Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs Türk tarafının haklı olmasına, barışçı antlaşmadan yana olduğunu defalarca göstermesine rağmen, verilen tüm sözler unutularak hala izolasyon ve ambargolar altında tutulmasının haksızlık olduğuna işaret ederek  “medeni dünyaya, özellikle Avrupa’ya yakışmıyor” dedi.

Kıbrıs Türk halkının, tarihsel süreç içinde hep barıştan, uzlaşmadan yana olduğunu; bu tavırlarının devam ettiğini vurgulayan Eroğlu, Rum tarafının, maksimalist yaklaşımlarından vazgeçerek Kıbrıs konusunda bir antlaşma noktasına gelinmesi beklentisini dile getirdi.

Türkiye’nin desteğine işaret ederek “Bugüne kadar ne zaman bir sorunumuz, endişemiz olsa sizi hep yanımızda bulduk” diyen Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Kıbrıs konusundaki yeni hareketlenme öncesinde yine buradasınız ve bu ziyaretiniz de bizi son derece memnun etmiştir. Milli davayı hep birlikte, omuz omuza götürmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

DAVUTOĞLU: “KİM NE DERSE DESİN KKTC’Yİ DEVLET OLARAK TANIYORUZ”

Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanlığı’ndaki ortak basın toplantısında yaptığı konuşmada, kim ne derse desin, Türkiye’nin KKTC’yi devlet olarak tanıdığını ve bunun için gerekli ilkelere saygı gösterdiğini belirterek, Kıbrıs Türk halkının esenliği, refahı ve güvenliği için 77 milyonluk Türkiye’nin gereken her şeyi yaptığını söyledi.

“KKTC’nin hep yanında olduk, olmaya devam edeceğiz” diyen Davutoğlu, KKTC’nin güçlendiğini ve demokratik olgunluğa ulaştığını belirtti. İki ülke arasındaki ilişkilerin daha da derinleşmesi için neler yapılabileceğini görüşeceklerini kaydeden Davutoğlu, bunun en somutunun Su Projesi olduğunu vurguladı.

“HAYAL DENİLEN PROJE GERÇEKLEŞİYOR”

Davutoğlu, Anadolu’nun saf, berrak, helal suyunun Kıbrıs’la buluşması için hayal denilen projenin gerçekleştiğine işaret ederek, engelleri aşıp suyu Yavruvatan’a getirdiklerini, Kıbrıs’ta sağlanacak barışla, Doğu Akdeniz’e barış ve refah gelmesini istediklerini ifade etti.

Kıbrıs’la ilgili taraflara çağrı yapan Davutoğlu, “Gelin barışı yarın değil bugün, gelecek yıl değil bu yıl yapalım, ertelemeyelim. Her konuyu masaya koyalım. Müzakerelerde artık geçmişi reddetmeden yol alalım” dedi.

Ahmet Davutoğlu, BM Genel Sekreteri’nin yeni Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’ye güvenlerinin tam olduğunu, kendisini Norveç Dışişleri Bakanlığı döneminden tanıdığını belirterek Eide’ye de seslendi ve “Downer’den bayrağı aldınız, artık nihai hedefe götürmek için çabalarınızı yoğunlaştırın, adada daha çok bulunun, BM’yi daha çok devreye sokun. Gerekirse liderleri bir odada günlerce tutun ve ama bu adaya barışı getirin” diye konuştu.

EROĞLU: “DÜN BİRDİK, BUGÜN DE BİRİZ, YARIN DA BİR OLACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Eroğlu da, Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile düzenledikleri ortak basın toplantısında, Davutoğlu’nun ilk yurt dışı ziyaretini KKTC’ye yaparak gereken mesajı tüm dünyaya verdiğine işaret etti. Eroğlu “Bu Ada, 1571’den sonra 300 yıl süreyle bir Türk toprağı ve o tarihten bu yana Ada’daki Rumlar ve diğer sakinleri ile birlikte Kıbrıs Türkü’nün yurdu. Kıbrıs Türk Halkı olarak hepimizin geldiği yer belli. Hepimizin kökü Anadolu’da. Bizler dün birdik, bugün de biriz, yarın da bir olacağız” dedi.

