Fehime Alasya

Sağlıktaki sistemsizlik, başıboşluk, onu da isyan noktasına getirdi. Ülkenin tek Çocuk Onkoloğu Dr. Dilek Birgen, kaç kez görevi bırakmaya karar verdi ama derman bekleyen minik canları bırakmaya yüreği el vermedi.

Hastalarına “çocuklarım” diyen Dr. Birgen, yaşanan belirsizliklerden ve laçka haline gelmiş yapıdan dolayı artık isyan noktasında. “Bıçak kemiğe dayandı” diyen Birgen, hastaneden ayrılmayı aklına getirse de, çocuklarından ayrılmaya kıyamıyor.

Halkın Sesi'ne yaptığı açıklamada, çocuk onkolojisinin ve sağlık sisteminin içler acısı halini gözler önüne seren Dr. Birgen, sevk için harcanan parayla tıkır tıkır çalışan bir sistem kurulabileceğini ama sistemi düşünen olmadığını söyledi. Birgen, “Sistem kurmadınız, bari benim kurmaya çalıştığıma da karışmayın, izin verin de güzel bir şeyler yapalım. Ben sesimi duyuramıyorum... Artık usandırdılar, yordular” diyerek isyanını dile getirdi

Sustukça üzerine gelindiğini belirten ve “Artık yeter! Bittik tükendik” diyen Dr. Birgen, hemşirelerin de yorulup, yıprandığını, vardiyaların çok zor olduğunu, mecburen güler yüzlerini kaybettiğini, hemşiresinden doktoruna, temizlikçisine kadar bir gerginliğin hakim olduğunu anlattı

“DOKTORLARA KAY KAY YAPSINLAR!”

Hastalardan, çalışmaktan değil, sistemsizlikten yorulduğunu, onkoloji konusunda amacın ne olduğunu anlamakta zorladığını, sürekli bir belirsizlik olduğunu ifade eden Dr. Birgen, mükemmel bir onkoloji binası yapıldığını, şimdi de nöbet sıkıntısının gündeme geldiğini kaydetti.

Birgen, “Bu kabul edilir şey değil. Bu bölümde gece nöbet tutan çocuk servisi doktorları zaten bir şey yapmıyor,hastam ateşlense, diğer doktor çocuğa ellemeden ailesi beni arıyor. Gerekirse biz bekliyoruz. Çok acil bir durumda onlar müdahale ediyor. Buradakiler, yeni binaya yürüyüp nöbete gidemem diyormuş, devlet onlara kay kay yapsın” dedi

Hastanede diğer alanlara da baktığı için veriminin düştüğünü ve kendi alanına yoğunlaşamamaktan yakınan Birgen, “Beni hata yapmaya itiyorlar” uyarısında bulundu. Birgen, “Ben oturup çocuk onkoloğu hastalarımla ilgili kafa yormalıyım, onları daha iyiye nasıl taşırım diye düşünmeliyim ama düşünemiyorum. Ben diğer işlere yoğunlaşacaksam hangi ara bu çocukları düşüneceğim? Boşlukları doldurmaktan kendi ana dalıma bakamıyorum” dedi

"BIÇAK KEMİĞE DAYANDI"

Birgen “Artık yeter, burnuma kadar geldi, sistemsizlik beni yordu, hepimizi yordu. Bıçak kemiğe dayandı. Bu çocuklara kıyabilsem çoktan istifa ederdim” dedi.

Birgen şöyle dedi:

"20 yıllık onkoloğum, çocuk onkolojisinde tek doktorum, gece nöbette, gündüz onkolojide nasıl verimli olabilirim ki? Hayata döndürmeye çalıştığım, canla başla mücadele verdiğim çocuklarım her gün kızamıklıklı çocukların içinden geçip gidiyor, görüyorum ama elimden bir şey gelmiyor. Ben sustukça üzerime üzerime geliniyor, artık yeter! Bittik tükendik.”

Dr. Dilek Birgen, "Ben bu çocukları bırakmam, öyle bir niyetim yok ama o aşamaya getiriyorlar... Biz onkoloji bölümüne güle oynaya moral dağıta dağıta girmek istiyoruz ama olmuyor, herkesin sinirleri gergin, herkes yorgun... Siz kendi çocuklarınızı böyle bir ortama terk eder misiniz? Ben giderim başka biri gelir, lütfen kalıcı bir sistem kuralım... Lütfen icraat yapın artık da bu belirsizlikten kurtulalım" diye konuştu.

