Eniz Orakcıoğlu

Geçtiğimiz gün Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün özelleştirme ile ilgili yaptığı açıklama gündeme yine bomba gibi düştü. Başbakan ‘önümüzdeki 2 yılda telekomünikasyon ve elektrikte özelleştirme konusunda ciddi adımlar atmayı planlıyoruz.Uzun vadede de özellikle deniz limanlarının özelleştirilmesiyle halka daha sağlıklı ve kaliteli hizmet verilebileceğiz’ sözleri sendikalardan tepki, topladı. Özelleştirmeye karşı olduklarını ifade eden sendika başkanları, yine bu sektörlerin özelleştirmek istenmesini peşkeş diye tanımladı.

Bıçaklı: “Cereyan siyasileri tepti”

 Kıbrıs Türk İşçi Sendikaları Federasyonu (TÜRK-SEN) Başkanı Arslan Bıçaklı, Toplumun malı olan elektrik kurumu, telefon dairesi ve limanlar gibi kurum kuruluşları hiçbir siyasinin satma yetkisi olmadığını vurgulayarak, “Çünkü seçime girerken hiçbir siyasi parti veya hiçbir siyasi bizi seçerseniz biz bu kurumu veya bu tür kurumları satacağız deyip oy almamıştır. Birileri geçici olarak vekil seçilirse ve geçici olarak bakanlık görevine getirilirse ona halkın malı olan toplumun kuruş kuruş ödeyerek kurduğu santralleri veya diğer kurumlarımızı satma yetkisi vermez. Dolayısıyla bu konuda süreç içerisinde beceriksiz siyasilerin yüzünden bir türlü rantabl çalıştırılmayan veya bu kurumlara bilerek ve isteyerek hiçbir yatırım yapılmayarak kurumları sıkıntıya sokmak, daha sonrada bu kurumlardan kurtulmak için biz bunları satarız noktasında olan siyasiler bilsinlerki bu kurumları kolay kolay satamayacaklar. TÜRK-SEN ve üye sendikaları geçmişte olduğu gibi yine bu siyasilerin ve özelleştirmenin karşısında olacak ki geçmişte de siyasiler bunları denedi ama sonra cereyan bunları tepti” dedi.

“Mücadeleye herkes hazır olsun”

Siyasilere çağrı yapan Bıçaklı, sözlerine şu şekilde devam etti; “Bu yanlış yola sakın ola girmesinler. Türk-Sen ve üye sendikaları anayasal ve yasal hakkımız olan süresiz grev ve eylemler anında başlayacaktır. Bu ülkede çalışma barışı ciddi şekilde bozulacak bunun sorumlusu da biz olmayacağız. Bu konuda bu kurumlara sahip çıkmak yalnızca o kurumlarda çalışanların görevi değildir, toplumun malı olan bu kurumları korumak ve bu kurumlara sahip çıkmak toplumun bütününün görevidir. Geçmişte bu söylediklerimi onaylayan KTHY örneği var ki bir günde battı denen ve kapatılan KTHY’nin acısını başta çalışanlar çeksede, toplumun bütünü hala daha bunun acısını çekmeye devam ediyor. Dolayısıyla gerek üyelerimiz gerekse halkımız önümüzdeki günlerde siyasiler bu konuları birilerine peşkeş çekmek istediği anda bunu engellemek için onurlu mücadeleye herkes hazır olsun.”

Felek: “Özelleştirme işsizlik ve yoksulluk getirir”

Devrimci İşçi Sendikaları Federasyonu (DEV-İŞ) Başkanı Hasan Felek, Dev-İş’in kurulduğu günden beridir özelleştirme politikalarına karşı duran bir sendika ve federasyon olduğunu belirterek, “Biz özelleştirmelere ilkesel olarak karşı durmaktayız, çünkü özelliklede eğitim, sağlık su ve stratejik olan elektrik, telekomünikasyon, limanların kamunun eliyle yönetilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Dünyada özelleştirme örneklerine baktığınızda 1980’li yılların başında neoliberal politikalarla birlikte yaygın bir şekilde uygulanmaya başlayan özelleştirmenin sonuçları Avrupa’da da, Amerika’da da, Asya’da da kısacası dünyanın bütün ülkelerinde çalışanların, emekçilerin ve halkın aleyhine olmuştur. Örneğin İngiltere’de sağlıkta yapılan özelleştirmeler belli bir süre sonra tekrar kamuya devredilmiştir. Aynı şekilde dünyanın birçok ülkesinde halkın refahı ve geleceği için suda yapılan özelleştirmeler halkı yoksullaştırmış ve neredeyse bu hizmetlere ulaşamayacak duruma getirmiştir. Bunun yanında özelleştirmenin getirdiği işsizlik ve yoksulluk olgusunu da göz ardı etmemek gerekir. Bütün bu nedenlerden dolayı kamunun sosyal adalet anlayışına göre temel hizmetlerin kamu eliyle yürütülmesinden yanayız” dedi.

“Karşı durup, direneceğiz”

Hükümetin programında da bu özelleştirmelerin yer aldığın söyleyen Felek, “Bilindiği üzere Türkiye Cumhuriyeti ile kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında imzalanacak ekonomik protokolde de aynı görüşler yer almaktadır. Biz hükümetin bu teslimiyetçi tavrını şiddetle protesto ederiz. Bu konuda atılacak her adımda da Dev-İş kardeş sendikalarla birlikte sokakta olmaya devam edecek, karşı duracak ve direnecektir” şeklinde konuştu.

