Eniz Orakcıoğlu

Başbakanlık Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonu Başkanı Hasan Karaokçu, komisyonun yürüttüğü çalışmaları Yeni Bakış'a değerlendirdi. Karaokçu, kullanıcı veya aileleri tarafından komisyona 8 ayda 60 başvuru yapıldığını açıkladı. Uyuşturucu tacirlerinin hedef kitlesi gençler olduğuna vurgu yapan Karaokçu, “Ülkemizi en ciddi şekilde tehdit eden madde Bonzai’dir. Uyuşturucu tacirleri çeşitli yalanlarla, bana göre 100 yılın en tehlikeli uyuşturucusu olan Bonzai’yi piyasaya sokarak gençlerimizi ve çocuklarımızı tuzaklarına düşürmek için ellerinden gelen her yolu denemektedir” dedi.

“Bilimsel Çalışma ve Eğitim Komitesi” oluşturuldu

Başbakanlık Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonu Başkanı Hasan Karaokçu, komisyonun, bireyleri, aileleri ve toplumun huzurunu kaçıran ve ülkemizin geleceği açısından ciddi risk oluşturan uyuşturucu sorununa karşı çalışmalarını aralıksız olarak sürdürdüğünü belirterek, “Kasım ayında göreve başlayan komisyonumuz ilk toplantısında kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerini belirleyerek çalışmalarına başlamıştır. Yasal altyapıdaki eksikliklerin süratle giderilmesi için “Yasa Çalışmaları Komitesi”,  tedavi ve rehabilitasyon merkezi, danışmanlık merkezi, eğitim ve önleme çalışmaları konusunda ise “Bilimsel Çalışma ve Eğitim Komitesi” oluşturulmuştur” şeklinde konuştu.

“Bally’ye hapislik cezası”

Karaokçu, “Bally Yasa Çalışmaları Komitesi”nin ülkemizde ciddi bir tehdit haline gelen Bally sorununun önlenmesine ilişkin ciddi bir adım attığını vurgulayarak, “Uçucu Maddelerin Zararlarından İnsan Sağlığının Korunmasına Dair Yasa Önerisi’ni Başbakan’a takdim etmiş ve Bakanlar Kurulu’nda onaylanan bu yasa önerisi Meclis’e havale edilmiştir. Çocuklarımızı ve gençlerimizi uçuculardan korumayı öngören yasa önerisine Meclis’te tüm partilerin oybirliği ile ivedilik kararı alınmıştır. Yasada öngörülenlerden biri de Bally’ye hapislik cezasıdır” diye konuştu.

Alkollü İçkiler Yasası’nda düzenleme

Komisyon olarak yapılan denetimlerde özellikle bazı eğlence mekanlarında alkol veya madde tesiri altında olduğunu gözlemledikleri çocuk denecek yaşta kişilerle karşılaştıklarına dikkat çeken Karaokçu, “Aldığımız bilgi çerçevesinde, 18 yaşından küçüklere alkol satışına yönelik düzenleme olmasına karşın, tüm dünyada olduğu gibi 18 yaşından küçüklerin eğlence mekanlarına girmesini engellemeye yönelik bir madde olmadığı gerçeği ile karşılaştık. Komisyon olarak yıllardan beridir ortada duran bu ciddi eksikliğin süratle gidermek için Alkollü İçkiler Yasası’nda 18 yaşından küçük çocukların disko bar ve benzeri eğlence mekânlarına girişini engelleyecek düzenlemeyi yapıp Başbakan’a ilettik. Bakanlar Kurulu tarafından Meclisimize havale edilen bu yasa değişikliğinin görüşülmesi konusunda da tüm partilerin oybirliği ile ivedilik kararı alınmıştır. Meclise sevk edilen söz konusu yasa önerisi ve yasa değişikliğine tüm partilerin olumlu oy kullanmasının, komisyonumuza olan güvenin bir göstergesi olduğunu düşünüyoruz. Bu iki yasanın yeni yasama yılının başında gündeme alınarak hayata geçirilmesi ile yasal bağımlılık yapan maddelerin risklerinden çocuklarımızı korumak açısından çok ciddi adım atılmış olacaktır” dedi.

