Kıbrıs Türk Toplumu için Görev Gücü’nün (Task Force for the Turkish Cypriot Community) AB Genişleme Genel Müdürlüğü’nden alınarak, Bölgesel Politikalar Genel Müdürlüğü’ne aktarılması kararı nedeniyle yaşanan rahatsızlıkla ilgili girişimlerde bulunulacak.

Birimin, Kıbrıslı Türklerle kurduğu doğrudan temasının, yeni bir müdürlüğün altına kaydırılmasıyla tehlikeye düşeceğinden ve özellikle mali yardım konusunda Rum Yönetimi’nin etkisini daha çok hissettireceğinden endişe ediliyor.

Öte yandan, Kuzey Kıbrıs’ın da AB toprağı olduğu, ancak müktesebatın askıda bulunduğu gerçeğinden hareketle idari konuda yapılacak değişikliğin, hukuki statüyü hiçbir şekilde etkilemeyeceği görüşü de bulunuyor.

Meclis heyeti Strasbourg'a gidiyor

Meclis heyetinin, önümüzdeki hafta bu konuya ilişkin görüşleri aktarmak üzere Strasbourg’a gideceği öğrenildi.

Heyetin burada yapacağı temaslarda, Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) çeşitli grupların ve milletvekillerinin, Komisyonun bu kararının sorgulaması yönünde girişimlerde bulunması bekleniyor.

Öte yandan, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean Cladue Junker’in açıklamış olduğu yapısal değişikliklerin, yeni komisyonun önümüzdeki üç ay içinde göreve başlamasıyla uygulamaya konacağı da öğrenildi.

Candan: Kurulmuş olan özerk ilişki devam etmeli

CTP-BG milletvekili ve Avrupa Birliği (AB) Uyum Komitesi Başkanı Armağan Candan, Kıbrıs Türk Toplumu için Görev Gücü ile ilgili yapılan düzenlemenin, Kıbrıslı Türklerin AB’yle doğrudan temasının devamını engelleyecek bir pozisyon oluşturmaması gerektiğine dikkat çekerek, “AB’den beklentimiz, Kıbrıslı Türklerle bugüne kadar kurulmuş olan bu özerk ilişkinin devam etmesidir” dedi.

Candan, söz konusu birimin en başından beridir Genişleme Müdürlüğü’nde oluşturulduğunu anımsatarak, “Bu, AB’nin Kıbrıs sorununun ve Kıbrıs’ın üyeliğine ilişkin anomalinin devam etmekte olduğunu sembolize eden bir uygulamasıydı” dedi.

Armağan Candan, Kıbrıs sorununun halen devam ettiği bir dönemde, komisyonun kendi idari yapısı içinde böyle bir değişikliğe gidilmesine gerek olmadığını belirterek,

“Bunun bizimle olan siyasi ya da teknik ilişkilerde nasıl etkileri olabileceğini önümüzdeki dönemde göreceğiz” diye konuştu.

Candan, önümüzdeki hafta meclis heyetinin konuyla ilgili temaslarda bulunmak üzere Strasbourg’a gideceği bilgisini de verdi.

Taçoy: Bizi Kıbrıs Cumhuriyeti'nin parçası gibi gösterme çabası

DP-UG Genel Sekreteri ve Avrupa Birliği Uyum Komitesi üyesi Haşan Taçoy, Kıbrıs Türk Toplumu için Görev Gücü’nün, AB Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğü altında olduğu zaman, Kuzey Kıbrıs’a genişlemede veya kendi içinde olmayan genişlemedeki ülkelerde yapılan uyum çalışmaları çerçevesinde bazı görevler ve işler verildiğini söyledi.

Taçoy, bunlann, yasalann AB’ye uyumu, projelere yapılan bütçesel katkılar, genişlemeye veya üye olmaya aday olan üye ülkelere verilen haklar gibi karşılaştınldığmdan söz etti.

Haşan Taçoy, söz konusu birimin Bölgesel Politikalar Genel Müdürlüğü’ne kaydırılmasıyla birlikte, “Bu karar bizi, direkt Kıbrıs Cumhuriyeti adı altına ve bizi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir parçası olarak göstermeye çalışmaktadır. Bu çerçevede müktesebatın tartışılması, uyum içerisine getirilmesi gibi bir olgu olamaz; çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti tüm topraklann idarecisi olarak görülecektir” yorumunu yaptı.

Taçoy kararın, Avrupa Komisyonu Başkam Jean Cladue Junker’in, genişleme politikasının 2017 veya 2020 yılma kadar durdurulması görüşüyle bağdaştınlarak, Rum Yönetimi temsilcilerinin yapmış olduklan lobi faaliyetleri soncunda alındığı yönündeki düşüncesini ortaya koydu.

