Alithia “Yorgos Vasiliu’nun Siyasi İtirafı... ‘Yarım Asırdır Anomeliye Boğulmuş Bir Ülke Olan Kıbrıs Bugün Federal Kıbrıs İle Fiili Durumun Kalıcılaşması Arasında” başlıklı haberinde, Kızılyürek ve Vasiliu arasında soru-cevap şeklinde gelişen kitapta Vasiliu’nun, Kıbrıs sorununun gidişatı, Kıbrıslı Türklerle Rumlar arasındaki ilişkiler yanında Annan planı öncesi ve sonrasındaki kritik dönemle ilgili anlattıklarından bir bölümü aktardı.

Gazeteye göre Vasiliu, Helsinki’de 1999’da gerçekleşen AB zirvesinin, Kıbrıs sorununun çözümünün Güney Kıbrıs’ın AB üyelik sürecinden ayrılması kararının alındığı çok önemli bir dönemeç olduğuna vurgu yaptı, süreci özetle şöyle anlattı:

“Orada Yannos Kranidiotis de çok önemli rol oynadı, adil olacaksak, Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis’in de çok kararlı bir rol oynadığını söylememiz gerekir. Ancak AB’ye üyeliğin hararetli savunucusu olan Kranidiotis çok özlü bir rol oynamıştı.

“AB ÜYELİĞİNİ BAŞARDIK ÇÜNKÜ ANNAN PLANINI KABUL ETTİĞİMİZ GÜVENCESİNİ VERMİŞTİK”

Kopenhag’da Kıbrıs’ın AB’ye kabul edilmesini başardık, daha doğrusu Türkiye’nin, Kıbrıs sorununun çözülmesi ve AB’ye eşzamanlı üyeliğimiz vetosunu koyma çabası kabul edilmedi. Son ana kadar Denktaş’ın olumsuz tavrı devam etti, biz de müzakerelere devam ettik. Kıbrıs Avrupa müktesebatını uygulama prosedürünün tamamını başarıyla tamamlayan ilk ülkeydi ve dolayısıyla BM’nin, destekleyebileceğimiz bir planın oluşturulması çabasının öncüleri olduğumuzu yineledik. Türkiye ve Denktaş olumsuz tavırlarını sürdürüyordu. Üyeliği başardık çünkü Annan planını kabul ettiğimiz güvencesini vermiştik. Bu, BM Genel Sekreteri’nin ilgili raporunda da görünüyor.

“TASOS ÜYELİK İMZASINI ATTIKTAN SONRA APLANDAN KURTULMAK İÇİN SİSTEMLİ BİR ÇABA BAŞLATTI, BANA DA GÖREV VERDİ”

Tasos Papadopulos 16 Nisan 2003’te üyelik imzamızı attıktan sonra, Annan planından kurtulmayı başarmak için sistemli bir çaba başlattı ancak önce anlaşmanın (AB katılım anlaşması) onaylanması gerektiğini bildiğinden çok dikkatliydi.

Bu nedenle 21 Ağustos 2003 Perşembe günü beni Başkanlık Köşkü’ne çağırarak, Komisyon’un son raporunda hiçbir boşluk kalmaması ve Kıbrıs’ın üyeliğinin çeşitli ulusal meclislerce onaylanmasının güvence altına alınması için olumlu olması maksadıyla Brüksel’de müdahalede bulunmamı istedi.

Kıbrıs’ın öncelikle AB’ye üye olması gerektiğine inandığım için görevi memnuniyetle kabul ettim.  Anlaşılacağı gibi, doğal olarak, Annan planının bütün acizliklerine rağmen, Lahey’de verilen taahhüdün geçerliliği devam ediyordu çünkü Başkan (Papadopulos) aksi halde çözümden önce üyelik için hiçbir ümit kalmayacağını çok iyi biliyordu. Sadece, söylemiyor ama Denktaş’ın her zaman reddetmesini umuyordu.

Başkan’a, o zamana kadar desteklediği Annan planının, o günlerde savaştığı Ghali Fikirleri’nden daha mı iyi mi olduğunu izah etmesini istemekte tereddüt etmedim. Cevabı beni şaşırttı ve aynı zamanda da ağzımı kapattı: ‘Bunu sana kim söyledi? Ghali Fikirleri önümüzde duran Annan planından çok daha iyiydi. Ve gelecekteki muhtemel çözüm planından da daha iyi olacak.’ Şahsen tatmin oldum ve haklı olarak cevabını (Papadopulos’un) izlediğim politikayla birleştirdim.

