Hakan Yıldırım

Kuzey Kıbrıs’ta yıllardan beri devam eden hayvan hastalıklarına karşı yeterli önlemlerin alınmaması üreticileri isyan noktasına getirdi. Ulukışla’da uzun yıllardan beri hayvancılık yapan ve özellikle ineklerde görülen Scrapie hastalığından dolayı çok sayıda kayıplarının olduğunu belirten üreticiler “Gördüklerimiz karşısında artık bizler dahi et yemiyoruz” diyor.  

Kuzey Kıbrıs’ta geçimini hayvan üreticiliği yaparak sağlayan vatandaşlar zor günler geçirdiklerini söylüyor.

Kuraklığın kapıda olduğunu söyleyen köylüler, bala fiyatlarının artması, pahalı su sorunu, scrapie ve diğer hayvan hastalığı nedeniyle ülke genelindeki hayvancıların büyük çoğunluğunun iflas noktasına geldiğini savunuyor… 

Ulukışla köyünde geçimini hayvancılıkla sağlayan vatandaşlar, veteriner parasını bile ödemekte zorluk yaşadıklarını ifade etti.

Canlı hayvanın kilosu 10 yıldır aynı…

Diyalog’a konuşan Ulukışlalı hayvan üreticileri, yılda ortalama 60 bin TL civarında su parası ödemek zorunda kaldıklarını dile getirerek, Türkiye’den gelen suyun dağıtımının bir an önce başlamasını istiyor. Hayvan üreticilerine devletin gerekli desteği vermediğinden yakınan Ulukışlalılar, yem fiyatlarının sürekli yükselmesine rağmen kendilerinin sattığı sütün ve yemin yerinde saydığını savundu. Hayri Gümüşsoy isimli köylü, “Hayvanlara yeterli ve gerekli yemleri veremediğimizden dolayı, süt üretimi iyi değil. Devlet destek vermiyor.10 sene önce tosunun kilosu 8 TL idi, bugün yine 8 TL. Etin kilosu 15 TL idi, 30 TL oldu. Hayvan yeminin torbası 12 liraydı, 46 lira oldu. Aradaki farkı nasıl kapatacağız” diyerek yaşadıkları durumu özetliyor.

“Hastalıktan dolayı hayvan eti yemiyorum…”

Ramazan Arık isimli köylü ise, küçükbaş hayvanlardaki hastalıklara dikkat çekerek, “Ben, küçükbaş hayvancılık yaptım ve sonra bıraktım. 130 civarında hayvanım vardı. Hastalıktan kurtaramadım. Hayvanlarda ölümün önüne geçemedik, hepsini sattım, bitti. Hayvanlarda scrapie hastalığı var ama devletimiz bu hastalıkların üzerine gitmiyor. Bu hastalık şu an küçükbaş hayvanların hepsinde var ve bunun belirtileri uzun zaman içerisinde ortaya çıkacak. Ben yetiştiricisi olarak hayvan eti yemiyorum” diyerek önemli bir ifşaatta bulundu.

Hayvan üreticileri ne dedi?

Ahmet Karatosun: Şu anda sütü satmakla ilgili sıkıntı yaşamadık ama bize de sıra gelecek. 200’den fazla hayvanım var ve çok zor günler geçiriyoruz. 350 bin TL yem borcu var ödeyemiyoruz. Bugüne kadar büyük başa destek olmadı. Aynı hayvancılığı Türkiye’de yapsak prim alırdık, burada katkı yok, aksine öldürmeye çalışıyorlar. Tarım Bakanı, pirimlerin sürekli düştüğünü açıklıyor. Zarar büyük. Zaten zor ayakta duruyoruz. Yem borcu artacak. Şu anda bir şey düşünemiyoruz. Kuraklıkla boğuşuyoruz. Balamız bitiyor, nereden alacağız? Bala fiyatları fırladı. Tarım Bakanı bununla ilgili çalışma yapıyor mu? Biz de bunu merak ediyoruz. Hayvancılıktan başka işimiz yok ama hayvancılık da yapamıyoruz. Oy istemeye gelince, hepsi kapıda. Şimdi neredeler?  Günlük 30 ton su kullanıyoruz. Ayda 5,000 TL su parası ödüyoruz. Türkiye’den gelen suyu bekliyoruz. 

