Rum Yönetimi’nin, yoğun diplomatik perde gerisi faaliyetlerine rağmen, Fatih sondaj gemisinin Baf açıklarında sondaj çalışması konusunda çıkmaz içerisinde bulunduğu haber verildi.
Politis; “Kıbrıs Nasıl Türkiye’nin Rehini Oldu… Fatih Yüzünden Çıkmazla Karşı Karşıya” başlığıyla manşete çektiği haberinde, Rum tarafının Fatih’in çalışmalarının iptal edilmesi konusunda içerisinde bulunduğu çıkmazın hem Rum Dışişleri Bakanlığı’nın sondajı konusunda gerçekte ne olduğunun teyit edilemediği açıklamasıyla, hem de AB’nin Türkiye’ye yaptırım uygulama konusunda ortaya koyacağı tepkinin Rum tarafının beklediğinden ‘hafif’ olacağı yönündeki bilgilerle netleştiğine dikkat çekti.
Habere göre, Atina’daki Türk Büyükelçiliği’nin geçen hafta yabancı diplomasi muhabirlerine yaptığı bilgilendirmede, Rum yönetiminin Fatih çalışanları için uluslararası tutuklama karşı önlemler alacağı anlaşıldı. Buna göre, Ankara Rum yönetiminin tutuklama emirlerinin üçüncü bir ülke tarafından icra edilmesi halinde bunun söz konusu ülkenin Türkiye ile ilişkilerinde ciddi sorun yaratacağını ve Rum tutuklama emirlerinden cesaretlenecek şirketleri de eş değerde sonuç verecek şekilde cezalandırmaktan çekinmeyeceğini gösterdi. 
Fatih’in çalışmalarına bir Amerikan şirketinin müdahil olmasının Rum tarafının tutuklama emirlerini etkisiz hale getirmekte olduğunu kaydeden gazete, Yeni Şafak gazetesinin, Türk Deniz Kuvvetleri emekli amirali Cem Gürdeniz’in önerilerini temel alan 6 maddelik karşı tedbir yayınladığına dikkat çekti.
AB’DEN YAPTIRIM YOLUNU AÇACAK BİR AÇIKLAMA BEKLENMİYOR
Habere göre, Suriye’deki çarpışmaların yeniden alevlenmesi ışığı altında mevcut jeopolitik konjonktür ve Türkiye’nin mülteciler konusunda oynadığı rolden dolayı bu konuda, 20-21 Haziran’daki Avrupa Konseyi’nde de “Türkiye’ye ekonomik yaptırım uygulanması yolunu açmayacak rutin ifadeler dışında özel bir atıf yapılmayacağı” anlaşılıyor. Gazetenin iyi bilgili kaynakları böyle bir gelişmenin, Rum tarafının “son savunma hattı” olarak uluslararası tutuklama emirlerinin icrası yönünde baskı yolunu açmak suretiyle (Rum yönetiminin)  içerisine girdiği çıkmazı tescil edeceğini” biliyor ve söylüyor.
Gazete, “Kıbrıs: Doğu Akdeniz’in Rehini” başlıklı haberinde ise, Rum siyasi liderliğinin, Türkiye’nin Ada’nın kara ve deniz bölgelerini “grileştirmesine” müsaade ederek Rum tarafını Doğu Akdeniz’de rehin tuttuğunu, “bugün Rum Dışişleri Bakanı’nın, tutuklama emrini vermek için mahkeme emri ile TPAO CEO’sun peşinde koştuğunu” yazdı.
GÜNEY’İN “SON SAVUNMA HATTI” UYGULAMAYA KONURSA…
Habere göre, Rum ve yabancı diplomatlar; “bu tür emirlerin otomatikman AB içerisinde giriş-çıkış sistemlerine otomatik olarak girdiğine işaret ederek, birkaç ay içerisinde (Fatih sondajını tamamladığında) Fatih’te çalışan bazı yabancıların izahat vermek üzere tutuklandığını görseler şaşırmayacaklarını” söylediler.
Tutuklananlardan bazılarının yargılanmak üzere Güney Kıbrıs’a iade edilip edilemeyeceğini, bunun o kadar kolay mı olduğunu soran gazete, özetle şunları yazdı:
“Bir yanda Kıbrıs’ın, kendi MEB yasasının çiğnendiği iddiası var. Ancak öte yanda, Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ilan ettiği gibi, Fatih’in sondaj yaptığı yerin Türk MEB’i olduğunu söyleyen Türk yasası var. Sözgelimi bir Norveç vatandaşı Fransa’da Kıbrıs tutuklama emrine dayanılarak tutuklansa Fransız mahkemesi ve ülkenin yetkili makamları bütün versiyonları incelemek zorundadır. Neticede de Kıbrıs ile Türkiye arasında MEB anlaşması olmadığı sonucuna varacaktır.
KIBRIS SORUNUNUN TOPRAK MÜZAKERELERİNE BENZER BİR KISIR DÖNGÜ…
Türkiye, Kıbrıslı Türkler olmadan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımıyor, görüşmeyi de kabul etmez. Fransa mahkemesi ne yapabilir? Kıbrıs sorunu çözülsün kararı mı alacak? Biz Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ait bölgede sondaj yaptığını söylüyoruz ancak bölge uluslararasında tescil edilmiş değil. Deniz Hukuku tahtında Türkiye, tartışmalı olan bir bölgede sondaj yapıyor. Gerek ABD’nin gerek İngiltere’nin açıklamalarında ısrarla, ‘claimed areas’ (tartışmalı bölgeler) deniliyor ancak Kıbrıs Cumhuriyeti, bu kendiliğinden anlaşılır şeyi söylediği için İngiltere’ye saldırmayı seçti.
