Deniz Abidin

KAR-İŞ Başkanı Fuat Topaloğlu, üniversitelerin toplu taşıma araçlarının kayıt dışı olduğunu, devlete vergi ödemediklerini belirterek, ülkedeki toplu taşımacılığın bu hale gelmesinin en büyük sebeplerinden birisi olduğunu söyledi.

Topaloğlu, toplu taşımacılıkla ilgili ciddi bir devlet politikası gerektiğini belirterek, Ada genelinde şirketleşmeye gidilmesi gerektiğini söyledi. Topaloğlu, toplu taşımacılığın teşvik edilmesi için plan proje bazında bilimsel olarak üzerinde çalışılması gerektiğini kaydetti.

Topaloğlu, üniversitelere ait kullanılan uzun otobüslerin kör noktasının çok olduğunu ifade ederek, çembere veya şehir içine girdiklerini, araçların boyunun 20 metreden fazla olduğunu,  bu araçların tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.

Trafikte Kazasız Yaşam Derneği Başkanı Hüseyin Sevay da trafikte meydana gelen ölümlerin KKTC'de şehir içlerine kadar girdiğini göz önünde tutarsak, bir çözüm bütününün parçası olarak toplu taşımanın ne kadar önemli olduğunun anlaşılacağını ifade etti.

Sevay, “Değişemezsek, topluma hizmet verecek bir trafik güvenliği sistemi oluşturamaz, bu sistemin bir parçası olarak doğru şekilde uygulanacak bir toplu taşıma sistemi yaratamazsak, trafiğe verdiğimiz kayıp sayısının kendi başına azalmasını da beklemememiz gerekir. Toplum olarak değişimi zorlamalıyız” diye konuştu. KAR-İŞ Başkanı Fuat Topaloğlu, üniversitelerin toplu taşıma araçlarının kayıt dışı olduğunu, devlete vergi ödemediklerini belirterek, ülkedeki toplu taşımacılığın bu hale gelmesinin en büyük sebeplerinden birisi olduğunu söyledi. Topaloğlu, üniversitelerin toplu taşıma araçlarının günlük muafiyetleri olduğunu ifade ederek, kendilerinin ise KAR-İŞ olarak kayıt altında kamu hizmeti vermekte olduklarını belirtti. Topaloğlu, toplu taşımacılığı zor şartlarda idame ettirdiklerini söyleyerek, üniversiteler ile aynı haklara sahip olmadıklarını kaydetti. Topaloğlu, üniversitelerin okul parasını aldıkları zaman taşıma parasının da içinde olduğunu belirterek, şehir için taşımacılıkta da sık sık durak yaptıklarını söz konusu uzun otobüslerin ülke için uygun olmadıklarını söyledi.

“Trafik için uygun değiller”

Topaloğlu, metrobüs denilen uzun otobüsler için ayrı bir yol olması gerektiğini ifade ederek, bu tarz otobüslerin trafik için uygun olmadığını, ayakta yolcu taşıdıklarını belirtti. Topaloğlu,  bu otobüslerin Ada’nın bir ucundan diğer ucuna kadar taşımacılık yaptıklarını söyleyerek, ülkede adı konulmamış bir taşımacılık yapılmakta olduğunu kaydetti. Topaloğlu, sektör olarak bu hizmeti devralmaya hazır olduklarını belirterek, toplu taşımacılık sektörünün kalkınmasına büyük faydası olacağını söyledi.

“En büyük rekabetçimiz kaçak taşımacılıktır”

Topaloğlu, şunları söyledi, “Bizim en büyük rekabetçimiz bu kaçak taşımacılardır. Kaçak taksicilikte olduğu gibi otobüste de bu böyledir. Bu konunun sorgulanması gerekir. Burası Ada ülkesi ise ve 80 bin öğrenci var ise toplu taşımacılık özel sektöre devredilmelidir. Biz KAR-İŞ üyeleri olarak anlaşmalı olarak bu işi yapmaya hazırız. Ancak burada ciddi anlamda bir kayıt dışılık vardır. Biz KDV ödüyoruz, çünkü kayıt altındayız. Toplu taşımacılıktan vergi ödüyor muyuz, ödüyoruz. Ancak üniversiteler bunu yerine getirmiyor. Kim okula yazılsa sosyal aktivite adı altında parasını ödüyor”

“Uzun otobüslerin kör noktası çoktur”

Topaloğlu, üniversitelere ait kullanılan uzun otobüslerin kör noktasının çok olduğunu ifade ederek, çembere veya şehir içine girdiklerini, araçların boyunun 20 metreden fazla olduğunu,  bu araçların tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi. Topaloğlu,  “Kaza olduktan sonra önlem alınmasının bir anlamı olmaz. Lefkoşa’da terminalin oradaki ana caddedeki iki durağa girip çıkıyorlar ve trafik felç oluyor. İstanbul’da bunun örnekleri var. Metrobüs hatları vardır. Avrupa’da bu tarz otobüsler şehir içinden kalkmıştır. Sürücü dikiz aynasından baktığında görmediği çok nokta vardır. Bir bisikletliye veya bir yayaya çarpılabilir. Ufak tefek kazalar da olmuyor değil. Bunların çoğu basına yansımıyor” diye konuştu.

“Hizmet alanların beklentisi belirlenmeli”

Topaloğlu, dünyada toplu taşımacılığın nasıl olduğuna ilişkin taleplerini Ulaştırma Bakanlığı’na sunduklarını belirterek, bu konuda çalışma başlatıldığının kendilerine iletildiğini söyledi. Topaloğlu, toplu taşımacılığın ülkede nasıl olması gerektiğine ilişkin bir statistik bilginin olmadığını kaydetti. “Bizim birlik olarak maddi gücümüz yetmiyor” diyen Topaloğlu, Ada genelinde bir anket yapılması gerektiğini söyledi. Topaloğlu, bu araçlardan hizmet alanların beklentisinin ne olduğunun belirlenmesi gerektiğinin altını çizerek, bu yönde bir politikanın şekillenmesi gerektiğini kaydetti.

