Eniz Orakcıoğlu

CTP Milletvekili Ferdi Sabit Soyer, Koordinasyon ofisi protokol sürecini Yeni Bakış’a değerlendirdi. Koordinasyon Ofisi protokolünde ne Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyete, ne de Türkiye Büyük Millet Meclisine laik olmayan bir durum olduğunu belirten Soyer, “Cumhurbaşkanının bunu anayasa mahkemesine görüş almak için yollaması en doğru harekettir. Bu bağlamda cumhurbaşkanı bunu imzalasa ve bu protokol yürürlüğe girse Anayasaya aykırılık iddiasında kimse bulunamaz” dedi.

“UBP ve DP’yi uyardım”

CTP Milletvekili Ferdi Sabit Soyer, Koordinasyon ofisi ile ilgili UBP ve DP başkanının Mecliste söylediği söze değinerek, “Maalesef meclisteki oylama sırasında söylenen, ‘bunu bugün meclisten geçirmemiz gerekir, çünkü bu hükümetin prestijidir.’ Ben ise konuyla ilgili olarak kendilerini oylamayı ertelemeleri için uyardım ve eğer bu anlaşmayı onaylarsak hükümet yerlerde sürünecek dedim. Nitekim gelinen nokta da beni haklı çıkardı” şeklinde konuştu.

“Yapılan laubaliliktir”

Koordinasyon Ofisi protokolünde ne Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyete, ne de Türkiye Büyük Millet Meclisine laik olmayan bir durum olduğunu belirten Soyer, “Bunların yanında Koordinasyon Ofisi Protokolü olmayan bir protokole atıf yapmaktadır. Bu protokolde Türkiye Cumhuriyeti Kredi Yurtlar Kurumu ile 12 Şubat 2012 yılında yapılan bir protokol anlaşmasıdır. Başbakan Hüseyin Özgürgün o dönemde Dışişleri Bakanı olarak bu protokolü kabul eden Bakanlar Kurulu üyesiydi. Ancak ortaya çıkan tepkiler üzerine o yılın hükümeti bunu meclise sevk etmedi ve bu protokol geçmedi. Şimdi ise geçmeyen ve olmayan bir protokole söz konusu Koordinasyon Ofisi protokolü atıf yapıyor. Bunu tam ifade emek gerekirse bu yapılanlaubaliliktir ve ne devletlerarası ilişkiye sığar ne de her hangi bir prensibe sığar” dedi.

“Anıtlar Yüksek Kurulumuzun rolü ve ilişkisi ne olacak?”

Koordinasyon ofisiyle alakalı diğer bir önemli noktayı da açıklaya Soyer şöyle devam etti:

Bu protokolle gençlik, spor, kültür alanlarında buna bağlı olarak da muhtaç ve engelli yurttaşlarımıza yönelik olarak yapılacak işlerle ilgili yürütme yetkisini koordinasyon ofise devrediyor. Bu anayasaya ve aynı zamanda bütün mekanizmalara aykırı bir durumdur. Örneğin, protokol kültür alanında yürütme yetkisini Koordinasyon ofisine devrediyor. Peki bu noktada bizim Anıtlar Yüksek Kurulumuzun rolü ve ilişkisi ne olacak? Çünkü kültürel alanda yürütmede Anıtlar Yüksek Kurulunun önemli bir konumu vardır. Burada söylenen ve üzerinde durulan 13 Milyon TL’lik bir destek olacağıdır. Bence bu güzel bir destek, ama kimse kusura bakmasın 13 Milyon TL’lik bir destek için kimse yürütme yetkisini devredemez. Bu ayıptır.”

“Türkiye ile ilişkileri kendi elleri ile pencereden atmaktadırlar”

Koordinasyon Ofisi ile AB’nin buradaki ofisini eşleştirilmeye çalışıldığını söyleyen Soyer, “Bu da çok yanlış bir şeydir. Çünkü bu sözde milliyetçiler Türkiye Cumhuriyetini AB Ofisi durumuna düşürüyor. Türkiye Cumhuriyeti burada Büyük Elçiliği olan ve bu Büyük Elçiliğe bağlı çeşitli kurumların da Kuzey Kıbrıs’la diplomatik ilişkinin ötesinde ama resmi düzeyde diplomatik ilişki içinde olduğumuz tek ülkedir. AB ofisi ise Kıbrıs sorunundaki zorunluluktan ötürü bizi tanımayan bir memleketin Mali Yardım Tüzüğü ile ilgili bizim devletle ilişkilerimizi düzenlemesi için oluşturulmuş bir ofistir. Eğer bu koordinasyon ofisinin gerekçesini ve mantığını AB’nin buradaki ofisine özgü ofisi ile gerekçelendirilmeye ve savunmayı bunun üzerinden yapmaya kalktıklarında ki üzülerek kalktıklarını görüyorum işte bu noktada da Türkiye ile olan bütün ilişkileri de kendi elleri ile pencereden atmaktadırlar” diye konuştu.

“Cumhurbaşkanı doğru bir adım atmıştır”

Soyer, Gençliğin dinamizmini kendi yapımızın sağlaması gerektiğini belirterek, “Dolayısıyla Cumhurbaşkanının bunu anayasa mahkemesine görüş almak için yollaması en doğru harekettir. Bu bağlamda cumhurbaşkanı bunu imzalasa ve bu protokol yürürlüğe girse Anayasaya aykırılık iddiasında kimse bulunamaz. Ama şimdi meclisten geçmesine karşı anayasanın kuralı doğrultusunda da Cumhurbaşkanı bunu imzalamadığı için şu anda yürürlükte değildir. Dolayısıyla yürüklükte olmayan bu protokolle ilgili olarak Cumhurbaşkanının Anayasa mahkemesinden görüş istemesi doğru bir adımdır. Bu yorum doğrultusunda da ne olacağını göreceğiz” şeklinde konuştu.

“Ek protokol şart”

“Olması gereken protokolde bulunan sakıncaları gideren bir ek protokol yapılması gerekmekteydi” diyen Soyer sözlerini şu şekilde sonlandırdı:

“Çünkü bu protokol düşünülmeyen ve öngörülmeyen bu devletin, bu toplumun yapısını öngörmeyen bir anlaşmadır. Dolayısıyla burada ek bir protokol yapılması gerekliydi. Cumhurbaşkanının aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesinden yorum istemesi doğru bir harekettir ve Cumhurbaşkanı bu noktada haklıdır. Çünkü bunun anayasaya aykırı olduğunu bizde mecliste ifade ettik. Anayasa mahkemesi yorum yapar ve derse ki bu anlaşmanın bazı maddeleri anayasaya aykırıdır, bu protokol o zaman yürürlüğe girmez ve o zaman hükümete düşen görev bizim söylediğimizdir ki o da ek protokol yaparak anayasaya aykırı olarak görülen işlevi Türkiye ile görüşüp düzenlemesidir. Eğer bu iddiaları ciddiye alıp bu düzenlemeleri yapmış olsalardı bugün ne gençlerimiz bu huzursuzluğa girecekti, ne Türkiye ile KKTC arasındaki ilişkiler böyle bir pozisyonda olacaktı, ne de hükümet yerlerde sürünen bir halde olacaktı.”