Davutoğlu’na ve kabinesine yeni görevlerinde bir kez daha başarılar dileyen Eroğlu, “Türkiye’nin başarısı, ilerlemesi, refahı, huzuru bizi mutlu eder, sevindirir. Çünkü sevinçte, tasada biriz” dedi.

DÜNYAYA MESAJ...

Eroğlu şöyle konuştu:

“Siz de Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi ilk resmi yurt dışı ziyaretinizi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yaparak gereken mesajı tüm Dünyaya vermiş oluyorsunuz.

Kim ne derse desin, burada Kıbrıs Türk halkının özgür iradesi ile kurulmuş bir Devlet vardır. Bu Devlet, halkıyla, toprağıyla, demokrasisiyle ve tüm kurumlarıyla var olan, ayakta olan bir devlettir.

Anavatan Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaktadır. Bu tanıma bizim için yaşamsaldır.”

“UZLAŞMADAN YANA OLAN TAVRIMIZ DEVAM ETMEKTEDİR”

Cumhurbaşkanı Eroğlu, Kıbrıs Türk halkının, tarihsel süreç içinde hep barıştan, uzlaşmadan yana olduğunu; uzlaşmadan yana olan tavırlarının devam ettiğini vurguladığı konuşmasına şöyle devam etti:

“11 Şubat’ta açıklanan ve bizzat sizin de değerli destek ve katkılarıyla hazırlanan, Rum lideri Sayın Anastasiades’le birlikte onay verdiğimiz  ‘Ortak Deklarasyon’ bizim esnek ve yapıcı tutumumuzu bir kez daha ortaya koymuştur.

22 Mayıs’ta Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı Sayın Biden’ın ziyareti sırasında ben, Sayın Biden ve Sayın Anastasiades’in üçlü görüşmesinden sonra bir açıklama yapılabilmesi de bizim iyi niyetli gayretlerimiz sayesinde gerçekleşmiştir.

Siz Kıbrıs konusunu çok yakından takip eden ve bilen bir kardeşimizsiniz.11 Şubat öncesinde de, 22 Mayıs öncesinde de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeydiniz. Sizlerle, Hükümetimizle, muhalefet partilerimizle istişare içinde adımlar attık.

KIBRIS KONUSUNDAKİ YENİ HAREKETLENME...

Kıbrıs konusundaki yeni hareketlenme öncesinde yine buradasınız ve bu ziyaretiniz de bizi son derece memnun etmiştir. Milli davayı hep birlikte, omuz omuza götürmeye devam edeceğiz.”

Davutoğlu ile baş başa çok yararlı bir görüşme yaptıklarını, öğleyin Hükümet yetkilileri ve muhalefetin de katılımıyla istişarelerini sürdürdüklerini belirten Eroğlu, “Sürdürmeye devam edeceğiz” dedi.

“HALA İZOLASYON VE AMBARGO ALTINDA TUTULMAMIZ HAKSIZLIK. MEDENİ DÜNYAYA, AVRUPA’YA YAKIŞMIYOR”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Rum tarafının maksimalist yaklaşımlarından vazgeçerek Kıbrıs konusunda bir antlaşma noktasına gelinmesi beklentisini de dile getirdi. Eroğlu şöyle konuştu:

“Beklentimiz ve dileğimiz, Rum komşularımızın maksimalist yaklaşımlarından bir an önce vazgeçmeleri ve Kıbrıs konusunda bir antlaşma noktasına gelinmesidir.

