Simerini gazetesine röportaj veren Kasulidis, “Financial Times”da yer alan röportajında, “Kuzey’in  şeklini nüfus veya mülkiyet aracılığıyla değiştirmek niyetinde değiliz” söyleminde bulunmadığını; “Financial Times”ın muhabiriyle bir saatin üzerinde süren bir görüşme yaptığını ve muhabirin, kendisiyle ilgili, hiçbir anlam veremediği ve bir yanlış anlaşılma olduğuna inandığı, metin ve içerik dışı bir çıkarımda bulunduğunu ifade etti.

Kasulidis, kullandığı cümlenin “(Kuzey’deki Türk nüfusun oranıyla ilgili) garanti çoğunlukla, mülkiyetle veya nüfusla” alakalı olmadığını belirtirken, AB Müktesebatı’nı ihlal edecek herhangi bir konudan kaçındıklarını kaydetti.

Türkiye’nin tezi olan, nüfusta ve mülkiyetteki garanti çoğunluk konusundaki engelin aşılıp aşılmayacağını müzakerelerin göstereceğini söyleyen Kasulidis, Rum tarafının, “AB Müktesebatı’nın garanti çoğunluğu yasakladığı” yönündeki tezini de doğruladı.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis ile yan yana oturmasıyla yükseltilmediğini ifade eden Kasulidis, Davos’taki forumun her yıl yapılan ve global nitelikteki bir ekonomi forumu olduğunu ve bu foruma, dünyanın her yerinden siyasetçilerin, işadamlarının, gazetecilerin ve diğer önemli şahsiyetlerin davet edildiğine işaret etti.

Akıncı ile Anastasiadis’in eşit olduklarını söylemek için, ortak bir toplantıda, büyük bir masaya oturmaları gerektiğini belirten Kasulidis, iki liderin çeşitli panellere katıldıklarını ve bu sayede, aralarında toplantılar yapma fırsatı bulduklarını söyledi.

Kasulidis, Türkiye’nin AB nezdindeki Daimi Temsilcisi Selim Yenel’in geçtiğimiz günlerde yaptığı “Uzlaşılacak çözümden yeni bir federal ülke ortaya çıkacak ve bu, Kıbrıs Cumhuriyeti olmayacak” şeklindeki açıklamasıyla ilgili olarak ise, her Türk yetkilinin ne açıkladığını takip edemeyeceğini, iki tarafın baştaki tezlerini ortaya koyduğunu ve müzakere masasının bunları değiştirmeye geldiğini belirtti.

Müzakerelerin bu kısmıyla ilgili henüz başlangıç aşamasında bulunulduğunu kaydeden Kasulidis, Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun, AB ülkeleri liderleriyle yaptığı görüşmelerde, Türkiye’nin “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” tanınmasıyla ilgili tezinin değişmediğini ve Kıbrıs sorunu çözülmeden değişmeyeceğini söylediğini; Rum tarafının da buna dayanarak, Türkiye’nin AB başlıklarının açılmasıyla ilgili tezinin değişmeyeceğini söyledi.
Kasulidis, müzakerelerde Türkiye’den henüz bir şey duymadıklarını, zira güvenlik gibi Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren meselelerin henüz ele alınmadığını kaydetti.

Çözümün maliyetiyle ilgili milyarlarca Euro gerektiğini ve bu paranın hibeyle mi, yoksa memorandumla mı geleceği konusunda endişeli olduğunu ifade eden Kasulidis, Güney Kıbrıs’ın mevcut aşamada, gerek ülkelerden, gerek örgütlerden, gerekse adaya yatırım yapmak isteyen şahıslardan finansman arayışı içinde olduğunu ve kendisinin, bu konuda bunun ötesinde bir şey söyleyemeyeceğini belirtti.

Anastasiadis’in, Türkçe’nin AB’nin resmi dili olması için başvuru yapma niyetinde olmasını da olumlu nitelendiren Kasulidis, Güney Kıbrıs’ın AB’ye üye olacağı dönemde, kendisini de yine Dışişleri Bakanı olduğunu ve “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin iki resmi dilinin (Yunanca ve Türkçe), AB’nin resmi dili olması için sözlü talepte bulunduklarını söyledi. Kasulidis, bu talep üzerine AB yetkililerinin, Türkçe için başvuruda bulunmamaları mesajını ilettiklerini, zira bunun, AB’ye büyük külfet olacağını belirttiklerini iddia etti.