Diğer yasalar gündemde

Karaokçu, sözlerini şöyle sürdürdü; “Teknik Takip Yasası;  Gizli Görevli Kullanımı ve Ödüllendirme Yasası”; “Etkin Pişmanlık Yasası”; “Kontrollü Teslimat Yasası” ;  “Fasıl 154 Ceza Değişiklik Yasası” (Organize Suçlar ve Göçmen Kaçakçılığı ile ilgili)”; “Muhaceret Yasası’nda Değişiklik” yasaları da halen Komisyonumuzun gündemindedir.”

“Sicil Yasası hayati önem taşıyor”

Hayati öneme sahip diğer bir yasanın Sicil Yasası olduğunu vurgulayan Karaokçu, “Yasada değişiklik yapılması ve hafif suçtan yakalanıp sicillerine işlenmesi nedeniyle mağdur olanlara yönelik bir "Sicil Affı" çıkarılması da komisyonumuzun üzerinde ciddiyetle durduğu konular arasındadır. Hafif bir suç işleyen ve yasalar çerçevesinde cezasını çeken bir kişinin sicil kaydı nedeniyle ömür boyu mağdur edilmesinin insan haklarıyla bağdaşmadığını düşünüyoruz. Bu insanlara ceza vermenin  “Topluma yeniden kazandırma” ilkesi ile ters düştüğü inancındayız. Bu konuda yaptığımız araştırmalarda ve aldığımız bilgilerde,  Türkiye’de hafif suç işleyen bir kişinin cezası bittiği gün, işlediği suçun sicilinden silindiğine ilişkin bir yasal düzenlemeye gidildiği yönünde.  Yani kişi hafif bir suçtan dolayı cezasını çekip çıktıktan sonra iş başvurusu yapacaksa, polis ona temiz kağıdı vermek durumundadır. Bu düzenlemenin, cezasını çekip yeniden yaşama sarılıp topluma uyum sağlamak isteyen kişiler için çağdaş bir yaklaşım olduğu kanaatindeyiz. "Sicil Yasası ve Sicil Affı", önümüzdeki dönemde Komisyonumuzun gündemindeki en önemli maddeleri arasında yer alacaktır” dedi.

“Çalışmalarda ciddi bir bellek oluşturuldu”

Karaokçu, sözlerine şu şekilde devam etti; “Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (EMCDDA) üye ülkeler ve aday ülkelere 3’er yıllık dönemler halinde "Strateji ve Eylem Planı" hazırlanıp hayata geçirilmesini önermektedir. Bu ülkemiz açısından da kaçınılmaz bir gerekliliktir. Komisyonumuz bunun altyapısını (veri tabanı oluşturulması, bilimsel araştırmalar, mevcut durum tespiti) oluşturma için 2015 yılında yaptığı çalışmalar çerçevesinde ciddi bazı ilerlemeler kaydetmiştir. 

Veri tabanı oluşturulması açısından bugüne kadar yapılan çalışmaların bütünsel bir şekilde ele alındığı “Kuzey Kıbrıs’ta Uyuşturucu Madde Çalışmaları Raporu”  hazırlanarak ciddi bir bellek oluşturulmuştur. Ardından ise Nisan ayında çok ciddi bir katılımla gerçekleştirdiğimiz çalıştaydan çıkan sonuçların derlendiği bir rapor hazırlanmıştır. Bu iki çalışma sonrası çalıştay kararları arasında önerilen ve veri tabanı oluşturma açısından önemli olan bilimsel araştırmalara gidilmiştir.”

“Belge Başbakan Ömer Kalyoncu’ya takdim edilecek”

Alınan karar çerçevesinde komisyonun asli üyeleri arasında yer alan Prof. Dr. Mehmet Çakıcı başkanlığındaki ekip tarafından 4  bilimsel araştırma yapıldığını belirten Karaokçu, “Bu araştırmaların ilki olan KKTC Genelindeki Psikoaktif Madde Kullanımı Yaygınlığı’nın sonuçları kamuoyu ile paylaşılmıştır. Bunun dışında Lise, Ortaokul ve İlkokul düzeyinde de 3 çalışma yürütülmüştür. Bu üç çalışmanın da alan çalışmaları tamamlanmıştır. Elde edilen sonuçlar Eylül ayı başından itibaren kamuoyu ile paylaşılacaktır. Veri tabanı konusunda atılan bu ciddi adımlardan elde edilen sonuçlar çerçevesinde “Ulusal Uyuşturucu Politika ve Strateji Belgesi 2016-2019”u hazırlamayı hedefliyoruz. Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi’nin (EMCDDA) temas noktası olan Türkiye Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi (TUBİM) ve Türkiye’de Uyuşturucu ile Mücadele Koordinasyonunu yürüten Sağlık Bakanlığı’ndan destek alınarak hazırlanacak olan “Ulusal Uyuşturucu Politika ve Strateji Belgesi 2016-2019” Başbakan Ömer Kalyoncu’ya takdim edilecektir. Amacımız hazırlanacak olan belgenin Bakanlar Kurulu tarafından onaylanıp bir hükümet ve devlet politikası haline getirilmesidir” diye konuştu.

