"Bu sorun bugün çıkmış olsa belki de çok kısa sürede çözülürdü" dedi ve meselenin çözülememesinde, sorununun devamından "ekmek parası" kazanan kişilerin etkili olduğunu söyledi.

Bozkır, "BM'de, ülkelerin hariciyelerinde, sivil toplumlarda ve bundan nemalanan, toplanan paraları yönlendiren bir kesim var ve hakikaten Kıbrıs sorununun çözülmesini arzu etmiyor. Onun dışında maalesef Kıbrıs'ta yaşayan Kıbrıslı Rumlar da bir anlamda kimliklerini bu sorunun devamına bağlamış vaziyetteler" dedi.

Bozkır, NTV'de katıldığı programda, Kıbrıs'ta Türk ve Rum tarafları arasında yürütülen müzakereler ve Kıbrıs sorununa da değindi.

Dünyada bütün duvarların yıkıldığını ve tel örgülerin kaldırıldığını belirten Bozkır, ancak Kıbrıs'ta adanın baş şehrini ikiye bölen duvarın ve tel örgünün var olmaya devam ettiğini dile getirdi.

“TOPRAK KONUSUNU FASILLARLA BAĞLANTILI HALE GETİRMEDİK”

AB üyeliği konusunda yürütülen müzakerelerde yeni fasılların açılmasının "Maraş konusu" ve "Gazimağusa Limanı'nın açılması" gibi Kıbrıs'la ilgili çeşitli şartlara bağlanma girişimlerine de değinen Bozkır, "Biz hiçbir zaman toprak konusunu fasıllarla bağlantılı hale getirmedik ve bu da söz konusu değil" ifadesini kullandı.

"Herhangi bir sorunun çözümünde ortak çıkarlar, bölgesel çıkarlar bazen tabloyu değiştirecek etki yaparlar" diye konuşan AB Bakanı Bozkır, doğalgaz ve su faktörünün ABD gibi önemli bir ülkenin ilgisini bölgeye çektiğini belirtti. Bozkır, "Kıbrıs müzakereleri belli bir noktaya doğru eğer yönelebildiyse ABD'nin çok önemli bir katkısı oldu" ifadesini kullandı.

“KATILIM KONFERANSI FASIL AÇMAKTAN DAHA ÖNEMLİDİR”

Bozkır, bakanlığı döneminde Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili hangi konulara odaklanacağını aktarırken de "Yapacağımız ilk önce fasıl açmaktan çok, fasıl açılırsa da açılır, bu karşılıklı mesajları yan yana getirip yeni bir enerji yaratmak ve bu enerjiyi Türkiye'ye estirip Türkiye'de ilerleme kaydetmek" değerlendirmesinde bulundu.

"Fasıl açmanın önemi o faslın açıldığı katılım konferansıdır" diyen Bozkır, şunları kaydetti:

"Katılım konferansında beş fasıl da açsanız, üç fasıl da açsanız, bir fasıl da açsanız o katılım konferansı yapılıyor neticede. Katılım konferansı fasıl açmaktan daha önemlidir. Neden önemlidir. AB'nin siyasi taahhüdünü, müzakerelere devam beyanını bir kere daha teyit ettiği, oy birliği ile teyit ettiği bir mekanizmadır."

ERDOĞAN’IN KKTC ZİYARETİ

Bozkır, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın KKTC’ye yaptığı ziyaretin Yunanistan Dışişleri Bakanlığı tarafından "yasa dışı" olarak nitelendirilmesiyle ilgili Türkiye'nin uzun yıllardır Türkiye-Yunanistan ilişkilerini propaganda malzemesi olmaktan çıkardığını ve bir komşusu olarak Yunanistan'la çok iyi ilişkiler kurmayı arzu ettiğini söyledi.

"Geçmişte yaşadığımız bütün sıkıntıları sayfayı çevirip geride bırakmak istiyoruz" diyen Bozkır, ancak Yunanistan'ın iç politikasının bu tür gelişmelere eski tepkileri vermeye devam ettiğine işaret etti.

