Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Fileleftheros gazetesine verdiği röportajda, Kıbrıs sorununa ilişkin görüşlerini dile getirdi.

Fileleftheros gazetesi, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, röportaj haberini manşetten “Garantiler İçin Formül-Akıncı: Güvenliğimiz Kıbrıslı Rumlar İçin Tehdit Anlamını Taşımaması Gerekir” başlıklarıyla, iç sayfada ise “Herkes Tarafından Kabul Edilen Garantilere İlişkin Yeni Formül-Akıncı: “Çözüm İçin Son Fırsat-Yeni Nesiller Farklı Bir Çözüm Modeli Görüşecek” şeklinde aktarırken Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Kıbrıs Rum basınına ilk kez röportaj verdiğine de dikkati çekti.

Habere göre Akıncı, röportajında Kıbrıs sorunun yanı sıra, dönüşümlü başkanlık, güvenlik, doğal gaz gibi konulara da değindi.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, farklı bir duruma sahip olunması nedeniyle, (durumun) bu kez diğerlerine göre daha farklı olduğunu, iki liderin birbirini suçlamaktan kaçındığını ve ayrıca (iki liderin)aynı patikada yürümeye çalıştığını, birbirlerini geleceğin ortağı olarak gördüklerini ifade etti.

Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis ile çözüm bulamaması durumunda yeni neslin farklı bir çözüm modeli görüşmeye başlayacağını ifade eden Akıncı, garantiler konusuna da değinerek, bir taraf  güvenli hissederken ortağının tehdit altında hissedeceği bir sistemi istemediğini söyledi.

Gazete, Akıncı’nın garantiler konusunda ayrıntılara girmekten kaçındığını, Akıncı’nın “garantilerin değişmeyeceğini söylemiyoruz, değiştirilmez kalacağını da söylemiyoruz. Diğer konuları tamamladığımız ve masada yeni bir durum ortaya çıktığı zaman garantör güçlerle birlikte oturup her iki toplum tarafından kabul edilen bir formül bulacağız” şeklinde açıklama yaptığını belirtti.

Akıncı, Kıbrıslı Türklerin, Türkiye’nin garantörlüğünün devam etmesini önemli olarak gördüğünü, “endişe etmeyiniz, hepsimiz AB içerisinde olacağız, tehlike yoktur” denmesinin de yeterli olmadığını söyledi.

Toplumların bunu, tek başlarına  yaşamak ve görmek istediklerini söyleyen Akıncı, hiçbir zaman bütün olarak Kıbrıs Rum tarafını suçlamadığını ancak fanatizmin gelecekte meydana gelebileceğini, belki de ciddi olayların yaşanacağını, bu nedenden dolayı Türkiye’nin garantisinin devam etmesini istediklerini belirtti.

ÇÖZÜM PERSPEKTİFİ

2016 yılı içerisinde çözüm perspektifinin mümkün olup olmadığı ve bunun hangi unsurlara bağlı olduğu şeklindeki bir soru üzerine Akıncı, çözümün bu yıl içerisinde mümkün olduğunu, kendisinin tek olduğuna inanmadığını, aynı şeyi Anastasiadis ve BM’nin de söylediğini ifade etti.

İki tarafın, bu amaca, dinamik ve isteğe sahip olduğunu, aynı irade ve kararlılıkla devam etmeleri durumunda, Kıbrıs’ta bir çözüm için yıllara gerek olmadığını sandığını belirten Akıncı, şu anda hassas bir dönemden geçildiğini, insanlar henüz anlamak istemese de, gerçekte, güneydeki seçim kampanyası döneminde bulunduklarını, bunun da bir hassasiyet yarattığını ifade etti.

Bunun başkanlık seçimi olmasa bile, siyasi partilerin, çözüm sürecinde rol oynamasının beklendiğini ifade eden Akıncı, bu nedenden dolayı Mayıs ayından sonra hızlı bir ilerlemeyi görme konumunda olacaklarını sandığını da belirtti.

