Politis, müzakereler şimdilik mülkiyette takılmış olsa da diğer bir önemli konu olan güvenliğin de unutulmadığını, bu konuda perde gerisinde ciddi istişareler yapıldığını öne sürdü.

“Güvenlik Başlığı” başlıklı manşet haberinde iki tarafın ve uluslararası unsurun bu konudaki tezlerine yer veren gazete, Türkiye ile İsrail arasında yaşanan yakınlaşma ve İsrail’in Leviathan yatağından Türkiye’ye – sözde Kıbrıs MEB’i üzerinden - doğal gaz satışı görüşmelerinin bölgedeki güvenlik yaklaşımlarını değiştirdiğine dikkat çekti.

TARAFLARIN GÜVENLİK TEZLERİ

Bir yandan Kıbrıs sorununun çözülmesi, bir yandan da Türkiye ile İsrail arasında Gazze meselesinde uzlaşı sağlanması gerektiğine işaret ederek Rum tarafının önerisinin, bu tür yaklaşımlarda orta vadede yardımcı olabileceğini yazan gazete, Rum tarafının üç ayaklı güvenlik önerisini şöyle aktardı:

“-Güvenlik Konseyi, BM Anayasası’nın 7’nci maddesi altında çözümün uygulanması için geçici süreliğine garantörlük yapsın. Bu, BM Barış Gücü’nün görev ve yetkilerinde önemli değişiklik olması, Kıbrıs’taki personel sayısının birkaç yıllığına önemli ölçüde artırılması anlamına geliyor.

-Üyelerinden birinin üçüncü bir ülkenin saldırısına uğraması halinde, üyelerinin birbirinin savunmasına katkı koymasını öngören Lizbon Anlaşması’nın 42’nci maddesinin varlığına vurgu bile yapılmadan, Avrupa Birliği’nin bütün üyelerine sağladığı iç ve dış güvenlik.

-Arama-Kurtarma faaliyetleri ve asimetrik tehditlere karşı küçük, esnek profesyonel bir federal ordu ile federasyonun iç çerçevesi için aktif bir federal polis olması.”

Gazete, Rum yönetiminin yukarıdaki önerisine karşılık Türkiye’nin NATO’da olduğunu hatırlatarak, Kıbrıs’ın da NATO’ya üye olmasını, bununla birlikte sadece Kıbrıs Türk oluşturucu devletinin güvenliğini garanti etmeyi önerdiğini yazan gazete, Kıbrıs Türk tarafının da, TC-KKTC devletleri arasında yapılan güvenlik anlaşmalarının idamesini istediğini yazdı.

TARAFLARIN TEZLERİ BİRBİRLERİNİN KIRMIZIÇİZGİLERİNİ İHLAL EDİYOR

Habere göre, tarafların bu ilke tezleri aslında birbirlerinin kırmızıçizgilerini ihlal ediyor. Güney’deki çoğu siyasi gücün ve derinde Rusya’nın da, NATO’ya üyeliği işitmek bile istemediği vurgulanırken, Türkiye’nin de İngiltere ve Yunanistan içeride, kendisi dışarıda olduğu için AB garantisini kabul etmediği, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi garanti sunmasına da AB ülkelerinin Güvenlik Konseyi’nin vesayeti altına girebileceği endişesiyle Fransa karşı çıkıyor.

TÜRKİYE’NİN KUZEY’İ AYRI GARANTİ ETMESİNİN, “KOMPLİKASYONLARI”

TC Başbakanı Ahmet Davutoğlu ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun Brüksel’deki iç görüşmelerde Ankara’nın 1960 Garanti Anlaşmaları’nın devamında ısrar etmediğini ve alternatifleri görüşmeye hazır olduğunu söylediğini savunan gazete, özetle şunları ekledi:

“Diplomatik çevreler, Türkiye’nin Kuzey’i ayrı garanti etmesi ihtimali konusunda nabız yoklasalar da böyle bir şey, federal devletin işleyişinde komplikasyonlar yaratabilecek bir düzenleme addediliyor. Çünkü pratikte güvenlikle ilgili ve ortak kabule göre merkezi federal devlete tabi yetkileri gelecekteki Kıbrıs Türk liderliğine verecek.

“TÜRKİYE’NİN, SEMBOLİK ASKERİ VARLIĞINA BİLE GEREK OLMADIĞINI KABULE ETTİĞİ BİLGİLERİ VAR”

İyi haber: Ayın sonunda Davos’ta yapılacak Ekonomi Forumu’nda bir araya gelecek Kıbrıs içindeki ve dışındaki müdahil bütün tarafların bugünkü durumun ve özellikle 1960 Garanti Anlaşmaları’nın değişmesi ve revize edilmesi gerektiği görüşünde birleşiyor olmasıdır. Aynı zamanda, güvenlik konusunda bulunacak hal çaresinin, taraflardan biri veya diğeri açısından korku yaratmaması gerektiği de ortak kabul görüyor. Ancak ilgi çeken şu ki, Kıbrıs’taki her iki tarafın garantör güçleri arasında, Kıbrıs sakinlerinin güvenliğinin ve devletin bağımsızlığının garanti edilmesinde illa askerin olması gerekmediği anlayışı var. Türkiye’nin, Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nde kısıtlı sayıda ve sembolik askeri varlığına bile gerek olmadığını kabul ettiği bilgisi veriliyor.

Kötü haber: Garantilerle ilgili çapraz bulmacayı tamamlayacak yöntem, ileri seviyede çözücüler içindir. Bütün taraflar, liderler; mülkiyet mayın tarlasını, öz açısından da halkla ilişkiler açısından da salimen geçmeyi başarabilirlerse, güvenlik meselesinin çözümünün mümkün olduğuna inanıyorlar. Bu da çözümün kalitesine gönderme yapıyor. BM’den bir kaynağa göre, çözümün kalitesi güvenlikle ilgili korkuları hafifletecek. Ancak bulmaca bölgesel düzeyde de çözülebilir.

TÜRKİYE-İSRAİL YAKINLAŞMASININ ETKİLERİ…

Kıbrıs Rum müzakere heyeti çevrelerindeki kanaat, Yakın Doğu’da, jeostratejik olması gerekmeyen, jeopolitik olacak yeni bir güvenlik mimarisi projesine göndermede bulunuyor. Türkiye’nin, bölgedeki enerji haritasının aktif tarafı olduğu sürece, güneydoğu sınırında daha çok ihtiyaç duyduğu askerini Kıbrıs’ta bulundurmak için çok da yanıp tutuşmadığı neredeyse kabul edilebilir.

Türkiye’nin kısa süre önce İsrail’le yakınlaşması ve Leviathan’dan Türkiye’ye Kıbrıs MEB’i üzerinden doğal gaz satışı görüşmeleri bu hedefi mümkün kılıyor. Bir yandan Kıbrıs sorununun çözülmesi öte yandan da Türkiye ile İsrail’in, Mavi Marmara olayını da gündeme getiren Gazze  konusunda uzlaşması şarttır.

Kıbrıs’ın önerisi, bu tür yaklaşımlara orta vadede yardımcı olabilir. Kıbrıs, Gazze’ye ambargonun kaldırılmasını, bunun için Limasol Limanı’nın ara istasyon olmasını ve Gazze’ye silah taşınmamasını sağlamak için gerekli bütün denetimlerin de uluslararası unsur tarafından Limasol Limanı’nda yapılmasını önerdi.”