Sonuç Cevizci

Türkiye’den gelen suyun tüm bölgelere ulaşmaması ve tarımsal amaçlı kullanımların başlamaması nedeniyle, üretici köylerden üzücü haberler gelmeye devam ediyor.

Bir zamanlar patatesi ve karpuzu ile ünlü olan Yıldırım köyündeki üreticiler de, susuzluk nedeniyle üretimde çok ciddi düşüşlerin olduğunu belirterek, devletin bu soruna çare üretmesini istedi.

Diyalog TV Halk Meclisi programına katılan üreticiler, sebze ve meyve üretiminde kuyu suyu kullandıklarını ve gün geçtikçe kuyulardaki verimliliğin azaldığını söyledi. 

Yıldırım Spor Kulübü’nde Cyp King İnternet’in katkılarıyla Diyalog TV tarafından gerçekleştirilen canlı yayında ilk sözü köy muhtarı Osman Birşen aldı. 

Osman Birşen / Yıldırım Köy Muhtarı: Tarla var, su yok

“Köyümüzde insanımız hayvancılık ve çiftçilikle uğraşıyor. Eskiden Rum tarafında çalışanlar vardı ancak o iş bitti. Burada patates, karpuz, böğrülce ekiliyordu ama şu anda yaşanan su sıkıntısı nedeniyle o da bitti. Türkiye’den gelen su ev kullanımı için veriliyor ancak tarımsal kullanıma verilmedi. Herkesin bahçesinden geçim sağlıyordu bitince işsizlik de fırladı. Gençler işsiz. Toprak var ama su yok. Ekenler ve ürün çıkaranlar ise bir türlü bu ürünleri satamıyor. Devletin bu konuda üreticiye yardımcı olması lazım. Çoğu ürün ovalarda atıl kalıyor.” 

Ahmet Aksoy “Benim vatandaşlığım yok. 1987’de adaya geldim, 30 yıldır buradayım. Çocuklarım öğrenci izni, hanımım oturma izni ben de çalışma izni ile kalıyorum. Asgari ücretle geçinmeye çalışan biriyim. 2012’de İçişleri Bakanlığı’na gittim 7 mühürüm vardı, tüm evraklarımı kabul ettiler, bana “senin işin tamam” dediler ve “işin yukarıdakine kaldı” dediler, tuhafıma gitti. Arkadaşlarım hepsi gülmeye başladı. Ben Allaha kaldı sandım ama arkadaşlarım dedi ki, Topçuköylü biri var yukarıda sana onu söylüyorlar” dediler. (Dönemin İçişleri Bakanı Nazım Çavuşoğlu’nu kastediyor) Çıktım ama bir şey olmadı. Geçen gün yeniden müracaat ettim 12 mühür oldu, halen daha cevap alamadım. Halkın kanayan yarası vatandaşlık sorunu, yoksa Kıbrıs sorununda Butros Gali’den beri aynı şeyler söyleniyor.” 

Bülent Kocabaşoğlu: “Cumhurbaşkanı bize bir yıl önce dedi ki, ‘Bu anlaşma olacak, bana 6 ay verin’ dedi. 6 ay verdik, bir 6 ay daha geçti yapamadı. Bence istifa edip Amerika’ya gitsin. Yapacağım dedi, olmadı! Başka bir sorun yok, maaş da geldi şükürler olsun devletimize.”

Hüseyin Çavuş Kelle / Çiftçiler Birliği Başkanı: “Yıldırım köyü tarımın tamamının yaşandığı bir bölge. Kuru ve sulu tarım ile hayvancılık yoğun olarak yapılıyor. Sulu tarımda sular tükendi, en büyük sıkıntı bu. Üreticiler azaldı. Türkiye’den gelen su ile tarımsal alanda sulama yapılacaksa buralara ulaştırılması gerekiyor. En verimli olan kırmızı topraklar aksi halde heba olacak. İvedi bir şekilde bunun yapılması gerekiyor. Hayvancılıkta da büyük sıkıntı var. Su bu noktada da sorun. Tarımın tümüne baktığımızda ise bakanlığın bir politikasının olmadığını görüyoruz. Tarımın içinden gelmeyen bir kişinin yapabileceği de bu kadardır.”

