Özlem Çimendal

Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanlığı’na yeniden seçilen Fikri Toros, yeni dönemde neden tekrardan aday olduğunu, projelerini, henüz imzalanmayan Ekonomik Protokolü, istikrarsız ülke siyasetini, Eğitim sektörünü  ve  müzakere sürecinin, KKTC ekonomisine etkilerini Yeni Bakış'a değerlendirdi.

Toros, 2014 yılının mart ayında başkanlığa aday olduğunda Kıbrıs Türk ekonomisinin serbest piyasa koşulları içerisinde ve yatırım ikliminin daha cazip ve AB pazarlarına uyumlaşabilir hale gelmesi, Kıbrıs Türk özel sektörünü bekleyen dönüşüm sektöründe çıkarlarının korunması ve Federal bir Kıbrıs'ta, Rum ekonomisiyle çözümün getireceği fırsatları bir kazanıma çevirmek için başkanlığa yeniden aday olma cesareti gösterdiğini söyledi. 

KKTO’nun çalışma dönemindeki noktalar Ekonomik Protokol’le örtüştü

KTTO’nun çalışma döneminin, Kıbrıs Türk toplumunun gerek çözüm süreci gerek AB uyum süreci gerekse en büyük ekonomik ve siyasi ilişkiler içinde olunan Türkiye’yle ilişkileri tekrardan düzenleyecek Ekonomik Protokol ile örtüştüğünü söyleyen Toros, “Tüm bu alanlarda KTTO ekibiyle birlikte bu misyonla yoğun ve aktif çalışmaktadır” dedi.  

KTTO olarak çalışma dönemlerinde AB'nin başkenti Bürüksel’deki temsilcilikleri vasıtasıyla toplumda tek tanınmış örgüt olan statüyle ekonomik ve siyasal çalışmalar yürüttüklerini  belirten Toros, “Görev yaptığım 2 yıl içerisinde bunlar tamamlanmadığı ve dönüşüm süreci de hızla ilerlediği için, bir dönem daha bu misyonumuzu ve enerjimizi devam ettirmek için aday oldum” şeklinde konuştu. 

“Türkiye, AB ve Gümrük Birliği kıstaslarına uygun ticari ilişkilerimizi geliştiriyoruz”

Uluslararası tanınmışlığı olan bir örgüt olan KTTO’nun müzakerelerin de yoğun olarak sürdüğü bir dönemde izleyeceği yol haritası hakkında da bilgi veren  Toros, “Öncelikli olarak, Türkiye’yle olan ekonomik ilişkilerimizin AB müktesebatı ve gümrük birliği kıstasları çerçevesinde ticari ilişkilerimizin yeniden şekillendirilmesi misyonumuza ağırlık verdik. Gerek müktesebatın gerek Gümrük Birliği’nin emrettiği kıstaslara kendimizi hazırlamamız lazım. Ayrıca Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a mal ihraç eden firmaların da kendilerini buna hazırlaması gerekmektedir” dedi.

“Hedef, Güney ile Kuzey arasındaki devasa ekonomik farkı minimuma indirmek”

“İkinci misyonumuz ise Güney Kıbrıs ekonomisi ile aramızdaki devasa ekonomik farkı federasyon yürürlüğe girmeden önce mümkün olan azami seviyeye yaklaştırarak en minimum seviyeye getirmektir. Ki federasyon yürürlüğe girdiğinde o federasyon sürdürülebilir ve başarılı bir federasyon olsun.”

“Rekabet edilebilirliğin önündeki en büyük engel devlet bürokrasisi”

Toros, “Üçüncü misyonumuz olan rekabet edebilirliğin önündeki en büyük engel yatırım ikliminin devlet bürokrasisinin olumsuzluğu, taşınmaz mallar üzerindeki itilaflar, doğrudan ulaşımın olmayışından kaynaklı ek maliyetler, ölçek ekonomisinin küçüklüğü nedeniyle ek maliyetler, finansmana erişimin çok kısıtlı oluşu, AB ile doğrudan ticaret tüzüğü ve Gümrük Birliği Tüzüğü hala askıda olduğu için ondan kaynaklanan Pazar sıkıntılarını aşmak olarak sıralayabiliriz. Bunların köklü olarak aşılması için AB uyum sürecine önem veriyoruz. Üyelerimizi bu sürece hazırlayarak, hedef belirliyor ve hedefe bizi taşıyacak yol haritaları belirliyoruz. Bunu yaparken de gerek AB kurumları gerek Türkiye Odalar, Borsalar Birliği ve Türkiye AB bakanlığıyla iş birliği içerisindeyiz. Üçüncü olarak da kendi içimizdeki ekonomi politikalarının güncelleşmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu da bu siyasi istikrarsızlık içerisinde hayli zor oluyor. KTTO bunlara rağmen alternatif politikalar üreterek, idareye yürütmeye yardımcı olmaya çalışıyor” dedi.