"Beni sistemsizlik yoruyor." diyen Birgen, acilde, çocuk servisinde ve onkolojide nöbetleri olduğunu, tüm bunların onu yıprattığını anlattı. Birgen, şöyle devam etti:

BU BİZE REVA MI?

"İnsanın da bir sabrı var inanın. Umurumda olan tek şey bu çocuklar. Amaç nedir ben bunu anlamakta zorlanıyorum. Uzun dönem yatan çocuklarımız var, dört yıldır burada olan çocuk var, iki yaşında olan var, hepsi de yatıyor, çıkıyor, muayene odamda, muayene masamda yatıp ilaç alan çocuğum var, bu bize reva mı?

10 yıldır mücadele veriyoruz. İki yatak odalı bir yerden başladık. Bir odada üç hasta yatardı, büyüttük, büyütene dek neler çektik, iki yıldır da onkoloji binası projesiyle konuşuyorduk, her şeyimizi mükemmel yaptık, tasarladık, şimdi de nöbet sıkıntımız varmış gidemiyoruz. Bu kabul edilir şey değil. Bu bölümde gece nöbet tutan çocuk servisi doktorları zaten bir şey yapmıyor, hastam ateşlense, diğer doktor çocuğa ellemeden ailesi beni arıyor. Gerekirse biz bekliyoruz. Çok acil bir durumda onlar müdahale ediyor. Buradakiler, yeni binaya yürüyüp nöbete gidemem diyormuş, devlet onlara kay kay yapsınlar...

Bu insanlar tanı için Türkiye'ye gidiyorlar, yazık... Yaptığım işe göre maaşım iyi, çok iyi, akşama kadar da kalırım ama işim beni tatmin etmiyor. Bin parçaya bölünüyorum, yoruluyorum. Beni sistemsizlik yoruyor. Siyasilerin biri gelir biri gider, herkes bir birinden habersiz, sil baştan derdini anlat. Yardım teklifleri geliyor, geri çeviriyoruz, daha ne yapalım bu eski binaya, yerimiz yok. İnsanımız duyarlı, yardımlarla bile yeni yerimiz cennet olur, yapalım izin verin diyoruz, vermiyorlar. Hemşire alın, yetiştiririz dedim, o da olmadı"

"HEP BİR BELİRSİZLİK"

Sağlık Bakanı’nın da kendilerini anladığını ve haklı bulduğunu dile getiren Dr. Birgen, çözümün bir an önce bulunmasını beklediğini dile getirdi.

Bu sancılı sürecin hem onları hem hastaları yıprattığını anlatan Birgen şöyle devam etti:

"Bakan da bizim açımızla olaya bakıyor, fakat bir türlü çıkar yol bulamıyor. Bunun bir yolu olmalı. Ben gece yarılarına kadar acil nöbeti tutuyorum, niye? Doktorlar yetersizmiş. Ben 20 yıldır çocuk onkoloji ile uğraşıyorum, yukarıda biri doğum yapsa gidip yeni doğana bakacağım, ben ne anlarım bundan, ben niye yan dal yaptım o zaman? Çarşamba günleri de çocuk servisi aşı bakıyorum, ne alaka bunlar? Buradaki verimim düşüyor, beni hata yapmaya itiyorlar. Ben oturup çocuk onkoloğu hastalarımla ilgili kafa yormalıyım, onları daha iyiye nasıl taşırım diye düşünmeliyim ama düşünemiyorum. Ben diğer işlere yoğunlaşacaksam hangi ara bu çocukları düşüneceğim? Boşlukları doldurmaktan kendi ana dalıma bakamıyorum. Bize sözleri var, bizi yeni binaya taşıyacaklar fakat hep bir belirsizlik..."

"NİYE BAŞIMIZDAKİLER KALICI BİR SAĞLIKLI SİSTEM DÜŞÜNEMİYOR?"

Birgen, Çocuk Onkoloji Bölümü’nde, yaşama tutunmaya çalışan çocukların geleceğine dair planlar dahi yapılırken, yetkililerin uzun vadeli çözüm üretemeyişine anlam veremediğini söyledi.

