Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Türkiye’nin Kıbrıs’ta Türk ve Yunan vatandaşlarına eş muamele uygulaması aracılığıyla ‘arka kapıdan AB’ye üye olmaya çalıştığına’ dair yersiz kuşkular yaratılmaması gerektiğini söyledi.

Dört özgürlükten üçünün, zaten Gümrük Birliği aracılığıyla Türkiye için sağlama alındığını vurgulayan Akıncı, “Kıbrıs’ta bir çözüm arıyoruz, ancak bunu başarmamız için iki ‘evete’ ihtiyacımız var” dedi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, Güney Kıbrıs’ta yayımlanan Politis Gazetesi’ne mülakat verdi.
 
Cumhurbaşkanlığı’ndan verilen bilgiye göre, mülakatın başında “Türk-Yunan gerginliğini nasıl yorumluyorsunuz?” sorusuna yanıt veren Akıncı, Kıbrıs sorununu kendi parametreleri içinde tutmak istediklerini belirtip “Kıbrıs meselesinden kaynaklanan birçok sorunumuz vardır ve dış faktörlerin herhangi bir olumsuz etki yapmasını istemiyoruz. Elbette Türkiye ile Yunanistan arasındaki daha iyi ilişkilerin Kıbrıs sorununa olumlu etkisi olacaktır. Eğer bu ilişkiler kötüleşirse, bu durum bize yardımcı olmaz” dedi.
 
Cumhurbaşkanı Akıncı, Yunanistan’a sığınan sekiz Türk askeri meselesinin, ülkenin iç yasaları ve yargı sistemi ile ilgili bir konu olduğunu dile getirerek, “Yunanistan, konu ile ilgili kararı kendi mahkemelerinin vereceğini söylüyor. Diğer yandan, askerlerin iade edilmesi ile ilgili olarak Tsipras Türkiye’ye bazı olumlu mesajlar veriyordu ve bu gerçekleşmeyince, Türkiye’de hayal kırıklığı yaşandı. Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerin iyileşmesini diliyor ve umut ediyoruz. Bu durum, hepimize yardımcı olacaktır” ifadelerini kullandı.
 
“GERGİNLİĞİN SÜRECİ SOMUT BİR ŞEKİLDE ETKİLEDİĞİNİ SÖYLEYEMEM”

Cumhurbaşkanı Akıncı’ya yöneltilen sorular ve Akıncı’nın yanıtları şöyle:

Soru: Şu anda gerginlik, Kıbrıs sorununun çözüm sürecini etkiledi mi?
 
Akıncı: Hayır, gerginliğin süreci somut bir şekilde etkilediğini söyleyemem.
 
EŞİT MUAMELE
 
Soru: Çözümden sonra Türk vatandaşlarına dört özgürlük verilmesi ile ilgili teziniz tam olarak anlaşılmış değildir. Bu tezinizin tam olarak neyi içerdiğini bize izah eder misiniz?
 
Akıncı: Belki de terminolojiyi değiştirmemiz daha iyi olacaktır. Buna, dört özgürlük değil, ‘Kıbrıs’taki Türk ve Yunan vatandaşlarına eşit muamele’ diyelim. Bu, yeni bir konu değildir. Dimitris Hristofyas ve Mehmet Ali Talat arasında da görüşüldü ve aralarında bir çeşit anlayış birliği vardır. Bu konu 1960’lara kadar uzanan bir konudur.
 
Bunları tek tek alalım… Bu, malların, hizmetlerin, sermayenin ve insanların serbest dolaşımıdır. Malları sanayi ve tarımsal olarak ayırabiliriz. Malların serbest dolaşımı, Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği anlaşmasından dolayı hali hazırda vardır. Güney Kıbrıs AB’nin üyesidir ve bugün bile Türkiye ile arasında bir çeşit işbirliği vardır. Güney Kıbrıs pazarında olan Türk ürünleri vardır. Bunun tam tersi de söz konusudur.
 