KKTC, 140 milyon dolarlık ihracatta AB pazarından yoksun

Dış pazar geliştirmeye yönelik, lobi faaliyetlerini ekonominin kalkınması, istihdamın artması refah seviyesinin artması için gerekli olan aktiviteler üretim ve ihracat olduğunu anlatan Toros, “Dış pazar potansiyeli olarak senede 140 milyon dolarlık ihracat yapıyoruz. Bunun yarısı Türkiye diğer yarısı ise Orta Doğu ve Kafkaslar’dır. AB pazarlarından maalesef yokuz. AB uyum sürecine tabi tutulmadığımız ve Doğrudan Ticaret Tüzüğü hala konseyde askıda olduğu ve yürürlüğe girmediği için AB’den yokuz. Dolayısıyla girdiğimiz pazarlardaki faaliyetlerimizi artırmaya çalışıyoruz. Yeni dönemde de bu çalışmalarımız yoğunlaşarak devam ediyor, müzakere süreci de devam ederken o kanalda da çalışmalarımız aktif olarak devam edecektir” şeklinde konuştu.

Çözümden Kıbrıslı toplumlar dışında Doğu Akdeniz ve AB de yararlanacak

 Müzakere sürecini, diğer müzakere süreçlerinden ayıran iki önemli farkı olduğunu düşündüğünü ifade eden Toros, “Birincisi Kıbrıs sorununun çözümü için gerekli olan bölgesel ihtiyaçların farklı yükseklikte olması, ikincisi ise sorunun devamıyla meydana gelen ekonomik sorunlardır. Bu hem Kıbrıs toplumlar hem de Doğu Akdeniz için geçerlidir. Bu bölünmüşlük ve sorunun çözümüyle meydana gelecek olan ekonomik kazanımlar  Doğu Akdeniz’e, Türkiye’ye ve AB’ye yarayacak. Onun için tüm taraflar ekonomik motivasyonun ve çözümün gerektiren ihtiyacın farklı bir seviyede olduğunu ve diğerlerinden farklı bir süreç olduğunu düşünüyorlar. Biz de aynı şekilde düşünüyoruz. Dolayısıyla müzakere sürecinin ilerleyen aşamalarında ekonomi temsilcilerinin rolü artarak devam edecektir” ifadelerini kullandı.

Mevcut siyasi koşullarda yüzde 5 büyüme hedefi

KKTC gibi tanınmamış bir ülke için ekonomik ve siyasi ilişkilerde çok önemli  olan lobi faaliyetleri hakkında KTTO’nun izlediği yol haritası hakkında da bilgi  veren Toros, “Bunu iki başlık altında ele alabiliriz. Birincisi mevcut siyasi koşullarda ekonomimiz nasıl yüzde 5 oranında büyümeye götürebiliriz bu ilk lobi hedefimiz. Bunu da yabancı yatırımcıyı ülkeye çekerek, KKTC’de dolaşan sermayeyi artırarak, yatırım iklimini geliştirerek, alternatif finansman bularak ve Türkiye ile olan ilişkileri ekonomik anlamda geliştirerek yapıyoruz ve başarılı sonuçlar alıyoruz” dedi.

