Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın 6 soruyla görüş istediği Onay Yasasını 6 başlık altında inceledi. Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanının uluslararası anlaşmaları onaydan önce, görüş için Anayasa Mahkemesi’ne gönderme yetkisini de onayladı.

Mahkeme, egemenlik ve yetki devri yönündeki iddiaları ise temelsiz bularak, Anayasa’da bu yönde aykırılık bulmadı. Mahkeme kararının ardından, Cumhurbaşkanının söz konusu yasa ve protokolü Meclise geri göndermesi bekleniyor.

Mahkemede, Toplumcu Demokrasi Partisi Milletvekili Zeki Çeler ve Reddediyoruz Platformu üyeleri de hazır bulundu. Kararın okunması ardından basına açıklamalarda bulunan Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Milletvekili Zeki Çeler, ülkenin bir hukuk devleti olduğunu, kendilerinin de Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurt Dışı Koordinasyon Ofisi’nin anlaşmasının içeriğiyle ilgili hem hukuksal, hem de siyasal olarak yanlışları olduğu ve usulüyle yürürlüğe girmediği gerekçesiyle bir mücadele başlattıklarını anımsattı.

Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın isteği doğrultusunda bugün görüşlerini açıkladığına dikkat çekerek, “kararla, Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurt Dışı Koordinasyon Ofisi’nin Anlaşmasının içeriğine de değinebileceğinin, özellikle Meclise gelen Başsavcı yardımcısı hukukçuların ve meclis tarafından görevlendirilen avukatın yaptığı savunmadaki gibi, ‘Cumhurbaşkanı onaylamak zorundadır’ veya ‘Mecliste onaylandıktan sonra uluslararası anlaşmalar kesinlikle Anayasa mahkemesine götürülemez’ tezi bugünden itibaren sona ermiştir” dedi.

MAHKEMEDEN ÇIKAN KARAR KAZANIM

Bugünden itibaren 146. madde altında Cumhurbaşkanının, imzasını sunmadan ve bunu resmi gazetede yayımlamadan önce Anayasa Mahkemesi’nden görüş alma ve yapılan anlaşmaların içeriğiyle ilgili görüş alma hakkına sahip olduğunu ifade eden Çeler, mahkemeden çıkan kararla bunun birinci kazanımları olduğunu vurguladı.

Çeler, Anayasa Mahkemesi’nin bugün anlaşmanın içeriğinde bulunan, Yurtlar İdaresi ile ilgili olan 2012’deki anlaşmanın, usulüne uygun yürürlüğe girmediği ve 3/1 G maddesinin bu anlaşma içerisinde usulsüz bir pozisyonda olduğu görüşünü sunduğunu kaydetti.

Meclisin bunu değiştiremeyeceğini, çünkü meclisin uluslararası anlaşmaları değiştiremeyeceğinin, Meclis iç tüzüğünde belirtildiğine dikkat çeken Çeler, Anayasa’nın 90. maddesinde de bunun belirtildiğini kaydetti.

MECLİSİN MADDEYİ TEK BAŞINA ÇIKARMASI MÜMKÜN DEĞİL

Çeler, bu madde yüzünden bu anlaşmanın Cumhurbaşkanı tarafından büyük ihtimalle Meclis’e geri gönderileceğini, bu maddeyi de Meclisin tek başına çıkarmasının mümkün olmadığını belirterek, bunun ancak yeni bir anlaşmayla mümkün olabileceğini, yani Türkiye’yle yeni bir anlaşma yapılması gerekeceğini söyledi.

Kendilerinin iddia ettiği diğer noktalarda ise, Anayasa Mahkemesi’nin hukuksal olarak, süreç içerisinde bunun siyasi irade olduğunu, halkın siyasi iradesinin ise Meclise yansıdığını söylediğini vurgulayan Çeler, Mahkeme’nin varsayım olarak gelecekte yaşanabileceklerle ilgili yorum yapmaktan kaçındığını dile getirdi.

Anlaşma yapılan ülkenin siyasi pozisyonun ve kendi iç protokollerinin,  KKTC’de uygulanmasının mümkün olmadığını, bunun ülkede sağlanmasını reddettiklerini, reddetmeye de devam edeceklerini vurgulayan Zeki Çeler, “Anlaşma yürürlükte değildir. Hükümetin önümüzdeki günlerde ne tür bir tavır izleyeceğini göreceğiz” dedi.

“MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ…BİZ KENDİ KENDİMİZİ YÖNETEN, KENDİ KENDİMİZİ İDARE EDEN BİR YÖNETİM İSTİYORUZ”

Çeler, toplumun, özellikle gençlerin kendi idare ve yöneticileri haricinde yönetilmeyi kabul etmediğini ifade ederek, şöyle devam etti:

“Kıbrıs Türk gençliği ve toplumu olarak büyük bir kazanım elde ettik. Bu bir kayıp değildir. Bu tarihten itibaren Kıbrıs Türk insanı, kendinin uygun bulmadığı anlaşmaları, yasaları sokakta reddetmeyi ve bunun sonucunda da aslında bir şeyleri kazanabilmenin kendi  ellerinde olduğunu anlamıştır.

Biz mücadeleye devam edeceğiz, biz kendi kendimizi yöneten, kendi kendimizi idare eden bir yönetim istiyoruz.

Bu Türkiye karşıtlığı değildir. Bu sadece şu anki siyasi iradeyi göz önünde bulundurarak kendi sosyo kültürel yapımızın var olduğumuz şekilde devam etmesi niteliğindedir.”