Rum Hükümeti Sözcüsü Nikos Hristodulidis, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in yarın New York’ta BM Genel Sekreteri Ban ile gerçekleştireceği üçlü görüşmenin akabinde, beklentilerin, liderlerin Ekim ayında gerçekleştireceği yeni yoğunlaştırılmış diyaloğuna çevrildiğini söyledi.

Alithia gazetesinde “Özlü İlerlemeye İlişkin Beklentiler… Ekim’de Yoğunlaştırılmış Müzakereler- New York Temaslarının Ana Konusu Güvenlik ve Garantiler” başlıklarıyla yer alan habere göre, temaslarda bulunduğu New York’tan Rum Radyosu RİK’e konuşan Hristodulidis, liderlerin Ekim ayında gerçekleştireceği yeni yoğunlaştırılmış diyaloğunda, açıkta kalan konularda özlü ilerleme sağlanması için, çaba harcanacağını dile getirdi.

Gazeteye göre Hristodulidis, ilerleme açısından, çok taraflı bir uluslararası konferans olan daha sonraki aşamaya geçmelerine izin verecek altyapının oluşmasını umduğunu da ifade etti.

Olası bir uluslararası konferansın daha fazla ve güçlü başarı olasılığına sahip olması için, buna ulaşmaları amacıyla, sonuçlar açısından da bu altyapının oluşması gerektiğini ifade eden Rum sözcü, çünkü altyapı olmaz ve böyle bir konferansa gidilirse, bunun esaslı bir öneme sahip olmayacağını ve sonuçlar ortaya çıkmayacağını, öte yandan bizzat prosedür için de tehlikeler ortaya çıkabileceğini söyledi.

Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in önümüzdeki salı günü Londra’da İngiltere Başbakanı Theresa May ile görüşeceğini, çarşamba günü ise Paris’e giderek, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ile bir araya geleceğini anımsatan Hristodulidis, bunun özellikle de BM Güvenlik Konseyi üyeleriyle birçok görüşmeler yapılacağı bir haftadan ibaret olacağını kaydetti.

Bu görüşmeler sırasında Kıbrıs sorunu, daha da somut olarak ise güvenlik ve garantiler konularının ağırlıkta olacağını ifade eden Rum sözcü, “harcanan bütün bu çabanın bir özü var mı ve ortaya sonuç çıkacak gibi görünüyor mu” sorusuna işe kısaca şu yanıtı verdi: “Rum Yönetimi Başkanı’nın yaptığı görüşmelerden önemli unsurlar ortaya çıkmaktadır. Bunlardan birincisi, Kıbrıs sorununun çözümü çerçevesinde üçüncü ülkelerden (gelen) garantiler olamayacağı veya askeri birliklerin (adada) kalamayacağına dair tezimizdir ki bu da gayet anlaşılır bir şeydir.”

Türkiye’den şu an bu konuyla ilgili herhangi bir gösterge (işaret) olup olmadığının kendisine sorulması üzerine ise Hristodulidis, ortada işaretler değil, değerlendirmeler olduğunu ifade etti.

Gazeteye göre Hristodulidis sözlerini şöyle sürdürdü; “Spesifik göstergeler, 1960 garanti sisteminin, bu konuda bir çözüm teşkil edemeyeceğiyle sınırlıdır ki bu da ayrıca Lefkoşa’da Kıbrıs Türk tarafıyla yaptığımız görüşmelerden bildiğimiz bir şeydir. Türk tarafının, diyalog çerçevesinde, yazılı olmamakla birlikte, (güvenlik konusunda) ortaya koyduğu bazı fikirler, öneriler olduğunu söylemekle yükümlüyüm. Bunlar bir yandan bizim tarafı memnun etmemekle kalmayıp, diğer yandan da yabancı muhataplarımız biliyorlar ki, bu öneriler Kıbrıs halkının tamamının endişelerine yanıt vermemektedir.”

Gazeteye göre Hristodulidis sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” dış politikasıyla ilişkili ve bağlantılı olan ikinci noktanın ise, Kıbrıs sorununun çözüm sonrası döneminde, Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz bölgesinde istikrar kapısı olarak oynadığı rolü sürdürmesi veya daha da güçlendirmesi gerekeceği olduğunu sözlerine ekledi.

Fileleftheros ise habere “Türk Tarafının Güvenlikle İlgili Fikirleri Bizi Memnun Etmiyor” başlığıyla yer verdi.