Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bir takım medya kuruluşları, akademisyenler, siyasetçiler işi gücü bırakmış terör örgütü ve onun güdümündeki siyasi organizasyonunun propaganda makinesi haline dönüşmüştür. Bunun demokrasi ile hiçbir ilişkisi yoktur" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Balıkesir, Bursa, Edirne, Erzurum, Gümüşhane, İstanbul, Kocaeli, Malatya, Sakarya ve Mersin'den gelen muhtarlarla gerçekleştirilen 12. Muhtarlar Buluşması'nda konuştu. Geçtiğimiz hafta Türkiye gündemini ilgilendiren gelişmeler ve açılışı yapılan projeleri anımsatan Erdoğan, "Ülkemizin ve milletimizin geleceği için çok faydalı olduğuna inandığımız hizmetlerin mutluluğunu terör olaylarının gölgesi altında tam manasıyla yaşayamadığımızı da özellikle belirtmek isterim. Kimse şu hizmet siyasetini değerlendiremiyor. Onun için muhtarlarımıza çok iş düşüyor. Biz hizmet siyasetine mi önem vereceğiz yoksa teröre mi? Terörü ne yapacağız yapacağız Allah'ın izniyle diz çöktüreceğiz, bundan endişeniz olmasın. Şehitlerimiz tabii ki bizim kanayan yaramız ama şunu bilin ki bir milletin zaferinin altında şehitler yatmaktadır. Bir milletin geleceğini altında hep şehitler yatmaktadır. Onun için İstiklal Marşımızdaki "Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda, canı cananı bütün varımı alsın da hüda, etmesin beni tek vatanımdan dünyada cüda" diyor. Bu vatan şehit kanlarıyla Elhamdülillah yoğruldu, bu hale geldi. Onun için onu bir kenara koyamayız. Ama biz şunu da biliriz, şehitlerimiz diridir, ölü değildir ve "peygamberlik" makamından sonra en yüce makam orasıdır" ifadelerini kullandı.

"VATANDAŞLARIMIZIN ACISI TÜM TAZELİĞİYLE İÇİMİZİ YAKIYOR"

"Ankara Garı önünde meydana gelen bombalı saldırıda kaybettiğimiz vatandaşlarımızın acısı tüm tazeliğiyle içimizi yakıyor" diyen Erdoğan, "Buna ilave olarak hafta içi ve hafta sonunda süren terör saldırılarında çok sayıda asker ve polisimiz şehit verdik. Çarşamba günü Van'da, Cuma günü Şırnak'ta iki polisimiz, Cumartesi günü Dağlıca'da bir yarbayımız, bir üsteğmenimiz ve iki astsubayımız, Pazar günü Tunceli'de iki askerimiz şehit edildi. Aslında terörün amacının Türkiye'yi bu gündeminden, yatırımlardan, hizmetlerden, projelerden uzaklaştırmaya yönelik olduğunu biliyoruz. Bunun için bir yandan terörle kesintisiz bir mücadele içindeyken diğer yandan ülkemizin ve milletimizin geleceği için hayati öneme sahip yatırımlarımızı, projelerimizi hassasiyetle takip ediyoruz. Ülkenin ve milletin geleceği için elzem olan bu çalışmaları terk edersek işte o zaman şehitlerimizin aziz ruhlarını muazzep edeceğimizi biliyoruz. Onun için durmayacağız, onun için yılmayacağız. Hem terörle mücadele edeceğiz hem de Türkiye'nin kalkınması, büyümesi, güçlenmesi için çalışacağız. Her iki mücadeleyi de birlikte yürütecek ve birlikte başarıya ulaştıracak güce, azme, kararlılığa hamd olsun sahibiz" şeklinde konuştu.

"BAŞARAMAYACAKSINIZ, BAYRAĞIMIZI İNDİREMEYECEKSİNİZ"

Türkiye'yi rotasından çıkarmak hedeflerinde bulunan, o hedefe yürüyenler için tüm güçleriyle çalışan iç ve dış çevrelere seslenen Erdoğan, "Bugün aynı zamanda Muhtarlar Günü. Bu günde sesleniyorum, onlara diyorum ki, başaramayacaksınız, kardeşliğimizi bozamayacaksınız, bayrağımızı indiremeyeceksiniz, ezanlarımızı susturamayacaksınız, bizi 2023 hedeflerimizden vazgeçiremeyeceksiniz, 2053 ve 2071 vizyonlarımızdan uzaklaştıramayacaksınız. Bizim için kurduğunuz tuzaklara İnşallah siz düşeceksiniz, bin yıllık vatanımızda bizi parya durumuna düşüremeyeceksiniz. İstiklalimize ve istikbalimize sonuna kadar hep birlikte sahip çıkacağız. Umudumuzu asla kaybetmeyeceğiz. Çünkü bizim inancımıza göre ümitsizlik küfür alametidir. Üstad Necip Fazıl'ın dediği gibi, "Yarın elbet bizim, elbet bizimdir. Gün doğmuş, gün batmış ebed bizimdir" diye konuştu.

