Deniz Abidin

2'nci Cumhurbaşkanı ve CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, gündemdeki son gelişmeleri Yeni Bakış'a  değerlendirdi. Talat, Türkiye'de yaşananların dışarıdan değerlendirilemeyeceğini belirterek, bunun bir darbe girişimi olduğunu, seçimle gelen bir hükümetin devrilmeye çalışıldığına dikkat çekti. Talat, olaylar sonucu  ölen ve yaralanan olduğunu ifade ederek, "Olağan Üstü Hal" durumunun demokrasi açısından her zaman sıkıntı yarattığını belirtti. Talat, Türkiye'de bugün darmadağın olmuş bir yargı, yargılananların yeniden yargılandığı süreçlerin yaşandığını söyledi. Talat, bir ülkenin en başta gelen güvencesinin yargı olduğunu belirterek, yargının tamamen siyasallaşması durumunda orada bir takım sorunların olduğu anlamına geldiğinin altını çizdi. Ergenekon, Balyoz gibi süreçlerin  yaşandığını anlatan Talat, tüm bunlar yaşanırken  dıştan bakarak Türkiye'deki gelişmeleri yorumlamanın kolay olmadığını kaydetti.

"Yargıya büyük görev düşer"

Talat, "Bir an önce Türkiye'deki "Olağanüstü Hal" durumu oradan kalkmalıdır. Biz de sıkı yönetim halini geçmişte yaşadık. Bugünkü o dönem kadar zor değil ama sonuçta bu da bir olağan üstü haldir. Türkiye'yi bırakın burada da işadamları olsun gazeteciler dahil suçlandı ve şüphe duyuldu. İma yolu ile Fethullah Gülen örgütüyle ilişkili görülenler oldu. Bu travmalar bu tarz olaylardan sonra hep yaşanıyor. Bu gibi korkutucu travmalar insanları ister istemez her işin altında birşey aramaya iter, bazı kötü niyetliler ise veya bazı komlo teoricileri herşeyi birilerinin üzerine yıkmaya çalışır. İşte tam da burada yargıya büyük görev düşer. Yargı doğruyu yanlışı, suçluyu suçsuzu ayırt etmelidir.Aksi halde bu badire kolay atlatılmaz"

"Gülen Cemaatinin burada da uzantısı var"

Talat, "Türkiye'de Fethullah Gülen terör örgütü varsa, burayla da doğrudan bir bağı olmasa da bu cemaat hareketinin bizim ülkemizde de etkileri ve bazı uzantıları vardır. Bu daha ziyade Türkiye kökenli vatandaşların veya vatandaş olmayan Türkiye kökenli kişiler arasında daha yaygındır. Çünkü Kıbrıslılar genelde Türkiye kökenli bile olsa çok fazla tarikat işlerine karışmazlar. Kıbrıs'ta yaşayan bugüne kadar bir tek tarikat oldu, o da Nakşibendi Tarikatıdır. Bunu herkes bilir. Fethullah Gülen cemaati ile ilgili  Türkiye Cumhurbaşkanı da buna atıfta bulunarak özür diledi. Kendilerinin de destekledikleri bir hareketti. Ancak bunun darbe yapacak ölçüye ulaşacağını kimse düşünmüyordu" diye konuştu.

"Türkiye çok bedel ödedi, idam olmayacak bir iştir"

Talat, son günlerde Türkiye'de tartışılan idam yasası ile ilgili ise, idamın sonuçları itibarıyla telafi edilemeyecek zararlara yol açabileceğini söyledi. Talat, dünyada idamın kaldırıldığı ülkelerdeki gerekçenin bu olduğuna işaret ederek, "adalet bir yanlış yapabilir, suçsuz birini idam edebilir, bunun geriye dönüşü yoktur" dedi. İdamdan uzak durulması görüşüne katıldığını belirten Talat, bu yasanın yeniden gelmesine karşı olduğunu, bütün ömrünü hapiste geçirmenin idamdan daha büyük bir ceza olduğunu kaydetti. Talat, idamın geri gelmesinin Türkiye'nin AB ile olan ilişkilerini  olumsuz etkileyeceğini belirterek, "bu olmayacak bir iştir"dedi. Halkın bugün gösterdiği tepkiye karşı bir anlamda tampon görevi gören siyasi yaklaşımlar olduğunu belirten Talat, Türkiye'nin bu noktaya gelebilmek için çok bedel ödediğini söyledi.

