Haluk Doğandor

Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’na (KIB-TEK) ait araçların kaybolmasıyla başlayan UBP dönemine yönelik ithamlardan, KIB-TEK’e sınavsız münhalsız yapılan istihdamlara, Türkiye’den getirilecek su projesinden, kablo ile elektrik getirilmesi konusunda birçok konuda konuşan Atun, Yorgancıoğlu’nu ise “ikiyüzlü siyaset yapmak” ile suçladı.

Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’na (KIB-TEK) ait araçların kaybolmasıyla başlayan UBP dönemine yönelik ithamların yanlış bilgiye dayandığını, CTP-BG’nin “çamur at izi kalsın” politikası izlediğini öne süren KIB-TEK’ten sorumlu eski Ekonomi ve Enerji Bakanı, Ulusal Birlik Partisi Genel Sekreteri ve Gazimağusa Milletvekili Sunat Atun, elinde belgeyle konuştu.  Atun, “Bu CTP’nin her iktidara gelişinde izlediği bir yöntemdir” diyerek, UBP’ye yönelik ithamları yalanladı.

KIB-TEK’in şu andaki durumunu da değerlendiren Enerji Eski Bakanı Sunat Atun, UBP’nin bıraktığı yönetimin ardından Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’nun mali yapısının daha da bozulduğunu savundu. Bunu CTP/BG-DP/UG hükümetinin büyük borçları on yıla kadar uzun vadelere bölmesine bağlayan Atun, “Bu Elektrik Kurumu için büyük bir hata oldu. Dün ödenmesi gereken bir borcu gelecekte on yıllara uzattığın zaman hem kurum zarara uğrar, hem de bunun yükünü borcunu zamanında ödeyen aboneler çeker. Evet, birden ödenmesi olanaklı olmayan donuk borçların ödenmesi için yapılan taksitlendirme gerekli olmasına karşılık, bunun finansman olarak bir model üzerine oturması gerekir” dedi.

Her yıl üretimde 260 milyon görev zararı var

Elektrik Kurumu’nun bugün elektrik üretim maliyetinin 70 kuruşlara dayandığını savunan Atun, oysa satış fiyatının 44 kuruş, aradaki farkın ise 26 kuruş olduğunu söyledi. Atun, “Yani Elektrik Kurumu bir kilovat saatte 26 kuruş zarar ediyor demektir. Yılda 1 milyar 300 milyon kilovat saat elektrik tüketildiğini var sayarsak yıllık 260 milyon lira görev zararı ortaya çıkmaktadır. Bunun artık görülmesi lazım” dedi.

Kurum tarihin en kötü noktasında

Sunat Atun şöyle dedi:

“Elektrik Kurumu’nu; meydana gelen açığı kapatmak için bankalardan veya finans kuruluşlarından sürekli borçlandırıyorlar. Bakın geçenlerde bir tek seferde kurumu borçlandırarak 80 milyon Türk Lirası aldılar. Ancak Elektrik Kurumu bu borçlanmayı daha ne kadar kaldırır, burası da bilinmez. Maliyetin çok altında satılan bir elektriği üretmek için sürekli bankalardan yüksek faizle alınan borçlarla sürdürebilmek zaman kaybı ve kurumun batışını hızlandırmaktan öteye gidemez. Zira borcunu ödeyemeyen, faizini hiç ödeyemez. Böyle büyük miktarların borç alınması bankacılık sektörünü de bozar. Normal şartlarda faizlerin düşmesinin yolları aranırken, bu sebepten dolayıdır ki, faizler de artma baskısı altına girecektir, çünkü geri dönüşü olmayan paraların yükü de diğer mudilere yüklenecektir. Bu sebepten Elektrik Kurumu’nun şu anki durumu tarihin en kötü noktasındadır. Bu da buna bağlı olarak mevcut hükümetin en büyük başarısızlığının kanıtı olarak önümüzde durmaktadır.”

Belediyelerin mali yapıları buna müsait değil

Sunat Atun belediyelerin elektrik borçları hakkında da şöyle konuştu:

“Belediyeler sahip oldukları mali yapı ile elektrik borçlarını ödeyebilme noktasında değildir. Bu konuda herhangi bir çalışma da yapılmamıştır. Biz iktidarımız döneminde belediyelerin elinden sokak lambalarını alarak onu KIB-TEK’e devrettik. Zira belediye o sokak lamba paralarını tahsil eder, ama kuruma ödemezdi. Yaptığımız değişiklikle bunu ortadan kaldırdık. KIB-TEK bunu kendi faturaları içerisinde topluyor.