Hep vurguladım, yine vurgulayacağım. Haklı olmamıza, barışçı antlaşmadan yana olduğumuzu defalarca göstermemize rağmen, verilen tüm sözler unutularak hala izolasyon ve ambargolar altında tutulmamız haksızlıktır, medeni dünyaya, özellikle Avrupa’ya yakışmamaktadır.

“ÇÖZÜM BİZE VE BÖLGEYE ÖNEMLİ KATKI SAĞLAYACAK AMA BU SADECE BİZE BAĞLI DEĞİL”

Kıbrıs konusunun çözümü elbette bize ve bölgeye önemli katkı sağlayacaktır ama bu sadece bize bağlı değildir.

Dolayısıyla her şeyi, gelişmemizi, kalkınmamızı Kıbrıs konusunun çözümüne bağlamamız doğru değildir.

Yapmamız gereken, var olan ekonomik sıkıntıları, özellikle gençlerin istihdam sorununu çözmek ve halkımızı mutlu etmektir.

Bunu yaparsak, dünyada da masada da, Kıbrıs konusunu konuşurken daha güçlü oluruz.”

“YAPILAN BİRÇOK İŞ VAR, AMA DAHA YAPILMASI GEREKENLER DE VAR”

Cumhurbaşkanı Eroğlu, yapılan birçok iş olduğunu, ancak daha yapılması gerekenler de bulunduğunu ifade ederek, “Türkiye’den deniz altından borularla su getirilmesi projesi hakikaten çok değerlidir, yaşamsaldır” dedi.

Bu projenin etkin ve verimli uygulanması için Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin katkılarına işaret ederek teşekkür eden Eroğlu, “Anavatan Türkiye’den KKTC’ye elektrik enerjisi gelmesi, sistemlerin bir birine bağlanması bizim için son derece gereklidir” dedi.

Eroğlu, turizmde, üniversitelerde belirledikleri hedeflere varılmasının gerekliliğini de ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bugüne kadar ne zaman bir sorunumuz, endişemiz olsa sizi hep yanımızda bulduk. Bunun devam edeceğine, Anavatan Türkiye’nin gelişmesi için çaba harcarken Kıbrıs Türkü’nü, Anadolu halkından ayırmayacağınıza olan inancımız tamdır. Kıbrıs Türk halkı ve şahsım adına, bize sağladığınız destek için yeniden teşekkür ederim.”

 Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Rum Lider Nikos Anastasiades’e “Gelin bu barışı bir an önce, yarın değil bugün, gelecek hafta değil bu hafta, gelecek yıl değil bu yıl bulalım” diye seslendi ve bu akşam yapılacak liderler yemeğinin “bir ekip yemeği, ortak bir gelecek inşa edecek iki liderin ortak anlayışı geliştireceği bir yemek” olmasını temenni etti.

Davutoğlu, BM Genel Sekreterinin yeni atadığı Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’ye de; “Kıbrıs müzakerelerini artık nihai hedefe götürmek konusunda çabalarınızı artırarak devam ettirmenizde fayda var, adada daha çok bulunun, taraflar arasında daha çok mekik diplomasisi yapın, BM’yi daha çok devreye sokun” diye seslendi, BM Genel Sekreteri Ban-Ki Moon ve atadığı tüm ekibine güvenlerinin tam olduğunu da vurguladı.

Yunanistan’a da “komşu ve dost ülke” olarak, Kıbrıs’tan seslendiğini belirten Davutoğlu, “Çapraz ziyaretleri devam ettirelim. Mümkünse bunun seviyesini bakan, başbakan seviyesine çıkaralım, biz buna hazırız. Yunanistan Başbakanı hazırsa ben hazırım, gelin adaya birlikte gidelim, ilk önce Güney’e gidelim, birlikte çay içelim, sohbet edelim, sonra Kuzey’e gelelim yine birlikte olalım. Gelin beraber burada barışı inşa edelim” dedi.