Bu arada bizim Türkiye ile bu alanda da iş birliğimiz vardır. Çözümden sonra ne olacak? İşbirliği yapmaktan vaz mı geçeceğiz? Öte yandan Türkiye ile AB Gümrük Birliği anlaşmasını genişletmek için görüşmeler yapıyor. O zamana kadar Türkiye ile sahip olduğumuz bu işbirliğinin devamı için bir formül bulmalıyız. Bunun soruna yol açacak bir problem olduğunu düşünmüyorum.
 
Soru: Peki ya sermayenin serbest dolaşım konusu?
 
Akıncı: Bu da şu anda zaten mevcuttur. Örneğin, Hindistan’dan biri Kıbrıs’ta banka satın almak isterse, buna hayır mı diyeceğiz? Bunu Avrupa’da yapabilir. Dolayısıyla Kıbrıs’ta da yapabilir. Aynı şekilde bir Yunanlı ve bir Türk de sermayesini Kıbrıs’a getirebilir.

“TEK SORUN, KİŞİLERİN SERBEST DOLAŞIMIDIR”
  
Tek sorun, kişilerin serbest dolaşımıdır. Kıbrıs’a turist ya da öğrenci olarak gelecek kişilerden söz etmiyorum. Türkiye’den gelecek turistler Kıbrıs için çok faydalı olacaktır. Aynı şekilde ülkeye girişlerinde vize verilen Türkiyeli turistler Yunan adaları için de önemlidir.
 
İşçiler konusunda Anastasiadis ile, bu konuya karar verecek faktörün ekonominin kendisi olduğu yönünde anlaştık. Eğer iş gücüne ihtiyacımız olacaksa, bize en yakın ülke hangisidir? İşgücünü Filipinler’den mi getirelim? Ekonominin ihtiyaç duyması halinde neden Türkiye’den işçi gelmesin?
 
Soru: Önerinizde bunu kontrol edecek bir mekanizma var mı?
 
Akıncı: Federal düzeyde Kıbrıslı Rumlardan ve Kıbrıslı Türklerden oluşacak bir komite gerekli düzenleme ve kontrolleri yapacak. İşçilerin girişi için koşullar olacak.
  
“BAZILARI KALMAK İSTERSE?”

Soru: Peki ya bunlardan bazıları Kıbrıs’ta kalmak isterse?
 
Akıncı: Mesela diyelim ki, bu şekilde Kıbrıs’a gelen bir kişi emekli oldu ve Kıbrıs’ta yaşamak istiyor. Yunanlılarla Türkler arasında bir denge bulmak istiyoruz. Benim tezim, bire bir esasında, bir Türk ve bir Yunanlı gelirse, bu sorun olmayacağı yönündedir.
 
Neden olmasın? Rakamlara bakıyorum, Kıbrıs’a gelip kalan çok fazla Yunanlı olmadığını görüyorum. 80 milyon Türkün serbest ikamet etmesinden bahsedilmiyor, Türkiye’nin tüm nüfusunu Kıbrıs’a sığdırmaya ihtiyacı, Kıbrıs da bu rakamı misafir edemez. Vatandaşlık verilmesinden değil, oturma izninden bahsediyoruz.
 
“AB BİZE YARDIMCI OLMAYA HAZIRDIR”

Soru: Mesele, Yunanistan AB üyesiyken, Türkiye’nin olmamasıdır. AB üyesi olmayan ülkelerin vatandaşlarına Avrupai imtiyazlar tanınmasının, AB’den kaynaklanan bir konu olduğu açıktır.
 
Akıncı: Eğer iki taraf bu konuda anlaşırsak, AB bize yardımcı olmaya hazırdır.
 
Soru: Bu konuda AB’den güvenceler aldınız mı?
 
Akıncı: AB hali hazırda Türkiye ile 80 milyon vatandaşa vize serbestisini görüşüyor. İnsan haklarına saygı gibi herkesin uyması gereken kurallar elbette vardır. Avrupa’da yaşayan milyonlarca Türk vardır. Kıbrıs makul olarak düşünülebilecek tatmin edici bir çözüm bulabilir.
 
Soru: Kıbrıs Türk tarafı bugün dört temel özgürlüğü Türk vatandaşlarına veriyor mu?
 
Akıncı: Bir bakıma evet. Biz şimdi burada vatandaşlık dağıtmada çok cömert davranıyoruz. Bu federal devlette söz konusu olmayacaktır.