Adil Onalt: “Yıldırım üretici bir köydür. İnsanlar eziliyor burada. Geçen hafta Salı günü hayvancının süt parası çıkması gerekiyordu, çıkmadı. Bugün(Salı günü) dedik ki, Diyalog TV bu hafta Yıldırım’da, parayı ödemezseniz hayvancı sizi bu akşam programda ezecek. Korkudan saat 14.00’e doğru süt parasını çıkardılar.  Sütün litresi üreticiden 1,18-1,20 TL’ye alınır. Ama vatandaş 3,75 TL’ye içiriyor sütü. Bu kazançları kim alıyor, bu daha ne kadar sürecek? Kaba ot konusu var. Bu otu çıkaralım Bulgaristan’dan balaya gerek kalmasın. Hiçbir açıklama yok çünkü birilerinin burada rantı olacak. Devlet var hükümet yok, UBP-DP hükümetleri hep kaos yaratıyor. Bir sürü yolsuzluk iddiası var ama bir kişi yargılanıp ceza almadı. Arık birileri hapse girsin.” 

Hüseyin Olgunay:  “Süt bedelleri ödenmiş dedi Adil arkadaşım, bence ödenmedi. 45 günde bir 15 gün süt parası ödenmiyor. Hayvancının derdi büyük. Suya para, yemeğe para ama süt parası ödendi deniyor. Kooperatif Merkez Bankası bildiğiniz tefeciliğe köy kooperatifleri ile başladı. Ne soran var ne araştıran. Yönetimde olan bakanlar bu sisteme el atsın. Köycülük bitti artık, tekelleşmeye gidiyor.  Köylerde üretim kalmıyor artık.”

Mustafa Naimoğluları / Hayvan Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği Başkanı:  Bu topraklarda üst üste arpa ekerseniz içinde otlar çıkar.  Bizim çiftçimiz hayvancımız yaşamayacak. Doğru ilaçlama yapılması lazım. Doğru tarım ilacı kullanan yok. Ziraat mühendisleri insanlara bu konu hakkında bilgi vermiyor. Olmayan bitki hayvana yem bitkisi olarak gidecek, hayvan tüketecek. En büyük alışkanlık 40 yıldır arpayı Mesarya ovasına ekiyoruz. Bu bitkiler içindeki yaban yulafı gibi otlar her yıl çıkacak. Doğru gübrelemenin bile bir tekniği vardır. Bunları insanlara öğretmek gerekir. 

Osman Gürbıyık: “Köyün toprakların yarısı sulu tarım olarak verilmiştir. Gelmiş olan suyun kullanım suyu olarak yapılan projelerde Omorfo ve uçak alanının olduğu bölgelerdir. Kullanım suyunun bizim köyümüze kadar gelmesini istiyoruz. Gençliğin % 90’ı dışarda iş yapıyor. Patates üreticileri için kooperatif kurduk. Tohumluk, ambarlık versinler diye destek istedik. Söz verdiler yetki verecekler diye vermediler bu yetkileri. Toprak ürünlerini kalkındıracağız, fakat olmuyor. Çıkan ürünleri pazarlayamıyoruz. Bizde çıkan patates dünyada en pahalı ve güzel patatesedir. Fakat biz malımızı pazarlayamıyoruz. Pergama, Çayönü ve Yıldırım’da üretilen patatesler İngiltere’ye gidiyordu. Avrupa kapısı kapanınca iç piyasaya ve Türkiye’ye sattık. Türkiye’de fiyatlar ucuz olduğu zaman satamadık. Güney’de patates olmadığı zaman bizden alıyorlar. Üretim yapsalar bir kilo dahi almazlar bizden. Maliyeti 75-80 kuruş olan patatesi 50 kuruşa sattık.”

Durmuş Özçoban: “Akova köyünde çiftçilik ve hayvancılık yapıyorum. 26’ıncı programınızı yapıyorsunuz, ben sizleri taklip ediyorum eminim ki yöneticiler de takip ediyor. Bu kadar eleştir alıyorlar hiç mi duymazlar? Halkı yalnızca seçim zamanında tanıyorlar. Boş vaatler verirler, eş dost akrabaya verirler vereceklerini halkı birbirine kırarlar ve giderler. Arpa mı yok, süt mü satılmamış, onların umurunda değil. 

Ömer Songelen:  “Kardeşimle birlikte hayvancılık yapıyoruz, hayvancılığın bu kdar zor olduğunu bilsem memur olurdum. Bir sürü borcumuz var. Şimdi hayvanlara acımasam memur olurdum ama 150 tane sağmal büyük baş hayvanımız var. 1 litre su markette 1 TL’dir, benim çiftliğimden alınan 1 litre süt 1,25 TL’dir. Bu adalet mi? Adalet buysa, gururu olan varsa istifa eder!”

