Özge Kizir

Hasan Taçoy, Dome Otel’in terk edilmiş ve denetlenemeyen bir yapıda olduğunu ifade ederek, “Dome Otel örneğine baktığım zaman batmış veya tamamen terk edilmiş bir yapının mevcut olduğunu gözlemliyorum. Hiçbir şekilde kontrol ve denetim yoktur. Bununla beraber birde sözleşmenin uzatılmasını arzu eden bir yapı var, o da CTP’nin kendi iç idari mekanizmasıdır. Böyle bir özerkleştirmeye kesinlikle hayır deriz” dedi.

Demokrat Parti (DP) Genel Sekreteri Hasan Taçoy, hükümetin özerkleşmeden söz ettiğini ancak bu konuda faaliyet içerisinde olmadığını ifade etti. “Bugünkü hükümet programında da olduğu gibi bir özerkleştirmeden bahsediliyor ama özerkleştirmenin altını doldurmuyor. Ben hala daha bunu anlayabilmiş değilim. Siyaset nereden arındı ki buradan da arınacak. Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) bir Dome Otel örneği var. Bir sendikaya Dome Oteli verdi. Siyasetten arınmış özerk bir yapı içerisinde yönetilmesini sağladı. Acaba orayla kim ilgileniyor? Neler olup bittiğine kim bakıyor” diyen Taçoy Dome Otel’de yapılan sözleşmeye uyulmadığını savundu.

“Sesini çıkaracak olanları işten çıkardılar”

Dome Otel’e yapılması planlanan hiçbir yatırımın yapılmadığını belirten Taçoy şunları söyledi: “Yapmış oldukları sözleşmeye hiçbir şekilde uymadılar ve sesini çıkaracak olan sendika üyesi insanları sorgusuz sualsiz işten durdurdular. Müdür muavini, sendika başkanı ve sendika yönetimine aldığı insanlara verdi. Orada yapması gereken yatırımların hiçbirisini yapmadı. Şimdi 2008 yılında imzalanan ve 2018 Mayıs’ına devam edecek olan bir sözleşmenin şimdiden yenilenmesini ve 2016’dan 2026’ya kadar bir 10 yıl daha verilmesini sağlayacak. Bu çerçevede yapması gereken ve bu kadar zaman yapmadığı 700 bin TL’lik yatırımın bu dönemde yapılacağının deruhtenin yeni bir anlaşmaya imza koymak için kirada vermeyen bir yapı vardır.” 

“Orada batmış veya tamamen terk edilmiş bir yapının mevcut olduğunu da gözlemliyorum”

Dome Otel’in terk edilmiş ve denetlenemeyen bir yapıda olduğunu ifade eden Taçoy, “Bugünden itibaren kira vereceğini iddia eden bir yapının Dome Oteli işletmesini mevzu bahis ediyorlar. Özerkleşme nedeni acaba bu mudur diye çok merak ediyorum. O örneğe baktığım zaman orada batmış veya tamamen terk edilmiş bir yapının mevcut olduğunu da gözlemliyorum. Hiçbir şekilde kontrol ve denetim yoktur. Bununla beraber birde sözleşmenin uzatılmasını arzu eden bir yapı var, o da CTP’nin kendi iç idari mekanizmasıdır. Böyle bir özerkleştirmeye kesinlikle hayır deriz. Esasında özerkleşme hiçbir siyasi yapının içerisine gidip de müdahale edemeyeceği bir kurumdur. Biz bunu Bilişim Teknolojileri ve Haberleşme Kurumu’nda (BTHK) yaptık. Meclisin yani siyasetin seçtiği insanları yine oraya koyduk. Fakat bunu dışarıdan yani özelden insan getirerek yaptık” ifadesini kullandı.

“Kamu-Özel işbirliği dünyanın gelişen trendidir”

Yapılacak en güzel çözümün Kamu-Özel ortaklığı olduğuna dikkat çeken Taçoy, “Devletten giden insanların işin ehli olması ve işin üzerinde profesyonel kişiler olması gerektiğinden dolayı orada kendilerine fazla bir müdahale yapılamıyor. Fakat müdahale etmek isteyen bazı noktalarda siyasi yapı içerisine giren kişiler bu müdahaleyi maalesef halen daha gerçekleştirebiliyor. Bu durum kesinlikle bir çözüm değildir. Burada en güzel çözüm Kamu-Özel işbirliğidir. Özelin daha fazla olacağı ve konunun da bir kontrol içerisinde olacağı bir yapının kamu işlerinin denetlenmesini sağlayarak böyle yatırımların yapılmasını sağlamaktadır. Kamu-Özel işbirliği dünyanın gelişen trendidir” dedi.

