Çiğdem Aydın

KKTC ve TC arasında imzalanamayan ekonomik protokol konusu ile Anamur’dan KKTC’ye getirilen suyu kimin işleteceği konusundaki tartışmalar, dozunu giderek artırıyor. 

Geçtiğimiz hafta, Diyalog gazetesinin manşetinde yer alan, TC Lefkoşa Büyükelçiliği’nin yaptığı açıklamada yer alan “Türkiye ve KKTC arasında imzalanan anlaşmaya göre su tartışmaları anlamsız. Bu konu, CTP Parti Meclisi’nin değil Bakanlar Kurulu’nun konusudur” şeklindeki görüşlere, eski başbakan ve CTP Gazimağusa Milletvekili Ferdi Sabit Soyer sert tepki gösterdi. 

“Ayağını denk al” 

Diyalog TV’de “Güne Merhaba” programına katılan Ferdi Sabit Soyer, bu konuda özetle şunları söyledi:  “Belediyeler BESKİ’yi kurdu. Neden bazı belediye başkanları “Gavro” gibi yan yan gitmeye başladı? Çünkü TC Lefkoşa Büyükelçiliği’ndeki Müşavir kendilerine dedi ki, “bu konuda BESKİ işine girdin sen. Bu yüzden ben sana destek vermeyeceğim, ayağını denk al.” 

Bu durumdan o an için fayda umabilirsiniz. Yani, şunu söyleyeyim, Kıbrıs Türk tarafının burnunu sürte sürte, ya da onları birbiriyle kavga ettire ettire bir sonuca ulaşırsınız. Peki, ondan sonrası ne olur? Bu durumdan yıpranan Türkiye olur. Çünkü bu sonuçla Kıbrıs Türk Halkı, kendi iç güvenini kendi eliyle bitirir büyük ölçüde. 
Sayın Talat da ifade etti; sonuçta herkes biraz esnemek zorundadır bulunduğu pozisyondan. Türkiye kanadı da, biz de. “Ben dedim ve dediğimi yapacaksınız” noktası, ikincisi buna bağlı olarak, “hayır ben dedim, sen benim dediğimi yapacaksın” noktası, bizi selamete götürmez. Türkiye’den gelen suyun işletilmesi ile ilgili tartışma, bu boyutun ötesindedir artık çünkü konu Türkiye’den gelen suyun işletilmesindedir. 

“Buna hayır demek bir haktır” 

Mesele, işletmeyi devralacak özel şirket, Türkiye’den gelen suyun yanı sıra, tüm yeraltı kaynaklarının, yani kuyuların, yağmur sularının, drenajların ve aynı zamanda kanalizasyon sularının işletilmesi haklarını da istiyor. Buna itiraz etmek, buna hayır demek bir haktır. Kimse kusura bakmasın. Bunu savunanlar çıkıp insanlara bunu söylemelidir. Bu özel işletme alacak bütün kuyuları. Her bir kuyunun üzerine saat takacak ve insanlar da bu saate bağlı olarak ödemelerini bu özel işletmeye ödeyecek. Buna destek veriyorsan açık bir şekilde söyleyeceksiniz, “CTP kötülük yapar, neden parti meclisinde görüştü bu konuyu” demeyecekseniz. Neyi görüştü bunu soracaksınız. Talep nedir bunu soracaksınız ve bu talebe destek veriyorsanız buyurun, saygım sonsuzdur. Ama neyin desteklendiği, neyin desteklenmediğini dürüst olarak çıkıp bu halka anlatacaksınız. Ben, bütün yer altı sularının, yağmur suyu drenaj hatlarının ve kanalizasyonlardan çıkan suların, diğer arıtmalardan çıkan suların tek bir şirket tarafından bu çerçevede yönetilmesine karşıyım. Bu doğru değildir. Bu, özel bir tekeli tüm su kaynaklarının üzerinde hakim kılmak demektedir. 

“Yanlış bile olsa savunurum…”

Ne demek bir partinin organı tartışamaz? Yani düşünme, konuşma. Ne demek bu? Elçi’nin dediği gibi, hükümetler arası bir mutabakat yoktur. Bir teklif getirildi, bu teklif gayri resmi idi. Çok katılımcılıktan söz edilen bir memlekette, katılımcılık ve şeffaflık konusunda büyük edebiyatlar çekilen bu memlekette, siyasetin iki üç dudak arasında olmasını gündeme getirmek kadar abes birşey yoktur. Bu bir katılımcılık ilkesidir. Öneriyi bu temel prensiple alıp geldiler CTP parti meclisine ve bu mutabakatın yetersiz olduğu ve daha ileri bir siyasi düzlemde, bu konunun ele alınması gerektiği fikri oluştu. Çünkü kimse yeraltı su kaynaklarının da özel şirket tarafından idare edilmesini benimsemedi. Sonuç olarak, ben açık söylüyorum: Eğer partimin bir organı, parti meclisim bir karar verdiyse, bu kararın bana gece gündüz yanlışlığını söylüyorsan ve bizi kurumsal olarak aşağılamaya çalışırsan, Alim Allah o karar yanlış olsa bile, ölümüne kadar ben o kararın arkasındayım ve savunurum. Ölümüne kadar. Yanlış bile olsa.”