“Uyuşturucu eğitimi müfredata girecek”

Komisyon Başkanı Karaokçu, komisyonun ilk toplantılarında aldığı kararlardan bir tanesinin de uyuşturucuyla ilgili eğitimin müfredata alınması yönünde olduğunu söyleyerek, “Bu konuda oluşturulan bir çalışma grubu çok ciddi bir mesafe kat etmiştir. Göreve gelen ve uyuşturucuyla mücadele konusunda ciddi duyarlılık ortaya koyan Milli Eğitim Bakanımız Sayın Kemal Dürüst’le yaptığımız görüşmelerde söz konusu çalışmanın Milli Eğitim Bakanlığı uzmanlarının da katılım ve desteği ile bir an önce tamamlanarak hayata geçirilmesi yönünde mutabık kalınmıştır. Arkadaşlarımız bu konudaki çalışmalarını büyük bir ciddiyet ve titizlikle sürdürmektedirler. Bu adımla önleme çalışmaları açısından önemli bir yol kat etmiş olacağız” şeklinde konuştu.

“8 ayda 60 başvuru”

Karaokçu, komisyona aradan geçen 8 aylık dönemde gerek birey olarak madde sorunu yaşayan, gerekse çocuğu madde kullandığı için sorun yaşayan aileler olmak üzere yaklaşık 60 başvuru yapıldığına vurgu yaparak, “Başvuranların sayısı 15 ile 39 yaş arasında değişmekte ve bu sayı her geçen gün artmaktadır. Gerekli değerlendirme yapıldıktan sonra, Sosyal Hizmetler Dairesi ve Komisyonumuza gönüllü hizmet veren Aile Danışmanımızla ve Psikologlarımızla işbirliği halinde bizzat bu kişilere ve ailelerine ulaşılmaktadır. Kişi tedaviye açıksa Barış Sinir ve Ruh Hastalıkları Hastanesi yöneticileri ve doktorları ile görüşülerek bu kurumumuza sevk ediyoruz. Oradaki doktorlarımızın yaptığı değerlendirme sonucunda gerekli görülen bağımlılar orada yatılı tedaviye alınmaktadırlar. Yatılı tedavi istemeyenler ise ayakta tedavi programına alınmaktadırlar. Barış Sinir Ruh Hastalıkları Hastanesi’ne gitmek istemeyen kişiler ise bu alanda uzman psikolog ve psikiyatristlere yönlendirilmektedirler” dedi.

“Madde bağımlılığı konusunda alt yapı yeterli değil”

Madde bağımlılığının tedavisinin uzun zaman alabileceğini belirten Karaokçu, “Buna karşın yönlendirdiğimiz kişilerden çok olumlu sonuçlarımız oldu. Elden geldiğince bu kişilerin takibini sürdürüyoruz. Komisyon olarak madde bağımlılığı tedavisi konusundaki altyapının yeterli olduğunu düşünmüyoruz. En baştan beri ayrı bir tedavi merkezi, Rehabilitasyon Merkezi ve Danışmanlık Merkezi kurulması gerektiğini ortaya koyduk. Bu yönde Sağlık Bakanlığı ile görüşmelerimiz ve çalışmalarımız oldu. Eski Girne Hastanesi’nin madde bağımlıları için tedavi merkezi haline getirilmesi yönünde Sayın Ahmet Gülle’nin bakanlığı döneminde atılmış olumlu bir adım var. Bu çalışma yeni dönemde daha ileri noktalara taşınacaktır. Rehabilitasyon Merkezi konusunda ise uygun yer bulmaya yönelik çalışmalarımız devam ediyor. Gündemimizde olan bir iki yer var. Danışmanlık Merkezi kurulması ve Alo Danışmanlık Hattı’nın hayata geçirilmesi için de Uyuşturucuyla Mücadele konusunda çok duyarlı olan yeni Sağlık Bakanımız Salih İzbul ve ekibi ile çalışmalarımız aralıksız devam ediyor. Sanırım önümüzdeki süreçte bu üç konuda da ileri adımlar atma noktasına geleceğiz” dedi.

