AKEL’in, Kıbrıs sorununun iç yönlerinin ana başlıklarındaki müzakerelerin ilerlememesinden Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’i sorumlu tuttuğu ve Anastasiadis’in artık, Kıbrıs sorununun çözüm prosedüründe AKEL’in desteğine kesin gözüyle bakmaması gerektiği bildirildi.

Haftalık Kathimerini “AKEL Anastasiadis’e Mesafeli…  Kendisini, Seçim Kampanyası Gündemi ile Müzakerelerin Blokesinde Payı Olmakla Suçluyor” başlıklı manşet haberinde, AKEL’in Rum Başkanlık Sarayı’na “AKEL, prosedürün çöküşünü bekleyip, ardından da halka çöküş nedenini izah edemez. Başkan Anastasiadis’in durumu nereye sürüklediğini halka söylemek zorundayız, bu taktiğe itirazımız var” resmi uyarısında bulunduğunu yazdı.

Habere göre, AKEL sorunun iç yönlerinin ana başlıklarında Cenevre 2’den önce paket olarak, çifte çöküş yaşanmamasına ön şart olarak uzlaşma zemini olduğuna inanç belirterek Anastasiadis’i, bunu,  2018’deki başkanlık seçimleriyle ilgili ihtiraslarından bağımsız yapmaya çağırdı.

Haberi iç sayfasında detaylandırırken liderlerin Perşembe günkü görüşmesinin ardından Anastasiadis’in  Yönetim başlığında çapraz müzakereye başlandığını, bir miktar ilerleme kaydedildiğini söylerken, Akıncı’nın ‘bugün verimli bir görüşme yaptığımızı söyleyemeyiz, ancak her toplantıdan sonuç beklemememiz gerekir’ dediğini yazan gazete Anastasiadis’in ayrıca “iki müzakereci yakınlaşmalar,  asgari ve azami anlaşmazlıklar listesi hazırladı ve olabildiğince çok anlaşmazlığı yakınlaşmaya dönüştüğünü görmek için diyalog başladı” dediğini de hatırlattı.

Gazeteye göre AKEL yukarıdaki veriler ve yaptığı diğer analizlerden sonra, müzakere prosedürünün bloke olduğunu değerlendiriyor. AKEL’e göre prosedürün blokesi “dişlerini göstermeye” Cenevre öncesinde, Mont Pelerin’de Toprak başlığının görüşülmesi sırasında başladı. Bu nedenle sorumluluğun bir bölümünü Anastasiadis’e yükleyen AKEL’in değerlendirmesi şöyle:

“Ana konular görüşülmez ve sona bırakılırsa, müzakere prosedürüne gelen blokaj aşılamayacak, çöküşle sonuçlanacak veya en iyi durumda solunum cihazına bağlanacak. Şimdi özlü adımlar atılmazsa hem Mart’taki konferans hem de belki Türkiye’deki referandumdan sonra girişilecek son çaba da başarısızlığa uğrayacak. Sorumluluğun bir bölümünün Anastasiadis’te olma nedeni ise Başkan’ın, şimdi ana konularda ilerlerse Türkiye’nin karşılık vermeyeceğini ve kendisinin de taviz vermekle suçlanacağını değerlendirmesi ve dolayısıyla da başkanlık seçimlerini kaybedeceği kuşkusudur. Türk tarafı karşılık vereceğini, Mont Pelerin’den, kaçabilecek olmasına rağmen kaçmayarak da gösterdi.”

BU DÖNEM YOĞUNLAŞILMASI GEREKENLER….

Haravgi “Müzakerelerin Bu Aşamasının Merkezindeki Özlü Meselelerdeki Anlaşmazlıklar” başlıklı haberinde “bu dönemdeki kamuoyunu bilgilendirme çabası” çerçevesinde iki liderin bugüne kadar başardıkları ve yakınlaşma sağlamak maksadıyla görüşülecek özlü konuları özetle şöyle aktardı:

“Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Devamı: önceki başkanlara da görüş veren dünya çapında üne sahip uzmanların şunları teyit eden görüşleri var: 1-Devletin, BM ve AB gibi uluslararası örgütlere katılımı, yeniden katılım başvurusuna gerek olmadan devam edecek. 2- Devleti bağlayan uluslararası  antlaşmalar devam edecek. En az bin 500 uluslar arası antlaşma söz konusudur.