Endişelenmedim, Annan planını desteklediğini söylerken hepimizle alay ettiğini düşünmem anlamsız olurdu.

Ben işimi büyük bir başarıyla yaptım. Herkese, Başkan’ın bana, Annan planını destekleyeceğimizi söyleme yetkisi verdiğini belirterek Raporun hazırlanmasını sağladım. Sonuç olarak, anlaşma bütün parlamentolardan onay aldı ve Kıbrıs tamamı ile AB’nin üye ülkesi olarak kabul edildi.

“ERDOĞAN BÜRGENSTOCK’A ÇÖZÜMÜ DESTEKLEMEYE KARARLI GİTTİ”

Erdoğan, seçimleri kazanır kazanmaz ortamın ne kadar olumsuz olduğunu saptadı ve çizgi değiştirmesi gerektiğine karar verdi. Denktaş’ın devrilmesini ve Talat’ın seçilmesini metotladı ve Davos’ta Annan planını destekledi. Bürgenstock’a çözümü desteklemeye kararlı gitti. AB ile çatışmadan kaçınmayı, nihayet Kıbrıs sorunundan beraat etmeyi başardı, Türkiye’nin stratejik çıkarlarını güvence altına aldı ve aynı zamanda Kıbrıslı Türklerin çözümde fayda gören çoğunluğunun arzusunu yerine getirdi.

“TASOS PLANA EVET DESEYDİ KIBRIS SORUNU ÇÖZÜLECEKTİ”

Türkiye Tasos Papadoulos’un kim olduğunu, iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çizgisine karşı ve doğru an gelene kadar fiili durumun devamından yana olduğunu bizden daha iyi biliyordu. Buna rağmen Başbakan Erdoğan’ın, Lahey’de ve bütün üyelik müzakereleri boyunca aldığı taahhütleri dikkate aldığında Tasos’un Annan planını reddetmesini beklediğini kesin olarak söyleyemem. Doğal olarak 2003 boyunca bütün tavrı, Tasos’un Annan planını destekleme çizgisinde istikrarla durup durmayacağı şeklindeki Türk kuşkularını haklı çıkardı. Bu kuşkular Tasos’un Bürgenstock’taki tavrından da güçlendi. Ancak Erdoğan, Kıbrıs sorununda Denktaş’ın politikasıyla devam edemeyeceğine, Tasos tarafından tavır değiştirilmesi durumunda korkacak hiçbir şeyi olmadığına karar verdi. Tasos Annan planına ‘evet’ demeye karar verseydi, o zaman Kıbrıs sorunu çözülecekti ve bu çözüm Erdoğan’ın da işine gelecekti. Ancak Tasos ‘hayır’ oyu vermeye karar verirse idi -ki nihayetinde öyle de yaptı- iki büyük partinin o ana kadarki ‘evet’ten yana tavrına rağmen ‘hayır’ı geçirmeyi başarsa idi bu Erdoğan’ın daha da çok işine gelecekti. Çünkü nihayet Türkiye’nin Avrupa ve NATO’daki görüntüsünü değiştirmeyi başaracak, Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün Türkiye’nin politikasından değil Rumların retçiliğinden kaynaklandığını savunarak istila ve süregelen işgali haklı göstermek için atağa geçebilecekti. Maalesef öyle de oldu.

AKEL, HÜKÜMETTEN ATILMA TEHDİDİNDEN DOLAYI ANNAN PLANINA “HAYIR” DEDİ

Bürgenstock’tan sonra, referandumdan önce Tasos, Dimitri’ye (Hristofyas) açıkça, ‘Evet dersen hükümet dışında kalırsın’ dedi. Dimitris maalesef hükümette kalması gerektiğine karar verdi ve kararını 180 derece değiştirdi. Hristofyas Annan planını hükümet tarafından kovuşturulacağı tehdidinden dolayı reddetti.  Hristofyas partisinin büyük çoğunluğunun Annan planını en iyi çözüm olarak desteklediğini biliyordu. Bu nedenle, Merkez Komite’yi ‘Biz Plandan yanayız ancak şu anda hayır oyu vereceğiz çünkü Plan’ın, herkesin gördüğü acizlikleri var’ diyerek kandırdı.”