“Hantal bir devlet yapısı vardır”

Taçoy, sözlerini şöyle sürdürdü: “Özelleştirmenin de ötesinde bugün dünyada PublicPrivatePartnership olayı en trend olan işlerden bir tanesidir. Tüm dünya ve gelişmiş dünya ülkeleri bunu uyguluyor. Buna bizimde uyabileceğimiz ve modelimize uyabilen bir yapıdır. Devletle özelin işbirliğinden rekabetçi unsurlar ortaya çıkar. Rakip firmalara karşı örneğin, bugün telefon aldığınızda 2 tane GSM operatörüne karşı bizim telekomünikasyon dairesinin ne kadar rekabet içerisine girebilir bir düşünün. Hiçbir şekilde hizmet olarak aynı tavırda olamaz. Çünkü orada hantal bir devlet yapısı vardır. Bunun daha rahat olabilmesi için Kamu-Özel işbirliğinin olması ve burada çeşitli bölümlerin örneğin özele devredilerek bir rekabet içerisine girmesini sağlaması telefon dairesini patlatır. Diğerini de bir o kadar artırır.”

“Telefon Dairesindeki yatırımların gelişmesi için hükümet bütçesi ayrılmadı”

Telekomünikasyon Dairesi çalışanlarının eylemleri konusunda değerlendirmede bulunan Taçoy,  bunun, hükümetin gündeminde olmadığını ifade etti. Taçoy, “Hükümetin gündeminde bir şey yok. Telefon Dairesindeki yatırımların gelişmesi için hükümet bütçesi ayrılmadı. Şikâyet oradan kaynaklanıyor.  Devlet bütçesinde maalesef geçen yıl ayırdığımız yaklaşık 3 milyon TL’lik bir yatırım kalemi vardı bu yıl hiçbir şey yok. Ondan dolayı telefon dairesi çalışanları endişeli ve ne olacağını bilmedikleri içinde sokağa dökülmüş durumdalar”  dedi.

“Merak edip de ara ara oralara bakan var mıdır?”

Limanlar konusunda da konuşan Taçoy şöyle konuştu: “Limanlarda gerçekten çok üzülüyorum ama Ercan Havalimanı içinde aynı şey geçerlidir. Ercan belli bir şekilde bir tavır içerisine girdi. İhale yanlış mı yapıldı yoksa doğru mu yapıldı onu artık geçtik. İhalenin yanlış yapıldığını söyledik yaptırmamak için uğraştık ettik bin bir tane şey yaptık. Verildi artık bitti yani aldı bu şirket ve orada bir çalışma devam ediyor. Merak edip de ara ara oralara bakan var mıdır? Sürekli köylere ziyarete gidiyorum, giderken de yakın bir zamanda orada işlerin içerisinde neler oluyor diye merakımdan bakma ihtiyacı hissediyorum.” 

“Mağusa limanımızın değerini hiçbir şekilde bilmedik”

Mağusa limanının değerini hiçbir şekilde bilemediklerini vurgulayan Taçoy, “Biz Mağusa limanımızın değerini hiçbir şekilde bilmedik. Mağusa limanımıza çok hizmetler verilir. Haddinden fazla hizmet verilebilir. Asker, balıkçı, marina, tersane, yolcu, dökme yük, normal yük ve sayabileceğim daha da vardır. Bir limanın içerisinde 650 m rıhtım varsa, bu rıhtımın sadece 200 m’sini siz kullanabiliyorsanız bunun hiçbir manası ve anlamı yoktur. Yani orası liman değildir. Sizin konteynır koymaya, gelen yükü park etmeye ve gemiler üzerinden alacağınız ve belirli şirketlerle lojistik sağlayacağınız bir planlama yoktur. Yaptığınız hiçbir şey yoktur ve siz buradan gelir elde etmeyi düşünürsünüz. Kalecik, Girne ve Mağusa olmak üzere üç limanımız vardır ve size 10 milyon TL’lik bir kar getirir” ifadesini kullandı.