DİSİ Başkanı Averof Neofitu, “Başkan Anastasiadis ve DİSİ Kıbrıs Helenizm’ini tehlikeye atacak bir çözümü kabul etmeyecek. Çözüme gidip gitmediğimiz, önümüzdeki aylarda netleşecek. Ancak uzlaşılacak çözüm halkın takdirine sunulacak. 2004’e göre en büyük fark budur” dedi.

Alithia Neofitu’yla yaptığı ve söyledikleriyle Kıbrıs sorunundaki sahneyi aydınlattığına dikkat çektiği söyleşiyi manşetten “DİSİ Başkanı Averof Neofitu Kartlarını Açıyor... 2004’ten Fark Büyük” başlığıyla aktardı.

Habere göre “çözüm istiyoruz sözümüz, herhangi bir çözümü kabule hazır olduğumuz şeklinde algılanmamalı. Zaman uğruna özü ve çözümün kalitesini feda etmeye hazır olmadığımızı bilin” vurgusunu yapan Neofitu, Anastasiadis’in, “doğru ve işleyebilir bir çözüm olacağına inanmazsa bir anlaşmaya varmayacağına ve ancak uzlaşılacak bir çözümü halkın takdirine sunacağına” dikkat çekti.

“MÜLKİYET EN DİKENLİ MESELE” 

Neofitu Mülkiyeti, Kıbrıs sorununun en dikenli meselesi olarak tanımladı, “milli dava” diye nitelediği Kıbrıs sorunu açısından sahip olduğu önem dışında çok sayıda Rum “göçmen” yanında, KKTC’de malı olup göçmen olmayan çok sayıda kişiyi de ilgilendirdiğine dikkat çekti. Mal sahibinin mülkiyet hakkının tanınmasının öneminin altını çizen Neofitu özetle şunları kaydetti:

“Ancak aynı gerçekçilikle vurgulamamız gerekir ki Dimopulos kararı ve toprakla ilgili gerçekler nedeniyle bugünkü kullanıcı konusuyla ilgili hassas ve ciddi meseleler vardır. Bu ciddi meselede anlaşmazlıklar var. Kategoriler ve kriterler oluşturuluyor. Büyük savaş verilmesi gereken yer de burasıdır. Nasıl olup da kategoriler ve kriterler aracılığıyla bizim tarafın siyasi yaklaşımının değişemeyeceğidir. Mesele hassas ve önemlidir. Çok çaba harcanması, yeterince gerçekçi olunması, 1974’ten bugüne kadar olanlar tamamen görmezden gelinerek bütün mülklerin yasal sahiplerine iade edilemeyeceğinin anlaşılması gerekir. Ancak kesin olan şudur ki, -kısmi takas, kısmi iade ve kısmi tazminat- her üç çarenin, mülkün gerçek değerini yansıtması, iadenin de zamana yayılmadan en kısa sürede gerçekleşmesi gerekir.”

“TOPRAK DÜZENLEMELERİNDE NE KADAR ÇOK BÖLGE RUM İDARESİNE VERİLİRSE...”

Yoğunlaştırılmış liderler görüşmesinde mülklerle ilgili kategori ve kriter belirlemelerinde ilerleme sağlanıp sağlanmadığına dair herhangi bir son dakika bilgisine sahip olmadığını kaydeden Neofitu “Ancak Kıbrıs Türk tarafının önümüzdeki haftalarda bu tavrı sürdürmeye devam edeceğini düşünüyorum. Dolayısıyla, büyük anlaşmazlıkların sonuna kadar varlığını koruması ve başlıklar arasında evlendirme yapılması öteki tarafın strateji ve taktik meselesi olabilir” dedi, şöyle devam etti:

“Bizim açımızdan konu nettir. Toprak düzenlemelerinde ne kadar çok bölge Kıbrıs Rum idaresi altına verilirse mülkiyet sorunu o kadar azalacak. Tam da bu nedenle on yıllardan beridir Kıbrıs sorununun çapraz ve başlıklar evlendirilerek (harmanlanarak) müzakere edilmelidir dememizin nedeni de budur. Bu nedenle mülkiyetin, doğru çözüm şartı doğabilmesi işçin, toprakla evlendirilebileceğine inanıyorum.” 

Neofitu müzakerelerin bu aşamasının ve inisiyatifin çok özlü olduğunu, çözüme mi yoksa yeni bir uzayıp giden müzakere döngüsüne mi gidildiğinin önümüzdeki aylarda netleşeceğine inandığını belirterek özetle şunları ekledi:

“Bana göre çözümsüzlük zaman meselesi değildi. Ne zaman Erdoğan, Davutoğlu, Akıncı veya herhangi bir başkası ‘şu zamana kadar çözüm istiyorum’ dese derhal tepki göstererek kendi kendimizi tuzağa düşürdük. Bana göre Erdoğan marta kadar çözüm istiyorum dediğinde biz neden marttan önce olmasın demeliyiz.”

“O ZAMAN HANGİ MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ?”