“Uyuşturucu tacirlerinin hedef kitlesi gençler”

 Karaokçu, sözlerine şu şekilde devam etti; “Ben kişi olarak uyuşturucu veya bağımlılık yapan maddeleri “en az zararlı”  veya “en çok zararlı” şeklinde sınıflandırmayı çok sevmiyorum. Bana göre bütün bağımlılık yapan maddeler, bunlara yasal bağımlılık yapan sigara alkol ve uçucular da dâhil hepsi insan sağlığı ve toplum sağlığı için tehlikeli maddelerdir. Bazıları içerisindeki etken maddelerden dolayı çok kısa sürede bağımlılık yaparak kişinin sağlığını çok ciddi şekilde etkiler ve geri dönülmez şekilde zararlar vermeye başlar. Zamanında tedavi sürecine girilmemesi durumunda bağımlılık ölümcül bir sonuçla noktalanabilir. Bunun örneklerini tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşamaktayız. Uyuşturucu tacirlerinin hedef kitlesi gençlerimiz olduğu için toplumsal olarak bunun bedelini çok ağır ödüyoruz. Bazı maddelerde bağımlılık süreci daha ağır işler. Ancak bu maddeler de uzun süreli kullanımlar da psikolojik ve fizyolojik olarak insan vücuduna birçok zararlar verir. Bilimsel araştırmalarda bunlar ortaya konulmaktadır. ‘Bu daha az zararlıdır’ yanılgısına varıp maddeye başladıktan sonra, daha ağır maddelere geçilmeyeceğinin garantisi yoktur. Çünkü bütün maddelerde tölerans geliştikçe daha fazla kullanma ihtiyacını hissedersiniz ve artık beyniniz maddenin esiri olur.”

“100 yılın en tehlikeli uyuşturucusu”

Ülkemizi en ciddi şekilde tehdit eden maddenin Sentetik Cannabinoid "Bonzai" olduğunu söyleyen Karaokçu, “Uyuşturucu tacirleri çeşitli yalanlarla, bana göre 100 yılın en tehlikeli uyuşturucusu olan Bonzai’yi piyasaya sokarak gençlerimizi ve çocuklarımızı tuzaklarına düşürmek için ellerinden gelen her yolu denemektedirler. Bu tehlikeye karşı başta polisimiz olmak üzere toplumsal anlamda bir mücadele verilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Bunu başarabildiğimiz oranda bu tehlikeden gençlerimizi ve çocuklarımız uzak tutabiliriz. Komisyon olarak devletin ilgili birimleri yanında sivil toplum örgütleriyle de işbirliğinde uyum içinde çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

Denetimlere devam

Karaokçu, uyuşturucu denetimleri ile ilgili şunları söyledi; “Komisyon çalışmalarına başladıktan sonra toplumumuzda da rahatsızlık ve endişe konusu olan ve gençlerimiz için risk oluşturduğunu düşündüğümüz mekan ve alanlara yönelik olarak neler yapabileceğimizi konuştuk ve denetimler başlatılmasına yönelik karar aldık.

Gençlerimiz için risk oluşturduğunu düşündüğümüz bet ofisler, internet kafeler; disko ve barlar, terk edilmiş ve gençlerin madde kullandığı yönünde ihbar aldığımız mekanlara yönelik koordineli şekilde denetimler başlattık. Girne ve Gazimağusa Kaymakamı bu konuda çok üst düzey duyarlılık gösterdi. Bu çerçevede koordineli bir şekilde Girne ve Gazimağusa’da çok etkili denetimler gerçekleştirdik. Sigara ve alkolle ilgili yasalara uymayan bir çok iş yerine gerekli cezalar kesilirken,  gerekli izinleri olmadığını tespit ettiğimiz bazı mekanları da kapatma yönüne gittik. Yine bahsettiğim terkedilmiş binalarda denetlemeler gerçekleştirdik ve belediyelerle işbirliği halinde buralarda gerekli tedbirlerin alınması yönünde adımlar atıldı. Girne ve Gazimağusa’daki kadar olmasa da Lefkoşa’da da denetimler gerçekleştirdik.