"Korkunun ecele faydası yok"

Talat, "Türkiye'deki darbe girişiminin başarılı olması durumunda Kıbrıs müzakerelerinde Rum tarafı bu durumu masada kendi lehine çevirmeye çalışırdı" diyerek, ancak darbenin başarıya ulaşmadığını, Türkiye'yi  demokrasinin sağlamlaşmasının ve güçlenmesinin bir hedef haline geldiği bir noktaya taşıdığını söyledi. Görüşülecek altı başlıktan birinin "garantiler"olduğunu ifade eden Talat, "korkunun ecele faydası yok, bu konular masaya gelecektir, karşılıklı kabul edilebilir bir mekanizma oluşturmak zorundayız. Aksi halde çözüm olmaz" dedi.

"2016'da mesele bitmelidir"

Talat, müzakerelerde ilerlemenin olduğunun çok açık bir şekilde görüldüğünü belirterek, en önemli konunun toprak ve güvenlik olduğunu söyledi. Bunun dışındaki dört başlıkta çok ciddi şekilde ilerleme kaydedildiğini anlatan Talat, referandumdan önce anlaşmanın önemli  olduğunu belirtti. Mehmet Ali Talat, anlaşmanın 2016 yılı sonuna kadar sağlanması durumunda referandumun bir yıl sonra da olabileceğini savundu. Talat,  2016 yılı sonuna kadar anlaşmanın sağlanması durumunda 2-3 aylık bir kampanya döneminin sonunda referanduma geçilebileceğini vurguladı. Talat, "Bu 2017 yılına sarkabilir ama 2016'da mesele bitmelidir"dedi. Talat şunları söyledi, "Aksi halde Rum tarafında seçim var. Bu seçim havası 2017 yılında kızışır. Şubat 2018'dedir seçim ancak kampanya bir yıl öncesinde başlar. Lider değişikliği olmayabilir ama bu lider de kazanmak için yarışacak. Sonuçta milliyetçilik yarışı yaşanacaktır"

"Her şey süt liman değil ama sorunları konuşabiliyoruz"

CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, açıklamalarında partisiyle ilgili gelişmeleri de değerlendirdi.

Talat, CTP'yi devraldığında parti içinde ciddi bir huzursuzluk ve bir gerginliğin söz konusu olduğunu anımsatarak, bunun herkes tarafından bilindiğini, dönüş nedeninin bu olduğunu söyledi. Talat, parti içi huzuru sağlamak adına dönmeye karar verdiğini anlatarak, partinin bugün geçmişe göre iyi durumda kaydetti. Talat, "Her şey süt liman mı? Hayır" diyerek, en azından parti sorunlarının konuşulduğunu, politikalar üretildiğini ve çalışmalar yapılmakta olduğunu söyledi. Talat, parti içinde hala  tartışan ve birbirini sevmeyenlerin olduğunu, ancak parti yönetiminin olaylara hakim olduğunu kaydetti. Talat, hedefinin partiyi daha iyi bir yere taşımak  olduğunu hatırlatarak, cumhurbaşkanlığından ayrıldıktan sonra partiye dönmesi konusunda çok baskı yapıldığını belirtti. Mehmet AliTalat, partinin gittikçe kötüleştiğini görerek  böyle bir karar aldığını anımsattı.

"Tek başına hükümetle mümkün"

Talat şöyle devam etti, "Parti içinde iyi bir anlayış birliği hakim. Bir kabullenme var. Parti başkanlığı için bir görüş birliği oluştu. Parti meclisinde bir yarış olacak. Başkanlıkta da olabilir ama en azından bir arkadaşımız, Tufan Erhürman kabul gördü. Başka adaylar da çıkabilir. Ben partinin geleceğini iyi görüyorum. Siyasete büyük bir güvensizlik var. Yeni kadrolarla yenilenmeyle CTP açısından bu güvensizliği ortadan kaldırmak ve partinin önemli işlere imza atabileceği bir güce kavuşmasını sağlamak bugünkü koşullarda tek başına bir hükümetle mümkündür"

"Birşey yapmaya kalktık, yapamadık"

Talat, CTP'nin tüm partilerle neredeyse hükümet olmayı denediğini ifade ederek, "DP ile denedik, yürütemedik. UBP ile denedik yine yürütemedik. 40 yılda 39 hükümet değişti. Birşey yapmaya kalktık, yapamadık. Biz 2-3 yıllık bir program ortaya koyduk. Bunun içinde su meselesi gibi pürüzlerle karşılaştık. Mali protokol meselesinde ise hükümet çöktü. Birçok yasa hazırdı. Hiçbirini hayata geçiremedik. Tüm bunların sebebini tek başına iktidar olamama olarak görmeye başladık. Çünkü bugüne kadar denedik. Bu koalisyonların içinde en başarılısı 2004 yılında olan azınlık hükümetiydi. Buna rağmen kabul gördü, idari kararlar aldı, ancak o hükümet de yasa çıkaramadı. Yasa çıkaramayan hükümet mi olur? O nedenle biz CTP olarak tek başına hükümeti hedeflemek zorundayız"diye konuştu.