Bölgedeki gelişmelerin Kıbrıs sorununu uluslararası mesele haline getirdiğini belirten Neofitu “zamanın Kıbrıs’ı olgunlaştırdığına inanıyorum. Hepimiz Kıbrıs sorununun ilanihaye var olamayacağını anladık” dedi şunların altını çizdi:

“Yeniden fırsat vermeli ve yeniden toprağımızda kök salmalıyız ve bunu ancak Kıbrıs sorununun çözümüyle yapabiliriz.2013’te yapılan bir ankette bugünkü göçmenlerin yüzde 76’sının doğurmamış veya 18 yaş altındaki kişiler olduğunu gösterdi. Birkaç on yıl sonra göçmenlerin tamamının özgür bölgelerde doğmuş olması tehlikesi var. O zaman hangi mücadeleye devam edeceğiz?

Doğru ve sürdürülebilir bir çözüm olursa halk kabul eder. Adil çözüm demiyorum çünkü iki bölgeli iki toplumlu federasyonu kabul etmemiz acı, tarihi bir uzlaşıydı. Maliyeti olacak bir çözüm olacak ancak aynı zamanda ülkemizin birçok olanağını serbest bırakacak bir çözüm olacak.”

“BUNU MU TERCİH EDİYORUZ?”

Gazetenin “yani, adil olmadığını bildiğimiz bir çözümü kabul etmemiz gerek diyorsunuz, doğru mu anlıyorum?” sorusuna karşılık Neofitu  şöyle dedi:

“Bana göre adil çözüm, bütün göçmenlere gidip bütün mallarını geri alacaklarını söylememizdir. Ama bu adalete eremeyeceğimize inanıyorum. Mülklerimizin önemli bölümünü almayı reddedip hepsini istemekte ısrar mı edelim? Karşılık olarak özgür bölgelerdeki Kıbrıs Türk mallarını alıp geriye kalanları için mantıklı bir tazminat mı alalım? Bunu mu tercih ediyoruz?

Hem serbest yerleşim, serbest dolaşım serbest meslek icra etme hakkı kazanmamızla arzu eden göçmenlerin tamamı, seçme seçilme haklarına bir miktar etki etmekle birlikte çoğu haklarını Kıbrıs Rum bölgesinde kullanarak, Kıbrıs Türk oluşturucu varlığında da geri dönebilecek.”

“MÜKEMMEL DE MUTLAK ADİL DE OLMAYACAK, TARİHİ BİR UZLAŞI...”

Gazetenin “2004 Annan planından dolayı çok kişi takdirinize inanmıyorken gerek DİSİ olarak siz gerek Başkan Anastasiadis halkı bir çözümü kabule nasıl ikna edeceksiniz?” sorusuna karşılık da şunları söyledi:

“Başkan Anastasiadis’in ve DİSİ’nin çözüm istiyoruz demesi, herhangi bir çözümü kabul edeceğimiz şeklinde algılanmamalı. Çözümü olabildiğince kısa zamanda başarmamız gerek dediğimizde, özü ve çözümün kalitesini zaman uğruna feda etmeye hazır olmadığımızı bilmelisiniz. Nikos Anastasiadis’in ve DİSİ’nin Kıbrıs Helenizm’ini tehlikeye sokacak bir çözümü kabul etmesi de söz konusu değil. Ancak aynı zamanda gerçekçiyiz ve ülkemizi yeniden birleştirebilmek için mükemmel de olmayacak, mutlak adil de olmayacak, tarihi bir uzlaşı bulmak zorunda olduğumuzu da anlıyoruz. Aksi halde ideal olanı talep ederek ilk aşamada taksimi, daha sonra da Kıbrıs’ın Türkleşmesini betonlaştırırız.”

Neofitu “2004’te olanların tekrarlanmasından, halkın istekliler ve retçiler olarak bölünmesinden endişe ediyor musunuz?” sorusuna ise özetle şu cevabı verdi:

“ZORLUKLAR REFERANDUMLA BİTMEYECEK....”

“Bir kısım siyasi liderliğin veya halkın, Kıbrıs sorununda bazı katı görüşleri var diye retçi olduğuna veya İzmir’i de bize iade etseler, hayır diyeceğine inanmıyorum.  Ancak bir kısım isteklinin de önceki planlardan daha kötü, Kıbrıs Helenizm’inin geleceğini ve güvenliğini tehlikeye atacak olsa bile herhangi bir çözümü kabul edeceğini de kabul etmiyorum.  Halkın bu bölünmüşlüğü milli çabamıza zarar verir. Başkan Anastasiadis Kıbrıs sorununa doğru ve işleyebilir bir çözüm olduğuna inanmadan bir anlaşmaya varmayacak ve ancak uzlaşılmış bir çözümü halkın takdirine sunacak. 2004’e göre en büyük fark budur. Anlaşmayı görmeden önce lehte veya aleyhte tutum belirlemek ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Çünkü zorluklar, referandumda son bulmayacak. Halk anlaşmanın uygulanmasında da birlik olmalı.”