Davutoğlu, aynı çağrıların BM için de geçerli olduğunu belirterek, “Ama bunlar yapılamayacaksa, herkes dürüstçe bunu ortaya koysun. Sayın Anastasiades bunu yapamayacaksa, yapamayacağını söylesin. Ya gelin beraber çözümü bulalım, yok çözüm iradeniz yoksa ambargoları kaldırıp, gerekiyorsa alternatif çözümler üzerinde birlikte düşünelim” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’yla düzenlediği basın toplantısında konuşan Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu, KKTC’yi ziyaret etmekten büyük bir mutluluk duyduğunu belirterek, ziyaretinin üç ana çerçevesi olduğunu kaydetti.

“KİM NE DERSE DESİN TÜRKİYE KKTC’Yİ DEVLET OLARAK TANIYOR”

Davutoğlu, ziyaretinin birinci çerçevesiyle ilgili konuşurken, Türkiye hükümetlerinin TBMM’den güven oyu aldıktan sonra ilk ziyaretini Lefkoşa’ya gerçekleştirdiğini, bunun sembolik öneminin çok yüksek olduğunu söyledi ve bunun “Kim ne derse desin Türkiye Cumhuriyeti devleti KKTC’yi devlet olarak tanımakta ve her düzeyde devlet olarak tanımanın getirdiği ilkelere saygı gösterdiği” anlamına geldiğini vurguladı.

Geçmişte olduğu gibi bugün de, yarın da ve gelecekte de TBMM’den güven oyu alan hükümetlerin, her Başbakanın KKTC’yi ziyaret edeceğini ifade eden Davutoğlu, buna bağlı olarak ikinci boyutun da, KKTC ve Kıbrıs Türk halkının esenliği, refahı ve güvenliği ile ilgili olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk halkının bağlılığını adaya getirdiğini söyledi. 

Davutoğlu, bugün yaptıkları görüşmelerde detaylı olarak iki ülkenin ilişkileri üzerinde durduklarını belirterek, 50 yılı aşkın bir süredir Kıbrıs meselesinin sürdüğünü, bu süreçte de hep Kıbrıs Türk halkının yanında olduklarını, olmaya da devam edeceklerini kaydetti.

KKTC’nin 40 yıllık mücadelede, 30 yıllık devlet tecrübesinde bir çok ülkede görülmeyecek kadar demokratik olgunluğa ve kurumsallığa ulaştığını, birçok seçimlerin ve demokratik yolla ortaya konan süreçlerde olgunluğunu gösterdiğini ifade eden Davutoğlu, ekonomik olarak da son yıllarda kendi destekleriyle ciddi iyileşmeler sağlandığını, bunun da Türkiye ile KKTC arasındaki yakın ilişkiden kaynaklandığını belirtti.

“İKİ ÜLKE ARASINDAKİ İLİŞKİLERİ DAHA DA DERİNLEŞTİRECEĞİZ”

Davutoğlu, ziyaretini, KKTC ile ilgili bakanları ile birlikte yaptığını, amaçlarının iki ülke arasındaki ilişkileri daha da derinleştirmek için ne yapılması gerekiyorsa yapmak olduğunu ifade ederek, bunun simgesel yansımalarından birisinin de su projesi olduğuna dikkat çekti.

Su projesinin bundan 10 yıl önce “hayal proje” olarak nitelendirilebileceğini, ancak şimdi bu önemli kararın hayata geçirildiğini ve yakında Anadolu’nun berrak, saf ve helal suyunun KKTC’ye, Yavruvatana akacağını ifade eden Davutoğlu, “Bu Ferhat ile Şirin’in aşkı gibi, dağları Ferhat nasıl delmişse, Anadolu’dan Yavruvatana engel tanımayız denizleri aşarız, Anadolunun suyunu Yavruvatana getiririz, bunu da kimse engelleyemez” dedi.

