Özlem Çimendal

KKTC’de toplumun içerisinden geçtiği kaos ortamının toplumsal bağlamdaki psikolojik boyutu da her geçen gün kendini daha açık hissettiriyor. Toplumsal buhranların temel sebeplerinden biri olan ekonomik faktörler de bireyler arası etkileşimi olumsuz etkilediği gibi ailelerin dağılmasına da neden olabilecek zemin hazırlıyor.

Sosyal Hizmetler, Empati, Aile Eğitimi ve Danışmalığı Uzmanı Rukiye Uslu Yeni Bakış’a yaptığı açıklamada, ülkenin içerisinden geçtiği olumsuz sürecin toplumsal anlamda bireyler üzerinde oluşturduğu buhranın birçok faktörü olacağı gibi, bunların en başında gelen ekonomik faktör ve toplumdaki belirsizliğin en belirleyici olarak öne çıktığını ifade etti. 

“Umutsuzluk, duyarsızlaştırıyor”

KKTC’nin gerek siyasal alanda, gerekse ekonomik alanda zor bir süreçten geçtiği izleniminin toplumda da hissedildiğine işaret eden Uslu, “Ülkemizde siyasi seçimler yapıldığında insanlar umutla gidip oy veriyor ve bir şeylerin değişmesini bekliyor belli bir noktadan sonra. Ama her süreç sonunda net bir değişim olmuyor. İnsanlar, sosyal hayatlarına yansıyan, direkt gözlemleyip, hissedebilecekleri olumlu bir yansıyış da olmadığı için artık toplumsal sürecin getirdiği bazı buhranlara apolitik kalabiliyorlar” dedi.

“Öfkeli bireyler yaratıldı”

Ülkenin içerisinde bulunduğu olayların getirdiği olumsuzluklar içerisindeki toplumun artık her şeye karşı öfke gösterme mekanizması geliştirdiğine de değinen Uslu, “Toplumsal olayların sonucu yaşanan sorunlardan dolayı toplum artık her şeye karşı öfkeli. İsteklerini aktif bir şekilde örgütlenerek göstermek yerine bireysel öfke yönelimi ağırlık kazanıyor. Toplumumuzun, küçük gruplar halinde sorunlar ve tepkilerini dile getirip tartışıp gösterme yeteneği varken, bunu fiiliyata dökme konusundan başarısız kalıyor” şeklinde konuştu.  

“Hayattan alınan keyif, eksiye düşüyor”

Ülke olarak genel toplumsal ve psikolojik duruma bakıldığında boşanmaların yüksek olduğunun söylenebileceğine değinen Uslu, boşanmaların da birçok nedeni olabileceğini hatırlatarak, son zamanlardaki ekonomik istikrarsızlık ve belirsizliğin de belirleyici bir etken olmasının yanında ailesel ilişkiler bağlamında da birtakım problemlerin temelini oluşturduğunu ifade etti. Uslu şöyle konuştu:  “Aileye özel sorunlara baktığımda, ilk dikkatimi çeken şey, boşanma oranının çok yüksek olması. Ailelerden net olarak gözlemlediğim kadarıyla ekonomik olarak son süreçte yaşananlardan aileler çok etkilendi. Kıbrıs’ta çoğu insan ve aile döviz üzerinden borçlu. Türkiye’deki ekonomik istikrarsızlığın yansımaları sonucu olarak KKTC’de bunu yakından hissetti. Ekonomik olarak belli bir gücü kaybettiğinizde bu ister istemez aile hayatınıza yansıyor. Çünkü belli bir hayat kalitesinde yaşıyorken, aşağı düşüyorsunuz. Hafta sonları kendinizi rahatlatmak için bazı alışkanlıklarınız vardır belki ve bunlardan fedakarlık etmek zorunda kalıyorsunuz. En basitinden bir hafta sonu dışarı çıkılıyorsa ilk önce bundan vazgeçmekle başlanıyor ekonomik tedbir alınmaya. Öncelikle kısmaya kalktığını nokta eğlence oluyor. Dolayısıyla hayattan aldığınız keyif ekonomik gücü kaybetmeye başladığınız andan itibaren gittikçe eksiye düşüyor.”