“AB için tipik bir aday ülkenin çok ötesindeyiz”

İkinci lobicilik faaliyetlerinin ise, AB uyum süreci ile ilgili olduğunu ve yoğun bir mesai gerektirdiğini söyleyen Toros, “Çünkü biz tipik bir aday ülke değiliz. Biz üye olan bir ülkenin çözümle birlikte müktesebatının uygulanacağı bir ülkeyiz. Çok farklı daha önce emsaline rastlanmamış bir konumdayız. Dolayısıyla AB mevzuat da, kurum ve yöntemleriyle daha önceden bizim gibi emsaline rastlamadığı ülke için gerekli olan uygulamalara hazırlıklı değil” şeklinde konuşarak, karşılıklı işbirliği içerisinde çözümden önce KKTC’nin uyumlaştırılması konusunda çalışmalarını yürüttüklerini söyledi.

“KKTC’yi AB reform paketleri ve KOBİ programlarına dahil etmeye çalışıyoruz”

Açıklamalarında, Hellimin ticari işaret tescili konusunda aralıksız çalışmalarını yürüttüklerini anlatan Toros, “Kıbrıs Türk sanayi odası ve hükümetle işbirliği içerisinde hellim konusunda çalışmalarımız yoğun şekilde sürüyor. Yine Kıbrıs Türk özel sektörünün AB reform paketleri ve küçük orta boy işletme programlarından istifade edebilmesi için çok yoğun kulis çalışmaları da yapıyoruz. Sınırlı olsa dahi burada da bir mesafe kat ettik. Tüm bunların dışında Federal Kıbrıs için Rum Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı’yla birlikte istişarelerde bulunuyoruz. AB’deki özel sektör temsilcisi olan Eurochambers dediğimiz AB nezdinde olsun ülkelerin odalar birliği ve ekonomi temsilcileriyle bir araya gelerek Kıbrıs’ta meydana gelecek olan Federal çözümün yatırım fırsatlarını konuşuyoruz ve istişarede bulunuyoruz” dedi.

“Ekonomik ilgi olan yerde siyasi çözüm kolay olur”

Toros, “Çözümün doğuracağı maliyetlerin karşılanması için yatırım çağrısı yapıyoruz. KKTC’de enerji sektöründe, inşaat, bilgi teknolojileri gibi sektörlerdeki potansiyel oluşacak yatırım alanlarını anlatıyoruz ve KKTC’ye ilgiyi çekmeye çalışıyoruz. Çünkü biliyoruz ki ekonomik ilgi olan bir yerde siyasi çözüm üretme teşvik ve motive edilir onun için bu kanalı zorlayarak çözüm sürecinin çözüm odaklı bir noktaya gitmesi yönünde de katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Sadece yurt dışında değil, yurt içindeki lobi çalışmalarımızı da günlük bazda icra ediyoruz” şeklinde konuştu.

KKTC’nin kalkınmasının önündeki engel, siyasi istikrarsızlık

Birleşik Kıbrıs’ta Kuzey Kıbrıs Türk tarafının ekonomik anlamda ayakları üzerinde durabilmesi açısından yapılması gerekenleri de sıralayan Toros, “Bizim en büyük sıkıntımız  siyasi istikrarsızlık ve bürokratik verimsizliktir. En fazla odaklanıp mücadele ederken zorlandığımız nokta budur. Tüm bunlar başarılı bir noktaya taşınırsa KKTC’nin ekonomik kalkınması da o denli kolaylaşacaktır.

KKTC’de şu anda Türkiye’den gelen su ile birlikte tarım sektörünün canlanmasıyla yaratacağı bir potansiyelin olduğunu söyleyen Toros, bunun yanında turizm konusunda da THY’nin gittikçe artan uçuş noktalarının da KKTC’nin turizm potansiyelini artıracağına işaret etti.

Kuzey’den Güney’e kayan harcamanın nedeni AB standartlarının olmayışı

Yüksek öğrenim sektöründeki büyük yatırımların yanında çok sayıda yeni müracaatların da olduğunu anlatan Toros, “Bu sektör de aynen turizm gibi Gayri Safi Milli Hasıla’ya yüzde 80’lere varan bir katkısı oluyor bu rakam da oldukça önemli. Son olarak da gerek dış Pazar gerek içeride ekonominin yani Kuzey’den Güney’e kayan harcamanın önlenebilmesi için de adanın kuzeyinin AB standartlarına getirilmesi gerekmektedir. Bunun için de hükümetin işbirliği yapması gerekir” dedi. Toros, tüm bunlar için de istikrarlı siyasi politikanın gerekli olduğunu ifade ederek, bu olmadığı sürece Güney’le uyum yakalamanın zor olduğunu söyledi. 

