Gazete, Kocas’ın Yunanistan Komünist Partisi’nin ideoloji rehberliği yapmış, 2009’a kadar Yorgos Papandreu’la birlikte çalışmış ve Kıbrıs sorunundaki görüşlerini de sürekli dillendirmiş birisi olduğuna vurgu yaptı.

“Türkiye’den Tamamen Kurtulmuş... Yeni Dışişleri Bakanı Kıbrıs ve Kıbrıs Sorunundan Sürekli Söz Ediyor” başlıklı haberde, Nikos Kocas’ın, Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis arasında 11 Şubat 2014’te varılan Ortak Anlaşma’nın felsefesine ve özellikle çapraz ziyaret prosedürüne karşı çıktığı belirtildi.

Kocas’ın o dönemde bir radyoya (Radio 9,84) Ortak Açıklama’yla ilgili görüşünü açıklarken, egemen olanın halk değil, toplumlar olacağını ve ayrılma olanağı da verilmekte olduğun değerlendirmesinde bulunduğuna işaret eden gazetede, şunlar yazıldı:

“Kıbrıslı Türklere daha çok hak verilmesine itirazı olmadığını ancak temel olanın işgalden kurtulmak olduğuna vurgu yaptı. ‘Kıbrıs’ta Türk garantileri ve hakları olmaması önemlidir’ dedi. Görüşülen çözümü bölücü ve ırkçı diye niteledi. Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasında osmosis olması telkininde bulundu.

22 Mart 2013’te Kıbrıs sorununun jeopolitik bir krizin ortasında kaldığını yazdı. ABD’nin dikkatini Avrupa’dan Orta Doğu’ya ve Güney Doğu Asya’ya (ABD’nin yeni ulusal güvenlik doktrini, Mayıs 2012) yöneltme kararı, bir yandan Ortadoğu bölgesindeki Avrupa güçleri arasında rekabeti artıran şartlar yaratıyor. AB’nin lideri olan Almanya’nın iştahını açıyor diye yazdı.

Kocas’a göre ‘Almanya hedeflerine varabilmek için öncelikle Kıbrıs’ı borç sömürgesi haline getirmek istiyor. Bunun için Büyüada’daki (Kıbrıs) bankacılık sisteminin fiilen tasfiyesini dayattı. Son olarak da Rusya’nın Kıbrıs’taki varlığını önemli ölçüde sınırlandırmayı başardı. Bu, uluslararası örgütlerde Kıbrıs Cumhuriyeti’ne destek vermesi Avrupa’nın en Türk dostu güçlerini sürekli rahatsız etti...’

Kocas, 19 Ocak 2013’te deki yazısında da, ‘memorandum Yunanistan’ı hiç utanmadan ve Büyükada (Kıbrıs) üzerindeki jeotratejik etkilerini hesaba katmadan PSI’yi uyguladı. Tahvillerinin çoğu Kıbrıs bankalarının elinde olmasına karşın Kıbrıs’ı korumak için hiçbir özel önlem almadı. Yunanistan’da bulunan bankalar için de yeniden sermayelendirme prosedürleri öngörüldü. Yunanistan’daki ne sigorta fonları, ne de Kıbrıs’ta faaliyet gösteren bankalar (özellikle Yunan menşeli Marfin) için bu öngörülmedi’ görüşlerine yer verdi”