MÜZAKERE SÜRECİ

Davutoğlu, Kıbrıs’taki müzakere sürecine de değinerek, Türkiye ve KKTC’nin son 14 yılda, Annan Planı çerçevesinde ve daha sonra her zaman iyi niyetini gösterdiğini, Kıbrıs adasının barış adası olmasını istediğini ifade ederek, şöyle devam etti:

“İstedik ki; Kıbrıs adasında sağlanan barış üzerinden Doğu Akdenize barış refah huzur gelsin. İstedik ki, Türkiye Yunanistan KKTC ve Kıbrıs Rum Yönetimi aynı masa etrafında otursun, ve Doğu Akdeniz etrafını nasıl bir barış adası haline getiririz diye düşünsünler. Ama ne kadar güçlü irade kullanmışsak da maalesef istediğimiz ölçüde mukabele görmedik. Bu Annan Planının reddedilmesinde de böyleydi.”

Davutoğlu, son dönemlerde Kıbrıs Türk tarafının Kıbrıs Rum Yönetimi ve Rum Lider Nikos Anastasiades’e “süreci hızlandıralım, bir an önce netice alalım, zamana oynamayalım” çağrıları yaptığını, kendisinin de süreci çok yakından bildiğini kaydetti.

“BM GENEL SEKRETERİ VE EKİBİNE GÜVENİMİZ TAM”

Bugün Kıbrıs’a gelişinin zamanlamasının çok önemli olduğunu çünkü bu akşam iki liderin, BM Genel Sekreterinin yeni Kıbrıs Özel Danışmanı, Norveç eski Dışişleri Bakanı, “yakın dostu”, barış çabalarıyla bilinen “kıymetli” bir diplomat olan Espen Barth Eide’nin de katılımıyla bir yemek yiyeceğini ve yeni bir başlangıç yapacağını ifade eden Davutoğlu, BM Genel Sekreteri Ban-Ki Moon ve atadığı tüm ekibine güvenlerinin tam olduğunu vurguladı.

ANASTASİADES’E…

Davutoğlu, “Şimdi harekete geçme zamanıdır” diyerek, Anastasiades’e seslendi:

“Gelin bu barışı bir an önce, yarın değil bugün, gelecek hafta değil bu hafta, gelecek yıl değil bu yıl bulalım. İleriye ertelenen her çözüm aslında çözümsüzlüğü derinleştirir, ertelemeyelim. Her konuyu masaya koyalım ve bu çerçevede adımlar atalım. Bu akşam ve yarın yapılacak müzakerelerde artık geçmişi reddetmeden yola çıkalım.

Sayın (2. Cumhurbaşkanı) Talat ve (Rum eski Lideri) Hristofyas arasındaki yakınlaşma kağıtları Sayın Eroğlu tarafından benimsendi ve sürdürüldü. Ancak aynı yakınlaşma kağıtları Sayın Anastasiades tarafından aynı ölçekte benimsenmemiştir.

Çok ciddi çabalarla ortaya çıkarılan ortak metne onay verdik. Ancak Kıbrıs Rum tarafındaki ‘Ulusal Konsey’ diye bir mekanizmanın sürekli devrede olması karar almayı geciktiriyor. Hiçbir ülkede hiçbir süreçte herkesin mutabık olduğu bir müzakere süreci yürüyemez. Mutlaka görüş farklılıkları olur. Bu yüzden müzakerelerin gecikmesi zaman kaybıdır.

Sayın Anastasiades, ümit ederiz bu akşam başlayan sohbetin, yemeğin bir dostluk yemeği olmasına yardımcı olur… Ama sadece dostluk yemeği değil, bir ekip yemeği, ortak bir gelecek inşa edecek iki lider olarak ortak anlayışı geliştirecek bir yemek.”

EİDE’YE…

Davutoğlu, Eide’ye de şöyle seslendi:

“Sayın (BM Genel Sekreteri’nin eski Kıbrıs Özel Danışmanı) Downer’in bıraktığı yerden bayrağı aldınız, bunu artık nihai hedefe götürmek konusunda çabalarınızı artırarak devam ettirmenizde fayda var, adada daha çok bulunun, taraflar arasında daha çok mekik diplomasisi yapın, BM’yi daha çok devreye sokun.

