Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım, Kıbrıs’ta çözümün mutlaka sağlanması gerektiğini, çünkü çözümsüzlüğün bedelini kısıtlamalar yüzünden Kuzey Kıbrıs Türk tarafının ödediğini söyledi.

Rum tarafının 2004'te tüm uyarılarına rağmen adanın tümünü temsil edecek şekilde AB’ye tam üye yapıldığını, dolayısıyla o gün çok daha kolay olan çözümün gerçekleşmediğini kaydeden Yıldırım, “Bugün daha zor olanı başarmakla karşı karşıyayız. Eminim ki burada varılacak çözüm, Ada'da güvenliği sağlayacak, Türkiye'nin etkin garantisini sürekli olarak temin edecek ve her iki tarafın adil, eşit yönetişim hakkını da beraberinde getirecektir" dedi.

Yıldırım, Kıbrıs görüşmelerine ilişkin, "Evvelsi gün Anastasiadis biraz herhalde sinirlenmiş, kapıyı vurup dışarı çıkmış, 'Kriz oldu' diye haber yayıldı. Daha sonra 'Ben sigara içmeye çıktım. Kriz filan yok' diye geri geldi. Tabii her zaman Türkiye, daha doğrusu Kuzey Kıbrıs Türk tarafı çözümde bir adım önde" ifadelerini kullandı.

Malta ziyaretini sürdüren Yıldırım, Malta Başbakanı Joseph Muscat ile düzenlediği ortak basın toplantısında, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Başbakan Yıldırım bir soru üzerine, seçim zamanı ülkelerde popülizmin yaygın bir uygulama olduğunu belirterek, "Bizim beklentimiz ve düşüncemiz seçim atmosferinin ötesinde Avrupa Birliği, Türkiye ilişkilerinin sağlıklı bir zeminde değerlendirilmesi ve buna göre sağlıklı kararların verilmesidir" diye konuştu.

"Kıbrıs'ta Rum liderin müzakere masasına terk etmesi konusunda Türkiye'nin tutumunun ne olacağının" sorulması üzerine Yıldırım, bir süreden beri iki taraf arasındaki görüşmelerin Birleşmiş Milletler koordinasyonunda devam ettiğini anımsatarak, şöyle konuştu:

"Evvelsi gün Anastasiadis biraz herhalde sinirlenmiş, kapıyı vurup dışarı çıkmış, 'Kriz oldu' diye haber yayıldı. Daha sonra 'Ben sigara içmeye çıktım. Kriz filan yok' diye geri geldi. Tabii her zaman Türkiye, daha doğrusu Kuzey Kıbrıs Türk tarafı çözümde bir adım önde. Hiçbir zaman çözümü kesintiye uğratacak bir davranış içerisinde olmuyorlar. Buna özen gösteriyorlar. Çözümün mutlaka sağlanması lazım, çünkü çözümsüzlüğün bedelini Kuzey Kıbrıs Türk tarafı ödüyor, kısıtlamalar yüzünden ödüyor. Rum tarafı maalesef 2004'te tüm uyarılarımıza rağmen adanın tümünü temsil edecek şekilde birliğe tam üye yapıldı. Dolayısıyla o gün çok daha kolay olan çözüm gerçekleşmedi, bugün daha zor olanı başarmakla karşı karşıyayız. Eminim ki burada varılacak çözüm, Ada'da güvenliği sağlayacak, Türkiye'nin etkin garantisini sürekli olarak temin edecek ve her iki tarafın adil, eşit yönetişim hakkını da beraberinde getirecektir."

Yıldırım, bu konuda da Avrupa Birliğinin de üzerine düşen görev olduğuna dikkati çekerek, "Türkiye'nin dört özgürlüklerini, dört özgürlük dediğimiz hususlarında Avrupa Birliği tarafından teminat altına alınması icap ediyor." dedi.

Türkiye'nin 5 yıldır 3 milyon göçmene ev sahipliği yaptığını hatırlatan Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:

"Acaba merak ediyorum, Türkiye'de ne kadar göçmen var? Avrupa'da ne kadar göçmen var? Bunun cevabını birisi bana versin. Onlarla aşını paylaşıyor, eğitim ve sağlık yardımı veriyor. Başkaları ne yapıyor? Aferin diyor, sadece uzaktan bakıyor. Türkiye zorda olanlara, darda olanlara yardım eden bir ülkedir ama unutmayın Türkiye DEAŞ, PKK, FETÖ terörü ile amansız mücadele eden bir ülkedir. Soruyorum, hangi Avrupa ülkesinin parlamentosu uçaklarla bombalandı? Hangi Avrupa ülkesinde tanklar insanların üzerinden geçti? Hangi Avrupa ülkesinde silahsız, savunmasız insanlar acımasızca öldürüldü?"

