olan ekonominin canlanıp yürümesidir. Esnaf malını satsın, kişi de elindeki sınırlı gelirle ihtiyaçlarını karşılayabilsin” şeklinde konuştu.                

“Devlet Fonu gereksiz yerlerde harcamaktadır”

Elektrik, akaryakıt ve tüp gaza gelen zamları da eleştiren Saydam, “Kıbrıs’ta en soğuk günlerimiz Kasım, Aralık, Ocak ve bazen de Şubat’tır yani 4 ay soğukta yaşamaktayız.  1978’den beri Fiyat İstikrar Fonu adı altında özel bir yasa var. Bu yasaya göre 88 madde içinde yer alan birçok lüks tüketim ve normal ürünlerden devlet ithalat altında fon alır. Temel gıda maddeleri herhangi bir nedenle pahalı olduğu zaman devlet bu mağduriyeti bu fondan karşılayarak vatandaşın istikrarlı mal tedarik etmesini sağlaması gerekmektedir. Devlet bu fonun gelirini maalesef gereksiz ve fuzuli yerlerde harcamaktadır. Halbuki 26/1978 sayılı Fiyat İstikrar fonu yasasına bu uygulama aykırıdır. Devlet, bu yasa altında aldığı vergiye  el sürmeden  kaynağı bu  maksatlarda kullanması gerekir. Dolayısıyla bugün dövizin değer kazanmasının yarattığı olumsuzlukları en azından minimuma düşürmek için bu fonu elinde bir araç olarak kullanılmalıydı” dedi.

“Ekonomi dibe vurmaya doğru gidiyor”

Saydam, sözlerine şu şekilde devam etti; “Türk Lirasında değer kaybı bir günlük bir olay değildir ve bunun  ne kadar gideceği de belli değildir. Dolayısıyla bu durumun devalüasyon olarak adlandırılması doğru değil, bugün ülkede  yaşanan ekonomik krizdir. Siyasiler ise bu işi hafife alırmış gibi görünmektedir. Bir çok sektör dibe vurmuştur ve vurmaya da devam edecektir. Devletin bu durum yaşanırken  uzmanlardan oluşan bir kriz masası kurması gerekirdi. Bu kriz masasının içinde devlet gözlüğü takmayan  esnaf, ekonomist ve akademisyenlerden oluşan tarafsız kişiler olmalıydı. Bu kriz masası oturup hasta olan ve can çekişen ekonomimize hayat verilmesi için yöntem ve uygulamalar yapmalıydı. Hükümet af söz konusu olunca yasa gücünde kararname çıkarmakta ama dövizin krizinin atlatılması için hiçbir önlem almamakta. Böyle hükümetçilik olmaz, hükümet dediğimiz baba, aile reisi olmalı, aile reisinin de ailesinin geleceğini görmesi gerekmektedir. Bu nasıl hükümettir ki bu krizi hala hafife almaktadır.”

“Yasal olmayan zamlar yapıldı”

Saydam,  “Asgari ücret daha ilan edilmedi, ama devlet 29 başlık altında aldığı vergi ve resmi harçlara (kimlik, yaş kâğıdı, diploma, pasaport, araba, seyrüsefer, tapu harçları gibi) okkalı zamlar yaptı.  En azından bu zamlar için beklenebilirdi ve dövizin üzerine bu zamlar tuz biber oldu. Önce ekonomik önlemler alınırdı, ekonomik kriz biraz olsun atlatılırdı ve  zamlar daha sonra düşünülürdü. Ocak ayının 1’inci haftasında devlet hizmetlerindeki tüm kalemlere ve tüm harçlara zam yapıldı. Bu yapılan zamların içinde yasal olmayan bir şekilde yüzde 100’e varanlar da var. Örneğin pul vergileri yüzde yüz artmıştır. Yasalar  zamların hayat pahalılığı oranında yapılabileceğini emreder.  DPÖ hayat pahalılığını Yüzde 10,19 diye açıkladı, dolayısıyla  yapılacak artışın bu rakamın üzerinde olması mümkün değidir.”