Birgen, şöyle konuştu:

 "Yeni binaya taşındığımız zaman laboratuarımız olacak, periferik yayma işlemi yapacağız, birçok şeyi de biz yapabileceğiz. Gece saat 10’a kadar MR çalışıyor ve bizlerin acil durumda öncelik hakkımız var. Zor da olsa işimizi görüyoruz. Eczane sıkıntımız yok, tek sorunumuz yerimiz. Mutfağın yanına derslik yaptık, bu olur iş mi? Oldurduk ama çünkü çocukların dersini de onları tedavi ettikten sonra, onları topluma yararlı birer birey yapmayı hedefliyor, uzun vadeli plan yapıyoruz. Vakıfla iş imkanlarını bile düşünüyoruz. Biz bunları bu kadar ileri düşünürken niye başımızdakiler kalıcı bir sağlıklı sistem düşünemiyor, uygulayamıyor? Kanser bu kadar önemli madem adamızda, bırakın da yapalım o zaman... Örnek bir yer yapmak istiyoruz ama engelleniyoruz. Yeni binaya taşındığımız zaman, nöbet sıkıntımız çözüldüğünde sorunumuz kalmaz diye düşünüyorum."

"BENİM SERVİSİM AYRI OLMALI, BURASI YOL GEÇEN HANI"

Onkoloji hastası çocukların tedavi edildiği bölüme rast gele girişler olduğuna ve bunun çok riskli olduğuna işaret eden Birken, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

"Örneğin, gece nöbette olduğum zaman ateşli bir hasta geliyor, çağrılıyorum, gidip bakıyorum su çiçeği, gerekeni anlatıyorum, gelip onkolojiye, kendi bölümüme ayni üniformayla giriyorum ve o mikrobu taşıyorum. Burada kan değerleri sıfır olan bir çocuğun yanına girmeye korkuyorum. Benim servisim ayrı olmalı. Ben dikkatli olsam kaç yazacak? Burası yol geçen hanı. O çocuk sabah kalkıyor, yan koridor hasta çocuklarla dolu, bulaşma korkumuz var, hijyen korkumuz var, anlatamıyoruz. Halen daha bizim basit bir grip ile mücadele ettiğimizi sanan zihniyetler var. Sevk edelim diyorlar, anne baba Türkiye'ye gitsin, kim işleyip para kazanacak? Moral en önemli şey diyorlar, babası gitmezse ne olacak, moral? Bana çocuğun ailesini alma, babasını alma, herkesi toplama diyorlar. Babası olmadan kan vermeyen çocuk var, ben o çocuğu 3-4 kişi yere bastırıp zorla kan mı alayım, yoksa babasını mı içeri alayım, soruyorum size? Allah aşkına biraz vicdanımızla düşünelim. Herkese bir gün verip randevulu çalışmam gerekiyormuş, bunu nasıl yapabilirisiniz ki? Poliklinikte aşı yazıyorum, acil bir durum oldu, onkolojiye çıktım, ‘çıkmayacaksın’ diyorlar. Benim ana görevim bu çocuklar, varsın aşı için gitsinler, yarın gelsinler. Sevk için harcayacağınız paralarla tıkırında çalışan bir sistem kurabilirdiniz. Kurmadınız, bari benim kurmaya çalıştığıma da karışmayın, izin verin de güzel bir şeyler yapalım. Ben sesimi duyuramıyorum. Artık usandırdılar, yordular. Ben bu çocukları bırakmam, öyle bir niyetim yok ama o aşamaya getiriyorlar...."

“İŞİM BENİ TATMİN ETMİYOR”

Adada yıllardır ayni sorunlarla farklı birçok kesimin boğuştuğunu belirten Dr. Dilek Birgen, sözlerini şöyle tamamladı:

"Siz kendi çocuklarınızı böyle bir ortama terk eder misiniz? Ben giderim başka biri gelir, lütfen kalıcı bir sistem kuralım... Bu insanlar tanı için Türkiye'ye gidiyorlar, yazık... Yaptığım işe göre maaşım iyi, akşama kadar da kalırım ama işim beni tatmin etmiyor. Bin parçaya bölünüyorum, yoruluyorum. Beni sistemsizlik yoruyor. Siyasilerin biri gelir biri gider, herkes birbirinden habersiz, sil baştan derdini anlat... Yardım teklifleri geliyor, geri çeviriyoruz, daha ne yapalım bu eski binaya, yerimiz yok... İnsanımız duyarlı, yardımlarla bile yeni yerimiz cennet olur, yapalım izin verin diyoruz, vermiyorlar." 

Dr. Dilek Birgen, hastalarına “çocuklarım” diyor.

Aileler ne dedi?

