Gül Çakır

CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, su konusunun Ankara’da atılan imzalarla birlikte çözüme kavuştuğunu belirterek, bundan sonraki süreç içerisinde neler olabileceğine dair önemli açıklamalarda bulundu. Ada TV’de yayınlanan Söz Sizde programına konuk olan Talat, bu süreçte istenilen ve elde edilemeyen tek şeyin, özel bir şirket tarafından işletilmesi meselesi olduğunu ifade etti. 

“PARAMIZ OLSAYDI BÖYLE BİR ŞEY OLMAZDI” 

Bu konunun bir gerekçesi olduğunu ve gerekçesinin de makul bir gerekçe olduğunu vurgulayan Talat konuşmasına şöyle devam etti; “Çünkü bu işletme için yatırıma ihtiyaç vardır. Ve bunun için de para bizde yoktur. Özel şirketin devreye girmesi ve kamu&özel ortaklığı şeklinde yapılanmanın esas sebebi, bizim paramızın olmamasıdır. Bizim paramız olsaydı elbette ki böyle bir şey olmazdı. Türkiye’nin Su İşlerinden Sorumlu Bakanı açıkladı; Türkiye’nin taahhüdü baraja kadardı. Barajdan sonrasını biz yapacaktık. Arıtma tesisi yapıldı, bütün boru hatları çekildi, depolar bile yapıldı. Lefkoşa’ya 10 bin tonluk depo yapıldı. Onlar hesapta hiç yoktu. Bütün bunları da biz yapacaktık. Bütün bunları da Türkiye yaptı ve artık şehir işlerini de bir özel şirket yapsın dedi. Yap-işlet-devret şeklinde bir mekanizma kurun ve belli bir süre, suyun fiyatı da ondan etkilenecek tabi, ne kadar verecekseniz verin dedi. “ 

“SADECE TEMİN EDİLEN SU ÖZEL ŞİRKET TARAFINDAN YÖNETİLECEK” 

Bu süreç içerisinde anlaşma metninin çok değiştiğini kaydeden Talat, metnin ilk sunulduğu zamanın Nisan 2015 olduğunu ifade ederek, Nisan 2015’ten son noktaya gelinceye kadar çok uzun tartışmalar, müzakereler, çekişmeler, girişimler gibi bir sürü şeylerin olduğunu vurguladı. 

Talat, su yönetiminin ilk etapta DSİ ve idarenin elinde olduğunu söyleyerek konuşmasına şu şöyle devam etti: “DSİ ve bizim Su İdaresi’nin elinde olacaktı. İlk başta, ilk sunulduğunda. En sonunda nereye vardık; bizim otoriterlerimiz yönetecek. İdare yönetecek suyu. İhaleye idare çıkacak, merkezi idare komisyonu çıkacak. Güzelyalı Terfi Merkezi’nde suyu Türkiye Devlet Su İşleri idareye teslim edecek, idare ise yapacağı bir yap-işlet-devret ihalesiyle kazanan şirkete devredecek. Önemli. Sadece temin edilen su bu özel şirket tarafından işletilecek. “ 

“KUYULARI KAPATIP AKİFERLERİMİZİ ZENGİNLEŞTİRECEĞİZ” 

Kuyular Yasası’na göre sayaç takılma olayının zaten var olduğunu söyleyen CTP-BG Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, kuyulara sayaç takılacağını ve tarifelendirileceğini belirtti. Bu tarifenin küçük ya da kullanıma göre mi olacağını, neye göre fiyatlandırma yapılacağına tamamen idarenin karar vereceğine dikkati çekti. Bu maddenin Kuyular Yasası’nda var olup da yapılmadığı için bu anlaşmaya konulduğunu ve bir motivasyon oluşmasını amaçladığını kaydetti. 

