Özlem Çimendal

Halkın Partisi Yürütme Organı Üyesi ve Akademisyen Şevki Kıralp, gündeme ilişkin olarak Yeni Bakış’a dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Kıralp, üzerinde fırtınalar kopan su krizi metni ve bunun üzerinden Başbakan Ömer Kalyoncu’nun değişen iki madde üzerindeki açıklamalarının göz önünde bulundurularak yorumlanması gerektiğini söyledi. Kıralp, “Su anlaşma metninin genel çerçevesi içerisinde içme ve kullanma ve zirai kullanım için ihaleye çıkılacaktı ve iki ihaleye de aynı şirket katılabilecekti. Metinde aslında önemli olan bir nokta vardı. Orada konsorsiyum ifadesi yok, şirket ifadesi var. Bunu daha da açacak olursak, konsorsiyum denseydi yabancı şirketin KKTC’de ihaleye çıktığında bir de KKTC yerel ortağının olma şartı olacaktı, ama tek başına şirket denildiği için yerel ortak şartı aranmaksızın kapı açılmış oldu” dedi.

"Devlet şirketi vatandaştan koruma misyonu üstlendi"             

Gelecek olan suyun dağıtılacağı şebekenin mevcut olduğu bölgelerdeki belediyelerin kuyu açma izni veremeyeceğini, şebekenin geçmediği belediyelere ise şebekenin geldiği zaman ruhsatı iptal etmek üzere izin verilebilmesinin ön görüldüğü su anlaşmasında dikkat edilmesi gereken bir başka önemli konu daha olduğunu söyleyen Kıralp, “Bir de denetleme organı oluşturulacak. Bu şirketin dışında bir başka birinin gidip kuyu açmaması için. Devlet bir anlamda şirketi vatandaştan koruma misyonu üstlenecek” dedi.

"Eksik kalan para halka ödettirilecek"

Üzerinde uzlaşılan su metninde alım garantisi olup olmadığını da değerlendiren Kıralp, “Metinde yer alan alım garantisi ibaresinde bir belediyenin sisteme dâhil olmadığı takdirde, Maliye Bakanlığı bu alım garantisinden eksik kalan miktarı tamamlayacak. Bu eksik kalacak kısmın parası ise halka ödettirilecek. Ayrıca bu ihaleyi alacak olan şirket yurt dışından hizmet ve mal alımında KDV ve gümrük vergisi ödemeyecek. Anlaşma imzalandıktan sonra herhangi bir şekilde vergi artışı ve ek vergiden muaf olacakken, vergi indirimi yapılacaksa ondan da yararlanacak” dedi.

"Uzlaşılan metin ne başarı ne de bir kazanım"

2010 yılında suyun adaya gelmesi için imzaların atılmasıyla başlayan süreci değerlendiren Kıralp, “Aslında su konusuyla ilgili daha öncelerden de hiçbir plan programın yapılmadığı siyasal çevrelerde dillendiriliyordu ve plan-program eksikliğinden dolayı başımızın ağrıyacağı konuşuluyordu. Gelinen noktada tam bu öngörüler bağlamında üzerimize düşeni yapmadığımızı görüyoruz. Hal böyle olunca, başkaları tarafından hazırlanan anlaşma metni karşımıza çıkınca, UBP hadi imzalayın bitirelim dedi, CTP ise parti içi çatışmalara sürüklendi. Ben son şekliyle üzerinde uzlaşılan metni, dillendirildiği gibi bir başarı ve kazanım olarak görmüyorum” şeklinde konuştu.

"Halkın Partisi olarak 6 maddelik öneri sunduk"

Kendilerinin Halkın Partisi olarak hükümete tekrar müzakere edilmesi uyarısında bulunduklarını ifade eden Kıralp, “Biz önerimizde 6 maddeyi öne çıkardık. Birincisi tekelleşmeyi engelleyecek bir yapı ve yerli şirketlerin katılımının güvence altına alınmasını istedik” dedi. CTP kanadında, “şirket” ibaresine dikkat çekilerek  “tek başına şirket olmayacak, bir yerel ortağının da olacağı ve bunun da Anayasa’da bu şekilde olduğu söylendiğini” ancak geçmişte bir de ODTÜ gerçeğinin olduğunu ifade eden Kıralp, “ODTÜ’nün vergi muafiyetlerinde de Anayasa’yla çelişen durumlar ortaya çıkmıştı, ama anayasadan yararlanılamadı. Neden? Çünkü uluslararası bir anlaşmaya imza atılıp, Meclis de bunu yasa haline getirdiği anda Anayasa’nın bağlayıcılığı bir anlam ifade etmiyor ve anlaşma yürürlüğe giriyor” dedi.

