Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, HDP heyetinin İmralı'ya çok gidip geldiğini ve belli mesajların verildiği belirterek, "Aynı mesajların tekrar tekrar verilmesinde ne fayda olacak. 2013 yılında silahların bırakılmasına ilişkin çok açık ve net mesajlar verildi. Ama bunların gereği yerine gelmedi. Bu yüzden buralara gelindi. Örgüt üzerine düşüne yapmadı" dedi.

Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, çeşitli temaslarda bulunmak üzere geldiği Diyarbakır'da ulusal ve yerel basın temsilcileriyle kahvaltıda bir araya geldi. Yılmaz'a Vali Hüseyin Aksoy, İl Emniyet Müdürü Dr. Halis Böğürcü ve AK Parti İl Başkanı Muhammed Akar eşlik etti. Burada konuşan Yılmaz, dün Diyarbakır'da bir şehit polis memurunu uğurladıklarını ve son zamanlarda bütün şehit olan askerlere, polislere ve hayatını kaybeden vatandaşlara Allah'tan rahmet, yakınlarına ise başsağlığı dilediği temennisinde bulundu. Hükümetin vatandaşların emniyetini sağlama konusundaki kararlılığını bir kez daha anımsatmak istediğini belirten Yılmaz, "Devlet zaten kendi güvenliğini alır. Esas olan vatandaşın güvenliğini sağlamaktır. Geçmişin güvenlik anlayışından farklı bir anlayıştır. Bugün ki demokratik ortamda güvenlik anlayışımız esasında vatandaşın emniyetini sağlamaktır. Eğitim, sağlık ve altyapı hizmeti sunuyorsak eğer emniyet hizmetini de sunmak zorundayız. Geçtiğimiz 2-3 yıl içerisinde huzurun tadını aldık. Ekonominin nasıl geliştiğini gördük. Diyarbakırlıların ve insanların yaşam kalitesinin nasıl artırıldığını izledik. Bunu hiçbir şekilde toplum olarak feda etmemeliyiz. Partiler veya siyasi tercihler değişebilir. Herkesime saygımız sonsuzdur. Hep birlikte teröre silaha ve saldırıya "dur" dememiz gerekir. Bu hepimizin ortak sorumluluğudur" dedi.

"ÖRGÜTÜN SİLAHLI UNSURLARI YURT DIŞINA ÇIKMADI"

HDP heyetinin İmralı ile görüştürülmemesine ilişkin bir soruyu yanıtlayan Yılmaz, heyetin İmralı'ya çok gidip geldiğini ve belli mesajların verildiğini ancak aynı mesajların tekrar tekrar verilmesinin bir anlamının olmadığını kaydetti. Verilen mesajların gereğinin yerine getirilmediğine dikkat çeken Yılmaz, "Çözüm sürecinin başlangıcında örgüt üzerine düşüne yapmadı. Silahlı unsurlarını yurt dışına çıkarmadı. Bu süreci zehirleyen temel mesele budur. Silahların gündemde olduğu bu süreçte terör ve şiddet ortamı artmışsa eğer İmralı'dan nasıl mesaj verilir bilemiyorum. Bir taraftan da kurumlarımız ve devlet gerekli görüşmeleri elbette yapıyor. Bunlarla ilgili çalışmalar devam ediyor. Önemli olan sivil siyasetin üzerine düşmesini yapmasıdır. Hep bir yerlere sığınmasına anlam veremiyorum. Halktan alınan güç ile halkın yararına olan politikaları cesur bir şekilde ortaya koyamadığımız zaman sorunları çözmekte çok kolay olmaz" diye konuştu.

"YAŞANAN OLAYLAR BÖLGE HALKINA ZARAR VERMEKTEDİR"

Yaşanan olaylardan en çok bölge halkının etkilendiğine vurgu yapan Bakan Yılmaz, araçların yakılmasının, şantiyelere ve ambulanslara saldırılmasının doğrudan maliyet olduğunu anlattı. İnsanların ölmesinin en büyük kayıpları olduğuna işaret eden Yılmaz, şu ifadelerde bulundu:

"Terör ve şiddetten dolayı yatırımcıların yatırımdan vazgeçmeleri, turizm darbe yemesi ve hayvancılığın darbe alması bütün ekonomik sorunları oluşturur. Ekonomik faaliyetlerin güvenlik ortamından oluştuğunu ve etkilenen bir kayıptır. Ekonomide buna alternatif maliyet deniliyor. Bu olaylar olmasaydı, bölgede oluşacak yatırımlar ne yazık ki çıkan olaylar neticesinin maliyetidir. Bunun işsizliğe, yoksulluğa ve bölgede yaşayan insanlara yansımasıdır. Diyarbakır, Batman, Bingöl ve Şırnaklılar başta olmak üzere zarar görmektedir. Bu ortamdan dolayı sermayeler başka yerlere kayıyor."

"HALKIN İRADESİ GÜVENLİ BİR ŞEKİLDE SANDIĞA YANSIMALI"

Bakan Yılmaz, seçim barajının düşürülmesine ilişkin bir soruyu ise şu şekilde yanıtladı:

"Seçim hukuku özel bir hukuk. Burada yapılacak olan bir değişiklik bir 1 yıldan önceki seçimde geçerli olmayacak. Bu değişiklikler pek geçerli olmayacaktır. Tek bir geçerlilik yanı vardır. Anayasaya geçici bir madde koyup bu yapılan değişikliğinin hüküm altına almaktır. Bunun için mecliste Anayasayı değiştirecek bir çoğunluğun oluşması lazım. Seçim değişikliği konusunda ihtiyaç vardır. Bizde geçmişte seçim barajı ile ilgili seçenekli bazı teklifler koymuştuk. Ama o dönemlerde muhalefet partileri yanaşmamıştı. Yeni dönemde keşke mümkün olsa da yeniden özellikle CHP gibi meclis çoğunluğunu sağlamak için Anayasa hukuku ve seçim barajı gibi konuları ele almayı faydalı buluyorum. Sadece baraj değil sandık ve seçim güvenliği anlamında da değişiklikler var. Biz bunu bu bölgede yaşadık. Demokratik irade hırsızlığı olarak görüyorum. Sandıkta yapılanların hiç birimizin tavsif etmemesi lazım bu konuda yapılması gereken değişikler var. Binlerce sandıkta yüzde yüz bir partiye oy çıkıyorsa herkesin oturup düşünmesi lazım. Bu diktatörlüklerde olabilecek işlerdir. Bir ilçede yüzde 96 veya 97 çıkıyorsa başka bir kanıt aramaya gerek yoktur. Bu kadar insanın bir arada birleşmesi kolay değildir. Başka faktörlerin olacağını sahadan ve gözlemlerimizle biliyoruz. Her şeyi açıklamaz ama önemli faktördür. Değişiklilerin yapılmasında partilerin oturup karar almasında fayda olur. Seçim yapacaksak eğer halkın iradesini güvenli bir şekilde sandığa yansıtılmalıdır."