Federasyon mu Konfederasyon mu: Dünyada birbirinin aynısı olan federasyonlar yok.  Ancak tek egemenlik, tek vatandaşlık, tek uluslar arası temsiliyet gibi ortak özellikleri var. egemenlik konusunda Talat-Hristofyas döneminde tek ve bölünmez egemenlik başarılmıştı, bu 11 Şubat 2014 anlaşması ile kısmen ‘budandı’ ancak tehlikeli olacak kadar değil.

Tek ve Bir Egemenlik:  Çifte vatandaşlık yok. Vatandaşların Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı olacağı ve her oluşturucu eyaletin de her bir oluşturucu eyalete ait olanlara ‘iç vatandaşlık’ verebileceği şartıyla.

Temel Özgürlükler ve Haklar:  Serbest dolaşım ve mülk edinme hakları ile yerleşim hakkı Talat-Hristofyas döneminde güvenceye alındı, Akıncı-Anastasiadis döneminde yeniden teyit edildi.

Dört Sınır Ötesi Özgürlük: Sermayenin, emtianın, hizmet ve kişilerin dolaşımı. Bunlar da güvenceye alındı. Türk vatandaşları konusu da netleştirildi ve çözüm zamanı nüfus oranının, 1974’te (yüzde 82/yüzde 18) olduğu gibi 4’te 1 olacağında uzlaşıldı. Bu Talat-Hristofyas döneminde anlaşmaya varıldı ve Akıncı-Anastasiadis 804 bin Kıbrıslı Rum ve 227 bin Kıbrıslı Türk rakamlarında anlaştı.

Türk vatandaşlarının akışı: Yunanlar Avrupa vatandaşı olarak şu veya bu şekilde herhangi bir üye ülkede kalma ve yerleşme hakkına sahip olduğundan Türk vatandaşları konusu gündeme getirildi. AB ve Yunanistan’ın da oluru ile Türk vatandaşlarının kalması ve yerleşmesi konusunda her 4 Yunana karşılık 1 Türk vatandaşı oranında uzlaşıldı.

Açıktaki Konular-Anlaşmazlıklar:  Kıbrıs Rum tarafı resmi olarak, özlü konulardaki anlaşmazlıkların 15 civarında ve Mülkiyet-Toprak, Yönetim ve Güvenlik-Garantiler’de olduğunu savunuyor. Ancak bu anlaşmazlıkların daha az  ve özlü konularla ilgili olduğu, prosedürdeki engelin aşılması ve sadece Güvenlik/Garantiler gündemiyle toplanacak Konferansa hazırlık yapılabilmesi için müzakerelerin bu aşamasında bunlar üzerinde odaklanılması gerektiği görüşü de var.

Mülkiyet:  Rum tarafı mülkte ilk söz sahibinin yasal mal sahibi olması ve Mülkiyet Komisyonu kararlarının AİHM karları tahtında alınmasını arzu ediyor. Kıbrıs Türk tarafı ise ilk söz sahibinin kullanıcı olması ve konuya göre otomatikleşmesini istiyor.

Duygusal bağ: Anlaşmazlık, AİHM kararlarından ortaya çıkan tanımla ilgilidir.

Mülkün Önemli İnkişafı (significant improvement): Rum tarafı inkişaf değerinin mülkün ilk değerini aşması olarak görüyor. Türk tarafı inkişafın mülkün ilk değerinin yüzde 50’sine ulaşması olarak.

Toprak Düzenlemelerine Tabi Bölgelere Göçmenlerin Otomatikman Dönüşü: Rum tarafı göçmenlerin, Kıbrıs Rum idaresindeki mülklerine derhal dönmesini uygun buluyor.

Avrupa Konuları, Birincil Hukuk:  Kıbrıs Türk tarafı çözümün birincil hukuk olmasını istiyor.

Yönetim, Dönüşümlü Başkanlık: Türk tarafı, siyasi eşitliğin yerine gelmesi için dönüşümlü başkanlığı olmazsa olmaz görüyor. Rum tarafı ise siyasi eşitliğin Kıbrıslı Türklerin yönetime ve karar alma prosedürüne, özellikle de Bakanlar Kurulu’ndaki ve belki karar alımlarındaki oranla sağlandığını düşünüyor.

