“İki partinin kendi isteğiyle ortaya çıkan bir durumdur”

“Aklın yolu birdir, sonuçta kritik bir sürece gidiyoruz. İki büyük partinin de iktidarda olacağı bir süreç, müzakereler konusunda ciddi bir kontrol ve destek mekanizması oluşturuyor”

“DP ile yapılan bir hükümet programı -aritmetik olarak- 26 milletvekili ile reform ve radikal kararlar alma yeteneğinde olmayacaktı”

“‘Aman ben biraz daha bunun dibe vurmasını bekleyeyim de, 7-8 sene sonra iktidara geleyim’ anlayışı bize yakışan bir yönetim şekli olmazdı”

Özge KİZİR

TDP Milletvekili Mehmet Çakıcı’nın CTP-UBP koalisyonu için TC’ye ve TC Yardım Heyetine danışıldığı iddiasını Haberal Kıbrıslı gazetesine değerlendiren UBP Lefkoşa Milletvekili Dr. Faiz Sucuoğlu “Danışma diye bir şey yoktur. Türkiye Cumhuriyeti KKTC’de böyle bir kritik dönemde iki büyük partinin bir koalisyonda olmasını arzu etmiştir, ama baskı uygulamamıştır” şeklinde konuştu.

“Danışma diye bir şey yoktur”

Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Milletvekili Mehmet Çakıcı, Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) – Ulusal Birlik Partisi (UBP) ile koalisyona gitmesindeki gerçek nedenlerin topluma söylenmesi gerektiğini belirtti. Konuşmasında Türkiye’nin rolüne işaret eden Çakıcı’ya UBP Lefkoşa Milletvekili Faiz Sucuoğlu’ndan yanıt geldi. “Danışma diye bir şey yoktur. Türkiye Cumhuriyeti KKTC’de böyle bir kritik dönemde iki büyük partinin bir koalisyonda olmasını arzu etmiştir, ama baskı uygulamamıştır. Yani iki partinin kendi isteğiyle ortaya çıkan bir durumdur. Dolayısıyla Türkiye de bu sonuca destek vermiştir. Aklın yolu birdir, sonuçta kritik bir sürece gidiyoruz” diyen Sucuoğlu, iki büyük partinin de iktidarda olacağı bu sürecin, müzakereler konusunda ciddi bir kontrol ve destek mekanizması oluşturduğuna dikkat çekti. 

“39 sayısıyla birçok şeyi yapabiliriz”

“Türkiye baskı yaptı ve baskıdan dolayı CTP ve UBP mecburen birbirleriyle koalisyon kurma çabası içine girdi” gibi bir durumun olamayacağını kaydeden Sucuoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: 
“UBP ile DP arasında yapılacak olan koalisyon ortaklığında, milletvekili sayısı 26 olacaktır. 26 çok kritik bir sayıdır. 1-2 milletvekilinin şu veya bu şekilde dış görevde olması, geçirilmesi gereken yasalar konusunda çok ciddi bir sıkıntı ortaya çıkaracaktır. Bizim esasında hükümete gelme sebebimiz ille de hükümette veya bakanlıkta oturma niyetiyle değildir. Çünkü DP ile yapılan bir hükümet programı aritmetik olarak 26 milletvekili ile reform ve radikal kararlar alma yeteneğinde olmayacaktı. UBP olarak bizim gördüğümüz, halkın önünü açabilmek ve dibe vurmuş ekonomiyi tekrardan yukarıya doğru belki alınacak olan kararlarla halkın önünü açmaktır. 26 sayısı ile bunu yapmamız çok zordur. Fakat 39 sayısıyla bunu yapmamız daha kolaydır. Dolayısıyla bu iki partinin belki de böyle bir koalisyona girmesinin en büyük sebeplerinden bir tanesi de budur. DP ile ortaklıkta sürecin aynen devamı olacağı görüntüsü ortaya çıkmıştır. Bununla beraber iki partinin bu konuyla ilgili herhangi bir şekilde daha önce sözde yapılan görüşmelerde bir sonuca varılamadığı da bir gerçektir.