Akıncı, o güne kadar, ilerleme kaydedilen konularda daha fazla ilerleme sağlamaya çalışacaklarını, geçmişte, hatırladığı şekilde, ilerlemeden bahsedildiği zaman üç boyuttan söz edildiğini, şimdi ise, yönetim ve  güç paylaşımı, ekonomi, AB  ve mülkiyet olmak üzere dört boyuttan bahsettiklerini ifade etti.

Bu dört konuda ilerleme bulunduğunun açık olduğunu ifade eden Akıncı, üzerinde uzlaşma sağlanamayan bazı konuların da bulunduğuna dikkati çekerek, mümkün olduğu kadar bunları azaltmaya çalıştıklarını belirtti.

Akıncı sözlerinin devamında, o zaman, Toprak konusuna ilişkin haritaları, oranları, yer isimlerini, ardından ise güvenlik ve garantileri ileri götüreceklerini söyledi.

Bu konuları farklı bir şekilde ele almayı tercih ettiğini söyleyen Akıncı, bu konuda somut bir karara sahip olmadıklarını, görüşme yapmaları ve bundan bir hafta sonra, iki görüşme arasında, ilgili yazıların/makalelerin gazetelerde yayımlanmasının kendileri için iyi olduğunu düşünmediğini, hatırlanacağı gibi, Toprak konusunu ele almadan, gazetelerin haritalar yayımladığını ifade etti.

Toprak konusunu görüşmeye başlamaları durumunda neler olacağının hayal edilmesini de isteyen Akıncı, bu nedenden dolayı kesintisiz bir müzakere süreci istediklerini, bunun ardından güvenlik ve garantiler konusunun izlemesini istediklerini belirtti.

ÇÖZÜMÜ MÜMKÜN KILACAK UNSURLAR

Akıncı kendi önerisinin, Toprak konusu ele alınırken garantör güçlerin olmaması, ancak hemen sonra liderlerle   bir araya gelip, garantiler konusunu kapatmak için görüşmeleri şeklinde olduğunu belirten Akıncı, çözümü mümkün kılacak olan unsurlara ilişkin olarak ise,  bunların birden fazla olduğunu; ilkinin, Kıbrıs sorununun 50 yıldır çözümlenmemiş olarak kalması olduğunu, Kıbrıs sorununun çözümsüz kalmaya devam etmesi halinde, o zaman  bunun son fırsat olacağını, ayrıca bunun daha öncekilere göre daha net olduğunu ve halkın da bunu, daha iyi anladığını dile getirdi.

Akıncı, Anastasiadis ve kendisinin aynı jenerasyondan olduklarını ve ikisinin de, bunun, kendi jenerasyonlarının son çabası olduğunun farkında olduklarını belirtti.

“Gelecekteki Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin görüşmelerin, federal model zemininde olmayacağını mı kast ediyorsunuz” şeklindeki soru üzerine Akıncı, tüm araştırmaların, federal çözümün, orta yaşlı ve yaşlı insanlar, ortak geçmişi olan, birbirini tanıyan insanlar tarafından desteklendiğini gösterdiğini ifade etti.

Akıncı sözlerinin devamında, doğal olarak, yeni nesillerden de federal çözümle ilgilenen insanların da bulunduğunu, ancak tüm çabalara karşın, maalesef, yeni nesillerin ayrı kalınması yönünde “çağrılarının  olduğunu”, güneydeki gençler arasında bunun daha net olduğunu söyledi.

Akıncı, çözümü mümkün kılacak unsurları sayarken, 2004 yılındaki başarısız referandumdan da bahsetti. Akıncı, 12 yıl önce başarısız bir referandumun yaşandığını, bir tarafın AB’ye girdiğini, bunun ise Kıbrıs’a çözümü getirmediğini, güneydeki bazı insanların, çözüm olmasa dahi, Kıbrıs’ın AB’de ilerlemesi durumunda-ki öyle oldu-kısa zaman içerisinde çözüme sahip olunacağını düşündüklerini ancak böyle bir şeyin olmadığını da  belirtti.