Son 4 yılda ülkeye gelen yabancı yatırımcının üst seviyelere ulaştığına dikkat çeken Toros, “Gerek üniversite, gerek turizm gerekse de ticari çevrelerin faaliyetlerinin arttığı da bir gerçek” dedi.

“Üniversitelerde kantite değil, kalite ön planda olmalı”

Ülke üniversitelerinin nitelik bakımından mı yoksa nicelik bakımından mı daha iyi olması gerektiği konusundaki tartışmalara da açıklık getiren Toros, “Eğitim ve sağlıkta kaliteden ödün verilemez. Bu insanlığa verilen saygı ve önemin göstergesidir. Bu iki sektörde ödün verilemezken, var olan kalite sadece artırılmalıdır. Eğitim sektöründe kantitenin (niceliğin) değil, kalitenin ön planda tutulması gerekmektedir” dedi.

“130 ülkeden öğrenci eğiten adanın imajı sarsılmamalı”

Toros sözlerini şöyle sürdürdü: “KKTC’nin altyapısının 80 bin öğrenciye hizmet verdiğini unutmadan bizim altyapımız daha ne kadara kadar hizmet vermeye müsaittir bu önemli. Altyapının denetimsizlik kalmaması gerekir. Bu yaşam ve eğitim niteliğini etkiler. Bunlara dikkat ederek KKTC’nin imajını sarsmamız gerekmektedir. Bugün gurur duyduğumuz yatırımların yanında çok başarılı devlet teşvik politikaları uygulanmıştır. Tanınmamış bir ülke olmamıza rağmen 130 ülkeden öğrenci eğitmekteyiz KKTC’de. Bu tanıtımımız için çok önemli bir rakam ve bu imajı sarsmadan kaliteden ödün vermeden devam etmeliyiz.” Bunun devamlılığını ve sürdürülebilirliğini kalite, itibar, imaj ve altyapı yeterliliğiyle sağlayabiliriz” dedi.

“2016’nın ilk çeyreğinde bütçenin TC kaynaklı kısmı karşılanmadı”

KKTC’deki siyasi istikrarsızlığın ülke ekonomisi için çok büyük bir risk oluşturduğunu söyleyen Toros, “İstikrarsızlık olan yerde risk oluyor. Bu risk sadece yatırımcı için değil hane halkı için de aynı seviyede. Tüketici için de öyle. Yatırımcıyı tereddüde düşüren ve gerileten nedenler de bunlardır. Ekonomik protokolün imzalanmamış olması da devlet bütçemizin gelir kalemlerinde bir kanalın tıkalı kalması anlamına gelir. Şu anda 2016’nın ilk çeyreğini tamamlamış durumdayız ve bütçedeki gelir kalemlerinin TC kaynaklı kısmı hala karşılanmamıştır. Bu da gerek çalışanların ücretleri gerekse de kamunun ekonomik büyümesi için yapması gereken yatırımların önünde bir engeldir. Onun için siyasi istikrarsızlık, ekonomik kalkınma sosyal yaşamın en büyük engelidir. Maalesef KKTC de bu yönde hiçbir yol kat etmemiştir bugüne kadar. Şu anda yaşananlar da yakın gelecekte de bunun olmayacağının göstergesidir. Ayrıca siyasi istikrarsızlık devletin devamsızlığına da neden olmaktadır” şeklinde konuştu.

Hantal bürokrasi, yabancı yatırımcıya engel

Yabancı yatırımcıların KKTC’deki karşılaştıkları sorunlara da dikkat çeken Toros, yabancı yatırımcının KKTC’deki bürokrasinin hantallığından şikayetinin ve zorluklarının devam ettiğini söyleyerek, “Hiçbir gelişme kat edilmedi. Yabancı yatırımcının yaşadığı sorunlar devam ediyor. E-devlet projesinin hayata geçmemesi dolayısıyla devlet hizmetlerini halka yatırımcıya sunan bürokrasi hala verimsizliğini koruyor ve hala yatırımın ve rekabet edebilirliğin başında gelen en büyük engel olmaya devam ediyor. Bunu utanarak ve üzülerek söylemek zorundayım” ifadelerini kullandı.