“Bu koalisyon, seçim hükümeti olmamalıdır”

Belki de UBP bu sorumluluk çerçevesinde; 6 ay, 1 sene sonra yapılacak olan ve birinci parti geleceği bir durumda dahi halkın sorunlarının bu derecede vahamet göstermesi dolayısıyla bu şansını, şu aşamada koalisyona girmekle belki de ertelemiştir. Belki de seçim 2018’de olacaktır. Bu koalisyon seçim hükümeti olmamalıdır. Bu koalisyon bir şeyler yapma ve bir şeyleri değiştirme hükümeti olmalıdır. Seçimi hedefleyerek bir seçim politikası uygulamamalıdır. Bu yönde bir düşünce varsa çok ciddi bir hayal kırıklığı yaşarız.” 

“İki büyük partinin, KKTC tarihindeki ilk denemeleri”

CTP’nin, UBP ile hükümet kurma kararı almasının ardından KKTC tarihinde UBP ile CTP arasında ilk kez koalisyon ortaklığı yapılacağını belirten Sucuoğlu, “Solu ve sağı temsil eden iki büyük partinin, KKTC tarihindeki ilk denemeleridir. Tabi ki görülen o ki oluşumundan tartışılmaya başlanıldığı andan itibaren, halkta büyük bir heyecan yaratmıştır. Fakat her iki partinin tabanında da uzun yıllardır birbirlerini rakip görmeleri dolayısıyla doğal olarak bazı tepkiler de doğmuştur. Eğer bu iki büyük partinin kuracağı koalisyon, hem reform, hem de ciddi boyutta radikal kararlar alma yeteneğini 39 milletvekili ile gösterecekse, bana göre hem KKTC, hem de KKTC halkının önünü açabilecek kararlar üretebilme yeteneğine sahip olacaktır” şeklinde konuştu. 

“İki parti için de çok önemli bir sınavdır”

Kurulacak hükümette partizanlığın ve popülist yaklaşımın olmaması gerektiğini vurgulayan Sucuoğlu, “Parti üstü bir düşünce tarzıyla yönetilmesi gereken bir hükümet olmalıdır diye düşünüyorum. Zaten bu şekilde giderse amaçlanan noktaya ulaşılabilir. Yoksa kısır döngüler, partizanlık ve popülist yaklaşımlar, şu ana kadar Kıbrıs’ta alışılagelmiş yöntemlerle yönetilmeye gayret edilirse tabi ki başarılı olması mümkün değildir. Halkta bu kadar büyük bir umut varken başarısızlık söz konusu olursa, halkta büyük bir hayal kırıklığı yaratacaktır. Oluşan hayal kırıklığı da iki partinin çok ciddi yara almasına sebep olacaktır. Belki de meclisin yapacak olduğu bir seçimde çok yeni partilerin de mecliste görülmesini sağlayan bir süreci açmış olur. Dolayısıyla iki parti için de çok önemli bir sınavdır diye düşünüyorum” ifadesini kullandı.

“Risk alarak koalisyona giriyoruz”

Sucuoğlu, “UBP eğer parti çıkarlarını düşünmüş olsaydı belki de böyle bir koalisyona girmezdi. Çünkü şu anki koalisyonu kuran iki partinin performansının çok zayıf olduğu ve halkın memnuniyetsizliğinin hat safhada olduğu da bir gerçektir. Biz hep söyledik, fakat çoğu zaman insanlar farklı değerlendirmiş olabilir. UBP’nin özellikle kendi çıkarları üzerinde tuttuğu devletin ve halkın çıkarı vardır. Belki 6 ay, ya da 1 sene sonra erken seçimde birinci parti olma ihtimali çok yüksek olmasına rağmen risk alarak koalisyona giriyor. Bunu her parti yapmaz” dedi.

