Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Bu süreci muhalefet partileri istemese bile yönetecek olan şahıs sayın cumhurbaşkanıdır" dedi.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, AK Parti Bursa İl Başkanlığında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Görevlendirmenin ardından başbakanın koalisyon görüşmelerine başlayacağını dile getiren Kurtulmuş, "3-4 bakanlık sana, şu genel müdürlük sana, bu bana gibi pazarlık yapmak fikrinden değiliz. Partiler arasındaki açıklık yürekli, görüşlerimizi paylaşarak hangi partiyle hükümet kurma noktalarımız çoksa orada bir koalisyon tecelli eder. 63. hükümet bir koalisyon hükümeti olarak ortaya çıkacaksa partililer bir araya gelmelidir. Hiçbir art niyetimiz olmadan, hiçbir konuda ön şart koymadan parlamentodaki 3 partiyle müzakereler yapacağız. İnşallah 45 günlük süre içerisinde hükümet çıkacaktır. Bu görüşmeler sırasında bu sonuç ortaya çıkmazsa o zamanda dünyanın sonu değildir. Niyetimiz bir hükümetin kurulmasıdır. Ama bu çabalardan bir sonuç çıkmazsa yine Türkiye demokrasisinin işleyen noktaları vardır. O zaman bir seçime gitmek kaçınılmaz olur" diye konuştu.

"DÜN BU SINIRLARI ÇİZENLER BUGÜN İKİNCİ KEZ TOPRAK BÖLÜNSÜN İSTİYORLAR"

Suriye'deki yaşananlara değinen Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Suriye'de maalesef 2011 ayının nisan ayından beri devam eden iç savaş her gün karışık hale geldi. Türkiye olarak biz başından beri Suriye'deki kardeşlerimizin geleceğiyle ilgili endişelerimizi dile getirdik. Suriye'den Türkiye'ye sığınmak zorunda kalan yaklaşık 1 milyon 780 sığınmacıya kapılarımızı açtık. Bu 4.5 yıllık süre içerisinde 6.5 milyar dolarlık bir yardımlarımız oldu. AFAD, Kızılay ve diğer sivil toplum kuruluşları üzerinden her türlü faaliyeti ortaya koyduk. Başından itibaren uluslararası camianın Suriye'de nasıl barışı sağlayacağına ilişkin, bir perspektifinin olmayışı, bugün Suriye'de tam manasıyla eli silahlı örgütlerinin cirit attığı bir arenaya dönüştürdü. DAEŞ olmak üzere Suriye'de örgütler konfederasyonu oluşturacak seviyeye geldi. Bölgemizde ikinci bir oyun oynanıyor. Osmanlı Cihan Devletinin çözülmesiyle birlikte masanın üzerine cetvelleri ve haritaları koyup ülkeleri birbirinden ayırt eden iradeler maalesef bu ülkeleri sınırı tarihi gerekçelere dayanarak kurmadı. Dün bu sınırları çizenler bugün ikinci kez toprak bölünsün istiyorlar. Bu coğrafyada eski oyun yeniden gündeme getiriyorlar. Farklı ırkların birbirlerine düşürülmesi etkin çatışmanın körüklenmesidir. Türklerin, Arapların, Kürtlerin ve Farisilerin birbirine girmesi, çatışmaların körüklenmesi, bunun bütün coğrafyaya yayılmasını istedikleri aşikardır."

"TÜRKİYE OLARAK UYGUR TÜRKLERİ'NİN DURUMUNU HASSASİYETLE TAKİP EDİYORUZ"

Çin'de yaşanan olaylara da değinen Kurtulmuş, "Uygur Türkleri, Ramazan ayının başlamasıyla birlikte ne yazık ki öğrencilerinin ve kamu görevlilerinin oruç tutturmaları yasaklandı. Bugün Tayland'daki bir takı Uygur Türklerinin Çin'e iade edildiği haberlerini aldık. Çin hükümeti bugün dünyanın ekonomik ve siyasi olarak güçlü bir ülkesi. Türkiye ile iyi ilişkileri var. Bizde bu ilişkilerin ileriye götürülmesini isteriz. Ancak baskı zulüm, asimilasyon yeni çatışmaları ortaya çıkartır. Çin'in barış ve dostluk içerisinde kalmasını istiyoruz. Uygur Türklerini yapılan baskıları en kısa zamanda kaldırın. Oradakiler inançlarını istedikleri gibi yaşasınlar. Çin'in yapmış olduğu bu asimilasyon politikalarına dünya sessiz kalmamalıdır. Türkiye olarak Uygur Türkleri'nin durumunu hassasiyetle takip ediyoruz. Kurtların, çakalların puslu havaları sevdiği ortamlardan geçiyoruz" açıklamasını yaptı.

"BU SÜRECİ MUHALEFET PARTİLERİ İSTEMESE BİLE YÖNETECEK OLAN ŞAHIS SAYIN CUMHURBAŞKANIDIR"

Cumhurbaşkanını koalisyonun bir parçası haline getirmenin son derece yakışıksız bir tavır olduğunu anlatan Kurtulmuş, "Hiç kimse 7 Haziran seçimlerini yok sayarak yoluna devam edemezse 10 Haziran 2014 seçimlerini de yok sayarak yoluna devam edemez. Halkın yüzde 52'sinin oy vererek iktidara getirdiği, Türkiye'nin seçilmiş ilk cumhurbaşkanı sayın Erdoğan'dır. Bu süreci muhalefet partileri istemese bile yönetecek olan şahıs sayın cumhurbaşkanıdır. Cumhurbaşkanı zaten anayasanın kendisine vermiş olduğu yetkileri kullanıyor. Bunları cumhurbaşkanı kullanmazsa Türkiye Cumhuriyeti hükümetini kurma görevini nasıl verecek. Yani siz muhalefet olarak "biz cumhurbaşkanı ile görüşmüyoruz. Onu yok sayıyoruz. Cumhurbaşkanı şöyle olmalıdır. Ama cumhurbaşkanının görev vermiş olduğu başbakan ile konuşabilirim" diyeceksiniz. Bu ne yaman çelişkidir. Böyle bir şey olur mu? Cumhurbaşkanımız şuanda sayın genel başkanımız ve başbakanımıza bu görevi verecek. Bu görevi vermişse zaten yetkilendirmeyi yapmış olacak. Partilerin hiç birisinin kırmızı çizgileri oluşturmaması gerektiğinin kanaatindeyim. Milletin kırmızı çizgileri bellidir. İnşallah bu çizgide bir hükümet çıkar. Ülkemizin hükümetsiz kalmaması için bütün sorumluluklarımızla çalışacağız. Ama hükümet kurulamazsa da dünyanın sonu değil. İşleyen bir sürecin sonucunda seçime gideriz" şeklinde konuştu.