Çiğdem AYDIN

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Gazimağusa Milletvekili, eski Başbakan Ferdi Sabit Soyer, Diyalog Tv’de katıldığı Güne Merhaba programında kritik bir aşamaya giren Kıbrıs müzakere süreci ve özellikle mülkiyet konusuna ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin tanıdığı Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK)’nun varlığının önemine değinen  Soyer, bunun yanı sıra mahkemenin 2010 yılında ürettiği Demapulos kararını anımsattı. Bu karara göre mallar üzerinde ilk sözün malın ilk sahibinde olduğunu ancak malı kullananın da hakkı olduğu kabul ediyordu. 

“Bu karar çok önemli bir gelişmedir bizim aşımızdan. Bir miktar iadenin olacağı aşikardır o nedenle kriterler çok önemlidir” diyen Soyer, sözlerini şöyle sürdürdü: 
   
“Diyelim KKTC’yi tanıtmak için yola çıktık, mülkiyet ne olacak?”

“Bir çözümde bizim temel hareket noktamız; nüfus ve mülkiyet çoğunluğu bakımından Kuzey’deki toplumun çoğunlukta olacağı şartların korunmasıdır. İade kriterlerinde bir kısım sıkıntı vardır. Ama bu temel prensiplerde kabul edilen bir gerçek daha vardır. 1974 sonraki süreçte mülkiyet ile ilgili verilen tüm koçanlar kullanıcı temelinde eşit hakka sahiptir. İster bir malı satın alsın biri, ister eşdeğerden, ister tahsisten alsın. Mülk sahibi olan tüm insanların statüsü ayni durumdadır. Bunun da kabul edilmesi son derece önemli bir gelişmedir. Tabii bu konuda görüşmeler devam edecek. Çözümde bir kısım malın iade kapsamına gireceği gerçektir. Bazı insanlar Kıbrıs sorunun çözümü bulunmasını arzulamazlar. “Herkes kendi yoluna gitsin” beklentisi içerisindedirler. Ama şu sorunun cevabını herkes düşünmelidir: Diyelim ki süreç tükendi, federal çözüm olanaksız hale geldi. Mülkiyet meselesi ne olacak? Ayrılmak için bile görüşmek lazım. Çünkü bu meseleyi çözemezsek mülkiyet meselesi daha sonra hem bizim hem de Türkiye’nin başını çok ağrıtır. Diyelim ki çözüm olmadı ve KKTC’yi tanıtmak için yola çıktık. O zaman mülkiyet meselesi ne olacak? Çözüm müzakerelerinin noktalandığı andan itibaren AİHM ile baş başa kalacağız. Biz değil Türkiye kalacak. Tazminatlar konusu büyük bir felaket olarak önümüze çıkacak. Bu Türkiye’nin tüm uluslararası ekonomik, hukuki, siyasi ilişkilerini felakete sokacak bir süreç içerisine girecek. Evet; “parayı kim bulacak?” bu büyük bir sorundur ama bu iş bittiği zaman tazminat meselesi ne olacak? Tazminatsız mı çözeceksiniz, “ben savaş yaptım aldım benimdir” mi diyeceksiniz? Bu yaklaşım içinde olamazsınız. Ayni konu misliyle karşımıza çıkacak.”

“Loizudu kararını unutmayalım”

Ferdi Sabit Soyer bu konuda Loizudu davasını ve AİHM’in verdiği kararı anımsatarak benzer süreçlerle karşı karşıya kalınacağı uyarısında bulundu. Soyer, şunları söyledi: 

“Geçmişteki Loizudu davasını unutmayalım. Türkiye tazminata mahkum edildi. Türkiye kullanım kaybı tazminatını ödedi, malın mülkiyeti gene Loizudu’ya aitti. Yani mülkiyet hala Loizidu’da. Ama 2010’daki taşınmaz mal komisyonu hamlemizle birlikte tazminat kullanım kaybıyla birlikte malın kendi fiyatı üzerinde oluşan miktarın bütününü oluşturur ve mülkiyet de Kıbrıs Türk toplumuna geçer. İşte süreç koparsa bunu da elden kaçırmış oluruz. Bu süreç çökerse mülkiyet güneyde kalmak kaydıyla uluslararası tüm hukuk kurallarında Türkiye tazminatta yalnızca kullanım kaybıyla uğraşan bir hale dönüşür. Bu iş şaka kaldırmaz. O nedenle bu sorunun çözümü için gayret ve çaba içinde olmamız gerekir. Bunu çözmekten başka çaremiz yoktur.”

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın temel politikasının nüfus ve mülkiyet çoğunluğunun Kıbrıs Türk toplumunda olacağı bir noktadan geçtiğini söyleyen Soyer, doğru olanın da bu olduğunu sözlerine ekledi.