Önünüzde BM Genel Kurulu var. O genel kurulda tarafları bir daha bir araya getirin gerekiyorsa bir odada, günlerce tutun ama artık bu adaya barış Doğu Akdenize huzur ve istikrar gelsin.”

YUNANİSTAN’A…

Türkiye Başbakanı Davutoğlu, Yunanistan’a da “komşu ve dost ülke” olarak Kıbrıs’tan seslendiğini  belirtti ve şöyle seslendi:

“Geçen yıl kararlaştırılan ve başlatılan müzakerecilerin çapraz ziyaretleri gibi güzel başlangıçları devam ettirelim. Mümkünse bunun seviyesini bakan Başbakan seviyesine çıkaralım, bir buna hazırız. Görüşmeye hazırım. Yunanistan Başbakanı hazırsa ben hazırım, gelin adaya birlikte gidelim, ilk önce Güney’e gidelim, birlikte çay içelim, sohbet edelim, sonra Kuzey’e gelelim yine birlikte olalım. Akdeniz birçok milletlerin ortak yeri oldu. Gelin beraber burada barışı inşa edelim.”

Davutoğlu, İngiltere, Amerika gibi sürece katkıda bulunan müttefik ülkelere de seslenerek, herkesin emeği olduğu müzakere çerçevesine sahip çıkılması çağrısında bulundu.

“TAKVİMLENDİRİLMİŞ BİR MÜZAKERE SÜRECİYLE BAŞARILABİLİR”

Bu ortak metin üzerinden Kıbrıs’ta bir barış inşa edilebileceğini, bu bölgede güzel bir örnek teşkil edecek barışın sağlanabileceğini, takvimlendirilmiş bir müzakere süreciyle bunun başarılabileceğini dile getiren Davutoğlu, aynı çağrıların BM için de geçerli olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

“Ama bunlar yapılamayacaksa, herkes dürüstçe bunu ortaya koysun. Sayın Anastasiades bunu yapamayacaksa, yapamayacağını söylesin. Ya da diğer aktörler. Gelin samimi bir şekilde ambargoları kaldıralım. Kıbrıs Türk halkının üzerindeki ambargoların hiçbir insani hukuki siyasi gerekçesi yoktur.

Bir gerekçe varsa bile bu gerekçe 2004’te referandumda ölmüştür. Hala bu ambargonun sürüyor olması, hiçbir gerekçeyle izah edilemez. Ya gelin beraber çözümü bulalım, yok çözüm iradeniz yoksa ambargoları kaldırıp, gerekiyorsa alternatif çözümler üzerinde birlikte düşünelim. Ama Türkiye kim ne derse desin ne tavır alırsa alsın bu ziyaretle bir kez daha göstermiştir ki, KKTC’nin yanındadır.

Türkiye’den Kıbrıs’a sadece barış, huzur, istikrar ve dostluk mesajları gelir ve Kıbrıs Türk halkını hiçbir zaman yalnız, kaderine terkedilmiş bırakmaz.”

Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin Kıbrıs Rum tarafıyla su ve doğal gaz konusunda işbirliği yapmaya hazır olduğunu yineledi.

Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile birlikte düzenlediği ortak basın toplantısında basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.

“DOĞAL GAZ BORUSU DA DÖŞENEBİLİR”

Türkiye’den su taşınması için inşa edilmekte olan yapının, doğal gazın nakledilmesi için de düzenlenip düzenlenemeyeceği sorusuna karşılık Davutoğlu, su borularının su yüzeyinde asılı olacağı bir sistem inşa edilmekte olduğunu, Ada’da varılacak bir çözüm sonrasında su borularının yanına doğal gaz borusu ve elektrik kablosu da çekilebileceğini kaydetti.