DÖRT ÖZGÜRLÜK

Soru: Bu, çelişkili bir konudur. Bir yandan Türkler için dört temel özgürlüğü isterken, diğer yandan çözümden sonra Kıbrıs Türk idaresi altında yaşayacak Kıbrıslı Rumlara kısıtlamalar koyuyorsunuz.
 
Akıncı: Dört özgürlüğün nasıl olacağını size izah ettim ve bu tam olarak ima ettiğiniz gibi değildir. Kıbrıslı Rumlarla ilgili olarak ifade ettiğiniz şey, isteyenin Kıbrıs Rum idaresinde kalma hakkıdır (right of abode). Daimi ikametgah hakkı (right of domicile) konusunda kısıtlamalar olacaktır.

Bu durumda, yıllar içinde en fazla % 20 oranında yerel yönetim düzeyinde siyasi haklara sahip olacaklar. Aynı zamanda bazı kişiler için iç vatandaşlığa başvurma imkanı olacaktır. Bu, elbette iki taraf için de geçerli olacaktır. İç vatandaşlık ile ilgili kriterleri kurucu devletler belirleyecek. Ekonomik özgürlükler konusunda vatandaşlar istedikleri yerde çalışabilirler.
 
Mülkiyet konusunda, evet düzenlemeler olacaktır. Kurucu devletler mülkiyetle ilgili düzenlemeleri yapma hakkına sahiptirler. Bunu yasaklayamazsınız. İki bölgeli iki toplumlu federasyondan bahsediyoruz ve kuzeyde Kıbrıs Türk toplumunun nüfus ve mülkiyet sahipliği çoğunluğuna sahip olmak istediği fikrinin dikkate alınıp bunun kabul edilerek sindirilmesi gerekir.
 
Soru: Dört özgürlükle ilgili bu öneri sizin öneriniz mi, değilse, kimin önerisidir?
 
Akıncı: Bu tartışma yeni değildir. Geçmişten gelmektedir. Kıbrıslı Rumların ve diğerlerinin akıllarında, her isteyenin Kıbrıs’a gelip kalabilir şeklindeki kuşkulara mahal vermemek için, bir çıkış yolu bulmaya çalışıyorum. Güneyde kalacak Yunanlıların sayısı ile ilgili olarak mantıklı bir öneride bulundum. Bu konuda çözüm bulmak diğer konulara da yaedımcı olacaktır.
 
“KIBRIS YOLUYLA GİRMEYECEKLER”
 
Soru: Bu şekilde arka kapıdan Avrupa perspektifi için Türkiye’ye bir ‘hediye’ verileceği hissi vardır.
 
Akıncı: Türkiye’nin Kıbrıs aracılığıyla arka kapıdan AB’ye üye olmaya çalıştığı gibi bir durum söz konusu değildir. Eğer Kıbrıs sorununu çözmeyi başarırsak ve Türkiye’nin müzakere başlıkları açılırsa, o zaman Türkiye’nin ön kapıdan AB’ye üyeliği ile ilgili imkanlar artacaktır. Türkiye’nin Kıbrıs’ta Türk-Yunan vatandaşlarına eşdeğer muamele uygulaması ile Kıbrıs aracılığıyla arka kapıdan AB’ye gireceği yönündeki endişe yersizdir. Türkiye’nin bir gün AB’ye üye olmasını diliyoruz.
 
“1960’LI YILLARDA YAŞANANLARIN TEKRARLANMASINI İSTEMİYORUZ”
 
Soru: Kıbrıs Rum toplumunda, Kıbrıs’ta Türk askeri oldukça, kendilerini güvende hissetmeyecekleri yönünde bir his ve korku vardır. Bir tarafın güvenliğinin diğer taraf için tehdit olmayacağı dikkate alındığında, Türk askerlerinin tamamıyla ayrılması için, Kıbrıs Türk toplumunun kendini yeterince güvende hissetmesi için ne gerekir?