“Değişir gibi görünen ama değişmeyen sorunlar inancı zedeliyor”

Ülkenin içinde bulunduğu siyasi kaosun ve çatışmaların, toplumsal süreç bağlamında bakıldığında beraberinde toplum psikolojisini etkileyen birtakım sorunları da getirdiğini ifade eden Uslu, “Siyasetle ilgili olarak bir şeyler değişiyor olarak gözüküyor ama pratikte bunun değişmediği gözüküyor ama özünde değişmediğini gördükleri için doğal olarak insanlar da ilgisini ve inancını kaybediyor” açıklamasında bulundu.  

“Olumsuz duygular sosyal medyada çok hızlı yayılıyor”

Günümüz teknolojisinin hayatımıza getirdiği ve hayatların her alanına nüfuz eden sosyal medyanın da artık toplumsal buhran üzerindeki negatif duygunun tetikleyicisi olduğu noktasına da değinen Rukiye Uslu, “Sosyal medyayla olumsuz duygular çok çabuk yayılıyor. Önceden olayları ya da sorunları haberlerden dinleyip, gazetelerden okuyup kendince yorumluyordu insanlar. Ama sosyal medyanın hayatımızın her alanına nüfuz ettiğinden bu yana böyle değil. Olumlu ya da olumsuz bütün olayların bireyler arasındaki etkileşime geçmesinde hız kazandırması da belirleyici bir etken. Eğer negatif bir duygu varsa çok çabuk yayılıyor bu” ifadelerini kullandı.

“Toplumdaki baskı ve çaresizlik, kaçış arayan duyarsız bireyler yaratıyor”

Kıbrıs özelinde olaylara siyasal boyut açısından bakıldığında ise, toplumun genelinde var olan kendisini baskı altında hissetme ve çaresizlik duygusunun hakim olduğunun gözlemlendiğini söyleyen Uslu, “Son yaşanan olaylar belirleyici olmamakla birlikte süreç içinde yaşanan bir toplumsal psikolojik buhran var. Toplum artık dış güçlerin Kıbrıs üzerindeki etkisini çok fazla hissettiği için, ne olursa olsun etki edemeyecekleri kanaatine varıyorlar. Toplumun bireylerinin toplumsal konulardaki kritik konulara artık çok fazla etkilerinin de olmayacağını düşünmeleri neticesinde isteksizlik ve boş vermişlik duygusu hissine kapılmaları da kaçınılmaz oluyor. Toplumdaki olaylara duyarsız yaklaşan bireylerde çaresizlik ise kaçışı etkiliyor” dedi.

Yaşanan olumsuzluklar süreç içerisinde oluşup, patlak veriyor       

Son zamanlardaki su tartışmalarının toplum üzerindeki olumsuz yansıyışının da önemli olduğunu söyleyen Uslu, “Önümüzde su konusu var, önceleri başka şeyler vardı. Şimdi su konusu, yarın başka şeyler olacak. Bu bir süreçtir ve zaman içerisinde etkilerini göstererek, toplumsal boyutta sorun olarak bireyler arasındaki ilişkileri etkileyen faktörler olarak ortaya çıkmaktadır. Birden bire insanların bunu hissederek birtakım olumsuz değişimler yaşamaları zaten imkânsızdır. Zaman içerisinde oluşan ve gelişen olayların neticesinde var olan sıkıntılar, toplumsal boyutun da ötesinde bireyler arası ilişkilerin var olduğu sosyal alanlarda da sorun olarak görülebiliyor” şeklinde konuştu.   

Kaynak: Yeni Bakış Gazetesi