Davutoğlu, “Nasıl ‘aziz suyu Rum tarafı ile paylaşabiliriz’ demişsek doğal gazı da buradan dünyaya pazarlayabiliriz ve Rum- Türk herkes bundan istifade eder” dedi.

Kıbrıslı Türkler’in adanın güneyinde bulunan doğal gaz kaynakları üzerinde hakkı olmasına rağmen, söz konusu kaynakları Kıbrıslı Rumların tek başlarına işletme niyeti bulunduğunu, Türk tarafının doğal gazla ilgili komite kurulmasını önerdiğini ancak Kıbrıs Rum tarafının bu öneriyi ret ettiğini anlatan Davutoğlu,  “Barışa teşvik edeci olacaksa Türkiye’nin kudreti yeter. Biz oradan borularla doğal gazı alırız sonrada tüm dünyaya dağıtırız” dedi.

SU ÜZERİNDE ÇALIŞILAN MODEL

Ahmet Davutoğlu, KKTC’nin ekonomik ve sosyal olarak da sürekli olarak kendisini yenilemesi gerektiğini kaydetti ve “Hiçbir toplum statik kalamaz” dedi.

KKTC’de rasyonel, etkin ve üretken bir ekonomik yapı kurulması gerektiğini kaydeden Davutoğlu, KKTC’ye su getirme projesine atıfta bulunarak, gelecek olan suyun idaresi konusunda, profesyonel bir yapı kurulması gerektiğini, bu amaçla Türkiye Doğal Kaynaklar ve Su Bakanı Veysel Eroğlu’nun KKTC’yi geniş bir ekiple ziyaret edeceğini kaydetti.

TÜM KANALİZASYON VE SU ALTYAPISININ YENİLENECEĞİ BİR MODEL

Türkiye’nin 1,3 milyar dolarlık su yatırım projesinde bir beklenti içerisinde olmadığını belirten Davutoğlu, tüm bölgelerin içme ve kanalizasyon altyapısının düzenlenmesini içeren bir model üzerinde çalıştıklarını kaydetti.

Davutoğlu, “Merkezi yönetime ciddi bir vergi kaynağı bırakacak, Belediyelerin tüm altyapılarının bu yolla, şirketler tarafından düzenleneceği, kanalizasyon atık su sistemi dahil olmak üzere tüm alt yapının yenileneceği, belediyelere bir hisse ile kaynak aktarılacağı da dahil olmak üzere bir model üzerinde çalışıyoruz” dedi. 
Ada’da bir çözüm bulunması halinde TC yetkililerinin adaya ziyaretleri konusunda bir soru üzerine Davutoğlu, dönüşümlü başkalık kabul edildiği takdirde çözümden sonra ilk diplomatik ziyareti adaya yapmaya hazır olduğunu belirtti.

Davutoğlu, Bosna Hersek’in de Türkiye’nin çok yakın bir dostu olduğunu ancak Bosna Hersek ziyaretleri gerçekleşirken Cumhurbaşkanlığı konseyi başında Boşnak mı Hırvat mı olduğuna bakmaksızın bu ziyaretleri gerçekleştirdiklerini belirtti.

YENİ BİR KKTC DOĞMAKTA OLDUĞUNUN İŞARETLERİ

KKTC’de demokrasinin çok renkli olduğuna inandığını kaydeden Davutoğlu, son dönemde gerçekleştirdiği ziyaretlerde, iktidardaki partiler ile muhalefet partilerinin ilişkisinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Davutoğlu, “Ortak yemek ve toplantılarda gördüğüm atmosfer bu konuda yeni bir KKTC’nin doğmakta olduğunun da işaretleri. Görüş ayrılıkları masa etrafında konuşulur, siyaseten görüş ayrılıkları devam etse de, ortak çıkarlar ve hedefler doğrultusunda bir araya gelinir” dedi.