Latifoğlu: “Sektörler devletin elinde kalmalıdır”

Hür İşçi Sendikaları Federasyonu (Hür-İş) Genel BaşkanıYakup Latifoğlu, ülkemizde liberal ekonominin şartlarını yüzde 100 uygulayacak bir ortam olmadığına dikkat çekerek, “Bu yüzden de bize göre 3 sektör devletin kontrolünde ve devlette kalmalıdır ki bu sektörler enerji, ulaşım ve haberleşmedir. Bugün bu 3 konuda da devletin elinde bulunan Telekomünikasyon Dairesi, Elektrik Kurumunu ve limanlar özele veya sermayeye daha çok para kazandırmak için hizmetler daha iyi olacak yaklaşımı ile özelleştirilmek istenmektedir. Buna en başından beri karşı olduğumuzu ve bu 3 sektörün özelleştirilmemesi gerektiğini hep söyledik, söylemeye de devam edeceğiz. Çünkü biz normal, tanınmış ve bütün şartların kurallara göre döndüğü bir ülke değiliz, bundan dolayı da bu sektörler devletin elinde kalmalıdır” diye konuştu.

“Özelleştirme işsizlik getirir”

Özelleştirmenin ülkemizde işsizliği getireceğini belirten Latifoğlu, “İnsanların özelleştirmeler yüzünden işsiz kalmasına göz yumacak durumumuz yoktur, bundan dolayı da özelleştirme yoluna gidilmemelidir. Türkiye’ye de doğru bir şekilde anlatılmalıdır, çünkü 2012 yılından beri ekonomik protokollerde sürekli olarak özelleştirme gündeme gelmektedir. Kaldı ki bugün elektrik kurumunda gerekli yatırımlar yapıldı. Geriye kalan tek bir şey var ki oda dünya ile enerjide konnekte olabilmek adına atılacak adımlardır. Bu konuda da adımlar atılmalı ve bizim ülkemize de temiz enerji getirmenin altyapısı tamam kurgulanmalıdır. Bunlar yapıldığı takdirde özelleştirmeye gerek yoktur. Özelleştirme yönünde atılacak adımlara da diğer sendikalarla istişare ederek ortak adımlar atıp birlikte hareket edeceğiz.”

Özkardaş: “Halka özelleştirme yapacağız denmedi”

Kıbrıs Türk Kamu Görevlileri Sendikası (Kamu- Sen) Genel Başkanı Mehmet Özkardaş, hükümetteki 2 partinin de özelleştirmeye sıcak baktıklarının gerçek ve bilindik olduğunu belirterek, “Şu anda kabinede olan birçok milletvekili ve bakan özellikle de sermaye kesiminden gelenler özelleştirmeyi istiyor ve özelleştirmenin bu ülke için faydalı olacağını söylüyor. Aynı şekilde CTP’nin içinde de bazı genç ve bakanlık yapan milletvekilleri de özelleştirmenin korkulacak bir şey olmadığını ve özelleştirmenin uygun şartlarda yapılmasının doğru olacağını söylüyor. Biz Kamu-Sen olarak bu küçücük ülkede özelleştirmenin bir fayda getireceğine inanmıyoruz. Çünkü ortada bir KTHY ve Ercan örneği var. Bunun yanında özelleştirme kararı vermeden önce halka soruldu mu? Halkın malı olan bu özelleştirmeyi halk istiyor mu veya onay veriyor mu? Eğer bu milletvekilleri seçim meydanlarında özelleştirme yapacaklarını söyleseler ve halk da onları bile bile seçse kimsenin bir şey söyleme hakkı yoktu. Ama böyle bir şey olmadı, seçimlere giderken özelleştirmeden bahsetmediniz” şeklinde konuştu.

“Özelleştirme tekelleştirmeyi getirecek”

Son 2 yıldır CTP döneminde KIB-TEK’in özelleştirilmesi için KIB-TEK’i yönetenlerin ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını belirten Özkardaş şöyle devam etti:

“2 yıl içinde yapılanlar bilinçli yapılmıştır, özelleştirmeye zemin hazırlanmıştır. Artık durum, sokaktaki vatandaş ben kaliteli ve özel hizmet isterim özelleştirilirse de özelleştirilsin noktasına getirildi. Kısacası biz sendika olarak bu ülkede özelleştirmenin daha kaliteli hizmet getireceğine inanmıyoruz, çünkü özelleştirme tekelleştirmeyi getirecek. Eğer KIB-TEK özerk olursa ve siyasilerin kontrolünden arındırılıp çıkarsa özelleştirilmeden daha kalite bir hizmet olabilir. Limanlar konusuna gelince Mağusa ve Girne Limanlarının özelleştirilmesi ise bana göre gerçekten çok gereksizdir ve zamansızdır. Benim düşünceme göre Kıbrıs’ta siyasetin perde gerisinde Maraş’a karşılık Mağusa limanının uluslararası trafiğe açılması gündemdedir, bunun yanında 2016’ya kadar çözüm olması da gündemdedir.Mağusa limanında yıllardır altyapı yetersizdir ve siz bunu eğer ya beleş yani çok düşük fiyata birine verecekseniz ve 20-25 yıllık bir anlaşma yapacaksınız, arkasından Mağusa Limanı açıldı dendiği an, limanı peşkeş olarak alan kişi yüzde bir milyon kazanacak. Bu sebeple özelleştirmenin altında bana göre bazı siyasi manevralar yatıyor ve Kıbrıs’ın çözümüyle ilgilidir diye de düşünmekteyim.”