“Buna AP’nin onay vermeyeceğine inanıyorum” diyen Taçoy, Kıbrıs sorununda gelinen aşamada, müzakerelerin devamlılığı konusu dikkate alındığında “KKTC’nin mutlaka genişlemede olması ve uyum çalışmalanna devam etmesini, bazı projeleri de geliştirerek AB’ye uyumu gerektiğini” ifade etti.

Saner: KKTC'nin ayrı bir devlet olduğunun gündeme getirilebileceği bir noktadaydı

UBP milletvekili ve Avrupa Birliği Uyum Komitesi üyesi Ersan Saner, Kıbrıs Türk Toplumu için Görev Gücü’nün, genişlemeden sorumlu birimin altında olduğu zaman, “KKTC’nin ayn bir devlet olduğunun gündeme gelebilecek bir noktadaydı ve Rumlar bunu 2006 yılından beri hazmedemedi” değerlendirmesinde bulundu.

Birimin, Bölgese! Politikalar Genel Müdürlüğü’ne bağlandığında, söz konusu imajın silinip, mevcut üye devletin bir iç meselesi halinde bu yardımların 

verileceğini belirten Saner, “Bu davranış, Kıbrıs’ın Türk tarafını herhangi bir topluluk olarak gösteriyor. UBP olarak kabul edebileceğimiz bir olay değildir. Bölgesel olduğunda bu yardımların, Rumlar üzerinden aktarılması gerekecek” dedi.

Saner, karannın bir diğer yanının da müzakerelerle ilintili olduğunu dile getirerek, “Rumlar toplumlararası görüşmeleri, AB zeminine kaydırmaya çalışıyor. AB zeminine kaydığımız takdirde, bizi ne gibi tehditlerin beklediğini artık Kıbrıs Türk halkının çok net görmesi gerekir. BM parametrelerinden geriye adım atmayacağız. AB ’nin bu konuya müdahil olmasını kabul edemeyiz” dedi.

Birinci: AB, idari açıdan yapılan bir yanlışlığı değiştirdi

TDP Dışilişkiler Sekreteri Deniz Birinci, konuya siyasi değil de teknik açıdan bakıldığı zaman, Genişleme Müdürlüğü’nde AB’ye aday olmak isteyen üçüncü ülkelerin bulunduğuna, ancak Kuzey Kıbrıs’ın böyle bir statüsü olmadığına dikkat çekti.

“Adanın Kuzeyi AB toprağıdır ve burada müktesebat askıdadır” diyen Birinci, idari konuda yapılacak değişikliğin, hukuki statüyü hiçbir şekilde etkileyip, değiştirmeyeceğini söyledi. Deniz Birinci, bu durumun müzakerelere bir etkisi olmadığı düşüncesini de aktardı.

Rum sözcünün, 2006 yılından beri bu konuda bir anomali bulunduğu ve düzeltilmesini istedikleri yönünde açıklama yaptığım anımsatan Birinci, “Onların uzun dönemdir ‘çekincemiz vardı’ dediği nokta, adanın kuzeyini aday ülke konumunda olmamasına rağmen, Türkiye ve diğer ülkeler gibi aynı statüde, sanki baştan bir adaylık müzakeresine başlanacakmış gibi, yani iki ayrı ülke varmış gibi muamele görüyor olmasıydı. Bu aynı zamanda AB ’nin kendi içindeki bir tezatlıktı. AB, burayı ayn bir ülke olarak zaten kabul etmiyor. Sırf o müdürlükteydi diye,

AB bizi ayrı bir yapı olarak kabul ediyor demek değildir. AB açısından bu idari bir yanlıştı ve değiştirildi” diye konuştu.

Birinci, birimin yeni aktanlan müdürlüğün başındaki Komiser Corina Cretu’nun, Romanyalı sosyal demokrat bir kadın olduğuna işaret ederek, bundan duyduğu memnuniyeti de dile getirdi.

Kıbrıs Türk Toplumu için Görev Gücü ne işe yarıyor?

Kıbrıs Türk Toplumu için Görev Gücü (Task Force for the Turkish Cypriot Community), 2004 yılında oluşturulmuştu.

Rum Yönetimi’nin 1 Mayıs 2004’de AB’ye üyesi olmasıyla birlikte, adanın tamamı AB ’nin bir parçası olarak AB’ye girdi. Ancak AB müktesebatı, Kuzey Kıbrıs’ta 2003 tarihli Kabul Anlaşması’nm 10 no’lu protokolü gereği askıya alındı.

AB Genişleme Genel Müdürlüğü, Kıbrıs’taki “özel ve karmaşık durumun sonuçlanyla ilgilenmek üzere” ‘Kıbrıs Türk Toplumu için bir Görev Gücü’ (Task Force for the Turkish Cypriot Community) oluşturdu.

Görev gücü, Yeşil Hat Tüzüğü yanı sıra Kıbrıs Türk toplumuna AB tarafından sağlanan Mali Yardım Tüzüğü kapsamındaki yardımlan da yönetiyor.