"HİÇBİR MUHALEFETİN KENDİ ÜLKESİNE DÜŞMANLIK HAKKI YOK"

Demokrasilerde muhalefet ve eleştirinin olmazsa olmaz bir unsur olduğunu söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Muhalefetin ve eleştirinin sadece siyasi partilere mahsus olmadığını, aydınların, akademisyenlerin de bu hakka sahip olduğunu biliyoruz. Nitekim ülkemizde çok partili dönemde her iktidarın karşısında hem siyasi hem sosyal olarak bir muhalefet mutlaka bulunmuştur. Fakat burada herkesin dikkat etmesi gereken çok önemli bir ayrım, hassas bir nokta var. Hiçbir muhalefetin kendi ülkesine, kendi toplumuna karşı olma hatta düşmanlık hakkı yoktur. Bunu söylerken iktidar partisinin veya herhangi bir partinin, herhangi bir kurumun görüşlerini, icraatlarını eleştirmekten, bunlarla ilgili görüşleri ifade etmekten bahsetmiyorum. Bunun herkesin en tabii hakkı olduğunu peşinen zaten ifade ettim. Burada dikkat çektiğim husus, kendi ülkesine ve kendi toplumuna karşı husumet derecesine varan bir muhalefet anlayışıdır. Ülkemizde hükümeti ve devlet kurumlarını eleştirmek adına terör örgütlerine, bölücü örgütün güdümündeki siyasi organizasyona ki bakınız parti demeye bile dilim varmıyor, bunun için organizasyon diyorum. Bu tür yapılara destek vermeyi, muhalefet adı altında meşrulaştırmaya çalışanlar var. Bir takım medya kuruluşları, akademisyenler, siyasetçiler işi gücü bırakmış terör örgütü ve onun güdümündeki siyasi organizasyonunun propaganda makinesi haline dönüşmüştür. Bunun demokrasi ile hiçbir ilişkisi yoktur. Dünyanın hiçbir ülkesinde, kendi ülkesine ve kendi milletine karşı çalışanlar için böyle bir demokrasi kalkanı söz konusu değildir, olamaz."

"BUNUN ADI TERÖR ÖRGÜTÜ YARDAKÇILIĞIDIR"

Zaman zaman "Türkiye dünyanın en demokratik ülkesi" dediğinde bundan rahatsız olanların çıktığını belirten Erdoğan, "Şimdi onlara soruyorum ama ellerini vicdanlarına koyup öyle cevap versinler, bu soruya Avrupa'dan Amerika'dan veya onların demokratik saydığı herhangi bir yerden örnek verebilirler: Demokrasi ile yönetilen herhangi bir ülkede PKK gibi onbinlerce insanın katili olan bir terör örgütünü ve onun güdümündeki kuruluşları bizdeki gibi aleni şekilde destekleyebilmek mümkün müdür? İspanya'ya bakın, İngiltere'ye bakın, Amerika'ya bakın mümkün müdür? Böyle bir duruma izin verilebilir mi? Aynı şekilde DHKP-C gibi bir terör örgütüne ve onu destekleyen siyasetçilere en küçük bir müsamaha gösterilebilir mi? Yine dünyanın neresinde DAİŞ gibi tehlikeli bir örgütle mücadele eden bir devlet bir hükümet bu derece yalnız bırakılır, yıpratılmaya çalışılır? Böyle bir örnek yok, demokrasi bu değil bunun adı terör yandaşlığıdır, terör örgütü yardakçılığıdır" ifadelerini kullandı.

"BU GİRİŞİMİN İÇİNDE YER ALANLARI BEN BİRER "MANKURT" GÖRÜYORUM"

Almanya Başbakanı Angela Merkel'in ziyaretini hatırlatan Erdoğan, "Almanya Başbakanı Türkiye'ye geliyor. Kendilerine akademisyen diyen bir güruh çıkıp bir sürü yalan yanlış gerekçenin ardından "Gelmeyin, bu ziyaret Erdoğan ve Davutoğlu'na destek anlamı taşır" diyor. Bu girişimin adı 5. Kol faaliyetidir. Bu girişimin içinde yer alanları ben birer "mankurt" görüyorum. Daha da acısı bu güruhun önemli bir bölümünün kamu üniversitelerinde görev yapan, dolayısıyla devletten maaş alan, milletin kendilerine sağladığı imkanlarla refah içinde yaşayan kişiler olmalarıdır" dedi.

Söz konusu akademisyenlerin yayınladıkları bildiride "Türkiye'nin onlar için yaşanmaz bir ülke haline geldiğini" ifade ettiklerine dikkat çeken Erdoğan, şunları söyledi:

"Rahmetli Cemil Meriç'in güzel bir sözü var, üstat diyor ki, "Bu ülkeyi yaşanmaz bulanlar bu ülkeyi yaşanmazlaştıranlardır." Dikkat edin, bu güruh her gün televizyonlarda, gazetelerde, kürsülerde konuşur ama millette hiçbir karşılık bulamaz. Ondan sonra da "Bu millet bizi anlamıyor" diyerek kendi ülkesi ve toplumuna nefret besler. Kendi ülkesinin ve milletinin değil de terör örgütlerinin, teröristlerin, yabancı ülkelerin karanlık kuruluşlarının yanında yer alanları milletimiz zaten biliyordu. Bu tür vesilelerle bir kez daha tanıyor, hafızasına kaydediyor. Türkiye ne zaman bir yol ayrımına gelse bu güruhun tercihi "milli" ve "yerli" duruştan yana değil tam tersine yıkıcı, bölücü, aleyhimize olan taraftan yana olmuştur. Boğaz köprü yapılmak istenir karşısına bunlar dikilir. Havalimanı yapılmak istenir karşısına bunlar dikilir. Mağdurun, mazlumun yanında tarihimize, kültürümüze, medeniyet değerlerimize uygun bir dış politika izlenir, karşısına bunlar dikilir. Bunların en büyük destekçisi de milleti ikna ederek hedeflerine ulaşamayan bir takım partilerdir. Siyasi iktidarı milletin desteğini kazanarak elde edemeyenlerin terör yoluyla, terör örgütleri vasıtasıyla, kendi halkına yabancılaşmış bu sözde akademisyenler aracılığıyla hükümeti köşeye sıkıştırma çalışmasını üzüntüyle takip ediyoruz."