Akıncı sözlerinin devamında, AB üyesi olunmasının yeterli olmadığını o zamandan söylediğini, Ada’daki ekonomilerin ilişkilendirilmesi gerektiğini, ekonomilerin birleştirilmesi, yeni dinamiğin çözümü getireceğinden söz etti.

Kıbrıslı Rum iş insanlarının, Türkiye gibi büyük bir pazarın orada olduğu bilincine sahip olduğuna ilk kez inandığını belirten Akıncı, sadece Kıbrıslı Rum iş insanlarının değil Kıbrıslı Türk iş insanlarının da platformlara dahil olmaya başladığını söyledi.

Bir başka unsurun, dini liderlerin yakınlaşması, çözümü desteklemeleri olduğunu söyleyen Akıncı, bir diğer unsurun ise enerji olduğuna dikkati çekti.

Akıncı, Doğu Akdeniz’deki doğal kaynakların ya işbirliği ya da çatışma unsuru haline geleceğini, kendisinin bu görüşü dile getirdiği  zaman ise “Akıncı bizi tehdit ediyor” denildiğini de ifade etti.

Vizyonun bu şekilde olduğunu, Kıbrıs sorununun çözümlenmesi gerektiğini ifade eden Akıncı, Türkiye-İsrail ilişkilerine de değinerek, her iki ülkenin de ilişkilerini düzenlemek istediğini söyledi.

Akıncı sözlerinin devamında, Kıbrıs Türk tarafı olarak Güven Yaratıcı Önlemlerde söz verdiklerini yaptığını, Derinya sınır kapısı konusunda, sorunlara rağmen  ilerleme sağlandığını, geçiş kapılarındaki işlemlerin kolaylaştırıldığını, askeri bölgelerdeki 30  yerde kayıplara ilişkin araştırma yapılması konusunda askeri ikna ettiklerini, elektrik, radyo frekansları ve cep telefonları konusunda ne söylemişlerse yaptıklarını, cep telefonlarının, diğer güven yaratıcı önlemden daha  önemli olduğunu ancak güneyde bunu engelleyen çok şeyin bulunduğunu ifade etti.

Akıncı, uluslararası toplumun çözümü desteklemesinin de çözümü mümkün kılacak unsurlar arasında bulunduğunu belirtti.

BİR BÖLGEDE BİR TOPLUMUN ÇOĞUNLUK OLMASI

Kurucu devletlerin, Kıbrıs Rum tarafının karşı çıktığı, toprak ve nüfus çoğunluğuna sahip olması şeklindeki görüşünün sorulması üzerine Akıncı, bunun kendisinin görüşü olmadığını, BM’nin 1990 yılından beridir parametresi olduğunu ifade etti.

11 Şubat 2014, Eroğlu-Anastasiadis ortak açıklamasında sadece AB’nin değil BM’nin parametrelerinin de onaylandığını anımsatan Akıncı, iki bölgeli federasyondan bahsedildiğini, doğal olarak bir toplumun, bir bölgede çoğunluk olacağını belirtti.

Akıncı, insanların ikamet hakkının olacağını, istedikleri yere yerleşme konumunda olacaklarını, bu nedenle, doğal koşulların, buraya gelip de yerleşmek isteyecek olan insan sayısının çok fazla olmamasını belirleyeceğini söyledi.

DÖNÜŞÜMLÜ BAŞKANLIK

Dönüşümlü başkanlık konusundaki bir soru üzerine Akıncı, dönüşümlü başkanlığın, Kıbrıslı Türkler için çok önemli olduğunu, bunu siyasi eşitliğin parçası olarak gördüklerini ifade etti.

Gazeteye göre Akıncı şöyle devam etti:

“Dönüşümlü başkanlığın gerçekte,  Kıbrıslı Rumlar için zor olmaması gerekir. Bu gördüğünüz bina, 1960’da, 56 yıl önce Başkan Yardımcısı Dr.Fazıl Küçük’ün ikametgahıydı. Başkan yardımcılığını bir yana bırakın, Kıbrıslı Türkler, 1963’ten bu yana ortak Cumhuriyet’te herhangi bir pozisyona sahip değildir.”