Akıncı: Zaman. Taraflar istedikleri her şeyi ilk günden alamaz. Örneğin ben, federal sistemin çalışmasını görerek, garantilerin 15 yılın sonunda gözden geçirilebileceğini düşünüyorum. Çünkü 1960 yılında başaramadık. Üç yılda her şey çöktü. Bu neden böyle oldu? Bu konuda benim kendi görüşlerim var, Anastasiadis’in de kendi görüşleri… O, bizim hükümeti bıraktığımızı söylüyor, bense, onların anayasayı değiştirmek istediklerini, çünkü başkan yardımcısının Kıbrıslı Türk olması fikrini hazmedemediklerini söylüyorum. Ancak mesele kimin suçlu olduğu değildir. Mesele sonuçtur.
 
Böyle şeylerin tekrarlanmasını istemiyoruz. Sizin bana ‘Sayın Akıncı, merak etme, bu artık olmayacak’ demeniz yeterli midir? Yeterli değildir. Bazı garantilerin olması gerekir. Kıbrıslı Türklere sorarsanız, size tek bir ülkenin adını, Türkiye’nin adını vereceklerdir. Yapılan son kamuoyu araştırmaları da Kıbrıslı Türklerin yüzde 90’a yaklaşan bir oranda bunu istediğini açık bir şekilde gösteriyor. Bu toplumun lideri olarak kendi halkımın görüşlerini dikkate almalıyım.
 
Soru: Kıbrıslı Türklerin güvenliği için ne kadar askere ihtiyaç duyulmaktadır?

“MESELE SAYI DEĞİL...”
 
Akıncı: Mesele caydırıcı bir faktörün varlığıdır sayı değil, askerin varlığıdır, psikolojisidir.. Geçen sefer Makarios anayasayı değiştirmek istedi. Bu sefer federasyon çözümünü kabul etmeyen, federal devleti değil, üniter devletin devamını isteyen bazı siyasi çevrelerin güçlenmeyeceklerini bize kim garanti edebilir?
 
Bu çevreleri küçümsememeliyiz. Çözümden sonra Anayasayı değiştirmeye çalışmalarını engelleyecek bazı şeyler olmalıdır. Çoğu Kıbrıslı Türkün düşündüğü şey, bir şekilde Türkiye’nin varlığının olmasıdır.
 
Bir tarafın güvenliğinin diğer taraf için tehdit oluşturmaması gerektiğini ilk söyleyen bendim. Görüş teatisi yapıldı, Kıbrıslı Rumları da nasıl tatmin edeceğimiz konusunda ortak paydası olan bazı fikirler bulmaya çalıştık.

Soru: BM ve AB gibi uluslararası örgütler güvenliği sağlayamaz mı?
 
Akıncı: Onların böyle bir mekanizması yok. Burada görüş birliği gerekiyor.
 
Soru: Ancak yıllardır Avrupa devletleri arasında kavga ya da dış saldırı yoktur. Karşılıklı bağımlılık ve güvenlik ağı oluştururken, federal sistem yalnızca iki tarafın da istemesi halinde değişecektir.
 
Akıncı: Daha önce de söylediğim gibi, federasyonunun çalışıp çalışmadığının ortaya çıkması için zamana ihtiyaç vardır.
 
Doğal gazımızı birlikte Türkiye aracılığıyla gönderdiğimizi, suyumuzu değerlendirdiğimizi ve şirketlerin Türkiye ve Yunanistan ile işbirliği yapmaya başladıklarını hayal edelim. Herkes için gerçek güvenliğin herkesin faydasına birlikte bakacağı zaman ortaya çıkacak.
 
Benim vizyonum, 15 yılın, asker ve garantilerden konuşmamız için, çok daha iyi bir durumda olmamız açısından yeterli olduğu yönündedir. Eğer bugün Kıbrıs Türk tarafında referanduma gidersek ve ‘sıfır asker ve sıfır garanti’ önerilirse, o zaman Kıbrıs Türk halkının %90’ı hayır yanıtı verecektir.
 
Soru: Eğer güvenlikte sorunlar olmasaydı, o zaman daha kolay mı olacaktı?
 
Akıncı: Güvenlik konusunda sorunlar olmasaydı, o zaman Kıbrıs sorunu olmayacaktı. Garantilerde sorun olması, durumu kötüleştirmektedir. Dönüşümlü başkanlıkta, karar alma konusuna etkin katılımda, yetki paylaşımında ya da toprak konusunda anlaşmayı henüz açıklayacak durumda değiliz.
 
