Nupelda Karabuğday

Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik müzakerelerden geri çekilen Güney Kıbrıs’a “yalvaracak değiliz” diyen Ulusal Birlik Partisi (UBP) Lefkoşa Milletvekili Tahsin Ertuğruloğlu, “çözüme ihtiyacı olan biziz, biz çözüme mecburuz” mesajlarını Rum tarafının koz olarak kullandığını söyledi. Ülke içerisinde “kim daha çözümcü” yarışı içerisinde olan kesimler olduğunu belirten Ertuğruloğlu, Rum tarafıyla çözüme gitmeden önce devlet çatısı altındaki bozuklukları düzeltmek gerektiğine vurgu yaptı. Yine bazı kesimlerin, Türkiye için pankartlar açarak “ne askerini ne memurunu” sloganları attığını ancak diğer taraftan da hükümete Türkiye’den para istemesi için baskı yaptığını söyleyen Ertuğruloğlu, haklı bir bakış açısıymış gibi bu durumun siyasete de yansıtılmasının çok yanlış olduğunu savundu. 

“RUMLARI İYİ TANIMIYORLAR” 

ADA TV’de Erçin Şahmaran’ın sorularını yanıtlayan UBP Lefkoşa Milletvekili Tahsin Ertuğruloğlu programda şu ifadelere yer verdi; “Rumlara anlaşmaya ihtiyacımız var diye yalvaracak halimiz yok. Yalvaranlar şunu anlamıyorlar ki, sabah öğlen akşam Türk tarafından, çözüme ihtiyacı olan biziz mesajı alıyorsa, Rum tarafını demek ki iyi tanımıyorlar. Rum tarafı bizimle tek başına sahiplendiklerini paylaşmak istemiyor. Hangi kişi daha çözümcüdür yarışı yaşanıyor ülkede. Hangisi daha melaike mesajlar verecek oyunu oynanıyor. Eşitliği hazmetmeyen Rum tarafına çözüm için sonuna kadar uğraşmam lazım mesajı verirseniz, o Rum sizinle niye anlaşsın? Biz sonuna kadar bastıralım Rumları mecbur bırakalım diyorlar. İngiltere’yi, Amerika’yı, dünyayı etkileyeceksiniz güya. Böyle bir argümanları var. Bunun ne kadar yanlış bir yaklaşım olduğunu da bir türlü göremiyorlar. 60 ortaklığının da Rumların mecbur bırakılarak girdikleri bir ortaklık olduğunu biliyorlar. Ne hale geldiğini yaşadık biz bu ortaklık sonucunda. Hiçbir ders çıkarmadan Rumları anlaşmaya mecbur bırakarak dış siyaset gütmeye çalışıyorsak son derece tehlikeli bir yoldayız demektir. Çözüm, kendi devlet çatımız içerisinde bu darmadağın vaziyetteki ortamı, kendi evimizi düzelterek sağlarız. Evimiz içerisinde düzeni sağladıktan sonra ancak müzakere masasında Rumların ciddiye alacağı bir taraf oluruz. 

“MÜCADELE RUHU ORTADAN KALKTI” 

İnsanlar da şöyle bir algı var; mücadele ruhu kalktı, ‘74’te kurtulduk. Bizim de bir şey yapmamıza gerek yok oturup ganimeti paylaşacağız, Türkiye bize parayı da verecek, bir şey yapmayacağız, Türkiye mecburdur bize parayı vermeye! Canımız çektiğinde Türkiye’ye hakaretler yağdıracağız. Türkiye yüzünden burada ezildik.’Aynen böyle bir dünya yaratıldı maalesef. Bu sanki haklı bir bakış açısıymış gibi siyasi yaşama da yansıtıldı. En basit örneği sendikalar. Sokağa çıkıp pankart açıp ne askerini ne memurunu diyerek, hükümete de Türkiye’den para iste diyen sendikal yapı. Aynı anlayış. 

“SİYASET KÖTÜYE GİDİYOR” 

Siyaset maalesef her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Sadece eleştirmekle bu iş olmuyor. Alternatif sunmak gerekiyor eleştiri yaparken. Çıkışı sistemin değişiminde gördüm hep. Başkanlık sistemine geçilmesi gerekiyor. Milletvekillerinin bakan olmadığı, bakanların konunun uzmanı olduğu, seçilme endişesi taşımadan popülizme kayma hissetmeden, doğrusu neyse ülke adına onu yapma uğraşı içinde olacak olan bakanlarla bu işin düzelme şansı olduğunu söylüyorum. Hangi sistemi kurarsanız kurun o sistemi ya kuracaksınız ya da batıracaksınız. Parlamenter sistemi çalışır hale getirme şansını kaybettik. Sistem popülizme teslim olmuş durumdadır. Sistem tükenmiştir. 