"O dönem herşeyi kabul ettiler"

Talat, UBP ile hükümet kurma çalışmalarının başladığı dönemde önerdikleri herşeyi UBP'nin kabul ettiğini belirterek, Hüseyin Özgürgün'ün parti başkanı seçilebilmesi için hükümette bulunması gerektiğini, o nedenle de her şeyi kabul ettiğini bugün analiz edebildiklerini kaydetti. Talat, uygulamaya gelindiğinde birçok bahane üretildiğini, son mali protokolün de gündeme gelmesiyle çıkan fikir ayrılığından faydalanılarak ve Türkiye'den de bazı çevrelerin desteğini alarak hükümetten çekildiler ve azınlık hükümeti kurma yoluna gittiklerini anımsattı. Talat, "Bizim hükümetteyken tek hatamız sanırım UBP'ye  inanmak ve güvenmek oldu, ancak aynı şey DP için de geçerli. Başka çareniz yok. Çünkü sizi aritmetiğin getirdiği durum bu. Tek başına iktidar olmayınca olmuyor" dedi.

"Yüzün üzerinde müşavir yarattılar"

Talat, UBP-DP hükümetini değerlendirirken ise, UBP ve DP'nin genel alışkanlıklarının hakim olduğu bir hükümet modeli olduğunu belirtti. Talat, üçlü kararname ile bir sürü yeni müşavir yaratıldığına dikkat çekerek, "Biz hükümet döneminde bir tane bile müşavir yaratmadık" dedi. Talat, basının ve halkın buna sessiz kalmasını eleştirdi. Talat, UBP-DP hükümetinin yüzün üzerinde müşavir yarattığını kaydederek, bu konuda ise hiçbir kesimden  bir ses çıkmadığını belirtti. "Vatandaş buna isyan etmelidir"diyen Talat, şunları söyledi, "Düşünün ki 30 yaşında insan var üçlü kararname ile atanan. Düşünün ki 60 yaşına kadar 30 yıl oturduğu yerden müşavir maaşı alacak. Böyle birşey olamaz. CTP bu kez hükümette olursa, kesinlikle bütün müşavirlere görev alanı yaratacak. Gerekirse yasal düzenleme yapılacak. Kimsenin evinde oturma lüksü yoktur. Evinde oturacak varsa istifa edecek"

"Halk CTP'nin hata yapmasını benimsemiyor"

Talat, CTP'nin müşavir yaratması durumunda kimsenin sessiz kalmayacağını, CTP'nin yapacağı küçük bir hatanın UBP ve DP'nin yapacağı bir hatanın yanında daha büyük görüldüğünü  söyledi. Talat, bunun parti adına güzel birşey olduğunu, halkın CTP'nin hata yapmasını benimseyemediğini kaydetti. Talat, CTP'yi halkın ruhen içten sevdiğini belirterek, bunun güzel olduğunu söyledi.

"Yakında seçim görmüyorum"

Talat, çok yakın bir zaman diliminde seçim olacağını düşünmediğini belirterek, UBP ve DP'nin bir seçime girebilmek için önce zemini hazırlaması gerektiğini söyledi. Talat, ikisinin de iktidarın nimetlerinden yararlanmak ve vatamndaşın da gözünü boyamak gibi bir yükümlülükle  karşı karşıya kalmadan bir seçime gitmek isteyeceklerini düşünmediğini belirtti. Talat, "Olağanüstü birşey olursa bilemem ama erken bir seçim beklemiyorum" dedi.

"Eroğlu'nun taktiği"

Talat, UBP-DP hükümetinin aslında bir seçim hükümeti olduğunu ifade ederek, Türkiye ile herşeye imza koyduklarını, ancak imzaladıklarını yapmayacaklarını, tek yapacaklarının  bir miktar para alarak bunu dağıtmak olacağını söyledi. Talat,  bunun aslında Eroğlu'nun taktiği olduğunu belirtti.