“CENEVRE’DE İKİ TARAF İÇ KONULARI, TÜM TARAFLAR GÜVENLİĞİ GÖRÜŞECEK”
 
Soru: Cenevre’deki Kıbrıs ile ilgili yeni konferansta konular nasıl görüşülecek?
 
Akıncı: Tüm başlıkları garantör güçlerle görüşmemiz söz konusu değildir. Garantör güçlerle yalnızca güvenlik ve garantiler konusunu görüşüyoruz. Kıbrıs sorunu tarihinde ilk kez başardığımız şey, tüm başlıklarda tüm konular üzerinde görüşme yapmamızdır. Son zamanlara kadar ilk dört başlık ayrıntılı olarak görüşülüyordu, toprak ve güvenlik-garantiler konularını sona bırakılıyordu ve bu son hiç gelmiyordu.
 
Bu noktaya ilk kez geldik. Kıbrıs Türk tarafının buna katkısı olduğunun teslim edilmesi gerekir. Bu söylediğimin herhangi biri için eleştiri olarak algılanmasını istemiyorum ama topraktaki oranlar ve harita sunulması konusundaki katkımız çok büyüktü. Tam da bu nedenle konferans noktasına gelmeyi başardık.
 
PARALEL MASALAR
 
Konferansın adı “Kıbrıs Konferansı”dır. Yalnızca güvenlik ve garantilerin görüşüldüğü bir konferans değildir. Konferansa katılan tüm taraflar güvenlik ve garantiler başlıklarını görüşecek, geriye kalan başlıklar da iki lider tarafından görüşülecek. Dolayısıyla paralel masaların olduğu paralel bir süreçten bahsediyoruz.
 
Bir yandan müdahil 5 taraf güvenlik ve garantileri görüşürken, diğer yandan iki taraf diğer konuları görüşecek. Bana göre sonuca ulaşılabilecek tek yol budur.
 
Kıbrıs’ta bazı yakınlaşmalar sağlamaya çalıştığımız 8-10 konu vardır. Geriye kalanların Cenevre’de görüşülmesi gerekir. Benim görüşüm budur, Sayın Anastasiadis’in de aynı şekilde düşündüğüne inanıyorum.
 
“BAŞARI İSTİYORUZ”
 
Soru: Sürekli olarak bunun federal çözüm için son fırsat olduğunu söylüyorsunuz. Bu çaba başarısız olursa ne olacak? Kıbrıs Türk toplumu için bir B planı var mıdır?
 
Akıncı: Elbette başarısız olmayı istemiyoruz. Bunun bir başarı olmasını istiyoruz. Çünkü başarının herkes için daha iyi bir gelecek getireceğine inanıyorum. Ben en başından, eğer biz bu sorunu çözmezsek, enerji ve doğal gaz konusunun, tıpkı geçmişte olduğu gibi, bölgedeki tansiyonu yükselteceğini söylüyorum.
 
Doğal gazın Avrupa’ya en kısa yoldan taşınmasının Türkiye üzerinden olacağı herkes tarafından bilinmektedir. Ancak çözüm olmadan bu mümkün değildir. Aynı zamanda Kıbrıs bay-pass edilerek, İsrail gazının doğrudan Türkiye’ye nakledilmesi imkanının da olduğunu ifade edebilirim. Güney Kıbrıs bunu geciktirebilir ancak engelleyemez. Çünkü bu, uluslararası sularla ilgilidir.
 
KIBRISLI RUMLARA MESAJ
 
Yapmaya çalıştığımız, kolay bir şey değildir. Bir evet için değil, iki evet için çalışıyoruz. Bir evet daha kolaydır. Ortak organlar yaratmak için ortak kabul gören çözümler arıyoruz. Bu zordur ve bunu kabul etmeliyiz.
 
Benim Kıbrıslı Rumlara mesajım, çabayı desteklemeleri ve olaylara diğer tarafın bakış açısıyla da bakmalarıdır. Çünkü bazı şeylerin önemli olduğunu düşünüyorum. Çözüm isteyenlerin seslerini daha fazla duyurmaları ve görünürlüklerini artırmaları gerekir.