Rum siyasi parti yetkililerinin, Guterres çerçevesi konusunda anlaşmazlığa düştüğü haber verildi.

Haravgi’de yer alan habere göre Guterres belgesinin “mükemmel” olmadığını, ancak bir ilerlemeden ibaret olduğunu savunan DİSİ Basın Sözcüsü Prodromos Prodromu, Astra’ya yaptığı açıklamada, AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in Crans Montana’ya Kıbrıs sorununu çözmek için değil, Türkiye’ye sorumluluk yüklemek için gittiği konusundaki eleştirilerini ise kabul etmedi.

DİKO Başkanı Nikolas Papadopulos da açıklamasında, Rum kesiminin Guterres çerçevesine atıfta bulunmaması gerektiğini savunarak, tam bir başarısızlık ve çıkmazdan söz etti.

Kıbrıs sorununun Türkiye için sorun teşkil ettiğinin görülmediği iddiasında da bulunan Papadopulos, “(Türklerin) ne olursa aldıklarını ve daha fazlasını istediklerini” iddialarına ekledi.

Papadopulos buna paralel olarak, Kıbrıs sorununun öze ilişkin bir sorun olduğunu ve yeni bir şey denenmesi gerektiğini de ekledi.

EDEK Başkanı Marinos Sizopulos da Astra’ya açıklamasında, geçtiğimiz gün gerçekleştirilen Ulusal Konsey toplantısında farklı veya yeni herhangi bir şey ortaya çıkmadığını söyledi.

Bu toplantıların artık verimli olmadığını dile getiren Sizopulos, Ulusal Konsey’in bir danışma organı olarak kalacak olması durumunda, Rum lider Anastasiadis’in nihai kararlarını kendisi almadan önce, Konsey’i bilgilendirmesi ve siyasi parti başkanlarının da görüşlerini dinlemesi gerektiğini ifade etti.

Buna paralel olarak, Guterres çerçevesinin olumsuz unsurlara, birçok soruna aynı zamanda tehlikeye sahip olduğunu ve gösterildiği kadar başarılı olmadığına dair görüşünü de ifade eden Sizopulos, çerçevenin değiştirilmesine ağırlık verilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu da Astra’ya açıklamasında, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in “Türkiye’nin zora koşulması için, Guterres çerçevesi üzerine bir şeyler inşa etmeye çalışmadığını” söyledi.

Açıklamasında, Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin çabadan uzaklaştıklarını dile getiren Kiprianu, “Türkiye’nin yeni oldu-bittilere neden olacak olan tek taraflı hareketlerde bulunacağını ve Kıbrıs sorununun çözümünü çok daha zor bir hale getireceklerini” iddialarına ekledi.

“ÜÇÜNCÜ VİYANA ANLAŞMASI KONUSU”

Öte yandan Politis gazetesinde yer alan bir haberde, Rum hükümeti ile bazı partilerin, “Üçüncü Viyana Anlaşması’nın” imzalanmasının 42’inci yılı dolayısıyla yaptıkları açıklamalara yer verildi.

Gazeteye göre, açıklamasında, “Türkiye’nin anlaşmanın temel maddelerine halen bugün daha saygı duymamasından ötürü duyduğu derin üzüntüyü” dile getiren Rum Başkanlık Komiseri Fotis Fotiu, Türkiye’nin bu anlaşmayla “(mahsur diye nitelendirilen) KKTC’de yaşamını sürdüren Rumların mülklerinde kalmaları, aynı zamanda bunlara her türlü yardımın yapılması konusunda taahhütte bulunduğunu” öne sürdü.

“Bunun tam aksine, KKTC’de yaşamını sürdüren binlerce Rum’un evlerini ve köylerini terk etmeye zorlandıklarını ve Karpaz’ın demografik yapısını değiştirmek için, bunların yerine binlerce TC kökenlinin yerleştirildiğini” iddia eden Fotiu, “Türkiye’yi anlaşmayı bütünlükle uygulamaya ve imzaladığı anlaşmalara saygı duyduğunu pratikte kanıtlamaya” da çağırdı.

DİSİ partisi ise konuyla ilgili açıklamasında “Türkiye’nin yalnızca anlaşmaya saygı duymamakla kalmayıp, bunun tam aksine Karpaz’daki Rumların yok edilmesine çalıştığı” iddiasında bulunurken, EDEK de açıklamasında, Rum hükümetini, “anlaşmayı ihlal etmesine ilişkin” olarak, Türkiye’yi şikâyet etmeye çağırdı.

Gazete başka bir haberinde ise, Rum siyasi partilerin, Rum kesiminin Türkiye karşısındaki tutumunun, Avrupa aşamasında sertleştirilmesini istediklerini yazdı.

Gazeteye göre, Rum Vatandaşlar İttifakı Başkanı ve Başkanlık seçimleri adaylarından Yorgos Lillikas, bunun Rum Yönetimi için “Türkiye aleyhinde AB içerisinde meydana getirilen olumsuz ortamdan faydalanarak, Kıbrıs sorununda yeni oldu-bittiler yaratılmasına ilişkin Türk planlamalarını bozmak açısından en uygun vakti olduğunu” ileri sürerken, Dayanışma Hareketi ve Ekologlar ise, AB-Türkiye Gümrük Birliği’nin modernleştirilmesi ve derinleştirilmesini, Rum kesiminin veto etmesini istediler.

DİSİ de açıklamasında, AB-Türkiye Gümrük Birliği’nin “mevcut gümrük birliğinin tüm AB üyeleri için uygulanmaması, Türkiye’nin Ankara protokolüne saygı duymaması ve hayata geçirmemesi, aynı zamanda liman ve havalimanlarını açıp, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımaması durumunda, yükseltilemeyeceği” iddiasında bulundu.