"GERÇEKLER TERS YÜZ EDİLİYOR"

Başbakan Yıldırım, bir gazetecinin "Türkiye'deki tutuklu gazetecilerle" ilgili sorusuna karşılık, basın özgürlüğü ve insanların görüşlerini ifade etmelerinin evrensel bir hak olduğunu söyledi.

Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunun altını çizen Yıldırım, "Bu hakları Türkiye'de herkes sonuna kadar kullanıyor, kullanmaya devam edecek" dedi.

"Basın özgürlüğü, gazetecilik ayrı bir şey. Basın özgürlüğü kisvesi altında terör faaliyetlerinin içinde olmak ayrı bir şey" diyen Yıldırım, bu iki şeyi birbirine karıştırmamak gerektiğini vurguladı. Bunlarla mücadele edildiğine dikkati çeken Yıldırım, bir basın kartı alıp, teröristlere lojistik destek sağlamanın, teröristlerin işini kolaylaştıracak faaliyetlerin içinde bulunmanın basın özgürlüğü ve basın faaliyetiyle izah edilen bir şey olmadığını söyledi.

Gerçeklerin ters yüz edildiğini, bir algı operasyonuyla sanki Türkiye'de basına, basın özgürlüğüne karşı bir duruş varmış gibi sonuç ortaya çıkarılmaya çalışıldığını ifade eden Yıldırım, "Ben buradan açıkça bu iddiada bulunanlara şunu teklif ediyorum. Basın özgürlüğü, Avrupa için çok önemli. Adalet, hukuk devleti olmak çok önemli. 23 ve 24'üncü fasıllar... Adalet ve medya, basınla ilgili fasılları AB açsın, ne söyleyeceklerse söylesinler, biz de cevabını verelim. Buradan çağrı yapıyorum, hariçten gazel okumakla olmaz. Biz gerçek bir teklif yapıyoruz, buyursun açsınlar bu fasılları. Sayın Başbakan'ın, Malta'nın dönem başkanlığı içerisinde bu fasıllar açılsın. Bütün ne düşünüyorlarsa bu konuyla ilgili biz hepsini görüşmeye, konuşmaya varız."

"GEREKİRSE BAZI ORTAK ETKİNLİKLER DE YAPABİLİRİZ"

"MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin referandumda AK Parti ile birlikte çalışılabileceği yönünde bir genelgesi bulunduğunun" belirtilmesi üzerine Yıldırım, 16 Nisan'da anayasada önemli değişiklik yapacak bir halk oylaması yapılacağını hatırlattı.

Vatandaşın verdiği karara göre hareket edeceklerini vurgulayan Yıldırım, "MHP ile AK Parti olarak biz bu değişikliği parlamentoya uzlaşarak getirdik. Dolayısıyla bir amaç birliğimiz var. MHP de bu değişikliğin lehinde kampanya yapıyor, biz de aynısını yapıyoruz. O bakımdan söylemlerimizin benzer olması gayet doğal. Gerekirse bazı ortak etkinlikler de yapabiliriz" diye konuştu.

Almanya'daki ziyareti çerçevesinde Türklerle bir araya geleceği ifade edilerek, "Bu görüşme sadece Almanya ile mi sınırlı kalacak, devamı gelecek mi?" sorusuna Yıldırım, Malta ziyaretinden sonra Almanya Münih Güvenlik Konferansı'na katılacağını söyledi.

Başbakan Yıldırım, burada Almanya Başbakanı Angela Merkel ve birçok devlet veya hükümet başkanıyla görüşme fırsatı olacağını kaydederek, bu arada yeni göreve başlayan ABD Başkan Yardımcısı ile de bir görüşme yapacağını bildirdi.

Aynı gün Düsseldorf'ta Türk kökenli Alman vatandaşları, Türk vatandaşlarıyla bir araya geleceğini belirten Yıldırım, "Sohbet edeceğiz, hasret gideceğiz. Onları dinleme fırsatımız olacak. Kampanya süresince sadece Almanya'da değil, başka AB ve Avrupa ülkelerinde de benzer faaliyetlerimiz olacak" dedi.