Doktor Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Çocuk Onkoloji Bölümü’nde tedavi gören çocukların aileleri, onlara uzanacak bir yardım eli, acil çözüm bekliyor. En büyük şansları olarak gördükleri Doktor Dilek Birgen’in çok yoğun ve özverili bir şekilde çalıştığını belirten hasta yakınları, içini Halkın Sesi’ne döktü. Yürümeyi neredeyse serumunun bağlı olduğu mekanizmada öğrenen iki yaşındaki Umut, hastane koridorundaki en büyük eğlencesi kullandığı tablet olan Elifsu ve sıkıldıkça yüzüne çifter çifter maske takıp, hastane bahçesine çıkmak için tenha saatler gözetleyen sekiz yaşındaki Rabia… Küçücük kalplerine sığdırdıkları büyük mücadelede tek istedikleri mutlu ve ferah bir alan…      

“O da olmasa bizim halimiz harap” 

Fayem Özdemir:

Elifsu 7 yaşında, bir buçuk yıldır devlet hastanesi çocuk onkoloji servisinde tedavi görüyor. Aslen Türkiyeliyiz, 1974 yılından beridir Kıbrıs’ta yaşıyoruz. Elifsu üç kardeşin en küçüğü… Birkaç ay Türkiye’de tedavi gördük, ardından buraya geldik çünkü işimiz, evimiz her şeyimiz burada, diğer çocuklarım burada, mecbur geldik. Aylardır buradayız. Bir geldik mi üç ay kalıyoruz…

Hastanede yolunda gitmeyen çok şey var.

Burada çocuklarımızın hayatı bir koridorda geçiyor. Yapacak hiçbir şeyleri yok, sıkılıyorlar… Gelen giden buraya giriyor, hijyen hiç yok, bunları anlatıyoruz ama duyan yok. 

Çocuklar sıkıldı mı ancak da öğleden sonra dışarıya çıkartıp yürüyerek bahçede bir tur attırıp geri getiriyoruz. Burada yolunda olan iyi olan şeylerden biri doktorumuz Dilek Hanım. O da olmasa bizim halimiz harap… Odamızdaki televizyon çalışmıyor, bu sorunla da kendisi ilgileniyor.

“Gece gündüz buradayız yine de çocuğumuz enfeksiyon kapıyor”  

Nezaket Kızar:

Sekiz aydır buradayız. Dilek hanım gece olmadığında dışarıdan hemşire geliyor ama yine de bir durum olduğu zaman biz onu arıyoruz. Gelen hemşire de herhangi bir durumda ne yapacağını bilemiyor veya Dilek Hanım’a danışıyor. Dilek Hanım bir hafta izinliydi ama yine de her gün akşamüzeri geldi, her telefonumuza çıkıyor. Oğlum Umut iki yaşında ve düzenli olarak ağır kemoterapi alıyor. Arada yurt dışına gidiyorduk fakat diğer çocuğumun okulu var, eşimin çalışması gerekiyor, burada olmamız daha uygun. Fakat burada daha şartlar istiyoruz. Gece gündüz buradayız yine de çocuğumuz enfeksiyon kapıyor, bu nasıl olur anlamıyoruz… Galoşsuz giren insanlar, maskesiz girenler, çeşit türlüsü…

“Burada yapılan en ufak hata çocuklarımızın hayatına mal olabiliyor”

Tuğba Özdemir: Burada her şey problem, sadece Dilek Hanım, doktorumuz problem değil. Biz dört yıldır oğlumla buradayız. Oğlum sekiz yaşında, dört yaşından beridir bu mücadeleyi veriyoruz. Hemşireler de daha önceden ilgiliydi, şimdi onlar da bazı şeylerden rahatsız, bıkmış durumda. Hal böyle iken verimli bir hizmet almamız mümkün olmuyor. Burada yapılan en ufak hata çocuklarımızın hayatına mal olabiliyor, çocuklarımızın günlerce acı çekmesine neden olabiliyor, tedirginliğimiz bu yüzden… Bu koridorlarda yapılacak bir şey yok, çocuklarımız sıkılıyor. İçeride yatan oğlumun kan değerleri sıfır, hiçbir şekilde savunması yok, odaya kimse girmiyor, ödümüz kopuyor fakat gece acil bir durumda normal çocuk servisinden çıkıp geliyor, bizim odamıza giriyorlar. Oradan virüs taşınacak diye ödüm kopuyor, içim içimi yiyor ama elimden hiçbir şey gelmiyor… Dilek hanım hangi birine koşabilir aklımız almıyor… Dört odamız var, beşinci hastamız gelse herkes kara kara düşünüyor, kimisi ateşli, kimisinin değerleri düşük… Bazen geri gönderiliyorlar, bugün gidin yarın gelin deniliyor…