Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Dinçer, “Kuzey Kıbrıs'ta olan ihtilaf çözülmediği zaman adada bir normalleşmenin gerçekleşmediği ortada. Sadece Kıbrıs'ı değil aynı zamanda Türkiye ve Yunanistan'ı ve daha büyük ölçekte tüm Doğu Akdeniz ülkelerini ilgilendiren bir konu bu. Akdeniz'de ciddi enerji rezervleri olduğu söyleniyor ama bunların ortaya çıkarılması için bazı hukuki sorunlar olduğunu da görüyoruz” ifadelerine yer verdi.

Dinçer, Brüksel'de AB temsilcileri, iş dünyası ve düşünce kuruluşlarıyla yaptıkları temaslara ilişkin bir basın toplantısı düzenledi.

Avrupa Birliği ile müzakereler ve bloke edilen fasıllara değinen Dinçer, "Bunlardan Güney Kıbrıs'ın blokajı bizce diğerlerinde daha önemli. Güney Kıbrıs 23. ve 24. fasılları bloke ediyor. Bu fasıllar AB'ye üye olmak için başvuran ülkeler için ilk uyum gösterilmesi gereken fasıllar” ifadesini kullandı.

Güney Kıbrıs’ın kendi menfaatine de olmayan bir şey yaptığını söyleyen Dinçer, “Kuzey Kıbrıs'ta olan ihtilaf çözülmediği zaman adada bir normalleşmenin gerçekleşmediği ortada. Sadece Kıbrıs'ı değil aynı zamanda Türkiye ve Yunanistan'ı ve daha büyük ölçekte tüm Doğu Akdeniz ülkelerini ilgilendiren bir konu bu. Akdeniz'de ciddi enerji rezervleri olduğu söyleniyor ama bunların ortaya çıkarılması için bazı hukuki sorunlar olduğunu da görüyoruz” ifadelerine yer verdi.

Bu durumun Avrupa'nın arz güvenliği açısından da sorun oluşturduğuna dikkati çeken Dinçer, "Avrupa arzda bir çeşitlenme arzu ediyor; Rusya'ya alternatif kaynak arayışı içerisinde. Ama adanın mevcut statüsü veya sorunu devam ettiği sürece bu alternatiflerin erçekleştirilmesinin, hem Kıbrıs civarındaki gaz kaynaklarının hem de İsrail'deki gaz kaynaklarının Avrupa'ya taşınmasının önünde ciddi engeller oluşuyor" dedi.

Dinçer, ziyaretlerinde Kıbrıs'taki sorun çözülmediği takdirde Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin de aksadığının altını çizdiklerini ve Kıbrıs'taki ihtilafın giderilmesi hususunda inisiyatif beklediklerini söylediklerini aktardı.

“TÜRKİYE GÜNDEMİN EN ÜST SIRALARINDA”

Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'yi kaybetmek istemediğini belirterek, "Gerek AB Parlamentosu'nda gerekse AB Komisyonu'nda Türkiye, gündemin en üst sıralarında" dedi.

Haluk Dinçer, Brüksel'de AB temsilcileri, iş dünyası ve düşünce kuruluşlarıyla yaptıkları temaslara ilişkin bir basın toplantısı düzenledi.

TÜSİAD Yönetim Kurulu'nun her yıl kapsamlı bir Brüksel ziyareti yaparak Türkiye'nin AB sürecini güçlendirmeye çalıştığını hatırlatan Dinçer, AB Parlamentosu'nun yenilenmesi ve yeni AB Komisyonu başkanı ve komiserlerinin göreve gelmesi dolayısıyla bu yılın özel bir yıl olduğunu söyledi.

Türkiye'de AB heyecanını tekrardan canlandırmak istediklerini belirten Dinçer, ziyaretlerinde Türkiye'de eylül ayından beri yeni bir hükümetin bulunduğunu, ülkenin yeni bir AB stratejisi ve AB Ulusal Eylem Planı olduğunun altını çizdiklerini dile getirdi.

AB'nin son dönemlerde görülmediği kadar Türkiye'nin gündeminde olacağını belirttiklerini aktaran Dinçer, "AB Bakanlığı'na son derece deneyimli Sayın Volkan Bozkır'ın gelmesinin de çok olumlu bir işaret olduğunu vurguladık. Fasıllarla ilgili süreçte AB'nin bugüne kadar görülmedik ölçüde yavaş hareket ettiğini söyledik" dedi.