Türkiye'de cumhurbaşkanı, başbakan, bakan ve dışişleri komisyon başkanı düzeyindeki ilk ziyaretlerin KKTC'ye, ikinci ziyaretin ise Azerbaycan'a yapılması şeklinde bir gelenek olduğuna dikkati çeken Bozkır, "Bunun hiçbir şekilde değiştirilmesinin doğru olduğunu düşünmüyorum. Cumhurbaşkanımız da gayet doğru bir şekilde bu ziyaretini yapmıştır. Hiçbir hasmane mesaj içermeyen, tamamen bizim özümüz olan adayı, oradaki Kıbrıslı Türk kardeşlerimizi ziyaret etmiş ve gereklerini yerine getirmiş, mesajlarını yerine getirmiştir" diye konuştu.

"Legaliteye girersek eğer o zaman Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kurulduğu anlaşmalara kadar geriye gitmemiz lazım" diyen Bozkır, "legalite" tartışmalarının hiçbir "kıymeti harbiyesi" olmadığını belirtti.

Bozkır, Türkiye'de ruhban okulu açılması ve Atina'daki iki caminin restorasyonuyla ilgili bir soruya cevap verirken, Türkiye'deki farklı inanç mensuplarının, özellikle de Rumların günlük yaşamlarında karşılaştıkları sorunların çözümünde son dönemde önemli mesafeler kaydedildiğine işaret etti. Bozkır, Türkiye farkı inanç mensuplarına yönelik atılan olumlu adımlara karşılık Atina'da iki caminin restorasyonunun yapılamıyor oluşunu "kabul edilemez" şeklinde değerlendirdi.

Türkiye'nin ilişkileri kötü bir noktaya getirmek gibi bir arzusunun olmadığını vurgulayan Bozkır, "Biz iyi ilişki içinde olmak istiyoruz. Kendi farklı dini inançlara mensup vatandaşlarımızın daha iyi olmasını istiyoruz. Fener Rum Patrikhanesi'nin açılmasını istiyoruz ama yani son derece basit iki konunun da bu kadar sorun haline getirmesini kabul etmiyoruz" şeklinde konuştu.

“ALGIYI DÜZELTMEK İSTİYORUZ”

Bozkır, Türkiye'nin AB üyeliği konusunda hak etmediği yanlış bir algı oluştuğunu belirterek, "İlk yapmak istediğimiz karşılıklı olarak oluşan bu algıyı düzeltmek" dedi.

AB sürecinin fasıl açmaktan ibaret bir süreç ve uluslararası bir kuruluşa üyelik olmadığını ifade eden Bozkır, "Birleşmiş Milletler üyeliği, NATO üyeliği gibi bir kuruluşa üye olursunuz sonra o kuruluş çapında bir takım faaliyetlere katılırsınız. AB başka bir olay. AB, insanların günlük yaşamında her türlü hareketinde karşısına çıkabilecek ve insanların refahını, eğitimi, yaşam kalitesini artıran ve gerçekten geleceğe daha güvenle bakmasını mümkün kılan bir yapıdır. Böyle bir okyanusa baktığınız zaman fasıl açmak bunun içinde bir küçük kağıttan gemidir" diye konuştu.

Bozkır, "Bütün fasılları Türkiye'de açtık ve Türkiye'de fasıl açılmış gibi bütün çalışmaları sürdürüyoruz ve gerektiği noktada da Türkiye'de kapatacağız. Biz bu fasıllarla ilgili bütün gereksinimi yerine getirdiğimiz andan itibaren bizim için o fasıl kapanmıştır" ifadesini kullandı. Bozkır, şöyle devam etti:

"Bizim amacımız Türkiye'yi AB müktesebatının öngördüğü seviyeye getirmek. O seviyeye geldikten sonra üye yaparlar veya yapmazlar o da ayrı bir konu. Türkiye'de AB ile ilgili gerçekten çok önemli bir enerji var. Gençlere sorduğumuzda AB üyeliğiyle ilgili çok daha farklı ve yüksek arzu görüyorsunuz. Türkiye olarak baktıkları resmin doğru resim olmasını arzu ediyoruz. Türkiye'nin hak etmediği bir resme bakarak Türkiye ile ilgili AB'de bir algı oluştu. Aslında yanlış bir resme bakıldığı için de yanlış bir algı ortaya çıktı. İlk yapmak istediğimiz karşılıklı olarak oluşan bu algıyı düzeltmek”