“Müzakere masasında mülkiyet ve vatandaşlık konusunda görüşülenleri” inceleyen Kostas Paraskeva isimli akademisyen, zaman geçmesiyle mülklerin bugünkü kullanıcılarının hak kazandığını ancak kullanıcının mal sahibi karşısında öncelikli söz hakkına sahip olup olmayacağının müzakerelerde ortaya çıkacağını savundu.

Katimerini, “Mülklerin Kullanıcıları Haklar Kazanıyor... Dr. Kostas Paraskeva AİHM’in Mülk İadesini Tek Tedavi Yöntemi Görmediğine Dikkat Çekiyor” başlıklı haberinde, akademisyenin mülkiyetle ilgili değerlendirmelerine yer verdi.

LOİZİDU VE DİMOPULOS KARARLARI

Paraskeva, AİHM’in Titina Loizidu davasında Rumların, KKTC’de kalan mallarındaki mülkiyet haklarının devam ettiğine, Dimopolos davasında da Taşınmaz Mal Komisyonu’nun (TMK) etkinliği ve Rumların haklarıyla (iade, takas, tazminat) ilgili bir dizi yorumda bulunduğunu ancak malların bugünkü kullanıcılarının haklarından da söz ettiğini hatırlattı.

Kostas Paraskeva bütün bunların müzakere masasında kaçınılmaz olarak dikkate alınması gerektiğinin altını çizdi ve özetle şunları söyledi:

“Zamanın geçmesiyle mülklerin bugünkü kullanıcılarının Dimopolos kararı tahtında haklar kazanmakta oldukları görülüyor. AİHM, mevzuatında, taraflardan birinin kullanıcıyı veya tasarrufunda bulunduranı dikkate almadan genel mülk iadesi politikasına ilerlemesi gerektiğini gösterecek bir emsal olmadığı görüşünde. Bu durumun, kullanıcının mal sahibi karşısında öncelikli söz hakkına sahip olduğu anlamına gelip gelmediği müzakerelerde ortaya çıkacak.

Dimopolos kararı, bir Rum’un, Kıbrıslı Türk tarafından kullanılmakta olan mülkünün iadesini talep etmesi halinde olacaklara cevap veriyor. Ya malı kullanan Türkiyeli ise? İşgal bölgelerindeki mevzuat tahtında bile yerleşiğin mülkiyet edinme hakkı tartışma konusudur çünkü sadece Kıbrıslı Türklerin haklarıyla ilgili ifadeler var. Sahte devlet tarafından kendisine vatandaşlık verilmişse, bu da müzakerelerden ortaya çıkacak bir konudur”

“ÇİFTE VATANDAŞLIK BİR FEDERASYON UNSURUDUR”

Birleşik Kıbrıs Vatandaşlığı’nın merkezi federal hükümet tarafından verileceğine işaret edilen haberde, “İç vatandaşlık, mana olarak biz Kıbrıslılara çok da yabancı değil çünkü ‘her vatandaş iki toplumdan birine ait olmalıdır ifadesinden dolayı 1960 Anayasası’nda bir çeşit iç vatandaşlık manası var” denildi.

Haber, şöyle devam etti:

“Çifte vatandaşlık, uluslararası pratik açısından bakıldığında üniter bir devlette anomalidir ancak 1960 Anayasası örneğinde olduğu gibi, federal bir devlette neredeyse ön şart olarak ortaya çıkıyor. Konfederasyon devlet değil, her devletin kendi vatandaşlığını koruduğu bir uluslararası hukuk ilişkisidir dolayısıyla konfederasyonlarda çifte vatandaşlık olamaz.

Federal vatandaşlığın tanınmasından bazı federal haklar ortaya çıkar. Bunların en önde geleni bir oluşturucu devletçiğin öteki oluşturucu devletçiğin vatandaşını yabancı uyruklu olarak göremeyeceğidir.”

TMK BUGÜNE KADAR 130 MİLYON STERLİN TAZMİNAT ÖDEDİ

Aynı gazete Türkiye’nin 2014’ten beridir Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) aracılığıyla tazminat ödemelerini ertelemesiyle ilgili Kıbrıslı Türk avukat Hakkı Önen’in söylediklerini okurlarına aktardı.

Gazete, TMK’nın 2014 başına kadar başvuran Rumlara 130 milyon sterlini normal şekilde ve Rumların istediği bankalara yatırmak suretiyle ödediğine işaret etti ve özetle şunları ekledi:

“Hakkı Önen’e göre ödenen toplam tazminat meblağı 180 milyon Euro, Büyük Britanya, Yunanistan ve yüksek mevduat faizi nedeniyle işgal bölgelerindeki bankalara yatırıldı. Bu meblağlar Kıbrıs Cumhuriyeti yetkili makamlarına hiç bildirilmedi ki bunun da devlet gelirine etkisi var.”