Dinçer, bugüne kadar 35 fasıldan 14'ünün açılabildiğini, birinin geçici olarak kapatılabildiğini, 17'sinin de siyasi nedenlerle çeşitli ülkeler tarafından bloke edildiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Bunlardan Güney Kıbrıs'ın blokajı bizce diğerlerinde daha önemli. Güney Kıbrıs 23. ve 24. fasılları bloke ediyor. Bu fasıllar AB'ye üye olmak için başvuran ülkeler için ilk uyum gösterilmesi gereken fasıllar. Bize göre Güney Kıbrıs kendi menfaatine de olmayan bir şey yapıyor. Kuzey Kıbrıs'ta olan ihtilaf çözülmediği zaman adada bir normalleşmenin gerçekleşmediği ortada. Sadece Kıbrıs'ı değil aynı zamanda Türkiye ve Yunanistan'ı ve daha büyük ölçekte tüm Doğu Akdeniz ülkelerini ilgilendiren bir konu bu. Akdeniz'de ciddi enerji rezervleri olduğu söyleniyor ama bunların ortaya çıkarılması için bazı hukuki sorunlar olduğunu da görüyoruz."

Bu durumun Avrupa'nın arz güvenliği açısından da sorun oluşturduğuna dikkati çeken Dinçer, "Avrupa arzda bir çeşitlenme arzu ediyor; Rusya'ya alternatif kaynak arayışı içerisinde. Ama adanın mevcut statüsü veya sorunu devam ettiği sürece bu alternatiflerin gerçekleştirilmesinin, hem Kıbrıs civarındaki gaz kaynaklarının hem de İsrail'deki gaz kaynaklarının Avrupa'ya taşınmasının önünde ciddi engeller oluşuyor" diye konuştu.

Dinçer, ziyaretlerinde Kıbrıs'taki sorun çözülmediği takdirde Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin de aksadığının altını çizdiklerini ve Kıbrıs'taki ihtilafın giderilmesi hususunda inisiyatif beklediklerini söylediklerini aktardı.

AB'nin bir genişleme yorgunluğu içinde olduğunu ifade eden Dinçer, 2007'den sonra dünyada yaşanan finansal krizin burada önemli bir rol oynadığını, Türkiye'deki siyasi gerginliklerin de üyelik sürecinin hızlı ilerlemesinin önünde engel oluşturduğunu söyledi.

Gümrük Birliği anlaşmasının 1995'te AB'ye tam üyeliğe yönelik ilk adım olarak imzalandığına işaret eden Dinçer, "Hiç kimse o tarihte düşünmedi ki bu Gümrük Birliği anlaşması 18 yıl devrede kalacak. Bu anlaşma eskidi. Bu anlaşmanın mutlaka revize edilmesi gerekiyor. Hem kapsamının hem de karar mekanizmalarının revize edilmesi gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.

AB'nin üçüncü ülkelerle imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarında Türkiye'nin dışlanmasının giderilmesinin de şart olduğunu vurgulayan Dinçer, "Transatlantik Yatırım ve Ticaret Ortaklığı (TTIP) Türkiye için çok önemli bir tehdit oluşturuyor. Tabii ki bunun yüzünden Türkiye'nin Gümrük Birliği masasından kalkmasını arzu etmeyiz. Ama bu, bunun bir tehdit olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Biz burada Türkiye için mutlaka gözlemci statüsü verilmesini arzu ettiğimizi söyledik. Aynı zamanda bu müzakereler sonuçlandığında Türkiye gibi AB ekonomisine entegre olmuş ülkelerin de bir opsiyonu olması gerektiğini, bu ülkelerin de bu anlaşmanın kapsamına girmesi gerektiğini söyledik" ifadelerini kullandı.

"AB KOMİSYONU'NDAN ÜÇ KOMİSER ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA TÜRKİYE'YE GELECEK"

Haluk Dinçer, Brüksel'deki görüşmelerinde edindikleri izlenimlere ilişkin şunları aktardı:

"Her şeyden önce son dönemdeki jeopolitik gelişmeler Türkiye'nin bölgedeki önemini artırmış durumda. Brüksel'de bu çok net bir şekilde ifade edildi. Rusya ve Türkiye'nin yakınlaşması yakından izleniyor. Bir taratan da gerek ABD gerek AB tarafından Rusya'ya uygulanan yaptırımlara ilişkin Türkiye'nin dahil olup olmaması bir tartışma konusu olarak ortaya atıldı. Bunun ötesinde bu son dönemdeki gelişmeler dolayısıyla AB, Türkiye'yi kesinlikle kaybetmek istemiyor; Türkiye ile ilişkilerini güçlendirmek ve bu katılım sürecine de hız vermek istiyor. Gerek AB Parlamentosu'nda gerekse AB Komisyonu'nda Türkiye, gündemin en üst sıralarında.