“ZÜMRESEL ÇIKARLAR ÖNDE”

Bu yapı içerisinde ülkenin genelini ilgilendiren konularla uğraş verecek bir yürütme ortamı ülkede yok. Bireysel çıkar üzerine, kişisel sorunları halletme temelinde, hatır gönül zemininde halkın problemleri nedir, ülkenin sıkıntıları nedir bunları nasıl aşarız, devlet ciddiyetinde bunların üstünden nasıl geliriz? Anavatanımıza biz projelerle gidip şunları değiştirmek istiyoruz türünden politika yapacağımıza kasaba politikacılığıyla, kişisel çıkarlarla kendi kendimizi avutuyoruz. Yanlış üstüne yanlış yapıyoruz. Anavatan bu yanlışları düzeltmek istediğinde de yer yerinden oynuyor. Türkiye işimize karışıyor diye. Olacak şey değil yaşadıklarımız. Bunları söylüyoruz ancak hiçbir şeyin değiştiği yok. Bunları değiştirmek adına bir hareket yok. Öyle bir kadro ortada yok. 

“UCUZ POLİTİKAYI SEVMEM” 

Fırsatçılık veya ucuz politika temelinde siyaset yapmayı seven birisi değilim. Hükümeti eleştirmek muhalefetin birinci görevi ancak siyaseti o noktada görüp, iktidar doğru da yapsa eleştireceğim demekle siyaset olmaz. Eleştirirken alternatif getirmek lazım. Alternatifte de gerçekçi olmak lazım. UBP iktidara geldiğinde başkanlık sistemini iktidara getireceğiz. Bu konu öyle bir Anayasa değişikliği konusudur ki maalesef gündemde yok. Başkanlık sistemi denilince hemen olumsuz yaklaşım gündeme gelir. Bunun gündeme taşınmasını engellemek adına konu saptırılıyor. Boşu boşuna zaman kaybediyoruz. 

“MİLLETVEKİLİNDEN BAKAN OLMAMALI” 

KKTC milletvekilliğinde tek seçim bölgesi olsun ama yine de milletvekillerinden bakan olmamalı. Bu şekilde 5 ilçede de seçsek tek seçim bölgesi de olsa bir şey değişmeyecek. Kişisel, zümresel veya partisel çıkarlar ön planda olmaya devam edecek. Halkın morali daha da bozulacak. Boşu boşuna zaman kaybediyoruz. Sıkıntıları sıralamak, eleştirmek, bunları herkes yapabilir. Vatandaş, medya, siyasiler, sendikalar herkes eleştiriyor. Kimse memnun değil. Bundan bir çıkış yolu arayalım. Bunu biz yapacağız başkası gelip bizim yerimize yapmayacak. Sadece şikayet etmekle bir iş olmuyor. 

“VATANDAŞ İRADESİNİ YANSITMALI” 

Eleştirdiğimiz siyasi yapı içerisinde ne bu meclisten ne de oluşacak meclislerden fazla bir şey beklemeyelim. Sistemden bahsediyoruz, sistemi düzeltecek ciddi mentalite değişikliğine ihtiyaç var. Bakış açısı, vizyon değişmiyorsa hiçbir şeyi değiştiremezsiniz. Vatandaş da buna alışmış. UBP’denşikayet ediyor, değişim diyor,CTP’yi getiriyor, CTP’den şikayet ediyor UBP’yi getiriyor. DP de her koalisyonda bir şekilde hükümette yer alıyor ama sorumluluk üstlenmeden koalisyonun büyük ortağına suç atıyor. Meclis oluşumlarına, milletvekillerinin isimlerine bakacak olursanız geçen yıllar zarfında çok daha donanımlı meclislerle yola çıkıp bu günlere geldik. Kimseyi küçük görme adına konuşuyor değilim ancak vatandaşı da eleştireceğim bu konuda. Vatandaşın ne istediğini bilmesi, iradesini sandığa doğru kriterlerle yansıtması lazım.”