Nisan 2015’te düzenlenecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin iddialı adayı Dr. Sibel Siber, konuşmasına “neden Cumhurbaşkanlığı’na aday olduğu” yönündeki sorulara yanıt vererek başladı.

DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM İÇİN ADAYIM

Dr. Sibel Siber, adaylığına gerekçe olarak “değişim ve dönüşüm ihtiyacı” olduğunu belirterek KKTC’de seçilen Cumhurbaşkanı’nın, diğer Devlet Başkanlarından farklı olarak aynı zamanda müzakerelerde Kıbrıs Türk toplumunun lideri olduğunu, adada son yaşanan gelişmelerle birlikte, KKTC’nin hem iç sorunlara Anayasal yetkileri çerçevesinde daha aktif çalışma gösteren, hem de müzakere masasında çözüm yanlısı ve dünya ile aynı dili konuşan bir Cumhurbaşkanı’na ihtiyaç duyduğunu ifade etti. Siber, uluslararası kamuoyunda, 2004 yılında Annan Planı’na “evet” oyu vermiş ve çözüm yanlısı gibi algılanan bir Rum toplum lideri, Türk tarafında ise referandumda “hayır” diyen ve “çözümsüzlük çözümdür” sözüyle özdeşleşen bir lider algısının var olduğunu belirtti. Rum lidere yönelik bu pozitif algılamanın, müzakere masasını terk ettiği halde halen devam ettiğini ve Anastasiades’in müzakere masasına geri dönmesi konusunda yeterince uluslararası baskı görmediğini de sözlerine ekledi.

EKİBİMLE BİRLİKTE ETKİN BİR DİPLOMASİ YÜRÜTECEĞİZ
 
Ayrıca Sibel Siber, dış siyasette daha proaktif bir politika izlenmesi gerektiği iddiasında ısrarcı olduğunu belirtti. Akademisyenlerden ve Kıbrıs müzakereleri konusunda deneyimli kişilerden oluşturulacak özel bir danışmanlar grubu ile daha dinamik ve etkin bir diplomasi oluşturulması gerektiği üzerinde duran Siber, KKTC Cumhurbaşkanı’nın müzakere sürecinde bir özne olduğunu hem Rum Kesimi’ne, hem de dünyaya hissettirmesi gerektiğini belirtti. “Rum Kesimi, politikası gereği bizi muhatap almaktan kaçınıyor ve Türkiye’yi muhatap almak istediğini her fırsatta belirtiyor” diyen Siber, Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Sorunu’nda haklı taraf olduğunu, ancak bunu dışarıya daha iyi anlatmak zorunda olduklarını belirtti. Proaktif politikalar izleyen bir Cumhurbaşkanı’nın adada çok şey değiştirebileceğine inandığını belirten Siber Nisan ayında yapılacak olan seçimde halkın kendisini Cumhurbaşkanlığına layık görmesi durumunda esas farkını dış temaslar ve uluslararası ilişkilerde göstereceğini belirtti.

TALAT DÖNEMİNE ÖVGÜ
 
Adada çözüme ulaşma yönünden Rum tarafındaki motivasyonun oldukça düşük olduğunu ifade eden Siber, bunun nedenini de Rumların uluslararası alanda tanınmış olmalarına bağladı. Kıbrıslı Türklerin izolasyon ve ambargo altında olduğunu, uluslararası toplumun parçası olmadığını ve kendi kimlikleriyle uluslararası müsabakalara, sportif ve kültürel yarışmalara dahi katılamadıklarını belirten Siber, bu durumun da halkı hem ekonomik, hem de moral olarak olumsuz yönde etkilediğini söyledi. Uluslararası toplumun ve uluslararası hukukun bir parçası olmayı arzulayan Kıbrıslı Türklerin çözüm yönündeki motivasyonunun güçlü olduğunu ifade eden Siber, “Uluslararası kamuoyuna barış istediğimizi göstermeliyiz” diye konuştu. Sibel Siber, konuşmasının bir bölümünde, 2004 yılından sonra KKTC 2. Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat döneminde izlenen politikalar ile dış dünya ile ilişkilerde farklı ve olumlu bir ivme yakalandığını da sözlerine ekledi.
 

