Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in müzakere grubu üyelerinden Kipros Hrisostomidis ve Erato Kozaku Markulli, Kıbrıs sorunu ve son zamanlarda kaydedilen gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Haravgi gazetesine konuşan Hrisostomidis, Cenevre konferansının diplomasi ve süreç açısından bir başarı olduğu yönündeki düşüncesini aktardı.

Konferansın gerçek başarısının sonuçlarla değerlendirileceğini söyleyen Hrisostomidis, bunun olması için esas önkoşulun Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının tezlerinin değişmesi olduğunu, ancak şu anda değişimin olası görülmediğini iddia etti.

Güvenlik ve garantilerin Kıbrıs sorununun en “dikenli” konularından biri olduğuna işaret ederek, bu konuda uzlaşıya varılmasının zor olduğunu savunan Hrisostomidis, ancak çabanın tüm düzeylerde devam etmesi gerektiğini vurguladı.

Hrisostomidis, BM Güvenlik Konseyi üyeleri, Avrupa Birliği Konseyi, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclis ve yabancı hükümetlerle temasların sürmesi ve yoğunlaştırılması gerektiğini ifade etti.

Aynı gazeteye konuşan Markulli ise, konferansta 1974’ten bu yana ilk kez “istila ve işgali ” konuşmak üzere Türkiye ile aynı masaya oturduklarını savundu. Bunun çok önemli bir gelişme olduğuna dikkat çeken Markulli, “Diyalog daha yeni başladı, tabii ki en başından bir sonuç alınması beklenmiyordu” şeklinde konuştu.

Uzmanlardan oluşan çalışma gruplarının her iki tarafın da endişelerine cevap vermek üzere gereken sorular ve verileri kaydettiğini ve şimdi geriye, bunların siyasi düzeyde değerlendirmelerinin ve konferansın yeniden toplanması için uygun hazırlığın yapılmasının kaldığını anlatan Markulli, Türkiye’nin tutumunun iyimserliğe pek fırsat vermediğini iddia ederken, kendilerinin kararlılıkla çabalarını sürdürmeleri gerektiğini söyledi.

Bu arada Kipros Hrisostomidis, bir soru üzerine, güvenlik ve garantiler konusunda Türkiye’nin tutumundan ötürü bir ilerleme sağlanamadığını iddia etti.

“Bunun tam tersi olsaydı çözüm çabalarına özlü bir itici güç olacaktı” diyen Hrisostomidis, müzakerelerde tek sorunun bu olmadığına, hala üzerinde köprü kurulmamış, toprak, mülkiyet gibi başlıklar olduğuna işaret etti. Hrisostomidis, “Eminim ki toprak başlığında bir ilerleme olsaydı bunun çok olumlu etkisi olacaktı” şeklinde konuştu.

Markulli ise, güvenlik ve garantiler konusunda görüşme başlar başlamaz müzakerelerde ilk ciddi çatırtının duyulduğunu iddia etti. Markulli, Türk yetkilerin “milliyetçi ve kışkırtıcı” olarak nitelendirdiği açıklamalarının sürece yardımcı olmamakla kalmayıp, müzakere sürecini yıkmayı hedeflediğini öne sürdü.

Müzakere grubu üyeleri Hrisostomidis ve Markulli’ye müzakerelerde yeni bir ilerleme sağlanması için ne yapılması gerektiği sorusu da soruldu.

Habere göre Hrisostomidis, verimli bir diyaloğun olması ve anlaşmanın kıyısına yaklaşılması için toprak, güvenlik ve garantiler konularında ilerleme olması gerektiği değerlendirmesinde bulundu.

Bu konularda atmosferin değişmesi için AB ve BM Güvenlik Konseyi’nin müdahilliğinin çok faydalı olacağına işaret eden Hrisostomidis, yeni bir müzakere başlayana kadar çıkmazdan, müzakerelerin kopmasından ve zaman kaybından kaçınılması için, şimdi iyi bir perspektif olmasa da diyaloğun sürmesi gerektiği yönündeki düşüncesini aktardı.

Hrisostomidis, sadece mülkiyet ya da yönetimde, değil tüm konularda diyaloğun sürmesi gerektiğini söyleyerek, Kıbrıs Rum tarafının daha fazla ciddi ya da genel başka tavizlerde bulunmaması gerektiğini de belirtti.

Markulli ise, beş başlıkta da yoğunlaştırılmış bir müzakerenin yeniden başlaması gerektiğini belirtirken, Kıbrıs Türk tarafının niyetleriyle ilgili görüntünün belli olması için topraktaki müzakerenin doğrudan mülkiyetle bağlanması gerektiğini savundu.

Müzakereler yoğunlaştırıldığında Kıbrıs Türk tarafının siyasi irade göstermesi gerektiğini de savunan Markulli, Kıbrıs Rum tarafının halihazırda sınırlarına ulaştığını öne sürdü.