“Ayakta kalan sektör yok gibi”

Halkın belirsizliğe ve yaşanılan ekonomik sorunlara daha fazla dayanamayacağına dikkat çeken Sucuoğlu şunları söyledi: 

“Bu hükümet ile bu halk daha fazla gidemez. Bütün sektörler dibe vurmuş durumdadır. Sağlıktan tutun ekonomiye, ekonomiden tutun turizme kadar ayakta duran sektör yok gibidir. Yatırımcı, küçük işletmeciler ve tesisler baştan aşağı her şeyde ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Dolayısıyla böyle bir koşulda da ‘aman ben biraz daha bunun dibe vurmasını bekleyim de 7-8 sene sonra iktidara geleyim’ anlayışı bize yakışan bir yönetim şekli olmazdı. UBP, bana göre kendine yakışanı yaptı. Halka bir şeyler verme ve radikal kararlar alma adına bu koalisyona sıcak baktı” şeklinde konuştu.

“Sağ ve sol partiler olarak anlaşmazlıklar yaşadık”

Koalisyon sürecinde sağ ve sol parti olmasından dolayı anlaşmazlıkların yaşandığını belirten Sucuoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Sağ ve sol partiler olarak anlaşmazlıklar yaşadık. Eğer iki tarafta o sorumluluğun bilinci içerisindeyse, iyi niyet söz konusuysa ve ülke için bir şeyler yapma hedefi varsa, ortak paydada buluşursunuz. Dolayısıyla iki tarafın da farklı düşüncede olduğu bazı noktalarda, sorumluluk ön planda olduğu için büyük oranda bazı şeyler aşılmıştır. UBP’nin belli misyonları ve kendi kuruluş sebepleri vardır. Tabi ki bu konulara olan hassasiyetimiz aynen devam etmektedir.

“Kıbrıs konusunda bizim kendi doğrularımız ve partimizin kuruluş sebepleri vardır”

Hem CTP hem de UBP büyük bir sorumluluk alarak görevi üstlendiler. Dolayısıyla sorumluluk çerçevesinde partiler üstü düşünme zorunluluğu nedeniyle ortak paydada buluşulacağını ve UBP’nin hükümette olduğu süre içerisinde de özellikle Kıbrıs konusunun yer aldığı müzakerelerde hükümette olmanın yaratacağı emniyet supabı olma özelliğini de taşıyacağını söyleyebilirim. Özellikle tabana yönelik olarak, Kıbrıs konusunda bizim kendi doğrularımız ve partimizin kuruluş sebepleri vardır. Bunlarda da teslimiyetçi ve taviz verici süreç yaşamamız veya kendi partilimize yaşatmamız mümkün değildir.” 

“Polisi, politikadan uzakta tutmamız lazım “

Polisin sivile bağlanması konusuna değinen Sucuoğlu, “Demokratik ülkelerde polis sivile bağlıdır. Ülkemizdeki özel durum nedeniyle ise güvenlik kuvvetlerine bağlıdır. Bu durumun mali portresi ve partizanlığa alet olmayacak bir şekilde sistemi yaratmak lazım. Kurulacak olan terfi ve özlük hakları ile ilgili kararı alacak olan komitelerin tamamen politikadan uzak olması gerekir diye düşünüyorum. Sivile bağlanması acele ile yapılacak bir iş değildir. Çünkü bunun bir mali boyutunun ele alınması, bir de politikadan arınmış bir yönetim ve denetleme komitesinin oluşturulması gerekir. Bu konuda bir çözüm üretilirse hiçbir mahzuru yoktur. Fakat özellikle bu konuda şartların oluşması gerekir. Bunun da oluşabilmesi için iki ayağı vardır; birisi kesinlikle polisi politikadan uzakta tutmamız, ikincisi ise polis, büyük oranda güvenlik kuvvetlerindeki fonlardan katkıyla yürüdüğünü göz önüne alarak, mali yükünü bir şekilde aydınlatmamız gerekir” şeklinde konuştu.