"CTP tabanı yapsa aforoz edilirdi"

Talat, "Eroğlu her zaman söylerdi, dünya kadar protokol imzaladım, ancak hiçbirini hayata geçirmedim diye. CTP'nin farkı işte buradadır. Örneğin CTP şunu diyebilirdi, su anlaşmasını nasıl olsa uygulamayacağız. O nedenle imzalayalım. CTP yönetimi bunu yapsaydı,  CTP tabanı bu yönetimi iki dakikada aforoz ederdi. Ancak UBP tabanı UBP'ye bunu yapmıyor. Böyle bir anlaşmayı UBP imzalayabilir, ama uygulayamayabilir. Ancak, CTP sözü ile yaptığı uyum göstermezse önce üyeleri tarafından sonra da vatandaş tarafından dövülür. Çünkü herkes CTP'nin özü ve sözü bir olan parti olduğuna inanır"

"Ülkeye bağlılık çevre temizliğinden belli"

Talat, daha önce yaptığı bir açıklamada, "Marazi bir toplumuz"dediğini hatırlatarak, bunun hala  geçerliliğini koruduğunu söyledi. Talat, sabah televizyon kanallarına baktığında olumlu hiçbirşey göremediğini belirtti. Talat, bunun siyasetten kaynaklı olmadığını, Rumların da bu adada yaşadığını , ancak böyle olmadıklarını kaydetti. Talat, ülkeye bağlılığın çevre temizliğinden belli olduğunu söyledi. Mehmet Ali Talat, çevrenin çok pis olduğuna işaret ederek, bunun sebebinin halk olduğunu belirtti. Talat şunları söyledi, "Bunun sorumlusu herkestir. Siyaset de  bunun tedbirini almalıdır. Öyle bir ceza koymalıdır ki, öyle mekanizmalar geliştirmelidir ki kimse buna cesaret edemesin. Vatandaş maalesef bundan anlıyor. O nedenle ben marazi toplum olduğumuzu savunuyorum. Herşeye kötümser bakar ama kötülüğü yaratan da çoğu zaman kendisidir"

"Çevre destebanlığı mekanizması kuralım"dediğini de hatırlatan Talat, "birkaç yüz kişi  istihdam edip ovalara salacaksınız, çevre kirliliği yapanların ne zaman yaptığı tespit edilerek gereği yapılmalıdır. Ben bunu yaptım. Birgün bir yerden geçtim, birçok atılmış torba gördüm. Orada saman yapılıyordu, bölgede başka biri olmadığına göre demek ki onlardı. Polise ve çevre dairesine haber verdim. Kim olduğunu tespit ettiler ve ceza yazdılar. Bana göre tespit mümkündür ama erken olursa"

"Su anlaşması Türkiye'nin bir dayatmasıdır"

Talat, Koordinasyon Ofisi tartışmalarının Türkiye tarafından bir dayatma olup olmadığını bilmediğini, ancak su anlaşmasından Türkiye'nin bir dayatması ile karşı karşıya kaldıklarını belirtti. "Bunu kimse inkar edemez"diyen Talat, bunun hükümete mal olduğunu, 8 ayda hükümetin bittiğini söyledi.

"Bu durum paranın cazibesi de olabilir"

Talat, "Türkiye dayatmada bulunuyor, bu doğrudur. Çünkü güç elindedir. Maddi güç de elindedir. Bundan mutlu olmayız. Koordinasyon Ofisinde bir dayatma oldu mu? Bilmiyorum. Yoksa bizim yanlışlarını göremememizden mi oldu? Bilmiyorum. Koordinasyon Ofisi bu şekliyle gerçekten kabul edilebilir değil. Gençlerin kabul etmediği bir düzenlemede ısrar etmenin de bir anlamı yoktur. Meclis'te imzalandığı anda UBP- DP dayatması vardı. Ama onlara dayatma oldu mu bilemiyoruz. Ancak, bu durum paranın cazibesi de olabilir. Çünkü bu ofis büyük bir parayla yönetilecek. Bu para spor ve gençlik için planlanacak. Ancak Türkiye'de son yaşananları gördük. Fethullah Terör Örgürünün neler yaptığını gördük. Ne kadar okul kurduğunu, ne kadar iş yeri açtığını gördük. Böyle bir Türkiye'nin burada çok etkili olmasını ben tehlikeli görüyorum" diye konuştu.