Uygulanan ambargolara da atıfta bulunan Davutoğlu, “Hiçbir ambargo bir ülkenin çalışkanlığından daha fazla etkili olamaz” dedi. Onur ve bağımsızlık mücadelesi veren bir milletin taştan suyu çıkarttığına inandığını kaydeden Davutoğlu, Türkiye’nin savunma sanayisinin 1970’lerde Kıbrıs dolayısıyla Türkiye’ye ambargo uyguladığı dönemde başladığına işaret etti.

"TÜRKİYE ÇERÇEVE BELGEYİ DESTEKLİYOR"

Türkiye’nin Kıbrıs’ta nasıl bir yapıyı savunduğu sorusuna cevaben ise Davutoğlu, Türkiye’nin çerçeve belgesindeki içeriği desteklediğini ve söz konusu belgenin çözüm için gerekli her şeyi içerdiğini kaydetti.

Davutoğlu, “Söz konusu belgede her şey vardır, kısa, direkt, kapsamlı ve çok uyumlu bir şekilde. Söz konusu belge tüm taraflarca müzakere edilmiştir ve bizim duruşumuz söz konusu belgede nettir” dedi.

Müzakerelerdeki vatandaşlık ve toprak konularında Rum tarafının aşırı taleplerinin anımsatılması üzerine Davutoğlu, vatandaşlık konusuna atıfta bulunarak müzakerelerde kimsenin KKTC’ye fikir empoze etme hakkı olmadığını belirtti.  Vatandaşlık konusunda Güney Kıbrıs’ın yaptıklarının da dikkate alınması gerektiğini belirten Davutoğlu, KKTC’de yasalara göre en az beş yıl yaşamış Türkiye kökenli birine vatandaşlık verilmesinin çözüm sürecinde sorun olarak görülmemesi gerektiğini söyledi.

Davutoğlu, toprak konusunun da ancak son aşamada ele alınabileceğini söyledi.

İŞİD

Bir gazetecinin “Suriye ve Irak’ta ayrımcı faaliyetlerde bulunan İŞİD’in KKTC’de de faaliyette bulunacağın iddia edildiğini” belirtmesi üzerine Davutoğlu, KKTC’yi tehdit eden bir durumun bilgilerine gelmediğini ancak KKTC’nin bekası, geleceği, huzuru ve güvenliğinin Türkiye’nin garantisi altında olduğunu ifade etti.

İŞİD’in Türkiye için bir tehdit oluşturup oluşturmadığı sorusu üzerine Davutoğlu, bölgede faaliyet gösteren tüm radikal örgütlerin bölge için nasıl tehdit teşkil ediyorsa Türkiye için de aynı şekilde tehdit teşkil ettiğini belirtti.

Türkiye’den gençlerin İŞİD altında savaşmak için Suriye ve Irak’a geçtiği iddialarının anımsatılması üzerinde Davutoğlu, yabancı basın tarafından Türkiye hakkında yanlış haberlerin yapıldığını, bugüne kadar Türkiye’ye 1,2 milyon Suriyeli’nin sığındığını ve Türkiye’nin 4 milyar doların üzerinde para harcadığını, anacak uluslararası toplumun bu insani kriz konusunda herhangi bir şey yapmadığını söyledi.

Türkiye’nin farklı ülkelerde İŞİD’e katılımları engellemek için elinden geleni ortaya koyduğunu ifade eden Davutoğlu, “Suriye’ye giden Avrupa ülkelerinden gençlerin sayısı (Suriye’ye geçen) Türkiyelilerden fazla” dedi.

Bölgedeki katliamların en büyük sorumlunun Suriye’deki Esad Rejimi olduğunu, bunun radikal eylemlerin büyümesine yol açan en büyük neden olduğunu kaydeden Davutoğlu, uluslararası toplumun İŞİD’in güçlenmesini engellemek için Suriye ve Irakla işbirliği yapmaktan kaçındığını söyledi.