Bu anlatılanlar, trajik bir ironi ile 1974 ve sonrasında Kıbrıs sorunundaki toprak ile ilgili görüşmelere benziyor. Şikayetlerle, kararlarla ve hareketlerle aniden yeni bir kısır döngüye girdik.  Kıbrıs MEB’indeki bugünkü kriz maalesef, Kıbrıs’ın oyunu Türkiye’nin seçtiği sahada oynamaya sürüklendiği, yeni sonu gelmez tartışmalara doğru gidiyor.”
 FATİH’E, SONDAJ İÇİN GEREKLİ MALZEMELER OLAN ÇİMENTO VE ÇAMUR 
Fileleftheros ise; “Sondaj Matkabı Deniz Tabanında… Sondaj İçin Kullanılan Malzemeler, Çimento ve Çamur Fatih’e… Tedbir Alınması İçin Avrupa Birliği’nde Diplomatik Savaş” başlık ve spotlarıyla manşete çektiği haberinde Rum Yönetimi’nin elinde, Fatih’in sondaja başladığını gösteren ciddi göstergeler bulunduğunu yazdı.
Rum Yönetimi’nin elindeki göstergelerin, Türk gemilerinin Fatih’e çimento ve çamur taşımasıyla alakalı olduğunu, bu malzemelerin sondaj için kullanıldığını yazan gazete hem bu olgunun hem de Yavuz sondaj gemisinin temmuz ayında Karpaz körfezine gelecek olmasının “Türk projelerinin uygulama aşamasında olmakla kalmayıp sona kadar gideceğini de gösterdiğini” yazdı.
Habere göre Rum yönetimi, Fatih’in sondajı yapıp yapmadığına dair bilgileri doğrulamıyor ama yalanlamıyor da ancak olasılık,  Fatih’in deniz tabanını delmiş olması yönünde ağır basıyor. Türk tarafından gelen, sondaj matkabının 2 bin metreye ulaştığı bilgisi de doğrulanamıyor. Ancak hem bu hareket hem de Yavuz sondaj gemisinin temmuz ayında bölgeye gelecek olması
HRİSTODULİDİS AB’DEN TUTUMUNU GÜNCELLEYİP TÜRKİYE’YE UYGUN CEVABI VERME TAAHHÜDÜNÜ YERİNE GETİRMESİNİ İSTEYECEK
“Avrupa Birliği Türkiye’ye karşı aşamalı da olsa yaptırım kararı almazsa Ankara cesaretlenecek ve kontrol edilemeyecek” ifadesini kullanan gazeteye göre Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerini yarın Dış Konular Konseyi’nde gündeme getirerek AB’den “tutumunu güncelleyerek Türkiye’ye uygun cevabı verme taahhüdünü yerine getirmesini” isteyecek. Hristodulidis, Salı gün görüşülecek olan Zirve karar taslağına, MEB ile ilgili Rum tezlerini içeren bir paragraf eklenmesini de isteyecek.
Gazete, bunun kolay olmayacağına da dikkat çekerek özetle şunları yazdı: 
“Türkiye, Londra’nın da desteğini alarak NATO üyesi sıfatını kullanıyor. AB üyeleri arasındaki Kuzey Atlantik Paktı üyesi ülkelere, Zirve’de yaptırımlara rıza gösterirlerse kendisinin de NATO çerçevesinde ona göre davranacağını iletiyor. Bu olgularla, neredeyse bütün üye ülkeler Kıbrıs Cumhuriyeti’nin desteklenmesi yönünde söylemi tırmandırmak gerektiğini anlıyor ancak hiçbiri tedbirden söz etmiyor. Bütün ihtimaller açık, perde gerisi yoğun ve baskıcı.”
Gazete, Akdeniz’e kıyısı olan AB üyesi ülkelerin (MED7) Malta’da düzenlenen 6’ncı MED7 Zirvesi’nden sonra yaptıkları açıklamalarla ve ortak beyanları ile Rum yönetiminin tek yanlı ilan ettiği münhasır ekonomik bölgedeki egemenlik haklarına destek belirttiklerini hatırlattı.
Habere göre, Fransa Cumhurbaşkanı Emmenuel Macron da, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine son vermesi, “AB’nin de bu konuda hiçbir zafiyet göstermemesi gerektiğini” söylerken, MED7 ortak beyanında; “AB’den konuya müdahil kalmasını ve Türkiye’nin yasadışı faaliyetlerine son vermemesi halinde Kıbrıs’la tam dayanışma içerisinde, uygun önlemleri almayı incelemesini istiyoruz” denildi.
Alithia da haberi; “Malta Üzerinden Brüksel’e… AB’nin Perşembe ve Cuma Günkü Zirve Toplantısı Arifesinde Önemli Gelişme ve Sağlam Zemin… MED7’ler Kıbrıs’ı Desteklemeye Varız Dedi ve AB’yi Kıbrıs MEB’indeki Faaliyetlerine Son Vermemesi Hainde Türkiye’ye Karşı Tedbir Almayı İncelemeye Çağırdılar” başlık ve spotlarıyla manşete çekti.