Diğer taraftan Türkiye'deki demokratik standartlara yönelik olumsuz gelişmeler kaygıyla izleniyor. Bunlar Türkiye karşıtlarının elini güçlendirirken Türkiye dostlarını da zor durumda bırakıyor. Bilhassa hukukun üstünlüğü alanında ciddi kaygılar var. Bütün bunların Türkiye konusunda olumsuz bir algı yarattığının altını çizildi. Gümrük Birliği anlaşmasının gözden geçirilmesi konusunda olumlu bir yaklaşım var. Gerek kapsam gerekse karar mekanizmalarının önümüzdeki günlerde müzakereye açılmasını bekliyoruz. Ümit ediyoruz ki kapsam genişletilecek, sorunlar çözülecek ve Türkiye karar mekanizmalarına, bilhassa üçüncü ülkelerle yapılan serbest ticaret anlaşmaları sürecine bir şekilde dahil olacak."

TTIP'nin Türkiye için bir tehdit oluşturduğu konusuna AB Komisyonu'nun da hemfikir olduğunu belirten Dinçer, "Net bir çözüm ortaya konmadı ama Türkiye'ye bir gözlemci statüsü verilmesi talebimizi de gayet normal karşıladıklarını ifade ettiler" dedi.

Dinçer, gelecek hafta AB Komisyonu'nun dış ilişkiler, genişleme ve insani yardımdan sorumlu üç komiserinin Türkiye'ye geleceğine dikkati çekerek, bunun da Türkiye'nin öneminin ve AB gündeminde üst sıralarda yer aldığının bir işareti olduğunu dile getirdi.

"SEÇİM BARAJI DÜŞÜRÜLMELİ"

Haluk Dinçer, seçim barajı tartışmalarına ilişkin bir soruya şu yanıtı verdi:

"TÜSİAD'ın uzun yıllardır bu konudaki görüşü belli; bize göre Türkiye'de seçim barajı yüksektir. Anayasamız 'temsilde adalet, üretimde istikrar' ilkesini belirlemiştir ama bir yüzde koymamıştır; bu daha sonra konulan yasalarla belirlenmiş bir barajdır. Ak Parti hükümetlerinden de önce konulmuş bir seviyedir. Bir demokratik ülkede görülmemiş seviyede yüksek bir barajdır. Biz bunun düşürülmesi için yıllardır hem iktidar hem muhalefet partileriyle çok defa görüştük ama bu bugüne kadar gerçekleşmedi. Anayasa Mahkemesi konusunda bir polemiğe girmek istemeyiz. Fakat burada yapılan yorumların anayasal kurumlara, Anayasa Mahkememize zarar vermesini de arzu etmeyiz."

Siyasi partilerin temsilde adalet açısından seçim barajının sorunlu olduğunu kabul edip bugüne kadar bunu düşürmeleri gerektiğini belirten Dinçer, "Bu hem iktidar hem de muhalefet partilerinden beklediğimiz bir şey. Ne şekilde düşürüleceği çok önemli değil; mahkeme kararıyla mı düşürülür, siyasilerin kararıyla mı düşürülür... Bizim için önemli olan bu barajın düşürülmesidir" diye konuştu.

Dinçer, yolsuzlukla mücadele konusundaki bir soru üzerine, "Bu konu hem G20, hem B20 hem de hükümetin gündeminde olan bir konu. Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün bu konuda yaptığı ve Türkiye'yi 11 basamak aşağı düşüren çalışma esasında bizim geçen hafta açıkladığımız yolsuzluk raporu bulgularını da teyit eder nitelikte. Sayın Babacan'ın açıklamaları bu konunun üzerine gidileceği, bununla ilgili bir strateji oluşturulacağı yönünde. Biz bunları olumlu değerlendiriyoruz. Şunu çok net biliyoruz; hiç bir şey yapılmazsa bu yolsuzluklar kendi kendine ortadan kalkmayacak" yorumunu yaptı.