"İlahiyat Koleji tamamen dayatmadır"

Talat, bu gibi faaliyetlerin KKTC hükümetinin mutlak denetiminde olması gerektiğinin altını çizerek, hiç kimsenin Hala Sultan İlahiyat Koleji'nin KKTC yetkililerinin özgür iradesi ile kurulduğunu iddia edemeyeceğini belirtti. Talat, "İlahiyat Koleji tamamen dayatmadır" dedi. Talat, kim oldukları bilinmeyen zengin hayırsever işadamlarının bir vakıf kurduğunu, çok büyük yatırım yapıldığını, ancak bu paranın kaynağının nereden geldiğinin bilinmediğini söyledi. "KKTC hükümeti buna karşı direnemedi"diyen Talat, "UBP hükümeti tamam dedi, sonra gelen CTP-DP hükümeti de bunu miras buldu" şeklinde konuştu. Talat, o günün Eğitim Bakanı'nın "gördüklerim karşısında dehşete düştüm" dediğini anımsatarak, bizim Milli Eğitim sistemimizin Atatürkçü olduğunu söyledi.

"Neden açıldığını kimse izah edemiyor"

Talat, Atatürkçü ve laik eğitim sisteminde ortaokul ve lise öğrencilerinin örnek bir kıyafet giydiğini belirterek, burda baş örtüsü takmanın sözkonusu olmadığını belirtti. Talat, üniversite öğrencilerinin reşit  ve kendi kararlarını kendileirnin vereceği bir yaşta olduklarına dikkat çekerek, ancak üniversiteye kadarki dönemde milli eğitimin kıyafet kurallarına uyulmnın zorunlu  olduğunu kaydetti. Hala Sultan İlahiyat Koleji'nde bunun söz konusu olmadığını dile getiren Talat, "bu okulun neden açıldığını kimse izah edemiyor" dedi. Talat, Hala Sultan İlahiyat Koleji'nin Milli Eğitimin içinde olduğunu ve kontrol edilemediğini söyleyerek, "Koordinasyon Ofisi nasıl kontrol edilecek? Biz şimdi nasıl güvenelim. Gün gele bir hükümet gelecek ve kontrol etmek isteyecek, işte o zaman Türkiye ile çatışacak"diye konuştu.

"Fahiş denilecek bir fiyat"

Talat, uzun bir süre tartışma konusu haline gelen su konusunda ise, geçiş döneminde olunduğunu, ancak buna rağmen fahiş denilecek bir fiyat belirlendiğini söyledi. Talat, belediyelerin suyu alış fiyatının fahiş bir fiyat olduğunu ve bunun uzun sürmeyeceğini kaydetti. Birçok belediyenin çalışanlarının maaşını ödeyemez duruma düşeceğine vurgu yapan Talat, "bunu hep beraber göreceğiz, biz bunu CTP olarak söyledik. Ancak bu geçiştirildi. Bu gerçekleştiğinde tüm bunlar şimdiki hükümetin başına kalacak"

Belediyelere düşük fiyat belirtildiğine  dikkat çeken Talat,  Mehmetçik Belediyesi'nde belediye meclisinde çoğunluğun UBP'li  ve DP'li olmasından dolayı  3,75 fiyat belirlediklerini ve belediyenin idam fermanını imzaladıklarını söyledi.

"Belediyeler zor duruma düşecek"

Talat,fiyatın 3.20 belirlendiğini, hükümetin yasaya rağmen tahsis etmeme yoluna gitmesinin söz konusu olması durumunda neler olacağını bilmediğini, ancak 3--4 ay içinde belediyelerin zor duruma geleceğine dikkat çekti. Talat, belediyelerin devlet katkısından kesilmeye başlanması durumunda  batacağını söyleyerek, tek istisna kalacak olan belediyenin Gönyeli Belediyesi olacağını belirtti. Talat, sözlerini şu şekilde tamamladı, "Gönyeli belediyesinin şu anda suyu var. Ama yarın hükümet diyebilir ki sana suyu artık 50 kuruşa değil 2-50'ye veriyorum. O zaman ne yapacak? Katılacaktır. Katılmayabileceği, özel şirketin alması mekanizmasıdır. Onun dışında Türkiye'den gelecek olan suyu almak istememe gibi bir politika içinde olduğunu düşünmüyorum. Ancak, bu su çok pahalıdır. Bu pahalı suyu yönetebilecek tek belediye Gönyeli Belediyesidir. Çünkü, yekpare su sistemi vardır, hiçbir kaçağı yoktur. Akıllı sayaçla kuruşuna kadar tahsil edebilir. Ancak Lefkoşa dahil diğer belediyelerin kurtuluşu yoktur"