Özellikle internet kafelerin önemli bölümünün birçok açıdan sağlıksız olduğunu tespit ettik. Bu mekân sahiplerine de yasalar çerçevesinde gerekli cezalar kesilerek uyarılar yapılmıştır. Bu denetimlerimiz önümüzdeki dönemde de aynı kararlılıkla devam edecektir”

“Denetimli serbestlik, suçluları iyileştirmeyi amaçlar”

Karaokçu, “Denetimli Serbestlik Yasasına da değinerek, şunları söyledi; “Denetimli serbestlik, doğrudan doğruya hapis cezası dışında alternatif yaptırıma mahkum edilen kişilerle, koşullu salıverilen, cezası tamamen veya kısmen ertelenen ya da şartlı cezaya mahkum edilen kişilerin, düzenli olarak belirli bir merkezdeki kişilerin denetimi, gözetimi veya tedavisine tabi olarak belirlenen yaptırımlara tabi tutulmasıdır. Bu sistem ile denetime tabi tutulan kişiye, belirlenecek deneme süresinde, sosyal çevrelerinden koparılmadan toplumda kalma şansı verilerek, toplum düzenini sağlayan kurallara uyma isteklerini ispat fırsatı sunulmaktadır. Denetimli Serbestlik, etkin bir gözetim sağlayarak, suçluları iyileştirmek; gerekli sosyal ve psikolojik desteklerin sunulmasıyla topluma yeniden uyum sağlamasını kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Denetimli serbestlik 1800’lü yıllarda, Anglo-Amerikan hukukunda doğmakla birlikte, daha sonra Kara Avrupası’na yayılmıştır ve çok başarılı bir şekilde uygulanan bir sistemdir. Ülkemizde ise uygulamada olan Uyuşturucu Maddele Yasası çerçevesinde mahkum edilen ve cezaevine atılan genç ve ergen kişilerin hiç birini yeniden topluma kazandırmadığımıza, ayrıca mevcut yasalara göre işlediği suçu siciline de işleyerek, bu kişilerin yaşama tutunma şanslarını önemli oranda ortadan kaldırıldığına inanmaktayım.”

Karaokçu, yasayla ilgili sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Cezaevine attığımız, cezasını çektikten sonra iş vermediğimiz, okulundan attığımız ve önyargılarımız nedeniyle toplum dışına ittiğimiz her gencimizi yeniden suç unsurlarının kucağına itme riski olan mevcut cezalandırma anlayışının, insani, vicdani ve çağdaş cezalandırma hukuku açısından sürdürülebilir olmadığı görüşündeyim. Bu nedenle 4 milletvekili tarafından Meclis’e sunulan ve tüm partilerin oybirliği ile ivediliği alınan Uyuşturucu Madde Bağımlıları ve Kullanıcıları Hakkında Denetimli Serbestlik Yasa Önerisi, amaç ve kapsam açısından çok doğru yönde atılmış bir adımdır ve toplumun büyük bir kesmi tarafından da benimsendiği düşüncesindeyiz. Gerek Barolar Birliği, gerekse Sağlık Bakanlığı ile yaptığımız görüşmelerde, Denetimli Serbestlik Yasası’nın Meclise sunulduğu şekliyle yasalaşması durumunda uygulamada teknik açıdan sıkıntılar yaşanabileceği yönünde görüşler aldık.  Bu çerçevede Barolar Birliği, Başbakanlık Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonu ve DAÜ PDRAM işbirliğinde hukukçular, uzmanlar ve Sağlık Bakanlığı yetkililerinin katılımı ile iki günlük bir çalışma gerçekleştirdik. Oldukça verimli geçen bu çalışmada ortaya konan görüşler çerçevesinde söz konusu yasa önerisindeki gerek değişiklikler yapıldı” 

“Yassa önerisinin onaylanacağına inanıyoruz”

Karaokçu, Yeni Yasama yılı açıldığı zaman gerekli değerlendirmeler yapıldıktan sonra söz konusu yasa önerisinin onaylanacağına inandıklarını söyleyerek, “Uyuşturucu tacirlerinin tuzağına düşmüş, aile sorunları, akran baskısı ya da yeterince bilinçlendiremediğimizden dolayı özenerek uyuşturucu batağının içine düşmüş çocuklarımızı ve gençlerimizi mevcut yargılama sistemi ile daha fazla toplum dışına irme hakkımız olmadığını düşünüyoruz” şeklinde konuştu.

Kaynak: Yeni Bakış