Mülkiyetle ilgili Rum çalışma grubu başkanı, Dışişleri eski Bakanı Erato Kozaku Markulli, mülkiyette varılacak bir anlaşmanın toprak ve TC kökenliler gibi Kıbrıs sorununun diğer yönlerinde de anlaşmaya götüreceğini; mülkiyette etkilenen kişilerin kendilerini kârda veya zararda hissetmemesi gerektiğini söyledi.

Alithia, Markulli ile yaptığı özel röportajı “Kıbrıs Yeniden Normal Devlet Olsun” başlığıyla aktardı ve “Mülkiyetin çözümünden etkilenen vatandaşlar kendilerini zararda veya kârda hissetmemeli, bir dereceye kadar herkesin menfaati olacak. AB üyesi bir ülkenin bütün vatandaşlarının insan haklarını güvence altına almaması düşünülemez. Kıbrıs şimdiki gibi sorun-devlet değil normal bir devlet olacak” sözünü öne çıkardı.

Çözüme ne kadar yakın olunduğu sorusuna karşılık Markulli, “Henüz kat edilmesi gereken uzun bir yol var. Yönetim gibi bazı konularda daha yakın olabiliriz ancak mülkiyet, toprak, güvenlik ve garantiler gibi dikenli konularda iki tarafın tezleri arasında halen büyük bir mesafe var” dedi. Markulli "bunu Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yla görüştükten sonra BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin da tespit ettiğini, mülkiyette karşılaşılan sorunların BM’nin de ayağını suya erdirmiş göründüğünü" anlattı.

Markulli mülkiyette varılacak bir anlaşmanın, toprak ve TC kökenli KKTC vatandaşları gibi mülkiyetle bağlantılı diğer konuların çözüm yolunu da açacağı görüşünü ortaya koydu. Markulli “Ancak böyle bir anlaşmanın çözüme gerekli dinamiği sağlayabilmesi için, kiminin kârlı kiminin zararlı değil, herkes için bir dereceye kadar menfaat olduğu hissedilmesi için her iki toplumdan da mümkün olduğunca fazla etkilenen vatandaşı tatmin etmesi gerek” ifadesini kullandı.

“27 TEMMUZ 2015 ORTAK UZLAŞISI ÖNEMLİ”

Kriterler bağlamında, mülk sahibinin haklarıyla ilgili çok söz edildiği hatırlatılarak kendi görüşü sorulduğunda, mülkiyet çalışma grubu başkanı olduğundan halen liderler arasında uzlaşılanlar olarak yayınlananlardan (Eide’nin 27 Temmuz 2015’te okuduğu metin) fazlasını söyleme olanağına sahip olmadığına dikkat çeken Markulli, özetle şunları ekledi:

“İki liderin ortak açıklama aracılığıyla, bireysel mülkiyet hakkına saygı gösterileceği ve bu hakkın, iade, tazminat ve takas tercihleri temelinde kullanımının kararlaştırılacak kriterlere göre düzenleneceği ortak taahhütleri büyük önem taşıyor. Herkesin açıkça bilmesi gerekir ki mal sahibi dendiğinde, malum nedenlerden dolayı 1963’te ve 1974’te mülklerinin denetimini bugüne kadar kaybeden hem Kıbrıslı Türk, hem de Kıbrıslı Rum mal sahipleri kastediliyor. Mal sahibinin mülkü üzerindeki hakları gerek Avrupa hukuku gerek Uluslararası hukukla ve AİHM’in ve Avrupa Mahkemesi’nin ilgili içtihatları aracılığıyla güvence altına alınıyor.”

Markulli olabildiğince adil ve sürekli bir çözüm çerçevesinde yeniden birleşmiş Avrupalı Kıbrıs’ın geleceğini nasıl gördüğü sorusuna karşılık da “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin dönüşebileceği federal bir Kıbrıs’ın biri Kıbrıs Rum, öteki Kıbrıs Türk idaresi altındaki iki oluşturucu birimden oluşacağını, bu iki birimin alan genişliğine müzakerelerde uzlaşılması gerektiğini söyledi, özetle şunları ekledi:

“ABD’DEKİ GİBİ SADECE İDARİ SINIRLAR OLACAK”

“Olabildiğince Kıbrıslı Rum yerinden edilmişin Kıbrıs Rum idaresi altında geri dönebilmesi için önemli toprak düzenlemeleri yapılması gerekiyor. İki oluşturucu eyaletin, ABD’de veya Belçika, Kanada veya diğer federal devletlerde olduğu gibi sadece idari sınırları olacak. Dolaşım, yerleşim, çalışma ve sermaye ve hizmet dolaşımıyla ilgili 4 temel özgürlük federal devletin tamamında tesis edilmiş olacak. Elbette işgale son verilmesi ve devletin güvenliğinin tesisi zaruridir.

Belirtmek gerekir ki federal devlet, yetkinin merkezi hükümet ile federal birimler arasında paylaşıldığı, biri merkezi öteki bölgesel olmak üzere iki düzeyli yönetimin var olduğu ve her birinin yetkileri (yasama, yürütme, yargı) Federal Anayasa’da belirlenmiş, egemen bir birleşik devlettir. Uluslararası hukuka karşı hak ve yükümlülüklerin direkt muhatabı federal yapılar değil Federal Devlet’tir. Kıbrıs örneğinde iki toplumun da etkin katılacağı federal hükümet olacak. Merkezi federal erkin önceden kararlaştırılacak belirli yetkileri (genellikle Dış İlişkiler, Ekonomi, Para Politikası, Uluslararası Ticaret, Vatandaşlık, Muhaceret, Sivil Havacılık, Karada ve Denizdeki Doğal Kaynaklar ve Savunma) olacak. Geriye kalan yetkiler, kendi yetkileri konusunda özerk olacak oluşturucu birimlere ait olacak. AB üyesi bir ülkenin bütün vatandaşlarının insan haklarını güvence altına almaması düşünülemez, dolayısıyla Kıbrıs’ta da gerek Kıbrıslı Rumların, gerekse Kıbrıslı Türklerin mülkiyet hakları ve yerinden edilmişlerin yeniden iskan/geri dönüş hakları da dahil insan haklarına saygı gösterilmesi olmazsa olmazdır.

Kıbrıs, bugünkü gibi sorun-devlet değil normal bir devlet olacak.”