Alican Kabakçı: Hükümetin bütçesinde kırsal kalkınma ile ilgili bir kalem yokken hangi plan ve program yapılabilecek? Kırsalda yaşayan insanlar tarım yapar. Tarım da kırsal kalınma programlarıyla birlikte idare edilir. Hükümetler tarıma yardım yaparız” derken gözden kaçırmak istedikleri kırsal kalkınmaya hiçbir yardımın olmayışıdır. Bunu ancak Çukurova Ajansı ya da AB programının sınırlı kaynakları ayrılmıştır. Her geçen gün tarım zora gidiyor. Sütünü 1,25’ten alıp satışı 3,75’ten yapılırken kim kimi destekliyor? Kim kimi sübvansiye ediyor? Son 15-20 yılda bu ülke ne kadar tarım arazisi kaybetti? Dünyada toprak icat edilemeyen tek nesnedir. Bu gidişat ile biz 10-15 yıl sonra tarım için arazi bulamayacağız. Tarıma ayrılan 2017 bütçesi “yüzde 26 tarımı daraltacağım” diyor… Buna hep birlikte şahit olacağız ve tarım sektörü daha da büyük sıkıntı içine girecektir. Buna rağmen yılmadan yorulmadan köylü tarım yapmak için mücadele ediyor.” 

Birsen Öztürk: Bu köyde parmaklarını topraklara geçirmiş kardeşlerimizindir. Üretmek için çaba sarf ediyorlar ancak gereken değeri bulamıyorlar. Oteller ile görüştük ama ürünleri almıyorlar. Köylülerin sorununa bir cevap bulabildiniz mi 26 programdır? Giden gerekli yerlere cevap veriliyor mu? Sıkıntıları dile getirdiğiniz için teşekkür ediyoruz. Yollar, hastaneler, hastaneler, hayvancı, çiftçi hep sorunlar var. Vekillere sesleniyorum Nerden buldun yasasını geçiriniz. Yolsuzluk yapılıyorsa bunun hesabının sorulabilmesi lazım. Zararı hep vatandaşlar ödüyor. Asgari ücretle çalışan insanımız günlük 8 saattir çalışma süresi 12-146 saat çalışıyorlar. Özel sektörde olanlar içinde sendikalaşma yapılması gerekir. İki dudak arasında kalmasın hayatları.

Cemal Darbaz: Hangi sektöre baksanız aynı. Sağlık bakanı Cengiz Topel Hastanesi’ne doktor gitmediği için yollayamadıklarını söylüyor. Eğitim ve turizm yerlerde sürünür, kalite sıfır. İnsanları gaz gibi yolma görüyorlar. 1974’ten beri buradayız, 3 yaşında geldim ben bu tarafa. Kendimizi bileli ne sorun varsaydı halen daha devam ediyor. Üretim istemeyen tek devlet biziz. Üretimi batırmak için elinden geleni yapıyor. Bir tarım, hayvancılık politikası üreteceklerine, hayvancı büyüdü çok artık 1600 litre yukarı süt verenlere teşvik vermeme kararı aldılar. İki ay sonra başka bakan 1600lt çoktur diyor. 2 ton sütü olan bir hayvancıyı memleketin en büyük hayvancısı olarak görüyorlar. En güzel yaptıkları iş bölücülük. 

Osman Uzun: Bu yıl yine kurak geldi. Devletin en acil alması gereken tedbirler, arpa biçilecek tarları biçtirmesinler ve kaba yem yöneltsinler. Dışarıdan geliyor bu yem, çok pahalı. Verdikleri teşvik çok az. Süt fiyatları aynı şekilde devam ediyor. Bahane arıyorlar kessinler diye. 

Zorlu Töre / UBP Milletvekili: Yerli üretimi nasıl destekleriz, girdi fiyatlarını nasıl ucuzlatırız, hastalıklarla nasıl mücadele ederiz diye mücadele ettim Tarım Bakanlığı dönemimde. Bazı ithal ürünlere yasak koyduk, bazı ürünlere de fon koyduk. Neden? Yerli üretim iç piyasada daha fazla tüketilsin diye. Ama maalesef ihracata prim verirken kendi üretimimizin iç piyasa satılması için tedbirler alınması gerekirken yapılmıyor. Ciddi zafiyet bunlar. Yıldırım’da eskiden karpuz festivali vardı. Son iki yıldır yapılmıyor. 23 Nisan’da karpuz kesilirdi. Piyasaya karpuz geldi. Bunu doğru bulmuyorum.