“Toplu taşımacılıkla devlet politikası şart”

Topaloğlu, toplu taşımacılıkla ilgili ciddi bir devlet politikası gerektiğini belirterek, Ada genelinde şirketleşmeye gidilmesi gerektiğini söyledi. Topaloğlu, gece şehirlerarası yapılan toplu taşımacılıkta var olan saatlerin ötesine geçilmesi gerektiğinin altını çizdi. Toplu taşımacılığı kullanan vatandaşın genellikle dar gelirli kesim olduğunu söyleyen Topaloğlu, “bizim ülkemizde maalesef teşvik edilmediği için durum budur” dedi. Topaloğlu,  toplu taşımacılığın teşvik edilmesi için plan proje bazında bilimsel olarak üzerinde çalışılması gerektiğini kaydetti.

Sevay: Şehirler araçlar için değil, insanlar için tasarlanmalı

Trafikte Kazasız Yaşam Derneği Başkanı Hüseyin Sevay, öncelikle, artan bireysel araç sayısına cevap verebilecek, yani trafiği bir bütün olarak güvenli kılabilecek bir sistem kurmanın imkansız olduğunun anlaşılması gerektiğini belirtti. Sevay, bireysel arabalara dayalı ulaşımın
gerçekleşebilmesi için birçok park yerine ihtiyaç olduğuna dikkat çekerek, belli bir alan içerisinde ne kadar yerin park için ayrılabileceğinin ise sınırlı olduğunu söyledi.  Suni olarak artan Kuzey Kıbrıs nüfusuna trafik güvenliği hizmetleri sunmak için çağdaş bir topluma taşıma sistemi oluşturulmasının kaçınılmaz bir gerçek olduğunu belirten Sevay,  Amerikalı şehir planlama uzmanı Jeff Speck’in "yürünebilir kentlerden" ("Walkable Cities") bahsettiğini örnek göstererek, şehirlerin araçlar için değil, insanlar için tasarlanması gerektiğini vurguladığını anımsattı.

“Dünyadaki örnekleri toplum olarak feyz almamız gerekir”

Sevay, şunları söyledi,  “Speck'in verdiği rakamlara göre, teknoloji ve mühendislikteki liderliğine rağmen, Amerika Birleşik Devletleri, her 100 bin kişide 12 kişinin trafikte hayatını kaybettiği bir ülkedir. Birleşik Krallıkta bu rakam yedi, Japonya'da ise dörttür. Aslında çok daha ilginç bir gerçek vardır. Amerika'da yaya, bisiklet, ve toplu taşıma trafiğini öne çıkarmış şehirlerde trafikte meydana gelen ölümler Avrupa'daki en ileri gitmiş ülkelerdeki kayıplarla benzerdir. Örneğin, trafik güvenliği sistemleri yaya, bisiklet, ve toplum taşıma trafiği önceliğine göre tasarlamış New York, San Francisco, ve Portland gibi şehirlerde ABD genelinde 12 olan her 100 bin kişiye ölüm oranı sadece üçtür. Ama böyle bir yaklaşım sergilemeyen şehirlerde ise trafikte ölüm oranları çok yüksektir. Örneğin, Tulsa'daki kayıp oranı 14, Orlando'da ise 20'dir. 2006 yılından sonra en çok kayıp verdiğimiz yıl olan 2013'te 49 insanımızı KKTC trafiğinde yitirdik. Bu yıla ait her 100 bin kişiye kayıp oranı ise 16'dır. Demek ki, Amerika örneklerinden ve dünyadaki benzer birçok örnekten bizim de özellikle toplum olarak feyz almamız gerekiyor”

“KKTC’nin trafik güvenliği vizyonu yok”

Sevay, trafikte meydana gelen ölümlerin KKTC'de şehir içlerine kadar girdiğini göz önünde tutarsak, bir çözüm bütününün parçası olarak toplu taşımanın ne kadar önemli olduğunun anlaşılacağını ifade etti. Sevay, KKTC hiçbir trafik güvenliği vizyonu olmadığından resmi ya da gayri resmi ve hükümetlerin temel amaçlarının topluma hizmet etmek olmadığından, yaşamın daha çok bireysel motorlu araç trafiğine bağımlı olarak geliştiğini kaydetti.  “Trafikte daha çok motorlu araç demek, daha yüksek ve daha ciddi çarpışma olasılığı demektir” diyen Sevay, daha yüksek çarpışma olasılığının da daha çok insanın hayatını kaybetmesi veya ağır yaralanması/sakat kalması demek olduğunu söyledi.

“Toplum olarak değişimi zorlamalıyız”

Sevay, bu kadar küçük bir yerde bunca trafik güvenliği sorununun yaşanıyor olmasının en başta yönetici koltuklarını işgal edenleri ve halkımızı çok ciddi şekilde rahatsız etmesi gerektiğine vurgu yaparak, şunları söyledi, “değişemezsek, topluma hizmet verecek bir trafik güvenliği sistemi oluşturamaz, bu sistemin bir parçası olarak doğru şekilde uygulanacak bir toplu taşıma sistemi yaratamazsak, trafiğe verdiğimiz kayıp sayısının kendi başına azalmasını da beklemememiz gerekir. Ama toplum olarak değişimi zorlarsak, daha insanca yaşamayı kendimiz ve çocuklarımız için mümkün kılabiliriz” dedi.