Hayri Gümüşsoy: Hayvanlara yeterli ve gerekli yemleri veremediğimizden dolayı, süt üretimi iyi değil. Devlet destek vermiyor. Bugüne kadar öylesine gidiyor. 10 sene önce tosunun kilosu 8 TL idi, bugün yine 8 TL. Etin kilosu 15 TL idi, 30 TL oldu. Hayvan yeminin torbası 12 liraydı, 46 lira oldu. Aradaki farkı nasıl kapatacağız? Devlet bunu biliyor. Madem tosun fiyatları yükselmedi, et fiyatları da yükselmesin. Ne olacağını bilmiyoruz. Emekliliğime 4 senem kaldı; emekli olduktan sonra hayvanları zararına satıp bu işten vazgeçeceğim. Hayvancılığın sorunları bizi yönetenlerden kaynaklanmaktadır. “

Ali Özata: Sıkıntı çok. Devlete verdiğimiz sütlerimiz bazen geri gönderiliyor. Yapamıyorsanız, bu işi kapatın, olsun bitsin. Hükümet istifa etmeli. Ben tavuklarıma dahi, dışardan pahalı su getiriyorum. Türkiye’den gelen suyun acilen dağıtılması lazım. Milletvekilleri köyümüze ziyarete geldikleri zaman onlara gereken cevabı vereceğiz.

Yusuf Kenan Çağlayan: Hayvancının durumu çok kötü. Su konusu hayvancının başına büyük bela. Dışardan pahalı su getiriyoruz. Türkiye’den su geldi ama hala dağıtılmadı. Ucuz su olmazsa bu iş biter. Bu ülkede herkes kendini düşünüyor. Haftada 2 tanker su getiriyorum ve bu iki tankere 90 TL ödüyorum. Mazot masrafları malum. 

Hacı Sadullah  Gümüşsoy: Bu hükümet göreve ne zaman geldiyse hayvancının ensesine bindi. Hayvancı perişan. Süte zam yok, teşvik primleri henüz verilmedi. Memleket kurak, hayvancı kötü durumda. Tarım Bakanlığı bu işin çaresine bakmalı. Böyle giderse durum vahim. Kuyulardaki su oranı zaldı. Çiftçi arpa paralarını henüz daha alamadı. Ne olacak bu hayvancının, çiftçinin hali? Tarım Bakanlığı bir an önce çözüm bulsun.”

Ramazan Arık: Ben, küçükbaş hayvancılık yaptım ve sonra bıraktım. 130 civarında hayvanım vardı. Hastalıktan kurtaramadım. Hayvanlarda ölümün önüne geçemedik, hepsini sattım, bitti. Hayvanlarda scrapie hastalığı var ama devletimiz bu hastalıkların üzerine gitmiyor. Bu hastalık şu an küçükbaş hayvanların hepsinde var ve bunun belirtileri uzun zaman içerisinde ortaya çıkacak. Ben yetiştiricisi olarak hayvan eti yemiyorum. Ülkede ürettiğimiz ne var? Çiftçiliği ve hayvancılığı yapamıyoruz. Devlet politikası yok. Büyükbaş hayvan aldım. 9 tane düve aldım. Ama arkadaşları dinliyorum, ondan da tiksindim. Önümü göremiyorum. Burada hayvancılık yapan insanların ek işi olması lazım. Aksi takdirde geçinemezsiniz. Bu da destekten kaynaklanıyor. Destek olmazsa hayvancılık yok olacak. AB normlarından bahsediyorlar ama becerirlerse iyi olur fakat imkansız.