"Yerli istihdam göz ardı edilirken, dıştan istihdama imtiyazlar tanınacak"

Öneride üzerinde durdukları bir diğer hususun ise yerli istihdam konusu olduğunu ifade eden Kıralp şöyle konuştu: “Anlaşılan metinde belediyelerin kendi yetişmiş kalifiye elemanlarından yararlanılacağı söyleniyor. Buradan da şu çıkıyor ki bu çalışanlar şirketin bünyesine kaydırılabilecek. Şirket çalışanlarda önceliği belediyelere tanıyarak alacak, ancak fazladan elemana ihtiyaç duyulduğunda da dışarıdan eleman takviyesi yapacak. Anlaşmada KKTC hükümetinin bu elemanların çalışma izinlerini ivedilikle sağlayacağı yönünde bir madde var. Peki neden yabancı şirketlere bu kadar kolaylık sağlanırken, ihtiyaç duyulan bu kalifiye elemanlar için KKTC’de bir eğitim programı oluşturulup, eksiklerin bu eğitimi almış KKTC vatandaşlarının istihdam edilmesiyle giderilmesi sağlanmadı?”

"Şirket vergi ve KDV'den muaf olarak, ciddi imtiyazlara sahip olacak"

Ayrıca Kıralp, bir başka öneri maddelerinde KKTC’ye vergi verilmesinin güvence altına alınmasını talep ettiklerini bunun nedeninin ise, bu şirketin harçlardan muaf olacağı, damga vergilerinden muaf olacağı, dışarıdan hizmet-mal aldığında da KDV ve gümrük vergisinden muaf olacağı için ciddi imtiyazlar sağlanacağı için olduğunu ifade etti. Su metni konusunda CTP kanadının böylesi bir anlaşmayı “başarı” olarak değerlendirdiğini ifade eden Kıralp, “CTP bu tutumuyla halkta ‘kurtarıcıdan kurtulmak’ isteği uyandırıyor. Halk ilk seçimlerde kurtarıcıdan, yani CTP’den kurtulmak isteyecektir” dedi. 

"Belediyelerin otoritesi korunamadı"

Belediyelerin otoritelerinin korunması konusunun da önemli bir konu olduğunu ifade eden Kıralp, bunun da şu anki metinde olmadığını, belediyelerin kuyu açma izninin ellerinden gittiğini ifade ederek, bir diğer isteğin ise üst fiyat limitinin kamu tarafından belirlenmesi olduğunu da ancak onun da mevcut metinde gerçekleşemeyecek olduğunun görüldüğünü söyledi.

"Bizim önerilerimiz CTP'nin bile metninde yoktu"

Parti olarak su konusundaki mücadelelerine yönelik eleştirilere de cevap veren Kıralp, “TDP Genel Başkanı Sn. Cemal Özyiğit ve CTP PM üyesi Sn. Hasan Ulaş Altıok bizi eleştirdi. Sn. Özyiğit müzakere isteğimize, ‘neyi müzakere edecekler, noktayla virgülün mü yerini değişecekler’ gibi birtakım atıflarda bulundu ancak Halkın Partisi olarak bizim de somut 6 maddelik toplum yararını gözeten, kazan-kazan durumu yaratacak bir önerimiz vardı. Sn. Altıok’un eleştirisi ise, bizim ortaya koyduğumuz önerilerin CTP’nin gerisinde olduğu ve aslında bunların çoğunun yine CTP’nin önerilerinden oluşturulduğu noktasında oldu. Ancak tespit ettiğimiz birçok noktayla oluşturduğumuz 6 maddemizde öncelik verdiğimiz hususların çoğuna CTP’nin su komitesi raporunda ve sonraki süreçte değinilmedi” dedi.  

"CTP, diyalektik süreçteki karşıtı UBP ile aynılaşmaya başladı"

Ülkede yaşanan kaos ortamını bir seçimin temizleyeceği söylemlerini, toplumda son 3 yıl içerisinde doğan değişim dinamizmi üzerinden değerlendiren Kıralp şöyle konuştu: “Her siyasi parti belirli bir toplumsal istencin tercümanıdır. KKTC’nin kurucu partisi UBP ile özdeşleşen rejimden toplumda ciddi reaksiyonlar ve memnuniyetsizliklerin oluşmasıyla, toplumdaki değişim dinamizmi CTP’yi güçlendirdi. İki partinin söylem bazında ciddi farklılıkları var ama tüm yaşananlara pratik üzerinden baktığımız zaman CTP KIB-TEK’te yapılan partizanca istihdamlarla, Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde dağıtılan arsalarla ve bir şekilde adının karıştığı yolsuzluk iddialarıyla giderek UBP’ye benzemeye başladı. Diyalektik süreçteki en büyük karşıtı olan UBP ile aynılaşmaya doğru ilerliyor ve halk da bunun farkındadır”.

"Halk, arzu ettiği değişim dinamizminin peşinde"

CTP’nin, UBP’nin düştüğü hatalara düştüğünü, UBP’nin toplumda belirli kesimlerle kurduğu ilişkilerin aynısını kurmaya başladığını ve bunun toplumda iki partinin aynılaştığı izlenimini yarattığını ifade eden Kıralp, halkın kurtarıcı olarak görülen partilerden umudunu kesmeye başlayarak hayal kırıklığı yaşadığını ve arzu ettiği değişim dinamizmine başka bir partiyi tercüman yapmak istemesinin doğal olduğunu belirtti. Bu noktandan hareketle Halkın Partisi’nin toplum içerisinde farklı bir alternatif olarak görüldüğünü ve gerçekleştirdikleri ziyaretler çerçevesinde de gösterilen ilgiden oldukça memnun olduklarını ifade etti. 

Kaynak: Yeni Bakış Gazetesi