CTP yönetimi KIB-TEK’i uçurumdan aşağıya atacak

CTP geçmişten beridir, belediye borçları üzerine çok yanlış bir algı yükledi. Buna dayalı olarak da çok yanlış bir siyaset sürdürdü. Sanki ‘belediyelerin buna olanağı var da ödemiyor’ gibi bir yanlış algı ortaya çıkardı. Lefkoşa Türk Belediyesi, UBP’li başkan zamanında da, CTP’li ve DP’li başkan zamanında da maaşları bile ödemekte zorluk çekiyor, hatta ödeyemiyordu. Yani maaşları ödeyemeyen bir belediye 30-40 milyon liralık bir borcu nasıl ödeyecek? CTP’nin öncülüğünü yaptığı Elektrik Kurumu borçlarını tahsil etse daha iyi bir konuma gelecek savı veya iddiası da bir yanıltmadır. Elektrik Kurumu’nu uçurumdan aşağıya atmaktan başka bir şey değildir.”

En önemli sektörlerin başında gelen turizm, eğitim, sanayi, hayvancılık gibi girişimlerde kullanılan elektriğin maliyetinin düşürülmesinin bu sektörlere canlılık ve hareket getireceğini savunan Atun, kablo ile elektrik getirilmesine değindi, şöyle konuştu:

Kablo ile elektrik ekonomiyi sürdürülebilir hale getirir

“Burada yapılması gereken şey elektriği Türkiye’den kablo ile getirmek suretiyle kilovat saatini 25 kuruş gibi bir fiyata, ucuza mal etmektir. Elektriğin ucuza mal edilmesiyle birlikte sektörler ucuza elde ettikleri elektrik sayesinde çok daha iyi sürdürülebilir bir ticaret yapabilecekler. Üniversiteler, turizm, hayvancılık ve sanayi sektörü rahat bir nefes alabilir konuma gelecektir. Bunun şimdi tam sırasıdır. Eğer bunu şimdi yapmazsak, bu konuda gerekli adımları atmakta gecikirsek, Elektrik Kurumu’nun duvara toslamasına engel olamayız. Olası felaketin sorumlusu da CTP olacaktır.”

“Sizin iktidarınız döneminde böyle bir öngörü çalışması yapıldı mı” sorusuna Sunat Atun şu cevabı verdi:

Bizim projemiz hazırdı

“Biz elektriğin Türkiye’den kabloyla getirilmesi konusunda bir çalışma yaptık. Hatta ülkede satılacak birim fiyatını bile belirledik. Türkiye’den 16-17 kuruşa alınacak elektrik, maliyetler de dâhil olmak üzere ülkemizde kilovat saati 25 kuruştan satılmak suretiyle, ülkemizde şu andaki üretim maliyetinin yarısından daha da az bir fiyata vatandaşa verilecekti. Ancak hükümetten ayrılmamızla birlikte CTP bu konuda bir çalışma sergilemedi. CTP Türkiye’den kablo ile elektrik ve su getirilmesine karşı çıkmıştı. Buna muhalefette şiddetle karşı olan CTP, Türkiye’ye gidip orada 2013-2015 ekonomi programının üzerine, elektrik ve su getirilmesi de dâhil olmak üzere imza attı. Fakat Türkiye kendi attığı imzalara bağlı kalarak elektrik ve su konusundaki çalışmalarını tamamlamıştır. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan buraya geldiğinde, elektriğin de taşınabilir pozisyona geleceğine ilişkin açıklamalar yaptı. Ancak bizim hükümetimizin Başbakanı Özkan Yorgancıoğlu açıklama yapmak durumundadır, ‘elektrik gelecek mi, gelmeyecek mi?’ Eğer gelmeyecekse, şu anda kilovat saati 65-70 kuruşlara dayanan elektriğin maliyetini nasıl aşağılara çekeceğini hesaplamak zorundadır.

İki yüzlü siyaset sergileniyor

Özkan Yorgancıoğlu’nun hangi sözüne inanacağız? Sendikalara ve sivil toplum örgütlerine yönelik ‘Elektrik Kurumu özelleştirilemez ve kablo ile elektrik gelemez’ sözlerine mi, yoksa ekonomik protokolün altına imza atmak suretiyle bir anlamda özelleştirmeye kapı açan Özkan Yorgancıoğlu’na mı inanmak lazım? Türkiye’de 24/12/2013 tarihinde ekonomik protokolün altına imza atan Yorgancıoğlu, resmen özelleştirmeyi de imzalamış oldu. Ama hala Yorgancıoğlu çelişkili konuşarak, Türkiye’ye başka, halka başka, sendikalara başka konuşmaya devam ediyor. Şu anda KKTC’de resmen ikiyüzlü bir siyaset yapılıyor.”