İYİ BİR ÇÖZÜMDE, GÖÇ VE GÖÇMENLİK OLMAZ

KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayına göre adada çözüm; 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüş şeklinde değil, BM Güvenlik Konseyi kararları, 1977-1979 antlaşmaları, 23 Mayıs ve 1 Temmuz anlaşmaları ışığında ve yeni ve eşitliğe dayalı, iki toplumlu ve iki bölgeli federal bir sistem temelinde olmalıdır. “Kıbrıs Cumhuriyeti modeli, fonksiyonel bir federasyon modeliydi ve ömrü 3 yıl sürdü” diye sözlerini sürdüren Siber’e göre; çözüm sonrasında göçmenlik-vatandaşlık konusunda da bir sorun yaşanmaması gerekir, zira “iyi bir barışta (çözümde), göç ve göçmenlik olmaz”.

TOPRAK VERİLECEK AMA KARŞILIĞINDA NE ALINACAĞI ÖNEMLİ

Kapalı Maraş konusuna eskiden beri müzakere masası için bir taviz unsuru olarak bakıldığını belirten Siber, olası bir çözümde toprak tavizinin gündeme geleceğini, ama önemli olanın bunun ne için ve ne karşılığında olacağının olduğunu söyledi. Maraş’ın BM kontrolünde açılmasının, Kıbrıslı Türklere uygulanan tüm ambargo ve izolasyonların kalkması ve hava ve deniz limanlarının açılması karşılığında hem Rauf Denktaş, hem de Mehmet Ali Talat döneminde Rumlara zaten teklif edildiğini ama her seferinde Rumlar tarafından reddedildiğini de belirten Siber, Mehmet Ali Talat-Dimitris Hristofyas ikilisinin geçmişte 33 konu başlığı üzerinde uzlaşıya vardıklarını ama Anastasiades’in müzakerelere yeniden başlama teklifine karşı güçlü bir tepki verilememesi nedeniyle bu uzlaşının yeterince iyi değerlendirilemediğini söyledi.

TÜRK TARAFI ÇÖZÜM MÜZAKERE MASASINDA OLDUĞUNUN SÖZCÜSÜ VE ÖNCÜSÜ OLMALI
 
Doğalgaz konusunda ise, ada açıklarında bulunan doğalgazın her iki toplumun ortak malı olduğunu ve bunun Rum tarafınca da kabul edildiğini ifade eden Siber, buna karşın doğalgaz arama ve sondaj çalışmalarına tek taraflı olarak başlandığına dikkat çekti. Siber, bunun müzakere sürecine ve çözüm ruhuna katkı yapmadığını da sözlerine ekledi. Türk tarafının önerisinin, doğalgazın her iki tarafın da katılımıyla kurulacak özel bir komitede ele alınması şeklinde olduğunu belirten Siber, Rum tarafının çözüm dinamiği ile bu öneriye yakınlaşmasının önemini vurguladı. Rum tarafınca yapılan tek taraflı anlaşmalar nedeniyle, KKTC’nin de kendisini tanıyan tek ülke olan Türkiye Cumhuriyeti ile bir anlaşma yaptığını ve Barbaros Hayrettin Paşa sismik araştırma gemisinin o yüzden ada açıklarına geldiğini söyleyen Sibel Siber, yaşanan bu süreç nedeniyle Anastasiadis’in masadan kalkmasını sorguladı ve tüm krizlerde çözüm yerinin müzakere masası olduğunu hatırlattı.
 

SEÇİLMEM BÖLGE BARIŞINA DA KATKI SAĞLAYACAK

Ek olarak, Annan Planı sonrasında Avrupa Birliği tarafından Kıbrıslı Türklere verilen sözlerin tam olarak tutulmadığını, bunun da Kıbrıslı Türklerde hayal kırıklığı yarattığını ifade eden Siber, halen Avrupa Parlamentosu’nda Kıbrıslı Türklerin temsil edilmediğini ve Kıbrıslı Türklerin sadece bireysel olarak Avrupa Birliği vatandaşlığı aldığını anlattı. Siber, seçilmesi durumunda müzakere sürecinden umutlu olduğunu ve adada çözüm ile birlikte bölge barışına da büyük katkı sağlanacağını belirtti. Dr. Sibel Siber, bir soru üzerine bugüne kadar denenmeyen tek unsurun “müzakere masasında bir kadın olduğunu” esprili bir şekilde ifade ederek konuşmasına son verdi.