Talat ayrıca şunları ekledi; “Yeni hükümet kurulduğu andan itibaren biz bir Özel Su Kurumu Yasası üzerinde çalıştık. Su Kurumu Yasası’nda biz bütün kaynaklarımızı da bu su kurumuna verecektik. Bu su kurumu hem Türkiye’den temin edilen suyu işletecekti, hem de bizim su kaynaklarımızı işletmeden kapatarak akifer zenginleşmesine gidecekti. Şimdi yine bunu yapacak. Beşparmak Dağları’nda su 41 metre derine indi. Örneğin Gönyeli Belediyesi bazı yerlere on günde bir su verebiliyor. Halbuki bir ara her gün akıyordu. Şimdi olamıyor. Güzelyurt’ta su tuzlandı. Dolayısıyla bizim hedefimiz şimdi bu suyu kullanarak akiferlerimizi de zenginleştirme yoluna gideceğiz. Kapatacağız kuyuların çoğunu. Güzelyurt’un tümünü. Bunu da Su Kurumu yapacak.” 

“İKİ İHALE AÇACAĞIZ” 

Suların özel bir şirkete verilmesi durumunun olmadığına dikkati çeken Talat, sadece Türkiye’den gelen suyun verileceğine vurgu yaptı. Bu suyun bizim olmadığını, sonradan geldiğini belirten Talat, bu suyu verme nedeninin de paranın olmamasından kaynaklandığını açıkladı. 

Talat: “Yatırım yapmaya paramız yok. Hiçbir madde yoktur sözleşmede. İki ihale açacağız. Birisi içme suyu belediyelerin kullanacağı, ikincisi tarım suyu. Bu ihaleyi kazanan şirkete örneğin biz belki Lefkoşa Arıtma Tesisleri’nin suyunu dağıtma görevini de verebiliriz. Bunun için gerekli yatırımı yapıp, üstüne karını da koyup onu tarım alanlarına ulaştırmakta bize yardımcı olabilir. Bu bizim isteğimiz zaten. Çünkü bu su boşuna akıyor. Kullanılabilir, kullanılmalı da. Onlara da yatırım isteyecek, onları da bu şirketler yapacak.” Dedi. 

MADDE 7: “TEMİN EDİLEN SU VE YEREL SU BÜTÜN HALİNDE DEĞERLENDİRİLİR” 

Lisans sözleşmesindeki 7.maddeden bahseden Talat; Su ihtiyacının planlanması ve tahsisinde temin edilen su ve yerel su bir bütün halinde değerlendirildiğini, temin edilen suyun ana tesis ve ishale haklarının işletilmesi DSİ ve İdarinin denetim ve gözetiminde yapılması içeriğini kapsadığını okuyarak teyit etti ve ekledi; “En son ulaştığımız ve imzaladığımız metinde; idare suyun yönetilmesi, su ihtiyacının planlanması ve tahsisinde temin edilen suyu ve yerel suyu bir bütün halinde değerlendirir. Kim? İdare. Şirket değil. Yani biz. Temin edilen suyun işletilmesi idarenin denetim ve gözetiminde yapılır.” Su konusunda esas zorluğun aşıldığını ifade eden Talat, bir sürü girişim yapıp, siyasi cephenin siyasi desteğini de alarak, son hamleyle çözülmeseydi hükümetin düşecek durumda olduğunu kaydetti. Ulusal Birlik Partisi’nin çekilmemesi durumunda bile, mali protokolü yapamamış bir hükümetin çok fazla dayanamayacağını savundu. 

“HİÇBİR MÜZAKERE HALK ÖNÜNDE YAPILMAZ” 

Kıbrıs konusuna da değinen Talat, halka bilgi verilmediğine ve halka konunun tartışılmadığına ilişkin konuşmaların olduğunu ama hiçbir müzakerenin halkla yürütülmediğini kaydederek, dünyada böyle bir örnek olmadığını savundu. Müzakerelerin kapalı kapılar arkasında yürütüldüğünü vurguladı. 

CTP-BG Genel Başkanı Mehmet Ali Talat şunları kaydetti; “Kıbrıs sorununu çözme müzakereleri halkın önünde yürümüyor ki. Kapalı kapılar arkasında yürüyor. Bu da hiç farklı değildir. Çünkü pozisyonunuzu açıklarsanız ve o pozisyonu elde edemezseniz sonra onu nasıl anlatabilirsiniz? Mümkün mü öyle bir şey? Ya da pozisyonunuzu söylediğinizde karşı taraf bunu kabul etmezse, o zaman karşı tarafı rencide etmiş olmaz mısınız? Bütün bunlar önemli şeyler ve hiçbir zaman hiçbir müzakere halkın gözü önünde yapılmaz. Asgari bilgi verilir.”