Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, yılın ilk gününde Politis gazetesinde yayımlanan söyleşisinde başkanlık seçimleri ve iç konulara değinmekle birlikte, Kıbrıs sorunundan da söz etti. 

Politis gazetesi, Nikos Anastasiadis’le söyleşiye, Kıbrıs sorununa ilişkin sorularla başlamadıklarına dikkati çekti. 

Anastasiadis, söyleşisinin Kıbrıs sorunuyla ilgili kısmında ise, Crans - Montana’daki 6 Temmuz gecesini görev süresi boyunca en zoru olarak nitelendirdi. 

TRAJİK VE ZOR GECELER

“Göreviniz boyunca en zor geceniz Güney Kıbrıs’taki mevduatların tıraşlandığı 25 Mart 2013 gecesi mi yoksa Kıbrıs sorununun çözüm sürecinin başarısızlığa uğramasıyla Crans Montana’daki 6 Temmuz 2017 gece mi” şeklindeki bir soru üzerine Anastasiadis, ikisinin de trajik ve zor geceler olduğunu ifade etti. 

Ekonomiyle ilgili olan ilk ve ikinci Euro Grubu toplantısında, zor anlar yaşadıklarını ifade eden Anastasiadis, 6 Temmuz 2017 gecesinin de Kıbrıs sorunuyla alakalı olduğunu, Türkiye tarafından yapılan sürprizlere ilişkin sözler nedeniyle ilk başta iyimserliğin bulunduğunu, bunun ardından ise “zorunlu bir inişin” olduğunu belirtti. 

Anastasiadis, tüm bu girişimin en trajik olgusunun, çözüme daha önce böyle hiç yaklaşılmamasına dayalı olduğunu da savundu. 

YENİ HAREKETLİLİK VE ÇABA BEKLİYOR

Seçilmesi durumunda, seçimlerin ardından Kıbrıs sorununa ilişkin olarak, uluslararası unsurdan ne beklediği şeklindeki bir soru üzerine Anastasiadis, yeni bir hareketliliğin ve çabanın olacağına inandığını ifade etti. 

Anastasiadis, seçimlerin ardından uluslararası toplumdan ne beklediği şeklindeki bir başka soru üzerine, iç konulara ilişkin müzakerelerin derhal başlamasıyla ilgili bir sorunun bulunmadığını BM Genel Sekreteri’ne ilettiğini, dış boyutlara ilişkin olarak ise, Genel Sekreter’in yüksek öneme ve önceliğe sahip olduğunu düşündüğü ve değerlendirdiği konularda, ilk başta Türkiye’nin gerçek niyetlerinin teşhisinin konmasının gerektiğini ileri sürdü. 

Anastasiadis bir başka soru üzerine 1960’ın gelecek için örneği teşkil etmesinin mümkün olduğunu, 1960 patogenezlerinin (bir hastalığın kaynağı) kalması durumunda, istediklerini sağlamalarının mümkün olmayacağını, çözümün perspektife ve geniş zamana sahip olması gerektiğini ifade etti. 

Anastasiadis, AB üyesi ülke olarak sıfatlarının kendileri için ve Kıbrıslı Türk yurttaşlar için büyük bir garanti olduğunu imajına sahip olduğunu belirtti. 

Anastasiadis, Avrupa ülkesi olarak ayırımcılık yapma ve anayasal öngörüleri ihlal etme lüksüne sahip olmadıklarını da ifade etti.  

Rum Kilisesi Başpiskoposu II.Hrisostomos’un, Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs sorunu ve göçmenler konularındaki son müdahalelerini nasıl değerlendirdiği ve Başpiskopos’un dini-kilise konularıyla sınırlandırılmasının gerekip gerekmediği şeklindeki bir soru üzerine Anastasiadis, Başpiskopos’un,  her ne kadar bir kimse kendisiyle hemfikir olmasa da, “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin bir vatandaşı olduğunu, görüşünü ortaya koymaya hakkının bulunduğunu ve susturulmasının mümkün olmadığını belirtti. 

Anastasiadis, Kilise’nin değil siyasi liderliğin karar verdiğine de dikkati çekerek göçmenlere ilişkin ifadelerin kin gütme türündense bunlardan kaçınılması gerektiğini kaydetti.