Akıncı sözlerinin devamında, bugün dönüşümlü başkanlığa karşı olan bazı Kıbrıslı Rum partilerinin, “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin devamını istediklerini, “Kıbrıs Cumhuriyeti”nde Kıbrıslı Türk başkan yardımcısının bulunduğunu, bunu unuttuklarını ifade etti.

“RAKİP DEĞİL ORTAK OLMAK İSTİYORUZ”

Kıbrıslı Türk başkan yardımcısının veto hakkına da sahip olduğunu anımsatan Akıncı, şu anda vetodan konuşmadıklarını, yeni dönemde rakip değil ortak olmak istediklerini belirtti.

Akıncı, bir Kıbrıslı Türk’ün, makul sürede yeni Kıbrıs’a liderlik yapma konumunda olmasını  istediklerini ve bunun ayrıca mantıklı bir talep olduğuna inandıklarını söyledi.

Akıncı dönüşümlü başkanlığın kabul edilmesi durumunda, Talat ve Hristofyas tarafından hemen hemen üzerinde anlaşmaya varılan ağırlıklı oya rıza göstereceklerini belirtti.

GÜZELYURT KONUSU

Güzelyurt konusunda ne olacağına ilişkin bir soru üzerine Akıncı, bunun, müzakerelerde,  bu aşamaya gelindiği zaman açıklığa kavuşturulacağını söylerken, “bugün, kendisinden toprak konusunda konuşmasının beklenmemesi” gerektiğini ifade etti.

“Kıbrıslı Rumlar için Güzelyurt’un ne kadar hassas olduğu ve bu konudaki endişelerini anlayıp anlamadığı” şeklindeki bir soru üzerine ise Akıncı, her iki tarafın; Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların hassasiyetlerini anladığını, Kıbrıs sorununun çözümlenmesi durumunda, her iki tarafın, bir diğer tarafın hassasiyetlerini anlaması gerektiğini, kendisinin, Kıbrıslı Rumların endişelerini, Anastasiadis’in de Kıbrıslı Türklerin endişelerini anladığını belirtti.

“Durumları ortaya koyduğu şekliyle Güzelyurt konusunu açık bıraktığı izlenimini yarattığı” şeklindeki bir gözlem üzerine, Akıncı, kendisinin, ne açık ne de kapalı, hiçbir şey söylemediğini ifade etti.

Türkiye’nin müzakerelerdeki rolünün sorulması üzerine Akıncı, “Türkiye’nin, şu ana kadar, müzakerelere ilişkin herhangi bir olumsuz tutuma sahip olmadığını açık yüreklilikle söylemesinin mümkün olduğunu” söylerken, bunun sonuna kadar devam edip etmeyeceğini de göreceklerini, ancak şimdiye kadar öyle bir izlenime sahip olmadığını, şu ana kadar olan temaslarının bunu onayladığını söyledi.

MÜLKİYET

Akıncı, “kullanıcının, yasal hak sahibiyle aynı haklara sahip olacağı” şeklindeki bir soru üzerine, bunun kendisinin tezleri olmadığını, insan haklarıyla ilgili yasanın bunu söylediğini belirtti.

“Bazı taşınmaz mallarda yasal hak sahibi olmayan kişilerin oturmasının haksızlık olup olmadığı” şeklindeki bir soru üzerine Akıncı, bu konunun henüz kesinleşmediğini, Kıbrıs Türk tarafının görüşünün, 1974’te Kuzeyde ikamet eden ve ardından güneye taşınan ve hala orada yaşayan ve geriye dönerek evlerinde yaşamak isteyen  bazı Kıbrıslı Rumların bulunduğu yönünde olduğunu,  bu insanların duygusal bağa sahip oldukları ve kuzeye gelip yerleşmek istedikleri şeklinde bir görüşün var olduğunu ancak bir de gerçekliğin bulunduğunu ifade etti.