KIB-TEK’te alınan “mevsimlik işçiyi” açıklasınlar

CTP’nin UBP zamanında işe alınan kişileri işten atıp, üstelik zarar eden KIB-TEK’e 42 personel almasıyla ilgili de Sunat Atun sert konuştu:

 “Elektrik Kurumuna sanki portakal bahçesinde ürün toplayan şirket gibi ‘mevsimlik işçi aldık’ açıklaması oldukça manidardır. KIB-TEK mevsimlik bir şirket mi de mevsimlik işçi alınıyor? Geçici işçi adı altında alınan 42 kişi, tamamen CTP’nin sürdürdüğü popülist ve siyasi kadrolaşma hareketinin ta kendisidir. ‘Geçici’ diye aldıkları kişileri ileride de kadrolayacaklar. Yapılan bu istihdamlar Elektrik Kurumu’na bir şey kazandırmayacağı gibi kurumun batışını da hızlandıracaktır. Yarın (bugün) ben meclis oturumunda Sayın Başbakan’a bu soruyu soracağım. Ancak bu, KIB-TEK’e yandaşlarını istihdam etmenin bir fotoğrafıdır.”

Su konusunda resmen kaos yaşanıyor

“Türkiye’den gelecek su konusunda her kafadan bir ses çıkıyor ve bu gelecek olan suyun, nerelere, ne kadar dağıtılacağı ve birim fiyatının ne olacağından, bu suyu kimin yöneteceğine kadar belirsizlikler hâkimdir. Bu konuda muhalefet partisi olarak bildiklerinizi açıklar mısınız?” sorusuna ise Sunat Atun, Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı Bakırcı’ya yüklendi ve devam etti:

“Su bir anlamda enerji konusudur, ama su olayında resmen bir kaos yaşanmaktadır. Zira su konusunu izleyecek ve geliştirecek olan bakan hiçbir şey üretmemektedir. Oturduğu yerden demeç vermek sureti ile ve de Türkiye’de yaptığı ziyaretlerin fotoğraflarını basına servis etmekle bakanlığı yönettiğini zannetmektedir. Başlı başına sadece bir Marsilya gezisi bile bir skandaldır. Yine müsteşarının açıklama yaparak görevden ayrılışı bile büyük bir skandal olmuştur. Suyun adaya gelişinin tarihini bile Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamasına rağmen hala bu dağıtımın nasıl yapılacağı konusunda bakandan bir açıklama dahi yapılmamaktadır. Burada bir an evvel yapılması gereken şey, su dağıtım ihalesinin özel sektöre verilerek hizmete sunulmasıdır.”

Skandal ihaleler

KIB-TEK Yönetim Kurlu Başkanı İsmet Akim’in, “UBP döneminde 137 Euro’ya akıllı sayaç alındı” sözlerini de değerlendiren Atun şöyle dedi:

“Elektrik Kurumu başkanı doğruları söylemiyor. Akıllı sayaç ihalelerinde KIB-TEK Yönetim Kurulu Başkanı Akim, UBP dönemini zan altında bırakarak o zaman alınan akıllı sayaçların 137 Euro’ya alındığını ifade etti. Oysa bunun böyle olmadığını biz belgelerle ispat ettik ve basına da dağıttık. Elimdeki belgeye göre UBP zamanında tek bir seferde alınan akıllı sayaçların birim fiyatı 37,68 Euro’dur ve 5 bin adet sayaç alınmıştır. CTP döneminde yapılan bu sayaç ihalesinde önce 130 Euro civarında bir rakama anlaşıldı, ama arkasından gelen skandallarla bu ihale iptal edildi, sonra açılan ihalede 97 Euro’ya anlaşıldı.”

Yalancının mumu yatsıya kadar yanar

KIB-TEK Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Akim’in UBP dönemini itham ederek, kuruma ait araçlar hakkında söyledikleri konusundaki soruya yönelik ise Atun, Akim’i itham ederek şunları söyledi:

“Her zamanki gibi bir CTP klasiği: ‘Çamur at izi kalsın...’ Bir konuyu araştırmadan konuşan Akim, burada yalancı pozisyonuna düşmüştür veya düşürülmüştür. Olay aslında 2008 yılında o dönemin Maliye Bakanı’nın direktifi ile ve Devlet Emlak Malzeme Dairesi aracılığıyla Merkezi İhale Komisyonu tarafından satılmıştır. Bu arabaların bizim dönem veya benim bakanlığım dönemi ile hiçbir şekilde alakası yoktur. İşte ‘yalancının mumu yatsıya kadar yanar’ misali İsmet Akim’in de mumu yatsıya kadar yanmıştır. Biz Sayın Akim’i farklı tanımıştık, ancak Sayın Akim’in her sıkıştığında yalana ve karalamaya çalışan bir kişilikte olduğu ortaya çıktı ne yazık ki.”