Federal Organda Sayısal Temsiliyet: Kıbrıslı Türklerin katılımı her yerde 50-50 olmayacak. 70’in üzerindeki kurumdan sadece 13-14’ündeki katılımlarının 50-50 olmasını talep ediyorlar. Geriye kalanlardaki katılım oranı 2’ye 1 olacak. Kararların, en az bir Kıbrıslı Türk oyu ile alınmasını istiyorlar, önemli anlaşmazlık da bu.  Etkin katılım çerçevesinde bütün organlarda bir Kıbrıs Türk oyu talep ediyorlar. Rum tarafı  çoğu organda, kararlar etnik  veya toplumsal temelde alınması söz konusu olmadığından böyle bir şeye gerek olmadığını söyleyerek buna itiraz ediyor.  Örneğin Sermaye Piyasası Kurulu kararını önündeki şirketin konuları ve verilerine bakarak alacak, şirketin Türk mü Rum mu olduğuna bakmayacak.

Başkan ve Başkan Yardımcısı’nın müşterek kullanabileceği tek bir veto hakkı var ve sadece, her ikisinin de Bakanlar Kurulu kararına itirazı olması durumuyla ilgilidir. Her durumda, çıkmaz olduğunda anlaşmazlıkların çözüm mekanizması vardır.

Toprak:  

Kıbrıs Türk idaresi altındaki toprak oranı: -Rum tarafı: yüzde 28,2. -Türk tarafı yüzde 29,2

Göçmenlerin Dönüşü:  Rum tarafı: 100 bin civarında, Türk tarafı: 75 bin. Rum tarafının ana talebi Omorfo’nun (Güzelyurt) iadesidir. 

Güvenlik/Garantiler: 

Kıbrıs Türk tarafı garantilerin en azından Kıbrıs Türk oluşturucu devletçiğinde kalmasında ve askerlerin kalmasında ısrar ediyor.

Rum tarafı garantileri kabul etmiyor ve Sunset Clause denilen, askerlerin tamamen çekilmesini öneriyor. Güvenlik konusunda da çok uluslu güç kurulmasını öneriyor.”

ANASTASİADİS’E DANIŞMANLAR GRUBU’NDAN ÜYELERİ DEĞİŞTİR BASKISI

Simerini “Belden Aşağı Vuruş… Başkanlık ‘Avlusu’ Başkan’ı Danışman Grubu Üyelerini Değiştirmeye İkna Etmeye Çalışıyor… Mont Pelerin II’de Geri Dönecek Göçmen Sayısı Konusunda Yakıcı Perde Gerisi.  Hükümet Sözcüsü ‘Sessiz’ Savaşın Dışında” başlıklı haberinde Rum Başkanlık Sarayı ‘avlusu’nda, Nikos Anastasiadis’in Kıbrıs sorunu danışman grubundan bazı üyelerine kapalı kapılar arkasında saldıran ve bazı üyelerin değiştirilmesini isteyenler bulunduğunu yazdı.

Son iki aydan beridir devam eden ‘sessiz savaş’ta,  danışmanlar grubundan Nikos Kleanthus, Polis Poliviu ve Kipros Hrisostomodis’in ‘sırtından bıçaklanmaya’ çalışıldığını yazan gazete Rum Sözcü Nikos Hristodulidis’in bu “savaşın” dışında kaldığını, Anastasiadis’in ise  bu dönemde Rum müzakere heyeti içerisinde gerginlik yaratmak istemediğini ve danışma grubunu, yapılan hareketleri gerekçelendirmek için bir gerekçe olarak kullanabileceğini yazdı.

Habere göre Anastasiadis’in yakın çalışma arkadaşlarının büyük bölümü Kleanthus, Poliviu ve Hrisostomidis’in danışmanlar grubundan atılması konusunda Anastasiadis’e baskı yapıyor. Bu üç isme karşı “sessiz savaşın “Mont Pelerin II’de meydana gelen çıkmaz ve adı geçen danışmanların geri dönmesi gereken göçmen sayısındaki sert tavırlarından sonra başladığı, özellikle Kleanthus’un  son iki aydır Anastasiadis’in hareketlerine ve düşüncelerine itiraz etmekte olduğu kaydedildi.