Akıncı, 1974’ten önce iki yıl kuzeyde ikamet eden ve iki yılın ardından güneye taşınan bir ailenin olduğu, bir de Baf veya Limasol’dan olan bir ailenin bu eve giderek burada 42 yıl yaşadığı söylenirse, hangisinin daha çok duygusal bağa sahip olduğu sorusunu sordu.

Akıncı, bu noktada Dimopulos davasının buna yanıt verdiğini belirtirken, mülkiyet hakkını tanıdıklarını ancak önemli olan noktanın bu hakkın nasıl yerine getirileceği olduğunu (iadeyle mi, kısmi iadeyle mi, tazminatla mı yoksa başka bir mülkle  mi), bu seçeneklerin insanlara sunulacağını söyledi.

ÇÖZÜMÜN EKONOMİK BOYUTU

Çözümün ekonomik boyutuna ilişkin olarak, daha önceki çabalardan bu seferinkini ayıran noktanın, çözümün finanse edilmesinin gündemde bulunması olduğunu söyleyen Akıncı, iki liderin ilk kez Davos’taki ekonomik foruma gittiğini ve bunun için mesajlar verdiğini anımsattı.

Akıncı, müzakereler devam ederken IMF, Dünya Bankası uzmanlarının, Kıbrıs’ta bulunduğunu; bu konuda ciddi çabalar sarf edildiğini söyledi.

AB’nin ve diğer ülkelerin destek vereceğini söylediklerini belirterek, mucize katkıların beklenmemesi de gerektiğini, düşük faizli uzun vadeli kredilerin bir seçenek olabileceğini belirten Akıncı, doğal gaz rezervlerinden ortak zenginliğe de sahip olunacağını ancak gerçekte Kıbrıslıların tüm maliyetleri kaldırmasının mümkün olmadığını ifade etti.

Akıncı, pahalı bir çözüm olacağını, çözümsüzlüğün ise daha pahalı olacağının söylemesinin mümkün olduğunu belirtti.

MARAŞ KONUSU

“2014 yılındaki bir söyleşisinde, Kıbrıs sorununun çözümünden önce, kapalı Maraş bölgesinin yasal sahiplerine verilmesinin yıllardır istendiğini söylediğinin” anımsatılması ve ayrıca kriterleri incelemesi için uzmanlardan oluşan bir grubun neden kurulamadığı şeklindeki bir soru üzerine Akıncı, ABD Başkan Yardımcısı Biden’in geldiğini ve bu konuda bir adım atmaya çalıştığını, ancak tarafların uzlaşma sağlayamadığını söyledi.

Maraş’ın açılması gerektiğini, herhangi bir bölümün fare ve yılanların sığınağı olmasını istemediğini, insanların evlerinin olmasını istediğini  belirten Akıncı, bu görevi üstlendiği zaman, Anastasiadis ile bu konuyu ilk görüşmesinde ele aldığını söyledi.

Akıncı, gördüğü şeyin, sadece Anastasiadis’in değil, kendisinin, Türkiye, Yunanistan, BM ve ABD’nin, en kısa zamanda kapsamlı bir çözümü desteklediğinin olduğunu, seçim kampanyasında, Maraş’ın da bulunduğunu, Maraş konusunda ayrıca Mağusa Limanı ve Ercan konusunda da konuştuğunu, Maraş ile paralel, bunların açılmasından bahsettiğini ifade etti.

Akıncı, Ercan Havalimanı konusunda Kıbrıs Rum tarafınca bir çekincenin bulunduğunu, bunun için hazır olmadıklarını, bu nedenle kendilerinin, Ercan masada yokken Maraş’ı açmaya da hazır olmadıklarını söyledi.

Akıncı bir başka soru çerçevesinde, iki bölgelilik, siyasi eşitlik istediklerini, bunların önemli olduğuna dikkati çekti.